|
Sponsor |
|
||||
Saygı
Saygı
Vikipedi, özgür ansiklopedi Saygı, herhangi bir ilişki türü içinde olunan bir kurum, birey ve benzerine, söz konusu varlık veya oluşumun ilgi ve duygularının farkında tutum sergilemek, buna göre uygun bir davranış tarzını, tutumu benimsemektir. Saygı, genellikle, ilişkide olunan, iletişim kurulan varlık veya oluşumun hak, değer, inanç ve her türlü özelliğini göz önünde tutmak bunlara önyargısız yaklaşmayı içerir. Her ne kadar tersi gibi gözükse de saygı kavramı haklar kavramının varlığından önce gelir ve haklar kavramına dayanmaz. Her ne kadar terim genellikle kişiler arası ilişkilerde kullanılır. Buna göre Türk Dil Kurumu'nun saygı sözcüğüne verdiği tanımlar şöyledir: 1. Değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı, kutsallığı dolayısıyla bir kimseye, bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusu, hürmet, ihtiram. 2. Başkalarını rahatsız etmekten çekinme duygusu. Aslında saygı terimi kişiler arası ilişkilerle sınırlı değildir; hayvanlar, gruplar, müesseseler ve örneğin ülkeler arasında kullanabilen bir terimdir. Her ne kadar saygı zaman zaman kibarlık veya görgü ile eş anlamlı kullanılsa da, bunlar birer davranışken saygı bir tutumdur. Davranışlarda görülen kültürler arası farklılıklar ve aynı davranışın farklı kültürlerde farklı anlamlar taşıması sonucu zaman zaman kişiler tamamen kendilerine dair unsurlardan veya dışa dönük çeşitli davranışlarından dolayı, saygısızlık kastı olmasa da saygısız olarak tanımlanabilirler. |
|
||||
Sevgi
Sevgi
Vikipedi, özgür ansiklopedi Sevgi, sözlüklerde “insanı bir şeye ya da bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu” olarak tanımlanırsa da, bu tanımın yetersiz ve yüzeysel olduğunu söyleyen birçok yazar, sevginin tam anlamıyla tanımlanamayacağını düşünmektedir. Sevgi denildiğinde genellikle akla ilk önce, iki karşı cins arasındaki duygusal çekim gelmekteyse de, aslında sevgi, yöneldiği hedefe (sevgiliye duyulan sevgi, Allah sevgisi, vatan sevgisi, ebeveyne duyulan sevgi, çocuğa duyulan sevgi vs.) ve biçimlerine bağlı olarak büyük bir çeşitlilik göstermektedir. Şefkat, merhamet ve fedakarlık sevginin farklı kılıklardaki yansımalarıdır. Neo-spiritüalizm’de sevgi Sevgi konusunda Neo-spiritüalist görüşler şöyle özetlenebilir: Sevgi insanların ruhunda bulunan değerli ve olumlu bir yetenektir. Fakat insanlar bu yeteneklerini her zaman ideale yakın bir değer olarak kullanamamaktadırlar. Yani insanlar birbirlerini gerektiği gibi sevememektedirler. Sevgi her şeyden önce fedakarlıktır, yani hiçbir karşılık beklemeden başkasına kendinden bir şeyler vermek esasına dayanır. Gerçek sevgi merhamet, şefkat, fedakarlık gibi diğerkamca davranışlarla, uygulamalarla kendini gösterir; aksi takdirde kuru bir laftan ibaret kalır. Gerçek mutluluk, ebedi olmayan maddi değerlerle değil, ebedi olan canlı varlıklara, özellikle insan ruhlarına duyulan sevgiyle ve diğerkamca hareketlerle ilgilidir. “İnsanda sevilmek kadar sihirli etki bırakan bir şey yoktur.” (Charles Morgan) |
|
||||
Şefkat
