|
Sponsor |
|
||||
Londra'da Nazım Hikmet gecesi
Ünlü şair Nazım Hikmet`in 100. doğum yıldönümü dolayısıyla Londra`da bir anma gecesi yapılacak. Kentin ünlü konser ve sanat merkezi Queen Elizabeth Hall`de bu akşam (8 Ocak) düzenlenecek programa katılacak ünlü İngiliz sanatçıları arasında Julie Christie, Vanessa Redgrave, Harold Pinter, şair Adrian Mitchell ve sanat yönetmeni Mark Raylance`nin adları geçiyor. Anma programında Türkiye`den de Haluk Bilginer ve Genco Erkal gibiiki ünlü tiyatro sanatçısının hazır bulunması bekleniyor. Arcola Tiyatrosu ile Nazım Hikmet`in Yüzyılı grubunun ortaklaşa düzenlediği anma programına ilişkin açıklamada, şairin bütün yönleriyle ele alınıp tanıtıldığı bir programın hazırlanmasına özen gösterildiği vurgulandı. Nazım Hikmet`in İngiliz şiirseverlere tanıtılmasını hedefleyenanma programının biletleri 10 ve 12.50 sterlinden (22 milyon TL ile 26milyon TL arasında) satışa sunuldu. |
|
||||
USTAYA SELAM SÖYLE VERA
Çok şükür çok şükür/Bügünleri de gördüm/Ölsem gam yemem gayrı'nınne demek olduğunu belki de ilk kez bu kadar somut gördüm Vera'nın gözlerinde. Moskova'daki Nova Deviçe Mezarlığı ilk kez bu kadar kalabalık bir Türk grubuna ev sahipliği yapıyordu. 2000 yılının 3 haziran'ında , kan kırmızı karanfillerden bir dağ vardı adeta 'rüzgara karşı yürüyen adam ' figürünün önününde. Granitten bir taştı Nâzım'ın başucundaki. Ve hala yürüyordu Nâzım rüzgara karşı. Ölümünün 37. yılında bu kez biz geldik el ele Moskova'ya. 'Yeni Kızlar Mezarlığı'nda Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı ile Rus-Türk İşadamları Birliği'nin anma toplantısı az sonra başlayacaktı. Kıpır kıpırdı içim. Elimde kamera ancak bir merdivenin tepesinden alabiliyorum mezarlığı hıncahınç dolduran insanları. Türkler, Ruslar... Nâzım'ı seven herkes koşmuş Vera'yı bekliyordu. USUL USUL SÜZÜLDÜ VERA... Bir yandan gazetecilik merakı, bir yandan da kadınca bir kıskançlıkla belki de eşi benzeri olmayan bir dehaya adanmış kadınlığın çağlayanını bekliyorum. Usul usul süzüldü Vera, yanında torunu ve arkadaşlarıyla. Nasıl anlatmalı ki o anı... Irkının o geçirgen cam gibi güzelliği ve yüzünde sıcacık bir gülümseme. herkesle tokalaşıyordu, öpüşüyordu Vera. Nâzım Hikmet'in son kadını ya da bilinen son kadını. Saman sarısı saçlarına, mavi kirpiklerine şiirler yazdığı Vera Tulyakova. Mavi gözlü deviyle bir sevişme sonrasının mutluluğunda çıkıyordu mezarlıktan; " Türkiye geldi Nâzım'a" dedi yumuşak, titreyen sesiyle. Eskişehirden gelen üç yaşındaki çınarı Nâzım'ın dalgalı saçları gibi okşamıştı Vera." Memleketim..... Memleketim"den gelen poşetler içindeki toprakları itinayla, adeta okşayarak dökmüştü çınarın dibine. Hepimizin gözleri Vera kadar ıslanmıştı. Ama hiçbirimizin gözleri Nâzım'ı Vera kadar görmemişti. Nova Deviçe mezarlığı'ndan çıkarken "Nâzım'a yakışır bir tören oldu " dedi Vera, mavi kirpikleri ışıl ışıldı. Gözlerindeki o sevgi kıvılcımını Nâzım gibi bir dizeye hapsedip Süryani bir kuyumcu titizliğiyle mümkün müydü acep ? Meşhur Arbat Sokağı'nda aylak aylak dolaşıyorum. İlk