|
|
|
|
 |
|
 |
|||||||
 |
 |
 |
|
|
Seçenekler |
20.10.11, 19:55
|
||||
|
||||
Emin Çölaşan - REZALETİN SORUMLUSU TAYYİPGİLLER (20.10.11)
REZALETİN SORUMLUSU TAYYİPGİLLER
SEVGİLİ okuyucularım Türkiye iki gün boyunca tam 29 şehit verdi. Önceki gün Bitlis’in Güroymak ilçesinde beş polis ve dün Hakkâri’nin Çukurca ilçesinde 24 subay, astsubay, uzman çavuş ve er. Dünyanın hiçbir ülkesinde rezaletin, acizliğin, kepazeliğin bu kadarına dayanılmaz. Ama bizim iktidar farklı! Dün Filistin teröristlerini getirmek için özel uçak gönderirken, aynı anda 29 güvenlik görevlimizin ardından şaşkınlıkla bakıp duruyorlardı! Dün bu açıdan Ankara da gerçek bir komedi oynanıyordu: 1-Başbakanlıkta güvenlik zirvesi toplandı. Ne işe yaradığını hiç kimsenin bir türlü anlayamadığı bu güvenlik zirveleri her terör olayından sonra toplanır, sonra kamuoyuna dandik, tırıvırı, anlamsız açıklamalar yapılır. Bunlardan ilki “Kanları yerde kalmayacak“, ikincisi ise “Geniş kapsamlı operasyonlar başlatılmıştır” biçimindedir. Yiyen yer yemeyen yemez. 2- Bay Abdullah Gül dün konuştu “Bu saldırının intikamı çok büyük olacaktır. Misliyle alınacaktır.” Gülünç, milletimizle alay edercesine söylenen sözlerdir bunlar! Devlet intikam yeri değildir. Devletin görevi yapılan o iğrenç saldırıların hesabını misliyle almak değildir. Devlet, aşiret değildir. 3- Başbakan Yardımcısı, suikast mağduru (!) Bülent Arınç konuştu: “Bize bu acıları yaşatanları Allah en kısa zamanda helak etsin.” (Helak: Mahvolacak, ölmek). Yani onların en kısa zamanda mahvolmasını, ölmesini diliyor! Demek ki işimiz Allah’a kaldı. Devlet dua veya beddua etme yeri de değildir. Dua ve beddua ile devlet yönetilmez. Bunlar acizlik göstergesidir. 4- Kültür Bakanı, geçmişin en hızlı solcusu dönek Ertuğrul Günay, acı olay sonrasında medyanın karşısında ağladı! (Ağlarken görüntüleri var.) Devlet ağlama duvarı değildir. Ağlayıp sızlayarak, gözyaşı dökerek devlet yönetilmez. (Ben bu olaydan sonra Bülent’in ağlayacağını düşünmüştüm ama Ertuğrul ağlayıp beni yanılttı!) 5- Komandolar Kuzey Irak’a girdi. Uçaklarımız Kandil’i bombalıyor! Günaydın bayım, girildiyse bile çok geç kaldınız. Daha önceleri neredeydiniz! Girip oralarda kalıcı olmadıktan sonra hiçbir işe yaramaz. 6- Çatışmalar ve uçaklarımızın bombardımanı sonrasında 21 PKK’lı öldürüldü. Ben bu rakamlara asla inanmam. Bunlar durumu kurtarmak ve toplumu güya biraz olsun teselli etmek amacıyla piyasaya sürülen masallardır. Bizim için önemli olan öldürülen PKK’lı sayısı değil, askeri birliklerimizin ve karakollarımızın basılması ve mayın patlamaları sonucu her gün toprağa verdiğimiz asker ve polis şehitlerimizdir. Bu, iktidar tarafından Türk milletinin yansına her gün yaşatılan utanç olayıdır. (Yansına diyorum çünkü bunlara ısrarla oy veren öteki yarının tepkisi herhalde vermeyenler kadar değildir!) 7- Ve Tayyip dün yaptığı açıklamada muhalefeti suçluyor, Silivri de davası görülen İnternet andıcından söz ediyordu. Kulaklarımla duyup gözlerimle görmesen inanmazdım. *** Şimdi burada çok kısaca, bir konuya değineceğim. Önceki gün PKK bombalaması sonucunda beş polisimiz şehit düştü. Nerede? Bitlis in Güroymak ilçesinde. Bay Abdullah Gül bundan iki yıl önce bu ilçemize gelmiş ve buradan “Norşin” diye söz etmişti. Nedir Norşin? Güroymak’ın eski ismidir ve Kürtçedir. Bu sözcüğü niçin ve hangi gerekçeyle kullandığı belli değil. Türkçe isim yerine niçin geçmişte kalan ve artık unutulan Kürtçe ismi kullandığı da bilinmiyor. Örneğin aynı mantıktan gidersek, günün birinde Diyarbakır için Amed derse, hiç şaşmamak gerekiyor. Ancak onun bu sözlerinden hemen sonra hükümetin Kürt açılımı başlamış, büyük bir terörist kafilesi Habur’dan içeri üniformalarıyla buyur edilmiş, heriflerin ayağına gönderilen seyyar mahkeme (Çadır mahkemesi) bunların hepsini aynı gün serbest bırakmıştı. Bay Abdullah bu açılım rezaleti başlatılırken “Her şey çok güzel olacak!” diyordu “Güzel” olan şeyleri işte böyle, tek tek görmekteyiz! Ve rastlantıya bakın ki, Habur ve açılım rezaleti o gün 19 Ekim 2009 günü başlatılmıştı. Dünkü baskın bu olayın tam ikinci yıldönümünde gerçekleşti! Bir konuya daha dikkat edelim. Dün basılan yer Hakkâri’nin Çukurca ilçesi ile birlikte çevredeki askeri birliklerdi. 