KeLBaYKuŞ Forum

Geri git   KeLBaYKuŞ Forum > Genel Başlıklar > Tartışma


Tartışma - Bir çok konu hakkında burada tartışabilirsiniz


Cevapla
 
Seçenekler
  #1 (permalink)  
Alt 12.02.07, 15:38
ZipMaker - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
İlk KeLBaYKuŞ!
 
Kaydolma: 28.08.06
Erkek
Mesajlar: 12.101
Teşekkürler: 516
Üyeye 12.629 kez teşekkür edildi
Standart İletişim

ETKİLİ İLETİŞİM BECERİLERİ

VE

BEDEN DİLİ KULLANIMI

EĞİTİM NOTLARI


(türeved eğitim danışmanlığı)






1. İLETİŞİM KAVRAMI

• İletişim Kavramı; bilgi ve anlayışın bir bireyden diğerine geçirilmesi sürecidir ve temel olarak insanlar arasında bir anlam köprüsüdür. Diğer bir ifadeyle anlaşılabilir mesajların alınması ve yollanması sanatıdır.

• İletişim; bir bireyin veya bir grubun davranışlarını etkilemek amacıyla uyarıcı bir öğenin karşı tarafa ulaştırılmasını sağlayan bir süreçtir.

I. İLETİŞİM SÜRECİ


 Gürültü(Engel)

 GÖNDERİCİ
Fikir+ Kodlama+Mesaj

 Mesajın İletilmesi KANAL

 ALICI

 Alma+ Kod Çözümü+ Anlama

 Geri Bildirim


A ) GÖNDERİCİ:
Bir fikrini,düşüncesini, gereksinimlerini iletmek isteyen kişi, kurum, kurumlar veya kişilerdir.

Simge; kararlaştırılmış belli bir anlamı olan resim, harf gibi işaretlerdir.






a ) Dil: Bir grup insan tarafından anlamları genel kabul görmüş kelimeler kullanıldığında bu grupta ortak bir dil oluşmaktadır.

b ) Resimler: Sözlü iletişimde yardımcı olmak ve onu açıklamak için kullanılır.

c ) Eylem ( Sözsüz İletişim):Yapılan hareketlerin karşındakiler tarafından yorumlanması sonucunda oluşan iletişimdir.

B ) KANAL : gönderici ile alıcı arasındaki bağdır. Beş duyu organı gibi fiziksel, telefon, telsiz gibi mekanik kanallardan oluşur.

C ) ALICI:Gönderilen mesajı kullanabilir hale getiren kişi, kurum veya kişilerdir.

D ) GERİ BİLDİRİM: Alıcı mesajın kodlarını çözdükten sonra veya yorumladıktan sonra bir gönderici durumuna dönüşür. Geri bildirim, göndericinin kendi mesajının alınıp alınmadığını ve doğru bir şekilde yorumlanıp yorumlanmadığını öğrenmesini sağlar. Olumlu veya olumsuz olabilir.

E ) GÜRÜLTÜ: Tüm iletişim sürecini saran ve mesajın doğruluğunu ve güvenilirliğini azaltan her şey iletişimde gürültü veya engel olarak anılır.


II . İLETİŞİM YÖNETİMİ

 İLETİŞİM;duygu düşünce ve bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılmasıdır. Bu sürecin amacı 'anlaşılmaktır' Doğru bir şekilde anlaşılmak istiyorsanız ....;










1. Başlangıç çok önemlidir. İlk karşılaşılan kişilerle iletişimlerin
ilk dakikasına büyük önem verilmelidir. İlk izlenim tekrarlanamaz. Değişmesi zor izler bırakır. Tanıdığımız kişilerle kurduğumuz ilişkilerde atılan ilk adım, alınan tavır çok önemlidir.

2. İletişim bir bilgi alışverişi değildir. Verilen duygu ve davranışın oluşturduğu farklı bir bütündür. İletişimin duygu boyutu çok önem taşır.

3. İletişim kişiye değil kişiyle yapılır. Paylaşım ve karşılıklı iletişimi gerektirir.

4. İletişim sözlü ve sözsüz olarak iletişim işaretleriyle bir bütündür. İletişim sözel olmayan öğeleri beden dili ve ses tonudur. Beden dili ve ses tonu kişinin tarzını, tavrını ve söylenenin algılanış biçimini belirler.


İletişimin amacına ulaşabilmek için kendimize şu soruyu sormalıyız.

 Ne söylemek istiyorum?

 Ne zaman söylersem karşımdakinin iletişim kanalları açık olur.


 Nerede hangi ortamda iletişimi başlatsam yerinde olur.









