|
Sponsor |
|
||||
Unut
Unut
Yağmur tanesini Unut Saçların rengini gözlerin karasını Unut Şarkıları San defter yapraklarını Baktığın aynaların arkasını unut Unut Kahverengi fotoğrafları Adresleri unut Rüzgarı Rüzgar değince ağlatan saçlarını Unut Sil bütün isimleri Yak şiirleri Olmasınları olmayacakları olmadıları unut Bak yoksun Yokluğunu unut Bak gitmişin Gitmeleri unut Varsın keşke desin bir ses içinden Keşkeleri unut oysaları unut Gözlerini unut Bu şehri unut Kor gibiyken içimde Kendin gidip beni burda kor gibilerini unut Unut Unuttuğunu Islak incir tanelerini Zeytinin rengini Ekmeğin buğusunu Sen mi geldinleri unut Unut işte Unutmak en iyisi Unut iyisi mi Hep ellerin sıcaktı ya En sıcak ellerindi Elin elime değdiğini unut Unut Yıldız yıldız İstanbul İstanbul Akşam akşam Yavaş yavaş Şarkı şarkı Nasıl diyorlarsa nereye koyarsın böyle bir aşkı Öyle unut Hiçbir yere koyamadığım bu aşkı |
|
||||
Gülce
Uçurumun kenarındayım Hızır
Bir dilber kalesinin burcunda Vazgeçilmez belaya nazır Topuklarım boşluğun avucunda Derin yar adımı çağırır Kaldım parmaklarımın ucunda Uçurumun kenarındayım Hızır Bir gamzelik rüzgar yetecek Ha itti beni, ha itecek Uçurumun kenarındayım Hızır Divan hazır Ferman hazır Kurban hazır Güzelliğin zulme çaldığı sınır Başım döner, beynim bulanır El etmez Gel etmez Gözleri bir ret, bir davet Gülce uzak uzak dolanır Mecaz değil Maraz değil Gülce semavi bir afet Uçurumun kenarındayım Hızır Gülce bir beyaz sihir Canıma bedel bir haz Nar ve nurdan bir zehir Gülce Araf`ta infaz Bir tek bakışıyla suyum ısınır Güzelliğin zulme çaldığı sınır Uçurumun kenarındayım Hızır Ben fakir En hakir Bin taksir Cahil cesaretimi alem tanır Ateşten Kalleşten Mızrakla gürzden Dabbetülarz'dan Deccal`dan, yedi düvelden Korku nedir bilmeyen ben Tir tir titriyorum Gülce`den Ödüm patlıyor Gülce`ye bakmaktan Nutkum tutuluyor, ürperiyorum Saniyeler gözlerimde birer can Her saniyede bir can veriyorum |
|
||||
Yalan
Hadi gidiyorsun
Yürekten kan gidiyor, sen gidiyorsun Her şey gidiyor Gökte bulut, dağda kar, düzde kervan gidiyor Solgun bir gül oluyor insan Bir demet kar çiçeği ölüyor, sen gidiyorsun Ne ucuz yaşıyorsun, ne kolay Bir kristal gibi ellerimden düşüyorsun Bakma öyle Ben kanıyorum sen üşüyorsun Kolay değil bir yalan bu Yaralayan koca bir yalan Yalan işte Sevdiğim yalan Şarkılardan arta kalan ve sabah buğusu Ve tarla faresi ve ekmek derdindeki işçi kalbi gibi Yumuşacık sıcak bir yalan Islak gözlerimle geçiyorum Yaralı bir ceylanın kalbinden Ceplerimde kül var Bir yangından arta kalan Sorduğum adreslerde kimse oturmuyor Ve kimse olmuyor ben sorduğum zaman Her şey bir yalan gibi yandığı zaman Yalnız olduğunu anlıyor insan Anladım ve geçtim Yaralı bir ceylanın kalbinden Aynamı kırdım, fotoğraflarımı yaktım Nasıl da acımasızdım tafralarıma karşı Nasıl da umarsız Su gördüm düşümde Karanlıktı ve gürültüyle çağlıyordu Ceplerimde kül vardı ve yanıyordu Sonra sabah oluyor Ve bir ceylan kalbinde alem ağlıyordu Hayır, diyordu bir dağ köylüsü Hiç bir şey için geç değil Ve geç değil Bir şey için hiç bir şey Bir şey vardı öyleyse, bir şey Beni çeken Güneşin dağdasın dan uzağa Kocaman çayırlara çeken bir şey Gümrah ırmaklara Sonra sıcağa sonra acıya Sonra yaralarıma merhem