Bir ülkeyi fethetmek için , içten yıkmak en kolay yöntemdir. Bir mahalle ki!
Bir ülkeyi fethetmek için , içten yıkmak en kolay yöntemdir. Bir mahalle ki!
Ankara devlet tiyatrosunun açılış oyunu olan ''bir mahalle ki'' adlı eser geçtiğimiz günlerde prömiyerini yaptı. Tuluat tiyatrosunun önemli temsilcilerinden biri olan, yılların usta oyuncusu Münir Canar’ın güçlü kaleminden dökülen incilerle, sisteme bakış açısı ayakta alkışlatan bir performansla seyirci karşısına çıktı. Usta kalemin inceden günümüz Türkiye’sinin içinde bulunduğu durumu,sistemi o ince çizgiyle tiye alışı, verilmek istenen mesajın seyirciye doğru yansıması için elinden geleni yapmış. Zira bunun için seyirciyle yakın temas kurması gerektiğini çok iyi kavramış. Oyunu hem yazıp hem yönetmesi kendi fikirlerinin doğru anlaşılması açısından çok önemli. Güzel bir fars orneği olan oyun; orta oyun yöntemiyle sahneye konan oyun, bir İstanbul mahallesinde muhtar olan Pişekar'ın mahalledeki evleri, bakkalı ve çeşmeyi yabancılara satışı ile gelişen olayları anlatmakta.
Oyun; seyirciyi canlı tutmak için fasılla başlıyor. Bütün oyuncular davulla zurnayla sahnede içinden geldiğince oynuyor. Tam anlamıyla bir curcuna! Oyun sonunda görüldüğü üzere kadınlardan oluşan ekip sadece dans bölümünde yer almış. Oyun sadece erkek oyunculardan oluşuyor. Yönetmen fars öğesinin tam anlamıyla oturtmak için absürd bir anlayışla erkek oyuncuyu kavuklunun karısı yapmış. Oyunun olmazsa olmazlardan biri olan aksiyon olayı kendi içerisinde çatışmalar barındırıyor. Kavuklu ve Pişekar’ın çatışması, iktidar ile halkı temsil ediyor.
Bir tarafta yabancı sermayeye kaptırmak istenmeyen halkın temsilcisi kavuklu, diğer yandan yabancıların getirdiği yeniliklerle daha yaşanılır bir yer için elinden geldiğince uğraşan iktidar sözcüsü Pişekar yer alıyor.
Oyunun fasıl bölümünden sonra padişah temasının işlenmesi başlangıç noktası olarak , halkın güllük gülistanlık bir yaşam biçimine sahip olduğunu anlatıyor. Yalnız padişahın seyirciye dağıttığı küçük bidonların anlamını kavrayamadım. Araştırdım ama bulamadım. Eski bir gelenek olsa gerek!
Önceleri yabancı sermayeye kaptırmanın ne demek olduğunu anlamayan, halkın zamanla, halka açık olan suyun parayla satılması, bakkalın devamlı zam yapması ve kendi milliyetinden olan esnafın faydalandığı olanaklar görülünce ab birliğine de inceden bir dokundurma yapıyor.
Politik taşlamanın güzel örneklerinden biri olan bu oyun, '' Avrupa birliği '', ''imf '' ve diğer sistemin odak noktalarını eleştiriyor. Tuluat tiyatrosunun vazgeçilmezlerinden biri olan '' kiproko '' sanatı da sık sık işlenmiş.
Oyuncu girişlerindeki şarkı bölümleri kısa tutulmalı.
Her oyuncunun sahneye girerken şarkıyla başlaması oyunu dinlendiriyor. Ya bu bolümler kısa tutulmalı yada tamamen ortadan kaldırılmalı. Aksiyonu öldürüyor.