“ Yaşlandıkça insanların söylediklerine daha az önem veriyorum, sadece yaptıklarını izliyorum.”

Andrew Camegie

İletişimin Analizi

 Yapılan araştırmalara göre duygu ve davranışlarımızı yönlendiren kişiliğimiz üç bölümden oluşmaktadır.

1 . İçimizdeki Çocuk

2. Anne ve Baba

3. Yetişkin Benlik




III. ETKİLİ BİR İLETİŞİM YÖNETİMİNİN AŞAMALARI

Daha İyi Bir İletişim Kurmak İçin;

 Çevremizdeki insanların hangi benliği kullandığını bulmayı denemeliyiz

 Paralel iletişimler kurmaya çalışmalı, karşımızdaki kişi ile aynı benlik düzeyinde konuşmalıyız.

 Çapraz iletişimlerin farkında olmalıyız. Zaman zaman kişi beklediğiniz tepkinin dışında bir tepki verebilir. İletişim benlik düzeyleri farklılaşabilir.


Siz bunun farkında olursanız kendinizi değişen duruma göre ayarlayabilirsiniz.


 Örtülü iletişim ile veya aynı anda birden çok benlik halini içeren bir mesaj ile karşılaştığınızda, uygun benlik düzeyini kullanabilmek için beden dilinden yaralanabilirsiniz.



TRANSAKSİYONEL İLETİŞİM

 Transaksiyonel iletişim analizine göre, kişi kendisi ve çevresinin psikolojik durumunu, geçmişte yaşananların etkisiyle dört farklı tutum içersinde değerlendirir ve bu değerlendirmeyi davranışlara yansıtır.

Bunlar ;

1. İyi değilim – İyisin

Çocukluk yaşantılarımızdan bugüne taşıdığımız başkalarına bağımlı, pasif, yönlendirilen yapımızın günlük yaşantımıza yansımasıdır. Bu kişiler kendilerini önemsiz, güçsüz ve dışlanmış hissederler.

2. İyi Değilim _ İyi Değilsin

Bu kişiler çevresindeki herkesi kendileri gibi görürler. Ümitsizdirler, hayat enerjilerini kaybetmişlerdir.








3. İyiyim – İyi Değilsin
Bu kişiler daha önceki kötü yaşantılarının etkisi altında davranışlar geliştirirler, çevrelerindeki bütün insanları kötü olarak değerlendirirler ve genellikle onları suçlar, eleştirir ve aşağılarlar.


4. İyiyim – İyisin

İlk üç tutum geçmişten gelen alışkanlıklarla bilinçsizce sergilenir ve duygulardan oluşur.
“İyiyim – iyisin” tutumunu ise düşünce ve inançlar yönlendirir.
İlk üç tutumu benimseyen kişiler “ Neden ?”
diye sorarlarken bu tutumu benimsemeyenler,
“ Neden olmasın?”
yaklaşımını sergilerler.



Sorun Kimde ?
(Durumdan memnun olmayan kim?)

 Sorun onda Yöntem : etkin dinleme ve empati

 Sorun yok Yöntem: İlişki geliştirme alanı

 Sorun bende Yöntem: Ben mesajı


 Yaşantımızın en kıymetli zamanını ‘ Sorun yok “ alanında geçiririz. Sorunun bizde yada karşımızdaki kişide olduğu durumlarda ise ilişkimizi geliştirebilme şansımız sadece etkin

iletişim becerisi ile mümkündür.

 Yaşanan durumda sorunu olan, problemi yaşayan, durumun değişmesini isteyen kimdir?

 Bu sorunun cevabının bulunması, iletişim becerisinin kazanılmasında
birinci adımdır.

 Durumun değişmesini isteyen karşımdaki kişi ise; etkin dinleyici olmak

 Durumun değişmesini isteyen ben isem ;etkin konuşmak ve ben mesajlarını vermek gerekir.


ETKİN DİNLEME

 1. Dinlerim

 2. Pasif olmayı kabul ederim.

 3. Karşımdakine yardım etmek isterim.

 4.Danışman rolünü benimserim.

 5. Karşımdakinin duygularını ifade etmesini sağlayarak rahatlatmak isterim.

 6. Karşımdakinin kendi çözümünü bulmasına yardımcı olmak isterim.

 7. Öncelikle karşımdakinin ihtiyaçlarıyla ilgilenirim.





ETKİN DİNLEYİCİNİN TEMEL ÖZELLİKLERİ

 Söylenenlere ilgi gösterir.

 Gerçek sorunun ne olduğunu duyana kadar yargıda bulunmaz.

 Konuştuğu kişi ile göz teması kurar.