başkaldırının olduğu yerde orak-çekiçli zippo çakmakları, Lenin siluetli çelik mataraları; Marks, Engels ve Lenin'in heykellerini satarak geçiniyor Arbat Sokağı'nın 'asi' çocukları . O sırada bir kez daha aklıma düşüyor Nâzım, sevdalıyız, komüninisttir" derken. Herkese bir yerlere dağılmış. Bir anda çalan telefonla Arbat'taki çocuklar bile şaştı kaldı sevinç çığlıklarıma. İki saat sonra Nâzım'la birlikte yaşadığı evde Vera'yla özel raportaj yapacağım. 4 HAZİRAN'A DÜŞÜLMÜŞ NOTLAR Nâzım Hikmet'in son 12 yılını geçirdiği ev, Moskova'nın Sokov semtinde. Sade küçümençik bir apartman dairesi. Daireye çıkana kadar " Nâzım buraya da basmıştır, buradan da yürümüştür " diye seke seke bir hal oldum. Girişte küçük bir hol var. Karşıki duvarda asılı duran Abidin Dino'nun "Faşizmin gerçek yüzü" tablosu kaşılıyor bizi. Vera bu tabloyu Nâzım hikmet vakfına hediye etti o akşam: "Bizden de bir hediye gitsin Türkiye'ye. Vera yorgundu ama bir yandan da aman "Kamerada kötü görünmeyeyim" diyerek pudrasını, allığını, rujunu tazeliyordu. Baktım. Ne kadar güzel bir kadın..... Hala çok güzel. Hemen solda Nâzım'ın çalışma odası. Aynen bıraktığı gibi. Hiçbir şeye dokunmamış Vera. Çalışma masası yemyeşil bahçeye bakıyor. Daktilosu, yanıbaşında 4 haziran için aldığı notları o günkü gibi duruyor. Ellerimle hissetmeye çalışırken Nâzım'ı daktilosunda, Vera'ya yakalandım.Hadi bakalım röportaj başlıyor. "Çok mutluyum" diye başladı: "Onu ölüm Moskova'da buldu. O zaman anladım ki ne Türk toprakları, ne de çınar, onun için olmayacak ama, istediği çınar ve toprak Türkiye'den geldi.En önemlisi de hiç alışılmadıktı yaşadıklarım, gördüklerim. Mezarlığa girdiğimde, o koskocaman yerde Nâzım'ın şiirleri yankılanıyordu. Bana kalırsa, bügün düzenlenen anma töreni Nâzım'a layıktı." Vera o yumuşacık sesiyle konuşurken gözlerine takıldım kaldım. Söylediklerinden bir şey anlamıyordum ama omavi kirpiklerin ardındaki gözlerle aynı dili konuşuyorduk sanki. Nâzım'ın son 48 saatini anlattı Vera. özlemle yanıp tutuşuyordu, yorgundu. Sabah gazetelerini alırken düşüp kalmıştı, vatanını öyle özlemişti ki..... ARTIK SAKLANMIYOR GÖZYAŞLARI Karşılıklı ağlaşıyoruz. Artık saklanmıyordu gözyaşları. Vera mı Nâzım'a ağlıyordu, ben mi Vera'ya ağlıyordum; kestiremedim. Nâzım'ın yeniden Türk vatandaşlığına alınması gerektiğini söylüyordu Vera. Çünkü artık şartlar değişmişti ve Nâzım'ın ruhu böyle huzur bulacaktı. Sarmaş dolaştık Vera'yla. Tek tek anlattı evdeki herşeyi. Balkonun penceresinden uzaklara, ta ufka uzandık birlikte. Nâzım'la el ele yürüdükleri günlere gitti. En çok kanal sularına saatlerce bakmayı severmiş Nâzım. Belki de İstanbul Boğazı'nın suları gibi aktığı için. Yedi tepeli şehrini hayel edermiş o karanlık sularda. Geride bırakılmış 'gonca güllerini ' hayel edermiş belki de. Anlatıyordu. Tanışmalarını, Paris'teki balayını anlatıyordu çoşkuyla. Yaşadığı acılarıdan bahsetmedi hiç. Sadece Nâzım'la yaşadığı güzellikler vardı anlattıklarında. Bir an sanki Vera Nâzım'la doğmuş diye düşündüm. Öncesi yoktu. Nasıl bir aşktı bu