1984 yılında Eruh ve Şemdinli ilçelerimiz basılmış, sonra Şırnak il merkezi baskınını yaşamıştık. Aradan bunca yıl geçti ve ilk kez bir ilçemiz daha basılmış oldu. Bunun onuru (!) da bu hükümetindir. Bir başka konu, Çankaya’da oturmakta olan şahıs bundan iki gün önce Hakkâri-Çukurca gezisi düzenledi Bu gezi kamuoyundan gizli tutulmuştu… Çünkü korku dağları bürümüştü! Bir Cumhurbaşkanı, ülkesinin bir yerine ancak gizlice gidebiliyordu! O geziyi bile hükümetin propaganda malzemesi olarak kullanmaktan utanmadılar. Yandaş ve yalaka basın “Başkomutan Hakkâri’de” diye manşetler attı. *** Sevgili okuyucularım, bir ülkeyi yöneten iktidar böylesine sorumsuz, duyarsız ve ilgisiz olursa, olacağı işte budur. Sen gidip Apo ile hükümet olarak pazarlık masasına oturacaksın al gülüm ver gülüm ilişkisine gireceksin… Sen Kuzey Irak Kürt yönetiminin iki paralık başkanı, aşiret reisi Barzani isimli herifle halvet olacak. PKK’yı topraklarında barındırmasına göz yumacaksın… Çünkü sen terör rezaletinin ve şehitlerin değil, Barzani ile yaptığın ticaretten gelen paracıkların hesabını yapıyorsun… Sen Güroymak a gidip “Sevgili Norşin’liler diye nutuklar atacaksın… Sen milletin gözü önünde Kürt açılımı başlatıp çadır mahkemesi kuracaksan… Ve sen iktidarda olduğun dokuz yıl boyunca Kuzey Irak’a girip o bölgeyi temizlemeyeceksin. Niçin? Çünkü emrinde olduğun ABD, müttefiki olduğu Barzani’ye zarar vermene karşı çıkacak!.. Bu ne rezalettir yahu, bu ne kepazeliktir!.. Buraya kadar özetle saydıklarım Türkiye Cumhuriyeti adına utanç verici, yüz kızartıcı durumlardır. Birkaç saat içerisinde onlarca şehit veriyorsunuz ve sizi yönetenler ağlıyor, beddua ediyor, sanki aşiret yönetiyormuş gibi intikam almaktan söz ediyor! Rezalet ve komedi yan yana, iç içe. *** Burada çok ama çok önemli bir konuya daha değinmek gerekiyor. Güneydoğu da ipler -ne yazık ki- devletin değil PKK’nın elinde. Kocaman bir bölgeyi aslında PKK yönetiyor. Yönetmesini de anladık (!) ama biz orada her gün şehitler veriyoruz. Dünyanın hangi ülkesi bu duruma sonsuza kadar dayanır? Ordumuzu Kuzey Irak’a sokup terör yuvalarını temizlemekten kaçınıyorsunuz. O halde yapılması gereken nedir? Sıkıyönetim ilan etmek… Bunu yapamıyorsan, Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edip sana anayasa ile verilmiş olan devlet yetkilerini sonuna kadar kullanmak. Bunu bile yapamıyorlar Peki ama neden? 1-AKP hükümeti bu durumlarda inisiyatifin askerlerin eline geçmesinden, ülkemizin belli bir bölgesinde ordunun yeniden söz sahibi olmasından korkuyor. 2-Bunu yapmamakla ABD ve AB’ye şirin görünüyor! Biz bu sorunu demokrasi ile ve sivil yöntemlerle de çözeriz mesajını veriyor. Nah çözersiniz! Rezaleti getirdiğiniz nokta işte budur 3- AKP hükümetinin aklı fikri Türkiye’de değil, dışarıda, Arap alemi, Filistin ve yeni düşmanlarımız Suriye ile İsrail’de! Türkiye’de kan gövdeyi götürüyormuş, her gün şehit cenazeleri kalkıyormuş, artık ilçe merkezleri basılıyormuş, bu hükümetin hiç derdi değil! Tayyipgiller için varsa yoksa Filistin. Libyalı İslamcı isyancılar, varsa yoksa Suriye ve İsrail. Hele İsrail ve Suriye’yi halletsinler. 300 milyon dolar parayı bavulla gönderdikleri, Libyalı İslamcıları işbaşına getirsinler, Ankara’ya getirttikleri Filistin teröristlerini gizli yerlerde güzelce bağırlarına bassınlar, günün birinde sıra elbette teröre, PKK’ya falan da gelecek, onlardan intikam (!) alınacak. Allah onları helak (!) edecektir inşallah ve maşallah! 
|
| Sponsor |
|
|
|
Benzer Konular
|
||||
| Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
| Emin Çölaşan - BİR MEDYA REZALETİ DAHA! | HarektOrdusu | Haberler | 1 | 05.08.12 12:29 |