 Söylenenleri anlayıp anlamadığını kontrol eder.

 Sırasını bekler, anladığını düşündüğünün hemen üstüne atılmaz.

Etkin Dinlemede
1. Sözlü olarak yapılması gerekenler.

 Karşımızdakinin söylediğinden ne anladığımızı bir cümleyle tekrarlamak

 Yakaladığımızdan emin olursak, karşımızdakinin şikayeti , huzursuzluğu veya içinde bulunduğu durumla ilgili duygusunu dile getirmek.


Etkin Dinlemede
1. Sözsüz olarak yapılması gerekenler:

 Karşınızdaki kişiyle doğrudan göz teması kurmak ve dinlerken sadece karşımızdaki kişinin yüzüne bakmak.

 Uygun aralıklarla “ anlıyorum “ “evet” anlamında baş sallamak.

 Karşımızdakinin sözünü kesmeyecek biçimde
“Evet , anlıyorum” demek.




Etkin Dinleme İle Kazanılanlar:

• Kişiler yargılanmadıkları için başlangıçta söylemeyi düşündüklerinden daha fazlasını söylerler.

• Kendileri ile ilgili temelde yatan esas sorunun farkına varabilirler.

• Yaşanmış ve bitmiş bir olay ile ilgili çözümsüzlüğü kabullenirler.

• “Anlaşıldım “ duygusunu yaşar, karşılarındaki kişiye olumlu duygular beslerler.

• Amaçlarını aşan bir şey söylediklerinde, bunu fark edip kendilerini düzenleyebilirler.

• Karşılarındaki kişiyi dinlemeye ve anlamaya hazır hale getirirler.

YANLIŞ DİNLEME TÜRLERİ

 Görünüşte dinleme

 Seçerek dinleme

 Saplantılı dinleme

 Savunucu dinleme

 Tuzak kurucu dinleme

 Yüzeysel dinleme










İYİ BİR DİNLEYİCİ OLMAK İÇİN TEMEL İLKELER

• Susun

• Konuşanı rahatlatın

• Dinlemek istediğinizi gösterin

• Dikkat dağıtıcı öğeleri uzaklaştırın

• Karşınızdaki kişiye empati gösterin

• Zaman tanıyın

• Öfke ve olumsuz duygularınızı kontrol edin

• Soru sorun

• Yargılayıcı olmayın




Sorun BEN' de ise uygulanacak yöntem

 Ben mesajı

 1. Konuşurum

 2. Aktif olurum

 3. Karşımdakini etkilemek isterim

 4. Kendi duygumu ifade ederek kendimi rahatlatmak isterim

 5. Kendime çözüm yolu ararım

 6. Çözümümden memnun olmak isterim
Alıntı ile Cevapla
Sponsor
  #2 (permalink)  
Alt 12.02.07, 15:39
ZipMaker - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
İlk KeLBaYKuŞ!
 
Kaydolma: 28.08.06
Erkek
Mesajlar: 12.101
Teşekkürler: 516
Üyeye 12.629 kez teşekkür edildi
Standart

neden bu konuyu açtım acaba ve kaç kişi okuycak çok merak ediyorum yada okuyup çeki düzen verecek kaç kişi olucak umarım çok olur...
Alıntı ile Cevapla
  #3 (permalink)  
Alt 12.02.07, 15:42
ZipMaker - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
İlk KeLBaYKuŞ!
 
Kaydolma: 28.08.06
Erkek
Mesajlar: 12.101
Teşekkürler: 516
Üyeye 12.629 kez teşekkür edildi
Standart Saygı

Saygı
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Saygı, herhangi bir ilişki türü içinde olunan bir kurum, birey ve benzerine, söz konusu varlık veya oluşumun ilgi ve duygularının farkında tutum sergilemek, buna göre uygun bir davranış tarzını, tutumu benimsemektir. Saygı, genellikle, ilişkide olunan, iletişim kurulan varlık veya oluşumun hak, değer, inanç ve her türlü özelliğini göz önünde tutmak bunlara önyargısız yaklaşmayı içerir. Her ne kadar tersi gibi gözükse de saygı kavramı haklar kavramının varlığından önce gelir ve haklar kavramına dayanmaz.

Her ne kadar terim genellikle kişiler arası ilişkilerde kullanılır. Buna göre Türk Dil Kurumu'nun saygı sözcüğüne verdiği tanımlar şöyledir:

1. Değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı, kutsallığı dolayısıyla bir kimseye, bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusu, hürmet, ihtiram.
2. Başkalarını rahatsız etmekten çekinme duygusu.
Aslında saygı terimi kişiler arası ilişkilerle sınırlı değildir; hayvanlar, gruplar, müesseseler ve örneğin ülkeler arasında kullanabilen bir terimdir.

