İonya'nın en büyük kenti Miletos'un Didyma denilen yerde kurduğu Apollon tapınağına "Didymeion" denirdi. İlkçağ yazarları bu adın kaynağını vermiyorlar; ikiz tapınak, ya da ikizler tapınağı anlamına gelen bu ad, iki doruklu bir dağdan, ya da tanrı Apollon'un sevdiği ikizlerden gelmedir diyenler var. Oysa Didym-kökü Yunanca değil, Anadolu'nun yer adlarının çoğu gibi, Yunan öncesi bir zamandan kalma olsa gerek. Nitekim Apollon'a - Apollon adı da Yunanca değil, onu Yunan diline bağlamak amacıyla yapılan bütün açıklamalar yetersizdir - Greklerin Anadolu'ya gelmesinden önce tapınılırdı herhalde Didyma'da.
Pers savaşlarından sonra İonya'nın yeniden kalkınmasıyla Miletos Didyma tapınağını bir daha kurmak ve bilicilik merkezini canlandırmak yoluna gider. Bu iş çok büyük çapta tutulur: Mimar olarak, Efes'te yanan Artemision'u yeniden yapan Panionios'la Milet'li mimar Daphnis seçilir. Bitince Didyma tapınağı dünyanın sekizinci harikası olacaktır. Ne var ki yeni Didymeion 150 yıl boyunca Milet'in hazinesini yıprattığı halde, bir türlü tamamlanamamış, tapınak hiçbir zaman doğru dürüst bir çatıyla örtülememiştir. Hıristiyan ortaçağında Didyma'nın hâlâ orada durduğu ve belki de canlılığını sürdürdüğü tapınağın tabanında çizili görülen haçlardan belli. Işık tanrı Apollon'un gücünü Hıristiyanlar da kolay kolay söndürememiş olacaklar ki, hemen arkalarından gelen puta tapanlar haçları birer daireyle çevirmişler.
Didymeion'a gelen duacılar, Panormos limanında karaya iner ve dört kilometrelik, aslanlarla süslü yolu yürüyerek varırlardı tapınağa. Delphoi'de olduğu gibi Didyma'da da falcılar kadınmış. Ellerinde kutsal bir değnek, bir kuyunun üstünde oturur, kara sularda gördükleri ışıltıları yorumlarlar ve bilicilere fısıldarlarmış. Tanrı sarhoşluğuna kapılmış kadının ağzından gelişigüzel dökülen sözleri vezinli dizeler halinde dile getirmek de bilici rahiplerin göreviydi.