olmaya kapıma dayanan bir şey Tutsana beni bırakmasana Olsun, yaralasana Olsun, ağrısa da Yalan da olsa kalsana Dağ köylüsü aşkın olduğu yerde ben varım Sen olmasan da ben varım Yağmur yağar, saçlarım filizlenir Bir yıldız düşer omuzlarıma Islık çalar, ıslanır, şarkılarımı söyler geçerim kapımdan Camların buğusundan ve yağmurun kokusundan Tanırlar beni En iyi yalanlarını alırım onların Adresler sorarım kimseler oturmaz orada Ve kimseler olamaz ben sordukça Dağ köylüsü Şimdi gidersen Şimdi git Kalırsan şimdi |
|
||||
Özledim
Yağmur da var
Çok sevdiğim rüzgar da Bugün Pazar Daha uyanmadı komşular Damların üzerinde kuşlar Daha rahatlar Radyolarda eski şarkılar çalıyorlar bu saatlerde Gönül penceresinden ansızın bakıp geçenlere doğru Yağmur da var Çok sevdiğim rüzgar da Daha uyanmadı komşular Bugün Pazar Ve ben seni çok özledim Dışan çıkmak istiyor canım Tek başına haytalık etmek Islanmak Pazar sabahında yağmurda Boş caddelerde dolaşmak Vitrinlerine bakmak mağazaların Sinemaların afişlerine Sokakların isimlerine Telefon kulübelerinde uyuyan çocuklara Bir merhaba demek sessizce Sahilde martılara simit atmak Otobüslerin ilk seferlerine binmek Gitmek istiyor canım Hayatın gittiği yere Islık çalıp şarkılar uydurmak kendi kendine Fırından taze ekmek alıp Buğusunu çekmek içine Ve ben seni çok özledim Tam böyle bir şey Çiçeğe su yürümesi Bebeğin ağlaması Toprağın uyanması Yağmurun yağması Ateşin sıcağı Bu Pazar sabahı Tam böyle bir şey Bir sabahçı kahvesine uğramak Bir bardak çay Taze dem kokusu Hayatın atardamarlarında dolaşmak Bölmeden şehrin uykusunu Bir siir yazmak Pazar bulmacasının boş karelerine Şiirde tam da bunu anlatmak delice Tam böyle bir şey Hesapsız gölgesiz bedelsiz kimsesiz Bir şiir yazmak Bir bardak çay içmek Sokaklarda gezmek Yağmurda ıslanmak Ve ben seni çok özledim |
|
||||
Ustayı Unutma
Kör kuyulardasın
Ay ışığı bekleyen dardasın Hatırın soran yok Bahtına şivan düşmüş pusulardasın Bir çınara yaslanmışın Çocuk gözlerinden ne yaşlar bırakmışın Rüya görmüşün Baharda yaprağa durmuş hatıraları yakmışın Sen kendini yakmışın usta Şu cihanın tam ortasında bir başına kalmışın Sevda yüklü trenin firar etmiş istasyondan Ağlamışın ne yazar Unutmasan kaç para Ömrünün hercaisi olmuşun | Kan yürümüş damarlarına şu hasret denilen zehrin Sevdakar adın kalmış Sokaklara düşmüş namın Gece susmuş gün susmuş usta Çırılçıplak kalmışın Kör kuyulardasın usta Ay ışığı bekleyen dardasın Hatırın soran yok Bahtına şivan düşmüş pusulardasın Bütün ihbarlara alışkın Sonsuz yalnızlıkların peşinde Her siren sesinde Çürümüş kadavralar kentinde Öyle aslan öyle adam durmuşun Usta Ya aşka durmuşun Ya kavgaya Seni böyle kaç kere vurmuşlar Seni kaç kere sınamışlar Sırlarını dökmüş aynalara bakma usta Yürüyüşün gibi zemheri Yumma gözün gibi serseri Sen deli alem yangın yeri usta Bir de sakallarına ak düşmüş görmeyeli Kör kuyulardasın usta Ay ışığı bekleyen dardasın Nefesin nefese değerse eğer Eğer hatıralar hesap sorarsa Ya bir de bulurlarsa seni Yaslandığın çınarın yanında Saati gelir fecri atar derdi düşerse aşkın Bir ince vurgun gibi kan sızarsa alnından Kapatırsın kapıyı usta Köpeklerin arsız seslerine Bütün geceleri kapatırsın Bütün hesapları Bütün yeminleri antları sarılmaları kapatırsın Geriye sen kalırsın usta Ama ne kalırsın Güneş doğar saçlarının arasından Her gece cebinden bir ay çıkarırsın Şimdi kör kuyulardasın Yakamoz bekleyen dardasın Hatırın soran yok Bahtına şivan düşmüş pusulardasın Bir sabahın evvelinde Senin de payın olsun merhamet Usta Bari hakkını helal et |