Her ne kadar saygı zaman zaman kibarlık veya görgü ile eş anlamlı kullanılsa da, bunlar birer davranışken saygı bir tutumdur. Davranışlarda görülen kültürler arası farklılıklar ve aynı davranışın farklı kültürlerde farklı anlamlar taşıması sonucu zaman zaman kişiler tamamen kendilerine dair unsurlardan veya dışa dönük çeşitli davranışlarından dolayı, saygısızlık kastı olmasa da saygısız olarak tanımlanabilirler.
Alıntı ile Cevapla
  #4 (permalink)  
Alt 12.02.07, 15:44
ZipMaker - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
İlk KeLBaYKuŞ!
 
Kaydolma: 28.08.06
Erkek
Mesajlar: 12.101
Teşekkürler: 516
Üyeye 12.629 kez teşekkür edildi
Standart Sevgi

Sevgi
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Sevgi, sözlüklerde “insanı bir şeye ya da bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu” olarak tanımlanırsa da, bu tanımın yetersiz ve yüzeysel olduğunu söyleyen birçok yazar, sevginin tam anlamıyla tanımlanamayacağını düşünmektedir.

Sevgi denildiğinde genellikle akla ilk önce, iki karşı cins arasındaki duygusal çekim gelmekteyse de, aslında sevgi, yöneldiği hedefe (sevgiliye duyulan sevgi, Allah sevgisi, vatan sevgisi, ebeveyne duyulan sevgi, çocuğa duyulan sevgi vs.) ve biçimlerine bağlı olarak büyük bir çeşitlilik göstermektedir. Şefkat, merhamet ve fedakarlık sevginin farklı kılıklardaki yansımalarıdır.

Neo-spiritüalizm’de sevgi

Sevgi konusunda Neo-spiritüalist görüşler şöyle özetlenebilir:

Sevgi insanların ruhunda bulunan değerli ve olumlu bir yetenektir.
Fakat insanlar bu yeteneklerini her zaman ideale yakın bir değer olarak kullanamamaktadırlar. Yani insanlar birbirlerini gerektiği gibi sevememektedirler.
Sevgi her şeyden önce fedakarlıktır, yani hiçbir karşılık beklemeden başkasına kendinden bir şeyler vermek esasına dayanır.
Gerçek sevgi merhamet, şefkat, fedakarlık gibi diğerkamca davranışlarla, uygulamalarla kendini gösterir; aksi takdirde kuru bir laftan ibaret kalır.
Gerçek mutluluk, ebedi olmayan maddi değerlerle değil, ebedi olan canlı varlıklara, özellikle insan ruhlarına duyulan sevgiyle ve diğerkamca hareketlerle ilgilidir.

“İnsanda sevilmek kadar sihirli etki bırakan bir şey yoktur.” (Charles Morgan)
Alıntı ile Cevapla
  #5 (permalink)  
Alt 12.02.07, 15:45
ZipMaker - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
İlk KeLBaYKuŞ!
 
Kaydolma: 28.08.06
Erkek
Mesajlar: 12.101
Teşekkürler: 516
Üyeye 12.629 kez teşekkür edildi
Standart Şefkat

Vikipedi, özgür ansiklopedi


Şefkat sözlüklerde “acıyarak ve koruyarak sevme, sevecenlik” olarak tanımlanır. Kökeninde sevgi, merhamet ve yardım duygularının bulunduğu şefkat çeşitli felsefi görüşlerde ve inanç sistemlerinde farklı kavramlarla dile getirilmişse de hepsinde de olumlu bir duygu ve davranış biçimi olarak dile getirilmiştir. Bazı hayvanların (anne veya babanın) içgüdüsel denilen davranışlarda (yavrusunu koruma) da şefkat yeteneği gözlemlenmekle birlikte, hayvanların bu davranışlarında bilinçlilik değil, otomatiklik sözkonusudur

Sembolizm'de şefkat Şefkatin içgüdüsel de olsa hayvanlarda görülmesi şefkatin simgelenmesinde hayvan sembolizminin kullanılmasını sağlamış olmalıdır. Eski uygarlıklarda ve sanatta değişik semboller kullanılarak eserlerle simgelenen şefkat, çeşitli tradisyonlarda yavrusunu besleyen, emziren hayvanlarla, özellikle pelikan (Gül-haçlılar örgütünde), yunus, inek ve süt sembolleriyle, eski Mısır’da ise yavrusunu emziren İsis’le simgelenmiştir. Yitik Mu kıtası araştırmacılarına göre şefkat, Mu dininde insanın kurtuluşa erme yolunda edinmesi gereken 12 erdemden biriydi.


