|
Sponsor |
|
||||
Dünyanın Bütün Çiçekleri
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Bütün çiçeklerini getirin buraya, Öğrencilerimi getirin, getirin buraya, Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer Bütün koy çocuklarını getirin buraya, Son bir ders vereceğim onlara, Son şarkimi söyleyeceğim, Getirin, getirin...ve sonra öleceğim. Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum, Kir ve dağ çiçeklerini istiyorum, Kaderleri bana benzeyen, Yalnızlıkta acarlar, kimse bilmez onları Geniş ovalarda kaybolur kokuları... Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri Hepinizi, hepinizi istiyorum, gelin görün beni, Toprağı nasıl örterseniz öylece örtun beni. Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum, Afyon ovasında açan haşhaş çiçeklerini Bacımın suladığı fesleğenleri, Koy çiçeklerinin hepsini, hepsini, Avluların pembe entarili hatmisini, Çoban yastığını, peygamber çiçeğini de unutmayın, Aman Isparta güllerini de unutmayın Hepsini, hepsini bir anda koklamak istiyorum. Getirin, dünyanın bütün çiçeklerini istiyorum. Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum, Ben koy öğretmeniyim, bir bahçıvanım, Ben bir bahçe suluyordum, gönlümden, Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden, Ne güller fışkırır çilelerimden, Kandır, hayattır, emektir benim güllerim, Korkmadım, korkmuyorum ölümden, Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin. Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum, Baharda Polatlı kırlarında açan, Güz geldi mi Kopdagina göcen, Yörükler yaylasında Toroslarda eğleşen, Muş ovasından, Ağrı eteğinden, Gücenmesin bütün yurt bahçelerinden Çiçek getirin, çiçek getirin, örtün beni, Eğin türkülerinin içine gömün beni. Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum, En güzellerini saymadım çiçeklerin, Çocukları, öğrencileri istiyorum. Yalnız ve çileli hayatimin çiçeklerini, Koy okullarında açan, gizli ve sessiz, O bakımsız, ama kokusu essiz çiçek. Kimse bilmeyecek, seni beni kimse bilmeyecek, Seni beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek. Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum, Ben mezarsız yasamayı diliyorum, Ölmemek istiyorum, yasamak istiyorum, Yetiştirdiğim bahçe yarıda kalmasın, Tarumar olmasın istiyorum, perişan olmasın, Beni bilse bilse çiçekler bilir, dostlarım, Niçin yasadığımı ben onlara söyledim, Çiçeklerde acar benim gizli arzularım. Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum, Okulun duvarı çöktü altında kaldım, Ama ben dünya üstündeyim, toprakta, Yaz kış bir şey söyleyen toprakta, Çile çektim, yalnız kaldım, ama yaşadım, Yurdumun çiçeklenmesi için daima yaşadım, Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir. Simdi sustum, örtün beni, yatırın buraya, Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya. |
|
||||
Anam Gelir
Sakalıma kır düştü,