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Şefkat sözlüklerde “acıyarak ve koruyarak sevme, sevecenlik” olarak tanımlanır. Kökeninde sevgi, merhamet ve yardım duygularının bulunduğu şefkat çeşitli felsefi görüşlerde ve inanç sistemlerinde farklı kavramlarla dile getirilmişse de hepsinde de olumlu bir duygu ve davranış biçimi olarak dile getirilmiştir. Bazı hayvanların (anne veya babanın) içgüdüsel denilen davranışlarda (yavrusunu koruma) da şefkat yeteneği gözlemlenmekle birlikte, hayvanların bu davranışlarında bilinçlilik değil, otomatiklik sözkonusudur Sembolizm'de şefkat Şefkatin içgüdüsel de olsa hayvanlarda görülmesi şefkatin simgelenmesinde hayvan sembolizminin kullanılmasını sağlamış olmalıdır. Eski uygarlıklarda ve sanatta değişik semboller kullanılarak eserlerle simgelenen şefkat, çeşitli tradisyonlarda yavrusunu besleyen, emziren hayvanlarla, özellikle pelikan (Gül-haçlılar örgütünde), yunus, inek ve süt sembolleriyle, eski Mısır’da ise yavrusunu emziren İsis’le simgelenmiştir. Yitik Mu kıtası araştırmacılarına göre şefkat, Mu dininde insanın kurtuluşa erme yolunda edinmesi gereken 12 erdemden biriydi. Neo-spiritüalizm’de şefkat Neo-spiritüalist görüşte bir ruhsal yetenek olarak ele alınan şefkat, bu görüşe göre, insan ruhunun “Dünya okulu”nda geliştirmesi gereken en önemli ruhsal yeteneklerden biridir. Temelinde vicdani motivasyon bulunan, diğerkamlık adı verilen ruhsal yeteneklerden biri olarak kabul edilir. Bedri Ruhselmen şefkat yeteneğinin bir zayıflık değil, aksine bir kudret olduğundan söz ederken şöyle der: “O halde nasıl olur da bencilliğin sağ kolu olan zulüm ve merhametsizliğe kudret, diğerkamlığın sağ kolu olan merhamet ve şefkate de zaaf denebilir?” |
|
||||
Vicdan
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Birçok dinde, birçok felsefi akımda, mistisizmde önem verilmiş bir kavramdır. Günümüzde kimileri "kamusal vicdan" ifadesini kullanmaktaysa da, dinsel, mistik vb. alanlarda böyle bir kavram bulunmaz, vicdan kavramı bu alanlarda hep bireysel vicdan anlamında kullanılmıştır. Felsefeye göre, iç huzuru veya iç sıkıntısı vererek kişiyi uyaran vicdan bir kavram değil, kişinin bir yeteneğidir. Felsefede metafizik anlayış, bu yeteneğin doğuştan var olduğunu ileri sürer, diyalektik anlayış ise insanın içinde bulunduğu toplumsal koşullarla belirlenmiş görgü ve bilgisinin sonucunda oluştuğunu ileri sürer. Neo-spiritüalist görüşe göre ise, ruhun ancak belirli bir gelişim aşamasında (hayvanlık ara aşamasından sonraki insanlık aşamasında) açığa çıkan, ruhun gelişimi oranında derece derece gelişen bir yeteneğidir. Vicdan hakkında yapılan farklı tanımlar Vicdan insanın görgü ve bilgileriyle kendini yargılama yetisidir. (Felsefi tanım) Vicdan kişiye eylemleri hakkında yargılayarak, onaylayarak, hesap sorarak, suçlayarak hükümler veren öznel bir bilinçtir. Vicdan insana hata ve doğruyu bildiren bir iç sestir. Vicdan insana iyi ve kötüyü gösteren en iyi yol gösterici, en iyi pusuladır. Vicdan neyin doğru neyin yanlış olduğunu bildiren gerçek ve tek ahlak hocasıdır. Vicdan hata ve doğrunun sınırını belirleyen, uyumak bilmeyen, kişiyi her an, her yerde izleyen, kişinin niyetlerine göre yargılarda bulunan bir hakimdir. Vicdan insanın bütün duygu ve düşüncelerini, bu duygu ve düşüncelerdeki maksat ve niyetleri adım adım izleyen, hiçbirisini kaçırmayan, hatır, gönül, hoşgörü, merhamet, dostluk, iltimas vb. tanımadan yargılayıp sorumluluğu takdir eden her zaman uyanık bir hakimdir. Vicdan, ruhun İlahi irade yasaları’nın yüce bir ses tarzında yansıdığı, İlahi İrade Yasaları’nın gereklerini bildiren bir yeteneğidir. (Neo-spiritüalist tanım) |
|
||||
Merhamet
