KeLBaYKuŞ Forum

Geri git   KeLBaYKuŞ Forum > Genel Başlıklar > Tartışma


Tartışma - Bir çok konu hakkında burada tartışabilirsiniz


Cevapla
 
Seçenekler
  #1 (permalink)  
Alt 20.10.11, 19:52
HarektOrdusu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Profesör Baykuş
 
Kaydolma: 14.11.09
Erkek - 15
Mesajlar: 2.127
Teşekkürler: 376
Üyeye 306 kez teşekkür edildi
Lightbulb Zahide Uçar - Ne Bekliyordunuz Siz ? (20.10.11)

"PKK’yı törenle karşılayıp, devlete diz çöktürenleri, teröriste tahrik olmasın diye Türk Bayrağı astırmayanları ödüllendirip oylarınızla destek vermediniz mi? Aslında bu oyların anlamı Habur kepazeliğini onaylamak değil miydi? Öyleyse ne bekliyordunuz? Firavun’a tuttuğunuz alkıştan, İbrahim adaleti çıkar mı sandınız? Neron’a verdiğin el bugün sadece bir bölgeyi değil, bütün ülkeyi yakıyor. Bu yangında elin var, vebalin var, günahın var"
----------------------------------

Kiralık narko terör örgütü üyeleri devleti ayağına getirerek törenle Habur’dan girdiği günde, 19-10-2011 tarihinde yaptı kanlı saldırısını. Erdoğan’ın deyimiyle “görevini yaptı”…

Ne bekliyordun ey Türk Halkı? Ne olacağını sanıyordun?

Sen; EVET SEN!! Sana sesleniyorum:
Alt kimlik-üst kimlik” diyerek ülkeye etnik fesat ekenleri alkışladığın gün ortak oldun bu suça. Yöneticisi müebbet hapse mahkum olmuş, moral olarak çökmüş bir örgüte hayat öpücüğü veren siyasete destek verdiğin gün “yardım ve yataklık” ettin aslında sen…

Terör azarken, tepkileri önlemek için ABD ile “koordinatörlük” ortaoyunu tertipleyip Kandil’e gidememeye kılıfı uyduranların kılıfını “işinize öyle geldiği için” yuttuğunuz gün vazgeçtiniz siz çocuklarınızdan.

Bu ülkenin bayrakları neden bu iktidar zamanında yakılmaya başlandı sordun mu kendine? Türk Bayrağı, yani senin bağımsızlığını temsil eden Bayrak, bu ülkenin polisince “tahrik unsuru” sayılıp indirildiğinde milli onuruna sahip çıkamayan sen, ülke sınırlarının hayasızca tartışılmasındaki suça da ortak oldun böylece.

PKK’ya Ankara’nın göbeğinde Oramar Türküsü eşliğinde “Dağlıca baskınını öven bir Türkü“, polis korumasında toplantı yaptıranlardan hesap sormadığınız gün Dağlıca baskınında şehit olan evlatlarınıza ihanet ederek beslediniz terörü.

Sigara kaçakçılığından, benzin kaçakçılığından da beslenen PKK’nın; Türkiye üzerinden rahatça yaptığı bu kaçakcılığa göz yumanları meclise yollamaya devam ederek beslediniz terörü…

Terör ile mücadele yasasını “terör ile mücadele etmeme yasası” haline getirenleri alkışladığınızda aslında çocuklarınızın kefenlerini de biçiyordunuz siz.

PKK’yı törenle karşılayıp, devlete diz çöktürenleri, teröriste tahrik olmasın diye Türk Bayrağı astırmayanları ödüllendirip oylarınızla destek vermediniz mi? Aslında bu oyların anlamı Habur kepazeliğini onaylamak değil miydi? Öyleyse ne bekliyordunuz? Firavun’a tuttuğunuz alkıştan, İbrahim adaleti çıkar mı sandınız? Neron’a verdiğin el bugün sadece bir bölgeyi değil, bütün ülkeyi yakıyor. Bu yangında elin var, vebalin var, günahın var.

Kandil’deki teröriste bu hükümet maaş ödedi, sesinizi çıkardınız mı? Çıkarmadınız!!. O maaşı alanlar tabutlar içinde yolluyor evlatlarımızı evlerine.

Ne diyordu PKK’lı uyuşturucu tacirine MİT Müsteşar Yardımcısı bayan?
“Sizinle mücadele eden Ordu içeride” diyordu değil mi?

Bu ifşaat bile vicdanınızı uyandırmaya yetmedi. Vicdanınız öylesine dumura uğramıştı ki, müridi olduğunuz partiyi koruma iç güdüsüyle sağıra yattınız.
Sözde saftın ama çiftlik yumurtasını saman koyduğun sepete koyup “köy yumurtası” diye satma kurnazlığını iyi biliyordun. Tereyağına margarin karıştırıp tereyağı diye sattığın gün bozulmuştu mayan. Yedi defa ilaçladım, artık bu üzümler yenmez deyip kendi yemediğin üzümü pazara götürüp sattığın gün alıştın kendine ihanet etmeye…

Sendikanda, derneğinde, meslek birliklerinde öğrendin satmayı. Kalemini, kitabını, koltuğunu, makamını sattığında çatlamıştı ar damarın.