böyle? Aklım almıyor. Oysa yaşadığı acıları hepimiz biliyorduk. Nâzım'a sarılır gibi sarıldım Vera'ya. Akşam görüşmek üzere ayrıldık. Elimizde Abidin Dino'nun tablosu, ver elini Küçük Tiyatro. "Yüreği çarık olan " adamın özlemiyle yaşanıyordu o akşam. "Garda genç bir kadın karşıladı beni,/beli karınca belinden ince/saçları saman sarısı, kirpikleri mavi..." Hala saman sarısı saçları, mavi kirpikleri, mavi kirpikleri, kırmızı dolgun dudaklarıyla işte sahnede Vera Tulyakova Hikmet Ran. "Bügün yalnızca Türkçe konuşuldu" diye başladı söze " Nâzım'ı hatırladım o an. Türkçe konuşmaya başladığında herkes susardı. Türkçe anlamıyan insanlar bile onu dikkatle dinlerdi. Melodiyi hissederlerdi. Ben de bugün güzel, güçlü bir müzik gibi Türkçeyi dinledim. " Nâzım'ın şiirleri, şarkıları ve muhteşem bir konserle bitti gece. Vera yıllar öncesiydi sanki. ilk kez böylesine anılmıştı Nâzım, ona layık olan biçimiyle. Bir de vatandaş olsaydı ah.. Mezarının Nâzım'ın yanıbaşında olmasını istiyordu Vera ama mutlaka vatandaşlığı geri verilmeliydi. Gece vedalaşırken bunun son olacağını aklıma bile getirmemiştim. Olmadı be Nâzım'ın kadını. Veda etmeye elim varmıyor ama, hoşça kal beli karınca belinden ince, , mavi kirpikleri, saçları saman sarısı, kırmızı dolgun dudaklı Vera. Selam söyle ustaya |
|
||||
NÂZIM VERA'SINA KAVUŞTU
Nâzım Hikmet'in son eşi Vera Tulyakova, dün sabah 9.30'da kansere yenik düşerek hayata veda etti. 68 yaşındaki Nâzım Hikmet'in Vera, bir yıldan beri kansere karşı savaş veriyordu. 2000 yılı ortalarında ameliyat olmasına rağmen, ilerlemiş kanser hastalığına yenik düşen Vera'nın ölümü ile ilgili açıklama yapan kızı Anna, annesinin, Nâzım Hikmet'in mezarının bulunduğu Novadeviçi mezarlığında toprağa verileceğini, ancak yer yetersizliği nedeni ile Vera'nını bedeni yakılarak külerinin Nâzım Hikmet'in yanına gömüleceğini söyledi. Daha iki hafta önce Hürriyet muhabiri ile telefonda konuşan Vera Tulyakova, "En büyük isteğim daha ben hayattayken Nâzım Hikmet'in tekrar Türk vatandaşlığına kabul edilmesidir" demişti. Son günlerini yaşadığını belirten Tulyakova, Türkiye'de bu kararın çıkacağını beklediğini söylemişti. Ancak bu günleri görmek nasip olmadı. 1951 yılında Moskova'ya ayak basan Nâzım Hikmet Vera Tulyakova 1955 yılında tanışmışlar ve 1959 yılında da evlenmişlerdi. Vera, Nâzım'ı tanıdığında 23 yaşındaydı. Nâzım ise 53. Aralarındaki yaş farkına rağmen büyük bir aşktı yaşadıkları. Vera'nın bu büyük aşkı yaşamının sonuna kadar sürdü. Şimdi ise aynı mezarda sonsuza kadar yaşayacak. FENA KIZ DEĞİL AMA GÖĞÜSLERİ DÜZ Vera, Nâzım Hikmet'le geçen yıllarını Nâzım'la Son Söyleşimiz adlı adlı kitabında anlatmıştı. Vera ile Nâzım'ın tanışmaları bir belgesel için Vera'nın ona telefon etmesiyle olmuş. " Alo, Nâzım Hikmet mi ? Sizinle redaktör Vera Tulyakova konuşuyor." Bu sözlerin ardından Vera bilgi almak için Nâzım Hikmet'in evine gider. Nâzım kendisine gerekli bilgileri verir. odada şair Ekber Babeyev de vardır. Vera tam kalkarken Nâzım, Babayev'e dönerek "Fena kız değil, ilginç, ama göğsü