Phılıppa Gregory Kitapları / Boleyn Kızı,Kraliçenin Aşığı,Bakirenin Aşığı,Mahkum Prenses
BOLEYN KIZI*
Mary Boleyn, on dört yaşında, masum bir kız olarak kraliyet sarayına geldiğinde, VIII. Henry'nin gözlerini kamaştırır. Gördüğü ilgiyle tüm varlığı alt üst olan Mary, hem altın prensine aşık olur, hem de gayrıresmi kraliçe olarak her geçen gün artan rolüne. Ancak öyle bir an gelir ki, kralın kendisine olan ilgisi gittikçe sönmeye başladığında, ihtiraslı planlar yapmakta olan ailesinin piyonuna dönüştüğünü fark eder ve en yakın arkadaşından uzaklaşmaya ve rekabet etmeye zorlanır: Kız kardeşi, Anne Boleyn'den. İşler iyice çığırından çıktığında ailesine ve kralına baş kaldırması gerektiğinin farkına varır ve kaderinin iplerini kendi eline alır...
Ayrıca bu kitabın filmide yapılmış ve Boleynler'in iki kızını Scarlett Johansson ve Natalie Portman canlandırmıştır.
Eğer VIII. Henry'nin zamanındaki Kraliyet Saray'ının durumnu merak ediyosanız bu kitabı okuyun.
KRALİÇE'nin SOYTARISI*
VIII. Henry'nin Anne Boleyn'den olan kızı Bakire’ Elizabeth’in kraliçe olma ihtirası ve bu yolda VIII. Henry'nin ilk karısı Aragonlu Elizabeth'den olan "kanlı’ Mary’ ile giriştiği entrika savaşı sizi tamamen ele geçirecek. Tüm bu hanedan mücadelesinin ise tek bir tanığı var. Engizisyondan kaçan Yahudi bir genç kız.Mary’nin sarayındaki soytarı. Bir casus.
BAKİRE'nin AŞIĞI*
Kraliçe Elizabeth döneminin ilk yıllarını ve o tehlikeli günleri anlatan, nefes kesici bir roman. İngiltere'nin yeni kraliçesi olmuş Elizabeth'i bekleyen iki büyük tehlike vardı: Fransızlar'ın, İskoçya'yı istila edip İskoçya Kraliçesi Mary'yi tahta geçirme tehdidi ve Elizabeth'in, vatan hainliğinden hüküm giyip zindanda kalmış Robert Dudley'ye olan tutkulu aşkı. Ancak Dudley zaten evliydi ve kendini ona adamış karısı Amy, Robert'tan asla umudunu kesmeyecekti, özellikle de görevine yeni atanmış Protestan bir kraliçe için. Sevgili kocasından ayrılıp onu özgür bırakmamakta kararlıydı ancak kocasının gözdesi olmayı da başaramıyor, kocasını sarayın zevk ve sefasından uzak tutamıyordu. Bu evliliğe karşı olan başkaları da vardı ancak onlar da farklı sebepten karşı çıkıyorlardı Elizabeth'e.
Kraliçenin en bilge danışmanı William Cecil, Elizabeth'in siyasi ilişkiler adına faydalı bir adayla evlenmesi gerektiğini biliyordu; amcası Dudley'den nefret ediyordu ve Elizabeth'le evlenmesi için önce ölüsünü çiğnemesi gerek diye yeminler ediyordu. Âşıklar üçgeninin arkasındaysa başka nifaklar yaşanıyordu: Protestanlar, papazlar, suikastçılar, diplomatlar ve para peşindekiler. Elizabeth iflasın eşiğindeki ülkesinin başına geçer geçmez, ülkeyi bir de asla kazanılma ümidi olmayan bir savaşa sürükleyince İngiliz parasının değeri de iyice yok oluyordu. Ancak bu arada birisi gizli bir eylemin peşine düşecekti ve işte o andan itibaren Elizabeth, Dudley ve yeni yükselen imparatorluk için hiçbir şey planlandığı gibi olmayacaktı.
Tarihi gerçekleri çağımızda devam eden söylentilerle birleştirip karıştıran Philippa Gregory, Tudor günlerini anlatan karanlık ve gerilim dolu bir roman ortaya çıkarıyor ve büyük kraliçe I. Elizabeth'i daha önce hiç kimsenin göstermediği bir şekilde resmediyor. Tutkulu, korku dolu ve duygusal ihtiyaçları bitmeyen bu kraliçeyi hiçbir şey durduramıyor..
MAHKUM PRENSES*
Aragonlu Katherine, Katalonya'da doğdu. Anne ve babasının aileleri krallar ve savaşçılarla doluydu, Aragonlu Katherine İspanyol İnfanta'ydı. O, İspanyol Prenses'ti. Üç yaşındayken, İngiltere Kralı VII. Henry'nin varisi ve oğlu, Prens Arthur'la nişanlandı. Galler Prensesi olmak üzere yetiştirilen Katherine, o uzak, nemli ve soğuk ülkeyi yönetmenin kaderi olduğunun farkındaydı.
Müstakbel kayınpederi Katherine'in ülkeye gelişine büyük tepki gösterdiğinde, genç prensesin hayata olan inancı sınanmıştı. Arthur daha ufacık bir çocuktu; yiyecekler bir tuhaf ve adetler de bir o kadar kabaydı. Katherine zamanla birinci Tudor hükümdarlığına alıştı ve Arthur'un karısı olarak sürdürdüğü hayat daha katlanılabilir bir hale geldi. Bu anlaşmalı evlilik beklenmedik bir şekilde narin ve tutkulu bir aşk yarattı.
Fakat bu çalışkan genç adam öldüğünde, Katherine kendi geleceğine yön vermek üzere yapayalnız kaldı. Ne olursa olsun kraliçe tacını giymeli ve kendi hanedanına hükmetmeliydi. Ama nasıl? Elbette Arthur'un eğlenceli ve şımarık erkek kardeşi Henry'yle evlenerek. Henry'nin hem babası hem de büyükannesi bu evliliğe tamamen karşıydı; Katherine'in gücü tartışılmaz ailesiyse yardımcı olacak gibi görünmüyordu. Ancak Katherine, annesinin kızıydı ve damarlarında aynı savaşçı kan akıyordu. Amacına ulaşmak için ne gerekirse yapmaya hazırdı; bu uğurda hayatının en büyük yalanını söyleyip bu yalana sadık kalmak zorunda olsa bile..
Bu mesaj; kkaragullu tarafından '02.09.09 - 19:15' tarihinde değiştirildi.
|