Neo-spiritüalizm’de şefkat Neo-spiritüalist görüşte bir ruhsal yetenek olarak ele alınan şefkat, bu görüşe göre, insan ruhunun “Dünya okulu”nda geliştirmesi gereken en önemli ruhsal yeteneklerden biridir. Temelinde vicdani motivasyon bulunan, diğerkamlık adı verilen ruhsal yeteneklerden biri olarak kabul edilir. Bedri Ruhselmen şefkat yeteneğinin bir zayıflık değil, aksine bir kudret olduğundan söz ederken şöyle der: “O halde nasıl olur da bencilliğin sağ kolu olan zulüm ve merhametsizliğe kudret, diğerkamlığın sağ kolu olan merhamet ve şefkate de zaaf denebilir?”
Alıntı ile Cevapla
  #6 (permalink)  
Alt 12.02.07, 15:46
ZipMaker - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
İlk KeLBaYKuŞ!
 
Kaydolma: 28.08.06
Erkek
Mesajlar: 12.101
Teşekkürler: 516
Üyeye 12.629 kez teşekkür edildi
Standart Vicdan

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Birçok dinde, birçok felsefi akımda, mistisizmde önem verilmiş bir kavramdır. Günümüzde kimileri "kamusal vicdan" ifadesini kullanmaktaysa da, dinsel, mistik vb. alanlarda böyle bir kavram bulunmaz, vicdan kavramı bu alanlarda hep bireysel vicdan anlamında kullanılmıştır. Felsefeye göre, iç huzuru veya iç sıkıntısı vererek kişiyi uyaran vicdan bir kavram değil, kişinin bir yeteneğidir. Felsefede metafizik anlayış, bu yeteneğin doğuştan var olduğunu ileri sürer, diyalektik anlayış ise insanın içinde bulunduğu toplumsal koşullarla belirlenmiş görgü ve bilgisinin sonucunda oluştuğunu ileri sürer. Neo-spiritüalist görüşe göre ise, ruhun ancak belirli bir gelişim aşamasında (hayvanlık ara aşamasından sonraki insanlık aşamasında) açığa çıkan, ruhun gelişimi oranında derece derece gelişen bir yeteneğidir.


Vicdan hakkında yapılan farklı tanımlar
Vicdan insanın görgü ve bilgileriyle kendini yargılama yetisidir. (Felsefi tanım)
Vicdan kişiye eylemleri hakkında yargılayarak, onaylayarak, hesap sorarak, suçlayarak hükümler veren öznel bir bilinçtir.
Vicdan insana hata ve doğruyu bildiren bir iç sestir.
Vicdan insana iyi ve kötüyü gösteren en iyi yol gösterici, en iyi pusuladır.
Vicdan neyin doğru neyin yanlış olduğunu bildiren gerçek ve tek ahlak hocasıdır.
Vicdan hata ve doğrunun sınırını belirleyen, uyumak bilmeyen, kişiyi her an, her yerde izleyen, kişinin niyetlerine göre yargılarda bulunan bir hakimdir.
Vicdan insanın bütün duygu ve düşüncelerini, bu duygu ve düşüncelerdeki maksat ve niyetleri adım adım izleyen, hiçbirisini kaçırmayan, hatır, gönül, hoşgörü, merhamet, dostluk, iltimas vb. tanımadan yargılayıp sorumluluğu takdir eden her zaman uyanık bir hakimdir.
Vicdan, ruhun İlahi irade yasaları’nın yüce bir ses tarzında yansıdığı, İlahi İrade Yasaları’nın gereklerini bildiren bir yeteneğidir. (Neo-spiritüalist tanım)
Alıntı ile Cevapla
  #7 (permalink)  
Alt 12.02.07, 15:47
ZipMaker - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
İlk KeLBaYKuŞ!
 
Kaydolma: 28.08.06
Erkek
Mesajlar: 12.101
Teşekkürler: 516
Üyeye 12.629 kez teşekkür edildi
Standart Merhamet

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Merhamet sözlüklerde “bir kimsenin veya bir başka canlının karşılaştığı kötü durumdan dolayı duyulan üzüntü, acıma” olarak tanımlanmakta olup, neo-spiritüalist terminolojide kullanılan terimlerden biridir. Neo-spiriritüalist görüşe göre merhamet, insan ruhunun “Dünya Okulu”nda edinmesi gereken temel ruhsal yeteneklerden biridir. Bu görüşe göre, kişinin acınacak bir hale gelmiş, bir felakete uğramış veya benzeri hallere düşmüş, ıstırap çeken bir insana acıyarak, o insanın çektiği ıstırabı kendi yüreğinde hissetmesi, ıstırabını paylaşması kişiye, onun başına gelen olaydan ıstırap çekerek edindiği deneyimi -aynı olayı yaşamasına gerek kalmaksızın- edinme olanağı sağlayabilir.