Çimentodan, kumdan çalarken alıştın harama. Tozdan, topraktan baharat yaptığında zehirlerken zehirledin kendi haysiyetini. İnsanlığın katledilmesinde tetikçi olmuştun bir kere… Suçlu dayanışması doğdu suçlu vicdanlarınızda.

Kendine ihanet etmeyi alışkanlık haline getirenler kime neyin hesabını soracak?
Suç işleyenler yaptıklarının toplumda bir karşılığı olduğunu bilerek konuşuyor bu ülkede.
Mesaj:
“Bendensin…”, “Sendenim…”

PKK’yı eğiten MOSSAD’a rağmen İsrail’den “heron” alan, PKK’yı koruyup kollayan ABD’den “F-16” alan ve idaresinin de İsrail ve ABD’de olmasını kabul edip savunma silahı aldığını var sayanlar seni “aptal” yerine koyarken, oyunlarına izin verdiğin gün kabul ettin sen bu kepazeliği.

Ömür boyu hapse mahkum olmuş narko-terör örgütü başını devlet olarak muhatap alıp, devlete eşit bir güç muamelesi yaptıklarında vuruldu ihanetin dibine. Hücresinden örgütünü yönetmesine izin verenler, verdiği talimatlarından sonra yapılan saldırılarda şehit olan evlatlarınızın da katiliydi aslında. Bu hakikati görmemek için gözlerinizi ve yüreğinizi kapadınız. Dün hesabını soramadığın için yaşıyoruz bu günün acısını.

PKK-MİT görüşmesinde narko-terör örgütünün uyuşturucu tacirine ne diyordu MİT’in bayan Müsteşar Yardımcısı?
“Silahla bir yere kadar geldiniz…”
Silahın gücünü kabul ederek, “aslında bu masaya bizi silahlar oturttu” demeye mi getiriyordu acaba?
Evet Sayın(!) Bayan, bugünkü saldırıyla silahla nereye kadar geldiler sizce(!)? Kaç Kilometre yol aldılar? Bebek katilinin çıkmasına kaç adım kaldı mesela?

PKK-MİT görüşmelerinde PKK’ya hangi sözler veriliyordu?
Kürtçe eğitim, yerel yönetim ve özerklik bağlamında çözülecekmiş(!).. Yani Güneydoğu’yu vermekten söz ediyorlar. Sordunuz mu “kimin vatanını kime veriyorsunuz” diye? Sormadınız! O zaman ne bekliyordunuz? Vatanın bütünlüğü, bayrak, bağımsızlığınız önemli değilse ne önemli? Neyi bekliyordunuz?

Hakan Fidan Başbakan adına bulunduğunu söylediği görüşmede bebek katilinden “bilge” bir kimlik çıkarmaya çalışıyordu. PKK-MİT buluşması açık olduğunda kılını kıpırdatmayan sen, PKK’lı vekilin “demek ki bir şey olmuyormuş” diyerek bebek katilinin serbest bırakılmasını istemesine cesaret vermedin mi?

Öğretmenimiz, kaymakam, memurumuz, askerimiz, vatandaşımız PKK tarafından kaçırıldı. Neredeler, yaşıyorlar mı bilen yok. Bu durumu Başbakan ağzına alıyor mu? Başbakan İsrail askerleri peşinde koşuyor. Filistinliler için uçak gönderiyor. Sorsana “niye” diye.

Kaçırılan Türk vatandaşlarının aileleri nerede? Her Allah’ın günü PKK ve Öcalan reklamı yapan Bizans medyası bu kaçırılan kişilerin ailesi ile neden bir söyleşi yapmıyor?

Sizler, evet sizlere söylüyorum. Vicdanı pörsümüşlere soruyorum:
Kandil’e gidip Kandil reklamı yapan ve “gönlümüz orada kaldı” diyen “görevli” gazetecileri tek bir gün protosto ettiniz mi? Bu görevli gazetecilerin CİA destekli gazetesi “devlet desteği” aldığı halde siz destek verenleri oylarınızla onaylamadınız mı? O zaman ne bekliyordunuz?

AKP Hükümeti Kürt Halkı’na sahip çıkmak yerine PKK’ya sahip çıktı. PKK’yı meşrulaştırarak Kürt Halkını çaresiz bıraktı. Sizce neden?

Macaristan Devlet Başkanı’nın halkına yalan söylediği ortaya çıkınca halk sokağa dökülerek “özür dile” demişti. Bu tepki “onurlu bir halkın” tepkisiydi.

Senin Başbakanın sana yalan değil, yalanlar serisi söyledi, sen alkışladın.
Bu kefeni hem evladına, hem vatanına sen biçtin Türk Halkı!!..

Bu milletin vicdanı uyanırsa ne yapması gerekir?
Türkiye’nin her tarafından meclise yürümesi gerekir. Seçtiklerinden hesap sorması gerekir. Sadece iktidara demiyorum, bütün meclisten hesap sormalı!.. Demokratik hakkını bir defa olsun vatanı için kullanmalıdır.