Her ev satma olayında kavuklunun müdahale için, ev sahipleriyle görüşmesi ve ev sahiplerinin tehlikenin farkında olmayışı sonrasında yaşanan olaylar günümüz Türkiye’sinin içler acısı durumunu gözler önüne seriyor. Bu işleyişte oyuncuların bireysel performansları ve kavuklunun başarısı müthiş.
Doğaçlamaların sırıtmadığı, oyunculukların başarısı, bireysel performanslar ve ekip uyumu oyunu, müthiş kılan etken. Yıllar öncesine gitmemizde hiç zorlanmıyorlar.
Kavuklu (Sabri Özmener)
Oyun kadrosu oldukça kalabalık. Yalnız oyunun hiç şüphesiz parantez açarak belirtilmesi gereken bu usta, yılların verdiği birikimi seyirciyle paylaşmaktan çekinmiyor. Oyunun kilit oyuncusu. Aldığı eğitimle vücudunu çok iyi kullanıyor. Oyun içinde oyun olgusuyla sahneden oyunu yöneten, doğaçlamaları, jest ve mimikleriyle, yaklaşık ona yakın oyuncuyla tek başına savaşıyor. Bir saniye bilen düşmeyen temposuyla, oldukça zor olan bu karakteri başarıyla götürmüş.
Kısacası usta yazar ve yönetmen Münir Canar seyirciye mesaj verirken, eğlendiren, sazlı sözlü müthiş iki saat geçirtiyor.
Münir Canar’a, bu eseri yazarak Türk Edebiyat Dünyasına unutulmaz bir eser kattığı için ve bu oyunun rejisini vererek ne denli zengin bir iş yaptığını kanıtladığı için sonsuz teşekkürlerimi sunmak gerek. Bu oyunun çıkmasında emeği geçen tüm oyunculara ve teknik ekibe teşekkürlerimi iletiyorum.
Ayrıca oyunda yer alan seçkin isimler; Fikret Ergin, Aydın Uysal, Sabri Özmener, Neşet Erdem, Levent Şenbay,Nejat Armutçu, İsmet Numanoğlu, Volkan Duru, Fikriye Musluoğlu, Göktürk Arıkan, Hasan Ataman, Seda Özgiş, Erengül Öztürk, Halil İbrahim Yaman, Murat Kavas, Sinan Hürkardeş, Sinem Çekerek,
Fahrettin Ünal, Fikri Özdemir, Mertol Aytekin, Tolga Ünsal, Hakan Şenlik,
Fırat Erdoğan’a başarılı performansları için tebrikler.
Güven Öktem’den görsel bir şölen.
Oyundaki en büyük görev bu dekora düşmüş. Önce şehrin ana temasını çizmiş. Perde üzerine kuşbakışı bir şehir portresi çizmiş, hemen önüne çalgıcıları koymuş. Evlerden oluşan bir portatif dekor tasarlamış. Bu dekorların altına tekerlek koyarak sahnede rahatça kullanılmasını sağlamış. Çok zor olan bu işin altından başarıyla kalkmış.
Eski oyunlarda genelde giyimler bellidir. Arşivde ne bulmuşsa getirmiş. Giysi tasarımında Sevgi Türkay’ın çalışması başarılı.
Işık tasarımında Zeynel Işık’ın çalışmaları ve perde üzerine yansıttığı şehir portresini canlı tutması zekice tasarlanmış. Genel olarak iyi.
Hakan Odabaşı, Nilgün Bilsen’inin dans koreografisi başarılı.
Müzikte Kemal Günüç, sanırım orkestrayı yönetmiş. Oyun boyunca hiç kesilmeden devam eden müzikler başarılı. Yalnız başta da belirttiğim gibi, her oyuncu girişinde müzikler kasıyor.
Türkiye’nin Avrupa birliğine giriş sürecinde verdiği ödünlerin yansıtıldığını oyunda, mahallenin parça parça yabancılara satıldığı ve Kavuklunun yaşadığı mahallenin elde gitmesinin anlatıldığını bir oyun. Kaçırmamanız dileğiyle.
İyi seyirler…
|