düz". der. Tatarca söylenen bu cümleyi Vera anlamış ve yüzü kıpkırmızı kesilmiştir. Nâzım'a bir çok aşk şiirini yazdıracak olan büyük aşk işte böyle başlamıştı. Nâzım Hikmet'in Vera'ya son vasiyeti ise çok sevdiği ve hasret kaldığı ülkesini gidip gezmesi olmuştu. Vera bu vasiyeti 1990 yılında anı kitabının Türkiye'de yayınlanması üzerine Tüyap Kitap Fuarına gelerek gerçekleştirmişti. Vera, Moskova'daki küçük bir Anadolu evi gibi döşediği, duvarlarında Nâzım fotağraflarıyla donatılmış evinde anılarıyla yaşayarak geçirdi |
|
||||
ÜLKÜCÜLER NÂZIM'I HAZMEDEMEDİ
Başbuğları Türkeş şiirini okusa da ülkücüler, Nâzım'a hala karşı. Kültür Bakanı İstemihan Talay'ın, doğumunun yüzüncü yılı olan 2002'nin UNESCO tarafından 'Nâzım Hikmet Yılı' ilan edilmesi ve vatandaşlığının iadesini istemesi ülkücüler tarafından tepkiyle karşılanda. Nâzım aleyhine internet sitelerinde kampanya başlatan ülkücülere MHP'nin önde gelen isimleri de destek verdi. Devletin, Kültür Bakanı İstemihan Talay'ın ağızından Nâzım Hikmet'e vatandaşlığının iade edileceğinin açıklanması ve UNESCO'ya da 2002'nin 'Nâzım Hikmet Yılı' olarak kutlanmasının önerilmesi ülkücüleri harekete geçirdi. Nâzım aleyhine karşı kampanya açan ülkücüler, internetteki 'www.ulkucu.org' sitesinde düzenledikleri anket de, Nâzım'a hoşgörü göstermediler. Nâzım'ın vatandaşlığının iadesine karşı çıktılar. Talay'ın, Nâzım'a 100 yaş jesti olarak gelecek yıl 'TC vatandaşlığına geri alınacağını' duyurması ve bu girişime İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın da "Her türlü yardıma hazırım" demesi, yeni bir tartışma başlattı. Ülkücülerin Başbuğ'u Alparslan Türkeş'in, ölümünden bir süre önce bir toplantıda, "Dörtnala uzanıp uzak Asya'dan/ Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan/ Bu memleket bizim" dizelerinin yer aldığı ünlü şiirini okuması da ülkücülerin Nâzım'a olumlu yaklaşmalarını sağlayamadı. YÜZDE 51'İ İSTEMİYOR 2002'nin Nâzım Hikmet Yılı olarak kutlanması ve TC vatandaşlığına iadesi ile ilgili anket sorularını yanıtlayan ülkücülerin %51'I kutlanmasına karşı çıktı. Nâzım'ın Türkçeyi zenginleştirdiğini düşünen ülkücü oranı %5, milli kültüre düşman olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 23, 'solcu da olsa bize ait' diyenlerin oranı yüzde 12'de kaldı. MHP'nin önde gelen kimi isimleri şu görüşleri dile getirdiler. TRİBÜNLERE OYNAMAK DOĞRU DEĞİL Mehmet Gül (MHP İstanbul Milletvekili) Nâzım Hikmet, Polonya kökenli olan ve asıl adı Aleksandır Borjenski olan dedesi Mustafa Celalettin Paşa'nın soyadına avdet etti. Sağlığında, kendi iradesi ile Nâzım Hikmet Borjenski adıyla Polonya vatandaşlığına geçti. UNESCO'ya ille de solcu bir şair önerilecekse, bize ait olan Atilla İlhan, Melih Cevdet Anday, Fazıl Hüsnü Dağlarca önerilsin. Nâzım, bize ait olmadığını kabul etmiş. Şair olarak iyi. Cumhuriyet döneminde onun gibi en az 10-15 şair yetişti. Enternasyonal-İdeolojik bir dayanışma ile ön plana çıkarıldı. Birileri tatmin olacak diye trübünlere oynamak doğru değil . Nâzım, önceleri milli idi, sonra enternasyonel