Merhamet yeteneğini Bedri Ruhselman özetle şöyle açıklamaktadır:


“Istırap çeken bir insanın ıstırabına katılıyorsanız, o ıstırap çeken insan kadar siz de o ıstıraba neden olan deneyimleri geçirmişçesine, kısa yollardan deneyim sahibi olursunuz. Hatta, yine tebliğlerden anladığımıza göre, yalnız çevremizde yaşayanların değil, tarihte büyük idealler uğrunda, büyük fedakarlıklar göstermiş ve bu yüzden de büyük ıstıraplardan geçmiş insanların yaşamlarını incelerken, onların bu ıstıraplarına katılmak ve onların büyük gayeleri uğrunda güçlükleri nasıl yenmiş olduklarını takdir etmek de, bu hususta gösterilen samimi duyguların derinliği oranında, insanı yükseltir ve deneyim sahibi kılar.”
“Asıl ruh kudreti, başkalarının acıları karşısında etkilenip üzülmemek, başkalarının aleyhinde seyreden olaylara karşı koyma zahmetinden kurtulmak için kılını kıpırdatmamak değil, başkalarının kurtuluşu uğruna kendi aleyhinde seyreden olaylar karşısında zerre kadar kıpırdamamak ve onlara zevkle göğüs germek, dayanabilmektir.”
“Başkasına acımayan insan, her şeyden önce, kendisine acınacak biçaredir. Acımayan insan, sevemez. Acımayan insan, fedakar olamaz. Acımayan insan, yararlı olamaz. Acımayan insan, duygulanamaz, içlenemez. Duygulanamayan, içlenemeyen insan, güzelliği bilmez, sanattan anlamaz.”
Alıntı ile Cevapla
  #8 (permalink)  
Alt 12.02.07, 15:48
ZipMaker - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
İlk KeLBaYKuŞ!
 
Kaydolma: 28.08.06
Erkek
Mesajlar: 12.101
Teşekkürler: 516
Üyeye 12.629 kez teşekkür edildi
Standart Diğerkâmlık

Vikipedi, özgür ansiklopedi


Diğerkâmlık,“başkalarının yararını da kendi yararı kadar gözetme” ya da “diğer insanlara maddi veya manevi kişisel çıkar gözetmeksizin yararlı olmaya çalışma ve ‘bencillik karşıtı hareketler’de bulunma” olarak tanımlanır.

Bencilliğin (egoism) karşıtanlamlısı olan ve “özgecilik, elcilik” olarak da bilinen diğerkâmlık (altruism),tanımlarından da anlaşılabileceği gibi, “kendi gelişim gereksinimlerini bir kenara itip yalnızca başkalarının çıkarlarını sağlamaya çalışma” anlamında değil, başkalarını da kendisi kadar düşünme, başkalarını da kendisi kadar sevme ya da başkalarının yararını da kendi yararı kadar gözetme anlamında kullanılır.


Budizm'de diğerkâmlık Diğerkâmlık Konfüçyanizm’de ve Budizm’de yedi erdemden biri olarak kabul edilir. Diğerkâmlık Konfüçyanizm’de “çu”, Budizm’de “dana” adını alır. Budizm’de "erdem" anlamında kullanılan paramita’lardan biri olan “dana” terimi aynı zamanda “ölümsüz sevgi” anlamına gelir.


Neo-spiritüalizm'de diğerkâmlık Diğerkâmlık Neo-spiritüalizm’in temel kavramlarından birini oluşturur. Neo-spiritüalist görüşe göre, vicdan diğerkâmlığı, nefsaniyet bencilliği telkin eder. Bu görüşe göre, diğerkâmlık insan ruhunun "Dünya gezegeni okulu"nda geliştirmesi gereken sevgi, şefkat, merhamet, fedakarlık vs. ‘yetenek’lerini kapsayan bir terimdir. Konuya ilişkin olarak Dr. Bedri Ruhselman şöyle der: “İnsanlar kendileri için olduğu kadar başkaları için de çalışmak, yorulmak ve emek sarfetmek zorundadır. (…) Bencillik ruhun bir zaafı, bir daralışı, diğerkâmlık ise ruhun kudreti ve genişleyişidir.”