Söylemeyin anama. Üzülür de ağlar, Ağlar sonra,bilirim. Hepsi hepsi üç tane Üç tel ne ki sakalda Üzüldüğüne değmez, Değmez sonra bilirim. Gözlerime bir baksın, Bir baksın anam şöyle. Derdi gözümden okur, Okur sonra bilirim Yine İstanbul anlatırım, Anlatırım neşeyle. Neşemde hüzün bulur, Bulur sonra,bilirim. Ana bir şey yok derim, Sen dua et gizlice. Anam hep dua eder, Eder sonra bilirim. Ölüm haberim gelir Bir gün bir gazetede. Peşimden anam gelir, Hemen gelir,bilirim. |
|
||||
Ayasofya Garipti
Dolaştım İstanbul'u sabaha karşı
Aşiyan,Eyüp Sultan,Kapalıçarşı İçimdeki hüzünle durdum önünde, Ayasofya garipti,ben ağlamaklı. Şimdi Eyüp'teyim ben,sabah namazı Hiçbir yerde bulamam burdaki hazzı. İndim Sultan Ahmet'e bir hüzün sardı, Ayasofya garipti,ben ağlamaklı. Gözlerim kan çanağı,çıktım dışarı, Caminin tam önünde simitçi hacı. Kan kırmızı o çayda yine o vardı, Ayasofya garipti,ben ağlamaklı.. |
|
||||
Dilin Yalan Söylüyor
Tohumdun yüreğimde fidan oldun büyüdün,
Ağaç idin bağımda, çınar oldun yürüdün. Nasıl söküldün öyle,çatır çatır içimden, Köklerin yüreğimde kan revan oldu birden. Çalı çırpı bıraktın giderken yüreğimde, Hepsi bir kıymık gibi beynimin her yerinde. Dilin ne derse desin,gözün öyle demiyor, Seni sevmedim derken,dilin yalan söylüyor. Burası Ulus parkı,karşımız Anadolu, Gönlümün öbür yanı ondan böyle sır dolu. Yalnızım bu şehirde,hem de yapayanlızım, Boğuluyorum gitme,şair olur bir yanım. Yok böyle demiştim ben, yanlış anladım hemen, Bunun hepsi hikaye,baştan komiğiz zaten. Kendimizi kandırdık, kargalar güler buna, Birde ciddiye aldık,karganın papuç damda. Bu koca alemde biz,varla yok arasıyız, Olmasak da olurdu,varsak yaşamalıyız. Olmayacak duaya amin demeyelim biz, Herkes kendi yoluna biz hep böyle gideriz... |
|
||||
Eylül
Memleket havalarından bir haber ver,
Eylül yağmuru nasıl düşer toprağa? Kemah’ın kapalı dar yollarında Hangi kuş hatıra çizdi dal uçlarına? Yanıp sönen mavi ışıklarla kaybolan Yusuf Geri döndü mü yurduna? Ya Viranşehirli Yakup, Çaykaralı Musa? Onlarda döndü mü yurduna?... Hani sen; Aşkı bir üveyikten satın almıştın Sadri. Ne oldu ona? Bıçak kesmez oldu ağzını... Susar oldun,yazmaz oldun daha... Oysa yüreğimizi koymuştuk ortaya. Hani,taşırdı be usta! Bak yine bir Eylül havası var Sadri, İkibin’e doğru 97 Mart’ında. O gün doğan İsmail bugün delikanlı çağında İlkbaharda sonbahar, bu nedir usta? Maltepe cigarasının adı mı var bugün? Üç bardak çayın hatırımı kaldı? Tornacının yanında çıraktı dayın, O günlerden yüzünde eser mi kaldı? Gel yine bir gurbet türküsü uçuralım. Munzur’dan İstanbul’a Fırat’ın suyundan bulgur aşına Serin göze başından Eylül ayına. Üç gurbet türküsü tutturalım Dostluk adına... Bilirsin sende de bende de Eylül’ün acı bir tadı vardı. Şiire Eylül dediysek Elbet; Bir maksadı vardı. Elbet... |
|
||||
Eski Bir Sancı
Eski bir sevdayı anlatır,
Çalan her şarkı. Her nağmede gizlidir, Eski bir sancı. Bazen hüzzamdır sessiz, Hüzünlüdür eskiden. Bazen sabadır sensiz, Mistik ve de derinden. Sen ki hasret yüklü gemide, Yanımdayken özlemim. Sen ki özlem yüklü sevdada, Yurt yurt gezindiğimsin. Ne sen bil bunu, Nede ben söyleyeyim. Aşık maşuktan ayrı, Acı çeker bilirim... |