oldu. Şiirlerine ve edebi yanını tartışan yok. Bize aitliği tartışılmalı. Bir şiirini Başbuğ Türkeş'in okuması, yumuşama mesajı idi. Nâzım'ın tapusu bize değil Polonya'ya ait. Bize ait hiçbir yanı yok demek de haksızlık olur. Ama, bırakalım yattığı yerde rahat uyusun. HORTLAMAYA GEREK YOK Ahmet Çağlar (MHP'li Meclis İdare Amiri) Şiirleri güzel olabilir. Önce safına bakılmalı. Vatana ihanetin bedeli, vatandaşlığının ve itibarın iadesi olamaz. Hortlatmaya da gerek yok. İyi tarafını değerlendiririz. Bırakalım tarihin derinliklerinde, nerede duruyorsa orada dursun. Kimi şiirleri iyi. Türkeş, Türkiye'nin bütünlüğüne katkı sağlamak için onun iyi yanını aldı, zeytin dalı uzattı. Türkeş, uygun gördü, ben görmüyorum. Ama liderdir, lider tarafı her tarafı kaplar. Edebi yanına bir diyeceğimiz yok. Dün sevmediğimizi, bugün seviyoruz demek çelişki olur. GÖNLÜMDEN AFFETMEDİM (Mehmet Şandır MHP Grup Başkanvekili) Kişisel görüşüm; Nâzım'ın vatan haini ilan edilmesi ve TC vatandaşlığından çıkarılması sebepleri, benim de üzerimde hassasiyet gösterdiğim hususlar. O sebepleri tartışmadan Nâzım'ın şairliğine ben de alkış tutuyorum. O Türk soylu büyük bir Anadolu şairidir. Türkçeyide güzel kullanıyor. Bu denli bir büyük şairin affedilmesi, vatandaşlığa kabul edilmesi konusu Kültür akanı'nın takdirleri. Affetmek bir güzellik, hoşluk oluşturacak. Toplumda bir yumuşama oluşturacak. Devlet büyüktür. Ancak, vatan hainliği hususundaki hassasiyetimi koruyorum. O noktadan gönlümden affetmedim BANA ULKUCU DIYEN ARKADASLARA DUYRULUR BEN BOLE AYIBI YAPAN SIYASI BIR DUSUNCEYE SAHIP DEGILIMDIR |
|
||||
20. YÜZYILIN EN ÇOK KONUŞULAN ADAMI
Nâzım Hikmet, 20.Yüzyıl'ın en çok konuşulan kimliklerinden biri oldu. İdeolojisi, şiiri, yaşam serüveni, aşkları, özlemleriyle dilimizden düşmedi. Yalnızca Türkiye'de değil, dünya edebiyat çevrelerinin de ilgi odağı oldu NÂzım.İşte onun için söylenenlerden bir derleme: NURULLAH ATAÇ "Bir manzume, bilhassa bir bestedir; manası, yani güfte, o besteyi bulmamıza yardım eden vasıtadan başka bir şey değildir. Nâzım Hikmet'in şiirini o manada 'okumak' ise, itiraf edelim ki pek kolay değildir. Şeyh Bedrettin Destanı'nı okuyun, bestesini keşfe çalışın. Bulursanız emeğinize acımazsınız; çünkü bulacağınız ahenk gerçekten asil bir ahenktir." BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU "Sana kökü dışarda diyenlerin kökleri kurusun / Kurusun murdar ilikleri dilleri çürüsün / Şiirin gökyüzü gibi herkesin / Sen Kızılırmak'casına bizimsin / En büyük demircisi dilimizin / Canımız ciğerimizsin" ATTİLA İLHAN "Gördün sessizce buluştuğunu Nâzım'la nedim'in / lacivert ıssızlığında yıldızlı bir serviliğin / birinin elinde vâ ridat'ı simavnalı Bedreddin'in / birinin ağzında gül elinde mey kâsesi vardı." AZİZ NESİN "Ne yazık, Türkiye'de ulusallığı aşıp evrenselleşmiş değerlerimizin sayısı çok azdır. Lütfen sayar mısınız? Nedenleri ne olursa olsun, büyük Yunus bile dünyada yeterince tanınmış bir şairimiz değildir... Her yerde söylediğim şu;' Dünyanın neresine giderseniz gidin, Türkiye