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Merhamet sözlüklerde “bir kimsenin veya bir başka canlının karşılaştığı kötü durumdan dolayı duyulan üzüntü, acıma” olarak tanımlanmakta olup, neo-spiritüalist terminolojide kullanılan terimlerden biridir. Neo-spiriritüalist görüşe göre merhamet, insan ruhunun “Dünya Okulu”nda edinmesi gereken temel ruhsal yeteneklerden biridir. Bu görüşe göre, kişinin acınacak bir hale gelmiş, bir felakete uğramış veya benzeri hallere düşmüş, ıstırap çeken bir insana acıyarak, o insanın çektiği ıstırabı kendi yüreğinde hissetmesi, ıstırabını paylaşması kişiye, onun başına gelen olaydan ıstırap çekerek edindiği deneyimi -aynı olayı yaşamasına gerek kalmaksızın- edinme olanağı sağlayabilir. Merhamet yeteneğini Bedri Ruhselman özetle şöyle açıklamaktadır: “Istırap çeken bir insanın ıstırabına katılıyorsanız, o ıstırap çeken insan kadar siz de o ıstıraba neden olan deneyimleri geçirmişçesine, kısa yollardan deneyim sahibi olursunuz. Hatta, yine tebliğlerden anladığımıza göre, yalnız çevremizde yaşayanların değil, tarihte büyük idealler uğrunda, büyük fedakarlıklar göstermiş ve bu yüzden de büyük ıstıraplardan geçmiş insanların yaşamlarını incelerken, onların bu ıstıraplarına katılmak ve onların büyük gayeleri uğrunda güçlükleri nasıl yenmiş olduklarını takdir etmek de, bu hususta gösterilen samimi duyguların derinliği oranında, insanı yükseltir ve deneyim sahibi kılar.” “Asıl ruh kudreti, başkalarının acıları karşısında etkilenip üzülmemek, başkalarının aleyhinde seyreden olaylara karşı koyma zahmetinden kurtulmak için kılını kıpırdatmamak değil, başkalarının kurtuluşu uğruna kendi aleyhinde seyreden olaylar karşısında zerre kadar kıpırdamamak ve onlara zevkle göğüs germek, dayanabilmektir.” “Başkasına acımayan insan, her şeyden önce, kendisine acınacak biçaredir. Acımayan insan, sevemez. Acımayan insan, fedakar olamaz. Acımayan insan, yararlı olamaz. Acımayan insan, duygulanamaz, içlenemez. Duygulanamayan, içlenemeyen insan, güzelliği bilmez, sanattan anlamaz.” |
|
||||
Diğerkâmlık
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Diğerkâmlık,“başkalarının yararını da kendi yararı kadar gözetme” ya da “diğer insanlara maddi veya manevi kişisel çıkar gözetmeksizin yararlı olmaya çalışma ve ‘bencillik karşıtı hareketler’de bulunma” olarak tanımlanır. Bencilliğin (egoism) karşıtanlamlısı olan ve “özgecilik, elcilik” olarak da bilinen diğerkâmlık (altruism),tanımlarından da anlaşılabileceği gibi, “kendi gelişim gereksinimlerini bir kenara itip yalnızca başkalarının çıkarlarını sağlamaya çalışma” anlamında değil, başkalarını da kendisi kadar düşünme, başkalarını da kendisi kadar sevme ya da başkalarının yararını da kendi yararı kadar gözetme anlamında kullanılır. Budizm'de diğerkâmlık Diğerkâmlık Konfüçyanizm’de ve Budizm’de yedi erdemden biri olarak kabul edilir. Diğerkâmlık Konfüçyanizm’de “çu”, Budizm’de “dana” adını alır. Budizm’de "erdem" anlamında kullanılan paramita’lardan biri olan “dana” terimi aynı zamanda “ölümsüz sevgi” anlamına gelir. Neo-spiritüalizm'de diğerkâmlık Diğerkâmlık Neo-spiritüalizm’in temel kavramlarından birini oluşturur. Neo-spiritüalist görüşe göre, vicdan diğerkâmlığı, nefsaniyet bencilliği telkin eder. Bu görüşe göre, diğerkâmlık insan ruhunun "Dünya gezegeni okulu"nda geliştirmesi gereken sevgi, şefkat, merhamet, fedakarlık vs. ‘yetenek’lerini kapsayan