Kizilirmak’in Aydinlatiği Karanlik
KIZILIRMAK’IN AYDINLATIĞI KARANLIK
Dünyanın efendileri
Avrupa, Amerika
Beş kıtaya hükmeden, her şeyleri bilen, barışın, demokrasinin, özgürlüklerin, insan haklarının sembolü, savunucusu, sahibi, Avrupa-Amerika.
Kandan kurulmuş kulelerinde dünyayı yönetiyorlar.
Efendilerin elleri bu günlerde Asya topraklarının derinliklerinde, bu topraklar üzerinde yaşayan insanları öpüp kokluyorlar.
Asya’da hüzün, Asya’da gözyaşı, Asya da kan.
Ön Asya, Orta Asya, Uzak Asya.
Uzak Doğu, Yakın Doğu, Ortadoğu.
Neresi olursa olsun ne fark eder.
Efendilerin konup göçtükleri, eğlenip durdukları yerler.
Efendileri bu yerleri çoook sever.
Eyvahh! Makalem düştü kana oldu bir şiir.
Şiiri ustalara bırakmak gerek.
Şairler yürekli düşleriyle uzak diyarlardan neleri, neleri taşımazlar ki soframıza.
Soframızda bahar şenliği, yazın coşkusu, sonbaharın hüznü, kışın beyaz renginde üşüyen yüzü.
Dört mevsimin bütün yemişlerini getirip koyarlar soframıza.
Şair bu durulur mu önüne. Coşkun akar Dicle, Fırat, Kızılırmak gibi.
Şair yürekli adamdır. Korkmaz uğursuzdan çakaldan. Korkusuzluk özgürlüğüdür, sevdasıdır, düşleridir.
İşte böyle yürekli bir şair
Hasan Hüseyin Korkmazgil.
Çok uzaktan getirir ismini Dicle’de Mansur’un küllerinden beslenmiş, Nesimi’nin yüzülen derisiyle öpüşmüş, Bedrettin’in gönül gözünden geçip, Pir Sultan’ın direncinde Kızılırmak’la buluşmuş. Kitabının adına da Kızılırmak demiş.
Bizde düşelim onun sayfalarına bakın Avrupalı Amerikalı soytarıları ne de güzel anlatıyor.
“Vurun kanatlarınızı karanlığa kuşlarım
Geçin sıcak ırmakları kuşlarım
Kızılırmak, Kızılırmak akın kuşlarım
Güneşin ortasında insanlar kımıldaşır
Ve der ki şakıyan kuş
Yarılan nar
Deliren ateş:
Zaman akıyor.
Nede çok özlemişiz gökyüzüne kansız bakmayı!
Yan yana
Bir sofrada
Sanfransisko ve C.İ.A.
Yani çuval ve mızrak
Notrdam’ın kargalarının güldüğü
Sakalları İncil hümanizma satıcıları
Halep Pazarlarından gecikmiş bir ikindi
Kışlalar öğlen sonları asurbanipal
Bir böcek ölüsünün geceyi kemirdiği
Tek tanrılı çok yataklı ve çok çok acımaklı
İkindi parklarında köpek ve kral
Altun ve brovningin karanlık egemenliği
Konuşun soytarılar
Çalgılar susun
Daha bitmedi açlar.
Ne de çok özlemişiz gökyüzünü kirsiz sevmeyi
Sen ne cömert topraklarsın ey Ortadoğu
Sen ne çok soyulansın ve hiç uyanmayansın
Çok tespihli bir ebabil ki uzar çöllerde
Uzatır baltazar bayramlarını petrol petrol
Uzatır köleliği amin amin
Hacının develeri gevişirken ay altında Ortadoğu’da
Petrol ve çelik krallarının gölgesinde bir İstanbul akşamı
Bizans ve kirli
Türk ve yoksul
Ve macun
Allaha ve devlete ve bilcümle gölgelere dualar eyleyerek
Bir yanı yangın yıkım
Bir yanı yoksul yetim
Bir yanı dökülür pul, pul
Deniz
Altun
Ve kristal karışımı halinde bir İstanbul
Uyanır köprü altı uykularında
Allaha inanır Arapça
Yoksulluk çeker Türkçe
Ve denizi sever çocukça”
Ne kıymak isteriz şiire, ne de önüne geçmek isteriz şairin, bu dizileri köleleştirilmiş yaşamların uzak diyarlardan günümüze getirildiğine inanırız.
Ve der ki şair Kızılırmak kitabının orta yerinde.
Bir gün çıkıp geldiler- anlamsız yüzlerini ve gülüşlerini-tüketim artıklarını, üretim organlarını ve eski külotlarını-çikletlerini, çukulatalarını getirip bıraktılar-tiklerini mimiklerini çiğliklerini-genç kızların düşlerini getirip bıraktılar-her gün, her gün yeniden getirip bıraktılar-iplerini oltalarını konserve kutularını-süttozlarını soyalarını salemlerini-kısırlık haplarını madalyalarını tasmalarını-bayraklarını, bayrak yırtmalarını sövmelerini-anamıza bacımıza çocuğumuza- en çok önem verdiğimiz şeylerimize-üretim organlarını ve tüketim artıklarını kullanarak-Tanrının ve İsa’nın ve bizimkilerin izniyle-atlarını seyislerini çomberlerini- traşlarını ve dişlerini getirip bıraktılar-her gün, her gün yeniden getirip bıraktılar-sonra güzel, güzel anlaşmaları-sonra güzel, güzel sözleşmeleri-sonra güzel, güzel paylaşmaları-asılmışların ve asılacakların izniyle-ve durmadan, durmadan baltazar bayramlarını-sonra güzel, güzel savaş uçaklarını- radarları rampaları atom bombalarını-denizaltı deniz üstü bir şeylerini-bilinçaltı bilinç üstü her şeylerini-piekslerini bitetekslerini bitpazarlarını-eroinlerini kokainlerini getirip bıraktılar-hergün, hergün yeniden getirip bıraktılar-
Ve sonra çekilip gitmediler gemilerine
Ve sonra çekilip gitmediler gemilerine
Ve sonra çekilip gitmediler gemilerine
Ve artık o kadar çok şey getirdiler ki
Ve artık o kadar çok şey getirdiler ki
Ve artık o kadar çok şey getirdiler ki
BAĞIMSIZLIĞA YER KALMADI ÜLKEMDE
Kandan kuleler kurup dünyayı yönettiğini sanan Avrupa ve Amerika soytarısının kirli dillerini, kanlı ellerini, şair ve ozanlardan daha iyi anlatabilen olur mu?
Kanlı eller, kirli dillerle yapılan işbirliğini türbanın kara şallarıyla örtmeye çalışanların varmak istedikleri yerin adı karanlıktır.
Karanlıklardan çıkıp geldiler
Kördüler
Karaydılar
Çiçeksizdiler
Ve gelip bir karanlıktan
Gidiyorlardı bir karanlığa
Her karanlığın ardından doğan aydınlığa selam olsun.
ABD ve AB’yi içlerine sindirenlere de afiyet olsun.
Yedikleri içtikleri zehir zıkkım olsun.
|