Diğerkâmlığın birey ve toplum ilişkisi yönünden açıklanması Diğerkâmlık, bir bakıma, kişinin bir parçası olduğu toplumda kendi üzerine düşen vazife'leri yerine getirmesidir. Bu şöyle açıklanır: İnsanoğlunun bireysel (diğer insanlardan ayrı olarak) yaşaması doğal yapısına aykırıdır. İnsan toplu yaşama gereksinimi içinde olan bir varlıktır. En fazla bakıma muhtaç yavrunun insan yavrusu olması bunun açık bir örneğidir. Bireyin içinde bulunduğu toplum, çeşitli organlardan oluşan bir organizmaya benzetilecek olursa, diğerkâmlık,bireyin bir parçası veya bir organı olduğu organizmanın yararı uğruna, organizmada kendi üzerine düşen vazifeleri yerine getirmesidir. Dolayısıyla diğerkâmlık aslında kişinin menfaatlerinden vazgeçmesi değil, tersine yüksek menfaatlerini düşünmesidir; çünkü organizmanın kusursuz işlemesindeki bir aksaklık kendisine de yansıyacak, kendi çalışmasında da birtakım rahatsızlıklara yol açacaktır. Ayrıca, bağlı bulunduğu organizmanın gelişmesi ve yükselmesi, kendisinin de gelişmesi ve yükselmesi demektir. Sonuç olarak diğerkâmlık, toplu yaşamanın gereklerini yerine getirmek olarak da açıklanabilir.
Alıntı ile Cevapla
  #9 (permalink)  
Alt 12.02.07, 15:56
ZipMaker - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
İlk KeLBaYKuŞ!
 
Kaydolma: 28.08.06
Erkek
Mesajlar: 12.101
Teşekkürler: 516
Üyeye 12.629 kez teşekkür edildi
Standart

Grup (Sosyoloji)
Vikipedi, özgür ansiklopedi


Sosyolojide, bir grup genellikle birtakım özellikler paylaşan, birbiriyle etkileşen,grup üyelerinin beklentilerini ve zorunluluklarını karşılayan ve ortak bir kimliği paylaşan insan ve hayvanlardan oluşan bir topluluk olarak genellikle tanımlanmaktadır. Bu ifadeyi kullanırsak toplum oldukça büyük bir grup olarak değerlendirilebilir.

Bir küme yalnızca bir kaç bireyi kapsarken, toplum bilimde bir grup daha yüksek oranda bir bağlılığı gösterir. Gruptaki üyelerin paylaştığı özellikler ortak ilgi alanları, değerleri, ortak etnik/dil geçmişi ve akrabalık bağları olabilir.


Grup Çeşitleri Birincil gruplar çok yakın, akraba-kökenli ilişkilerle: aileler mesela, oluşur. Yıllarca sürerler. Bunlar küçüktürler ve yüzyüze etkileşim gösterirler.

İkincil gruplar, birincil grupların tersine,ilişkileri resmi ve kurumsal olan büyük gruplardır. Bazıları yıllarca sürebilir ancak bazıları kısa bir süreden sonra dağılabilir. Birincil grupların oluşumu ikincil grupların içinde olur.

Bireylerin "Başvuru Grupları"na dönük genelde bir bağları vardır. Bu gruplar bireylerin üyesi olmadıkları ancak kendisi içerik olarak bağlantılı gördüğü ve kendi kimliğinin bir parçası için onlardan hedef ve değerler kabul edebileceği gruplardır

Terimlerin Ortak Kullanımı Genel grup tanımı şöyledir: "birbirine yakın duran ve toplu bir birliktelik gösteren nesneler topluluğu; küme(insanlarla ilgili), demet (nesnelerle ilgili" Ünlü İngiliz yazar Walter Bagehot (1826 - 1877) yapılan sözlük alıntısı grupları anlamanın gerekliliği hakkında önemli ve geleneksel bir açılım sunmaktadır: "İnsan sadece dayanışmacı gruplar içinde gelişim gösterebilir."

Muzaffer Şerif (1916,Ödemiş/İzmir - 1982,Alaska/ABD) (Dünyada Muzafer Sherif olarak bilinmektedir) aşağıdaki öğelerle daha teknik bir tanım oluşturmuştur.