bir terimdir. Konuya ilişkin olarak Dr. Bedri Ruhselman şöyle der: “İnsanlar kendileri için olduğu kadar başkaları için de çalışmak, yorulmak ve emek sarfetmek zorundadır. (…) Bencillik ruhun bir zaafı, bir daralışı, diğerkâmlık ise ruhun kudreti ve genişleyişidir.” Diğerkâmlığın birey ve toplum ilişkisi yönünden açıklanması Diğerkâmlık, bir bakıma, kişinin bir parçası olduğu toplumda kendi üzerine düşen vazife'leri yerine getirmesidir. Bu şöyle açıklanır: İnsanoğlunun bireysel (diğer insanlardan ayrı olarak) yaşaması doğal yapısına aykırıdır. İnsan toplu yaşama gereksinimi içinde olan bir varlıktır. En fazla bakıma muhtaç yavrunun insan yavrusu olması bunun açık bir örneğidir. Bireyin içinde bulunduğu toplum, çeşitli organlardan oluşan bir organizmaya benzetilecek olursa, diğerkâmlık,bireyin bir parçası veya bir organı olduğu organizmanın yararı uğruna, organizmada kendi üzerine düşen vazifeleri yerine getirmesidir. Dolayısıyla diğerkâmlık aslında kişinin menfaatlerinden vazgeçmesi değil, tersine yüksek menfaatlerini düşünmesidir; çünkü organizmanın kusursuz işlemesindeki bir aksaklık kendisine de yansıyacak, kendi çalışmasında da birtakım rahatsızlıklara yol açacaktır. Ayrıca, bağlı bulunduğu organizmanın gelişmesi ve yükselmesi, kendisinin de gelişmesi ve yükselmesi demektir. Sonuç olarak diğerkâmlık, toplu yaşamanın gereklerini yerine getirmek olarak da açıklanabilir. |
|
||||
Grup (Sosyoloji)
Vikipedi, özgür ansiklopedi Sosyolojide, bir grup genellikle birtakım özellikler paylaşan, birbiriyle etkileşen,grup üyelerinin beklentilerini ve zorunluluklarını karşılayan ve ortak bir kimliği paylaşan insan ve hayvanlardan oluşan bir topluluk olarak genellikle tanımlanmaktadır. Bu ifadeyi kullanırsak toplum oldukça büyük bir grup olarak değerlendirilebilir. Bir küme yalnızca bir kaç bireyi kapsarken, toplum bilimde bir grup daha yüksek oranda bir bağlılığı gösterir. Gruptaki üyelerin paylaştığı özellikler ortak ilgi alanları, değerleri, ortak etnik/dil geçmişi ve akrabalık bağları olabilir. Grup Çeşitleri Birincil gruplar çok yakın, akraba-kökenli ilişkilerle: aileler mesela, oluşur. Yıllarca sürerler. Bunlar küçüktürler ve yüzyüze etkileşim gösterirler. İkincil gruplar, birincil grupların tersine,ilişkileri resmi ve kurumsal olan büyük gruplardır. Bazıları yıllarca sürebilir ancak bazıları kısa bir süreden sonra dağılabilir. Birincil grupların oluşumu ikincil grupların içinde olur. Bireylerin "Başvuru Grupları"na dönük genelde bir bağları vardır. Bu gruplar bireylerin üyesi olmadıkları ancak kendisi içerik olarak bağlantılı gördüğü ve kendi kimliğinin bir parçası için onlardan hedef ve değerler kabul edebileceği gruplardır Terimlerin Ortak Kullanımı Genel grup tanımı şöyledir: "birbirine yakın duran ve toplu bir birliktelik gösteren nesneler topluluğu; küme(insanlarla ilgili), demet (nesnelerle ilgili" Ünlü İngiliz yazar Walter Bagehot (1826 - 1877) yapılan sözlük alıntısı grupları anlamanın gerekliliği hakkında önemli ve geleneksel bir açılım sunmaktadır: "İnsan sadece dayanışmacı gruplar içinde gelişim gösterebilir." Muzaffer Şerif (1916,Ödemiş/İzmir - 1982,Alaska/ABD) (Dünyada Muzafer Sherif olarak bilinmektedir) aşağıdaki öğelerle daha teknik bir tanım oluşturmuştur. Şu koşullarda birbirine saygı göstererek etkileşime giren belli sayıda bireyin oluşturduğu toplumsal birim: Ortak