denilince şu üç adı bilirler: Nasreddin Hoca, Mustafa Kemal, Nâzım Hikmet..." LOIS ARAGON "Hayır, yazamam, şimdi olmazirica ederim. Bırakın benim için bütünüyle ölsün, yoksa, daha önce, altmış yaşındaki bu delikanlı, bu sarışın boğa, ne hapisanenin, ne hastalığın, ne yaşın etkileyebildiği bu insan içimde terütaze yaşadıkça hiçbir şey yazamam. Şimdi olmaz. Daha sonra. Söz veriyorum size, yazacağım, hatta bu dergide, daha başka bir konu üzerine: Ölümünden değil, yaşamından söz edeceğim." PABLO NERUDA "Şimdi ben ne yapayım? Nasıl tanımlanır / senin her yerden derlediğin çiçekler olmaksızın bu dünya. / Nasıl dövüşülür, senden örnek almaksızın, / senin halksal bilgeliğinden ve yüce şair onurundan yoksun? / Teşekkürler,böyle olduğun için! / Teşekkürler o ateş için / Türkülerinle tutuşturduğun, sonsuzca." JEAN-PAUL SARTRE "Vefalı dost,y iğit militani insan düşmanlarının amansız düşmanı, her yerde hizmet etmek ama hiçbirşeyi görmezden gelmek istemiyorum. Biliyordu ki, insan yapılacak birşeydir ve hiçbir yerde yapılmamıştır. Gerekli olan, durmadan düşmanla savaşarak kendi kendini yaratmıştır: Sözün kısası, Pascal'ın Hristiyan için dediği ve bugün militan için , Nâzım Hikmet dolayısıyla aydın militan için, denilebileceği gibi, 'asla uyumamak' gerekliydi. O asla uyumadı. Harikulade olan şudur ki, ölüm onun ilk ve son uykusu oldu. |
|
||||
GÜRTUNA NÂZIM'IN MEZARINDA
Nâzım Hikmet'in 100'üncü doğum yıldönümü nedeniyle yeniden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına kabulü ve mezarının anavatanına nakli konusunda başlatılan kampanyalara, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna da destek verdi. 18-20 Ocak günlerinde yaptığı Rusya gezisi sırasında Nâzım Hikmet'in Moskova'daki mezarını da ziyaret eden Gürtuna, toplumsal uzlaşma ve hoşgörü ortamının sağlanması için bu tür girişimleri desteklediğini söyledi. Gürtuna,"Rusya'ya gittiğimde Moskova'da Nâzım Hikmet'in mezarını ziyaret etmeden dönemedim. Hakikaten büyük şair. Vatan hasreti ile orada hayatını kaybetmiş. O duygularla mezarına gittim ve duygulu anlar yaşadım. Bende hoş bi r hatıra olarak kalacak" dedi. Nâzım Hikmet'in tüm şiirlerini okuduğunu, en çok `Kuvay-ı Milliye Destanı'nı ve bütün İstanbul şiirlerini çok beğendiğini belirten Gürtuna,"Rusya gezimde, yol boyunca da okudum. Çok okurum Nâzım'ın şiirlerini" dedi. Gürtuna, Nâzım'ın en çok sevdiği mısralarını ise ezberden şöyle seslendirdi: "Tahir olmak da ayıp değil/ Zühre olmak da/ hatta/ sevda yüzünde ölmek de ayıp değil/ Bütün iş Tahir ile Zühre olmakta/ yani/ yürekte..." NÂZIM'A 100 YAŞ JESTİ : VATANDAŞLIK 99. yaş günü törenle kutlanan şair Nâzım Hikmet,bir yıl sonraki 100'üncü doğum gününde, bir jestle onurlandırılacak. Jest müjdesini, Kültür Bakanı İstemihan Talay dün ilan etti: Büyük şair, TC vatandaşlığına geri alınacak. Bakan Talay, "Halkımızın çoğunluğu, büyük şairimizin yeniden vatandaşlığa alınmasını arzu etmektedir. Bu sabah İçişleri Bakanı Tantan'la görüştüm. Her türlü yardıma hazır olduğunu söyledi. Yazılı başvuru yapacağız" dedi. |