Kar Beyazdir ölüm
KAR BEYAZDIR ÖLÜM
Ülkemin her yerinde kar var. Beyazdır mutluluk ama kan düştü mutluluğun üstüne ılık ılık. Yine şiddet sardı, yine buz kesti sokaklar çocukların sıkışmışlığında. Düşman bayrağına bile saygı gösteren atalarımızın torunları, ay yıldızlı bayrağını düşürdü. Haince, hem de Çanakkale’de Şırnaklı ve Edirnelisiyle vatanı uğrunda omuz omuza çarpışarak ölen ve koyun koyuna katan dedelerinin ruhlarını sızlatarak.
Ellerinde kalem, kitap, yüreklerinde ise sevgi tomurcuğu olması gereken bizim çocuklar, kışkırtmayla güvenlik kuvvetlerin üstüne taş sopa ve Molotof’la saldırıyorlar.
İçimiz yanıyor, içte ve dışta.
Yine yangınlardayız, yaban ellerinde,
Ve sokaklarda yanan onlarca arabaların milli servetlerinde,
Türkiye’nin birçok yerinde çocuklar öne sürülüyor, bir tutam taşın sertliğinde,
Bir maşanın tutumunda…
Oysaki verilecek sevgiyle, bir çikolatanın sımsıcak tatlı eriyişiyle nasılda unutuveriyorlar şiddeti.
Yaban ellerinde yangınlardayız demiştim. Gurbeti çeken bilir. Uzaktasındır tüm sevdalarından. Onların sımsıcak teninin kokusuna, kucak açmalarına ve sımsıkı sarılmalarına özlemle hasretlik içini kemirir, anlamadığınız dillerin ve kültür farkının bariz olduğu ülkelerin caddelerinde. Hem de yabancı düşmanlığının tırmandığı politikanın sıkışmışlığında. Son zamanlarda Hitlerin torunları, armut dibine düşercesine hain ve kalleşçesine Türklere saldırmaya devam ediyorlar. Almanya, Viyana derken, ülkesine taşınan küçücük cesetlerin sıcaklığında yanan ocaklarda, “Vay Anam Vay!” sesleri yüreklerimizi dağladı.
Ülkemizde işsizlik oranı %10’ları buldu. 2 Milyon 350 bin işsiz, her gün sokaklarda, aslanın ağzından girip, kuyruğundan çıkıyorlar. Neyse ki, Norveç’ten gelen yüz bin kişilik vasıflı işçi talebi, bizi yeni yangınlara mı sürükler, bilinmez. Ama Tuzla tersanelerden gelen yedi aydaki on yedi ölüm haberi, aklımıza Fransız İhtilali öncesi çalışma koşullarının sonucu mu demekten de kendimizi alamıyoruz. Tersane işçileri çalışma koşullarından memnun değil. Gergin ve çok kızgın. Çalışma Bakanı bile konuşamadan kürsüyü terk etmek zorunda kaldı. Yürekler yanmış, kim dinler havada uçuşan vaatleri.
Başbakanın medyayı hedef alan sert konuşmaları ile kuruyan kalemlerin pası az da olsa silinmeye başladı.
Kar ise hiç dinmiyor lapa lapa yağıyor yine fakirlerin üstüne.
Her taraf bembeyaz ama mutluluğu bile doyasıya tadamıyoruz, ekonominin beşi bir yerdeki gerdanlığıyla.
Beş ayda 7,8 milyar dolar,
Beş yılda ise, 118 milyar dolar sıcak para çıkışı,
2007 yılında ise, bir önceki yıla göre % 18’lik artışla 37,9 milyar dolara fırlamış cari açığımız*
Bankacılık sektörü ise, 2007 yılında 15 Milyar YTL kar elde etmiş, yani cebimizden faizlere uçup giden paracıklar.
Bir kitabı altı kişinin okuduğu Türkiye’de maşallah altı kişiden birisi cep telefonu almış.
Merak etmeyin, neyse ki, Japonların ihtiyarları çokmuş ve bizim ülkemizin huzur evlerinde kalmaları için Japon yetkililer talep etmişler. Ne dersiniz, cari açığımızı bununla kapatabilir miyiz? Sahi bir de madalyonun diğer bir yüzü var. O ufak tefek ihtiyarlara kaliteli bir bakım sunabilecek miyiz? Sizler buna inanıyor musunuz? Ben kaliteli bir işletmecilik anlayışı, eğitim ve denetim ile neden olmasın ki diyenlerdenim.
Ne de olsa yaşlılarına saygılı bir toplumuz
Değil mi gençler?
Duymadınız mı?
Hala kulağınızda MP3’ler mi var?
Sevgiler hepinize…
Cari açık: Bir ülkenin cari işlemlerinde borçlarının toplamının
Alacaklarının toplamını aşması halinde oluşan ödemeler
Bilânçosu açığı. Yani, ithalatın ihracattan fazla olmasıdır. Bunun
İçin dövize ihtiyaç duyulur, sonuçta da dövizin artmasıdır.
|