|
||||
Git
Ayrılığın nağmesi bu duyduğumuz,
Bakışların gönlümü caydırmadan git. Ne bir hatıran kalsın ne de bir umut, Duruşların gönlümü yandırmadan git. Bütün resimlerini sök at duvardan, Sana ait ne varsa çıkart odamdan. Kitabın arasında şöyle canından, Bir gül bırakmıştın ya soldurmadan git. Hani bir şarkı vardı mazide kalan, Öyle içten acıklı,öylesi nalan. Göğsüme yaslanıp da sevince boğan, Yeşermiş tüm aşkları kurutmadan git. Nasıl güzeldi herşey hatırlasana, Nasıl gülüşürdük biz dert ortasında. Ekmek paramız yokmuş ne gam,ne tasa, Güzel hatıraları zehretmeden git. Hani mevsimlerden,hep biri bahardı, Hani gökten her cemre bize yağardı, Hani kış ortasında mevsim bahardı, Şu inanmış gönlümü,kandırmadan git. Allah aşkına bırak,öldürmeden git... |
|
||||
Gitme
Gideceğim diyorsun,
Gitme be Ali, gitme! Bu gidiş bitirir tüketir seni, Hırsla kalkan zararla oturur Ali. Gel lanet et şeytana gitme, Gitme be Ali.. Biz sahil kahvelerinin, Romantik havasıyla, Otantik havasıyla sevdik. Tavşan kanı çayı, Titreyen elleriyle sunan, İhtiyar balıkçının, Gülümseyen yüzüyle sevdik. Sen gideceğim diyorsun, Gitme be Ali. Hayallerimiz var, Geleceğimiz var, Dualarımız var. O kızı alacağız Ali, Hem de istediğin, Bir “ebruli akşamda”. Sarı saçlarına Ankara’yı takıp, Ver elini İstanbul... Yine gideceğiz , O sahil kahvesine. Tavşan kanında çay, Yosun tadında köy. Çaydanlıkta demimiz muhabbet, Şekerimiz sohbetin olacak. Sonra ihtiyar balıkçı gelecek, Oturtup ihtiyarı, ona çay ikram edeceğiz. Ardından uzaklara dalacak gözleri, Ve hazin hikayesini anlatacak. Kim bilir belki de, Hikayesi sana benzeyecek, Sonu “yanlıştı” diye bitecek... Gitme be Ali, gitme. Bak bana şiir yazdırdın. Gel yine hayallere dalalım, Düşüp sokaklara,sürüyelim Ankara’yı. Tamam mı Ali, tamam mı? At şu paltoyu, Çaylar iki oldu Kerim! Çaylar iki oldu. Çankaya 1996 |
|
||||
Kar
Nasıl kar yağdı bugün,gece sabaha karşı,
Ortalık bembeyazdı,sanki bir gelin gibi. Tane tane döküldü,göklerin sevda marşı, Günahtan arındırdı,tüm günahkar yüzleri... Yüzünde güller açtı kar yağınca herkezin, İlk kez böyle günahsız,ilk kez böyle neşeli. Çocuklar gibi gülşen,çocuklar gibi şen Gökten armağan gibi döküldü her tanesi... Sokak lambalarından,süzüldü tane tane Usul usul indiler bir birine değmeden. Melekler indirirmiş her bir kar tanesi, Annem öyle derdi de inanmazdım küçükken. Bir iken bin oldular,on binlere karıştı, Çoğaldı da yerden bir karış açtı. İnsanlar döküldüler yollara birer birer, Değen her ayak izi bir günah gibi kaldı... Allah kar gibi yağdı kullarının üstüne, Temizledi akladı,bembeyaz bir kuş gibi. Her birimiz yıkandı,katran katran üstüne, Bakamaz olmuştuk biz aynalara gün gibi. İnsanlar kötü artık,zaman hiç değişmedi, Geçen zaman ne yapsın,biz ettik kendimize. Bu karda yağmasaydı halimiz ne olurdu? Allah yine acıdı,bak yetişti bizlere... Kar da bembeyaz yağar, anamızın sütü de Gelinlik de beyazdır,giydiğimiz kefen de, Birinde ağlarız biz diğerinde güleriz, Beyazdan ak beyazı, buyurun sıyırın işte... |