güdüler ve hedefler; Kabullenilmiş bir iş bölümü, yani roller Oluşturulmuş statü (toplumsal mertebe,egemenlik) ilişkileri; Grup ile ilgili konularda başvurulacak benimsenmiş norm ve değerler; Normlara saygı gösterilmesi ve ihlal edilmesi durumunda uygulanacak yaptırımların (ödül ve ceza)benimsenmesinin gelişimi.2 Bu tanım uzun ve karışıktır ancak aynı zamanda tamdır. Bir araştırmacıya üç önemli soruyu yanıtlamak için ihtiyaç duyduğu araçları sağlamada başarılıdır: "Bir grup nasıl oluşur?"; "Bir grup nasıl işler?"; "Bir grubu oluşturmada meydana gelen sosyal etkileşimleri bir kişi nasıl tanımlar?" Tanımın Önemi Grup konusunu kullanan, katılan veya inceleyenlerin ilgisi büyük organizasyonlara sahip veya bu organizasyonlarda alınan kararlarla ilgili yetkin grup işlevlerine odaklanmıştır.3 Daha az ilgi ise yukarda Şerif tarafından tanımlanmış olan beş gerekli öğenin biri veya daha fazlasını açıkça ortaya koymayan sık rastlanan ve evrensel sosyal davranışlara gösterilmiştir. Belki, kurulu düzene karşı geniş katılımlı tepkiler olarak değerlendirilen, 1950'lerde devam eden, 1920'lerde ve 1930'lardaki şehir sokak çetelerinin geniş tanımları, bu sosyal birimleri anlamadaki ilk çabalar oldu.4 Çete üyelerinin temel hedefi çete bölgesini korumak ve çete içinde egemen yapıyı tanımlamak ve muhafaza etmekti. çete davranışının suç hedeflerini vurgulayan günlük haber başlıklarına yansıyan, popüler medya ve güvenlik güçlerinin çetelere dönük canlı ilgisi devam etmektedir. Ne var ki bu çalışmalar ve devam eden ilgi çete davranışını etkileyecek veya çete bağlantılı şiddeti azaltacak içeriği geliştirememiştir. Hayvan sosyal davranışları üzerindeki ilgili araştırmalar, bölge ve egemenlik hakkında olanlar gibi, 1950'lerden beri yapılmaktadır. Ancak bunlar, politika üretenler, toplumbilimciler ve antropologlar tarafından görmezden gelinmektedir. Dahası, organizassyon, mülkiyet, güvenlik uygulamaları, sahiplik, din, savaş,değerler, çelişkileri aşma, otorite, haklar ve aileler hakkındaki engin bilgi birikimi hayvanlardaki benzer sosyal davranışlara hiç bir atıfta bulunmadan büyümüş ve gelişmiştir. Bu bağlantısızlık insanın sosyal davranışının insanın dil ve akıl kullanımı yetkinliği nedeniyle hayvanların sosyal davranışından kökten farklı olmasından dolayı ayrı tutulması gerektiğine dönük inancın sonucu olabilir.Ve tabii ki,bu doğru iken,benzer şekilde diğer hayvanların sosyal (grup) davarnışlarının incelenmesi insanın sosyal davranışlarının evrimsel kökleri hakkında ışık tutabileceği gerçeği de eşit derecede doğrudur. İnsandaki bölgeci ve egemen davranışlar o kadar evrenseldir ve sık görülür ki bunlar sıradan bir şekilde kabul edilir (bazen "evsahipliğinde" olduğu gibi takdir edilse veya şiddet uygulanmasında insanı üzse de).Ancak insanlar arasındaki bu sosyal davranış ve etkileşimler grupların incelenmesinde özel bir rol oynarlar: bunların grupların oluşumunda gerekli ön durumlardır. Bilinç ve bilinç dışı hafızada bölgeci ve egemenlik deneyimlerinin psikolojik öğrenimi kişisel kimlik oluşumu, bedeninin ve kendinin farkına varma sırasında oluşturulmaktadır.Yetkin bir işlevsel birey kimliği, bir birey bir iş bölümünde (rol) ve bundan dolayı kaynaşmış bir grupta yer almadan gereklidir.Bölgeci ve egemen davranışları anlamaya çalışmak bizim grupların gelişim, işlev ve üretkenliğini anlamamıza yardımcı olacaktır. |