Şu koşullarda birbirine saygı göstererek etkileşime giren belli sayıda bireyin oluşturduğu toplumsal birim:

Ortak güdüler ve hedefler;
Kabullenilmiş bir iş bölümü, yani roller
Oluşturulmuş statü (toplumsal mertebe,egemenlik) ilişkileri;
Grup ile ilgili konularda başvurulacak benimsenmiş norm ve değerler;
Normlara saygı gösterilmesi ve ihlal edilmesi durumunda uygulanacak yaptırımların (ödül ve ceza)benimsenmesinin gelişimi.2
Bu tanım uzun ve karışıktır ancak aynı zamanda tamdır. Bir araştırmacıya üç önemli soruyu yanıtlamak için ihtiyaç duyduğu araçları sağlamada başarılıdır:

"Bir grup nasıl oluşur?";
"Bir grup nasıl işler?";
"Bir grubu oluşturmada meydana gelen sosyal etkileşimleri bir kişi nasıl tanımlar?"

Tanımın Önemi Grup konusunu kullanan, katılan veya inceleyenlerin ilgisi büyük organizasyonlara sahip veya bu organizasyonlarda alınan kararlarla ilgili yetkin grup işlevlerine odaklanmıştır.3 Daha az ilgi ise yukarda Şerif tarafından tanımlanmış olan beş gerekli öğenin biri veya daha fazlasını açıkça ortaya koymayan sık rastlanan ve evrensel sosyal davranışlara gösterilmiştir.

Belki, kurulu düzene karşı geniş katılımlı tepkiler olarak değerlendirilen, 1950'lerde devam eden, 1920'lerde ve 1930'lardaki şehir sokak çetelerinin geniş tanımları, bu sosyal birimleri anlamadaki ilk çabalar oldu.4 Çete üyelerinin temel hedefi çete bölgesini korumak ve çete içinde egemen yapıyı tanımlamak ve muhafaza etmekti. çete davranışının suç hedeflerini vurgulayan günlük haber başlıklarına yansıyan, popüler medya ve güvenlik güçlerinin çetelere dönük canlı ilgisi devam etmektedir. Ne var ki bu çalışmalar ve devam eden ilgi çete davranışını etkileyecek veya çete bağlantılı şiddeti azaltacak içeriği geliştirememiştir.

Hayvan sosyal davranışları üzerindeki ilgili araştırmalar, bölge ve egemenlik hakkında olanlar gibi, 1950'lerden beri yapılmaktadır. Ancak bunlar, politika üretenler, toplumbilimciler ve antropologlar tarafından görmezden gelinmektedir. Dahası, organizassyon, mülkiyet, güvenlik uygulamaları, sahiplik, din, savaş,değerler, çelişkileri aşma, otorite, haklar ve aileler hakkındaki engin bilgi birikimi hayvanlardaki benzer sosyal davranışlara hiç bir atıfta bulunmadan büyümüş ve gelişmiştir. Bu bağlantısızlık insanın sosyal davranışının insanın dil ve akıl kullanımı yetkinliği nedeniyle hayvanların sosyal davranışından kökten farklı olmasından dolayı ayrı tutulması gerektiğine dönük inancın sonucu olabilir.Ve tabii ki,bu doğru iken,benzer şekilde diğer hayvanların sosyal (grup) davarnışlarının incelenmesi insanın sosyal davranışlarının evrimsel kökleri hakkında ışık tutabileceği gerçeği de eşit derecede doğrudur.

İnsandaki bölgeci ve egemen davranışlar o kadar evrenseldir ve sık görülür ki bunlar sıradan bir şekilde kabul edilir (bazen "evsahipliğinde" olduğu gibi takdir edilse veya şiddet uygulanmasında insanı üzse de).Ancak insanlar arasındaki bu sosyal davranış ve etkileşimler grupların incelenmesinde özel bir rol oynarlar: bunların grupların oluşumunda gerekli ön durumlardır. Bilinç ve bilinç dışı hafızada bölgeci ve egemenlik deneyimlerinin psikolojik öğrenimi kişisel kimlik oluşumu, bedeninin ve kendinin farkına varma sırasında oluşturulmaktadır.Yetkin bir işlevsel birey kimliği, bir birey bir iş bölümünde (rol) ve bundan dolayı kaynaşmış bir grupta yer almadan gereklidir.Bölgeci ve egemen davranışları anlamaya çalışmak bizim grupların gelişim, işlev ve üretkenliğini anlamamıza yardımcı olacaktır.
Alıntı ile Cevapla
  #10 (permalink)  
Alt 13.02.07, 17:32
erwachsene - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kovuldu!
 
Kaydolma: 30.08.06
- 33
Mesajlar: 719
Teşekkürler: 0
Üyeye 29 kez teşekkür edildi
Standart

teşekkürler
Alıntı ile Cevapla
Cevapla






© 2013 KeLBaYKuŞ Forum | AtEsH
Telif Hakları vBulletin v3.8.4 - ©2000-2024 - Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.2.0'e Aittir.
Açılış Tarihi: 29.08.2006