Soros’un adamlarını ve bebek katilinin avukatını yönetime alan YCHP’den hesap sormalı!.. Atatürk’ün partisiyiz diyerek Atatürk ve silah arkadaşlarına yapılan ihanetin hesabını sormalı!..

MHP, yani “milliyetçi” adıyla başlayan bir partinin mensuplarını şişeye sokup, “TIPA” görevi yapan ve MHP’yi belli bir yüzde içinde tutma misyonu yüklenen Zat’tan hesap sormalı!..

Namuslu insanlar oyunun namusuna sahip çıkar! Sahip çıkmıyorsan, hesap sormuyorsan eğer, o zaman ağlamayacaksın!!. Tepkin yoksa razısın demektir...

Kuran Nuh(a.s) ve Nuh tufanını nasıl anlatıyor bir bakalım:
“Azgınlaşan ve Nuh(a.s.)’ı kabul etmeyen Nuh kavmi zulmünü artırdığında; Allah tarafından Nuh(a.s)’a bir gemi yapması emredilir. Büyük tufan olacak ve dünya sular altında kalacaktır. Gemiye sadece Nuh(a.s.)’a uyanlar ile bütün hayvanlardan birer numune alınacaktır. Dikkat ediniz, hayvanlar gemiye binebiliyor ama sapkınlar binemiyor. Gemi yapıldığında Nuh(a.s.)’ı kabul etmeyen sapkınlar gidip gemiye pisliyor. Pisleyenler öyle bir derde yakalanıyor ki, çareyi yaptıkları o pislikleri vücutlarına sürmekte buluyor. Öyle ki, gemide bir parça pislik kalmıyor. Azgın kavim arkaları ile yaptıklarını nerede ise dilleri ile temizliyor.”

Bugün geldiğimiz yer işte burasıdır. Nefsini rehber edinenler ile vicdanı pörsüyenler; arkaları ile yaptıklarını dilleri ile temizleyecek duruma geldi.

Nuh’u, yani hak ve hakikat yolunu rehber edinenler ise, acı ve ibretle bu sefaleti izliyor.

Ben niye mi yazıyorum?

Bu vatan, bu bayrak uğruna şehit olan ecdadıma olan borcum için yazıyorum. Bu günün sapkınlarının işlediği suçta hiçbir payı olmayan gelecek nesiller için yazıyorum. İnsanlık onurum ve Hak için yazıyorum. Toprağında adım attığım, oksijeni ile hayat bulduğum, besinleri ile yaşam sürdüğüm, billur sularıyla kandığım bu topraklara, VATANIMA olan borcum için yazıyorum.

Kısacası Nemrut’un ateşe attığı İbrahim’in ateşine bir damla da olsa su atarak tarafımı belli ediyorum. Ve bana bağışlanan “insan” yüreğimle Firavun’a meydan okuyorum.

Hepsi bu kadar!!

Yazıma son verirken şehitlerimize Allah’tan rahmet, NUH’un gemisine binebilen yolcular varsa, onlara da “BAŞ SAĞLIĞI DİLİYORUM!”

NOT: Sayın Başbakan, hükümetiniz döneminde ordu ile polis karşı karşıya getirildi. Bir çok asker bir grup polis terörü ile karşı karşıya kaldı. Askerin morali sıfırlandı. Terörle mücadele edenler cezalandırılıp zindanlara tıkıldı.
Terör ile ortak mücadele sürdürülürken askerin polise kayıtsız verdiği silahlar toplanarak polis tarafından askere karşı kullanıldığı askerlerce ifade edildi. Bu duruma vakıf olan ve çeteye dahil olmayan polisler bertaraf edildi. Ordudan alınan silahların emniyet depolarındaki listesini istediği söylenen ve tezgahı fark eden Behçet Oktay şaibeli bir ölümle aramızdan ayrıldı. Asker gömdü diye çıkarılan silahların, polis tarafından gömüldüğü suçlamaları ortada iken…“Görevli” basına linç kampanyasıyla dövdürülen asker kime güvenerek terör ile mücadele edecektir? Karşı karşıya getirdiğiniz bu iki teşkilat hangi güven çerçevesinde beraber mücadele edecek? Hangi güven çerçevesinde bilgi paylaşacak? Asker kendine tuzak kurduğunu söylediği polise nasıl güvenecek? Yarattığınız bu güvenlik açığını nasıl kapatacaksınız?
Terör ile mücadele edecek, elini taşın altına koyacak iradeyi mahkum ettiğinize göre, elini taşın altına kim koyacaktır?
Sakın sıra gecesi yaptığınız “Barzani” demeyin? Artık her şeyi bekler hale geldik te…..
Alıntı ile Cevapla
Sponsor
Cevapla






© 2013 KeLBaYKuŞ Forum | AtEsH
Telif Hakları vBulletin v3.8.4 - ©2000-2024 - Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.2.0'e Aittir.
Açılış Tarihi: 29.08.2006