Büyük şair Nâzım Hikmet, 1941 yılında Bursa Hapishanesi'ne nakledilir. komünizm propagandası nedeniyle mahkûm olan şairin ünü içeride kulaktan kulağa, efsaneye dönüşür. İbrahim Balaban ve Yusuf, ustanın odasına desen çizeceği aynaları taşırlar. Mahkûmların portresini yapan Nâzım'ın aklı yalnızca karısı Piraye'dedir. Günlerdir ne mektup, ne telgraf gelmiştir. Hasretin dinmeyen sızısı, siyatik ağrılarından da beterdir. 2. Dünya Savaşı'nın vahşeti ve sefaleti tırmanırken; şair, Müdür Tahsin Bey'den kötü haberi alır. Hakkında verilen 28 yıl hapis cezası onaylanmıştır. Hapiste edindiği dostlar bir bir tahliye olmaya başlayınca, Nâzım umutsuzluğa düşer. Hiç beklemediği bir anda yeniden aşka tutulması içinde bir şeyler yeşertse de; iyi kalpli müdürü Nâzım'a gösterdiği özel ilgi nedeniyle sürülünce, şairin zindan günleri daha da karanlık bir hal alır.