|
||||
Yaz Bitti
Yaz bitti
Sesin Ay düştü Mavi neonları söndü Sahil cay bahçelerinin Ortalıkta birkaç sarı yaprak Yarım bir çay Ve sadece hatıralar, var Yaz bitti Çekildi gözlerin lacivert sulardan Ay gitti Hani bu sondu Hani ağlamak yoktu Geride yosun kokusu Ve sarkılan egenin Geride korku Yaz bitti Ay düştü ellerimden İsmin Şimdi Şurada, Üstünde Şu İskelenin Yaz bitti Sesin Ay düştü içimden Bütün şarkılar gibi kederli Unutulmuş bir akşam tanışıklığı kadar derbeder Her şeyi aslına döndüren bir ateş, aşk ve nâr İşte sonbahar Yaz bitti Çekerek içimden ne varsa İyot kokan deniz kokan sen kokan Rüzgarı saçlarına benzetmek Ve saçlarını rüzgara verişini beklemek Bir taburenin üstünde Oturup seni özlemek bitti Ay gitti ellerimden Yaz bitti Hadi ömre yürüyelim Geriye şiirler kalsın Belki kimsesiz anılar Sevdanın yoksullarına dağıtacak kadar Belki bir imbatla Bir martı kanadında ya da Yarım bırakılmış bir akşam şarkısında En iyisi bir dalganın köpüğünde kalsın adın Anlaşılan Artık olmamalısın Radyolarda şarkılar dinlemeliyim Hangisi sana benziyorsa Ben de biraz söylemeliyim Güneşi avuçlarımıza bırakan Bir temmuzun ardından Yürüyüp gitmeliyim Seni lacivert sularından çıkarıp egenin Okyanusların bitimsiz mavilerine terk etmeliyim Kim bilir Belki de artık üşümeliyim Hey sonbahar Ben şimdi seni sevmeliyim Yaz bitti Sesin Ay düştü Mavi neonları söndü Sahil çay bahçelerinin Ortalıkta birkaç sarı yaprak Yarım bir çay Ve sadece hatıralar, var Yaz bitti |
|
||||
Sebebi Sen
Gelmeyin üstüme
Bugün efkarımı pazara çıkarmıyorum Her şey bende kalsın sensizlik bende Bir sebebi var ise Onu da kendime bırakıyorum Sorma arkadaşım Ayrılık denen kelimeyi Sorma kapılarında mecnun gezdiren bahaneyi Ben o yarin derdine Unutmuşum dermanımı Sorma arkadaşım külü dumanı Ağustosta saçlarıma yağan karı Kapılarında kul diye Mecnun olup çöl diye Sana geldim vur diye Halım nedir sor diye Yıkılmadım gör diye Gelmeyin üstüme Neyi alıp satayım Bugün efkarımı pazara çıkarmıyorum Dermanı yok bu sevdayı sordum kendime Geceler yoldaş oldu döndüm kendime Ey aşk Ey derin kuyu Ey soruldukça kanayan soru Nem olsun sen olmayınca Dünya malı nem olsun Her gün pazar kurulsa aşk meydanında Benim sensiz satacak nem olsun Gelmeyin üstüme Sakladığım bir ayrılığın sırrıdır Kor ateşler sümmanisi Ey her şeyin sebebi Gör diye gözlerinle divaneni Durmuşum yoluna bir ömür beklemeyi durmuşum Nem olsun sen olmayınca Dünya malım nem olsun Her gün pazar kurulsa aşk meydanında Benim sensiz satacak nem olsun |
|
||||
Ellerimizin Büyük Boşluğu
Burası dünya ve biz artık çok sıkıldık
Alıp başımızı sana gelmek istiyoruz Sana gelmek Sana gelmek, orada kalmak istiyoruz Çok unuttuk hatırlamak istiyoruz Başımızın okşanmasını gözyaşımızın silinmesini,kolumuza girilmesini istiyoruz Yağmurunu ve meleklerini yeniden istiyoruz Rüzgarın sesini, ırmağın sesini Dağların dağ, denizlerin deniz, kadınların kadın, çocukların çocuk Erkeklerin erkek, ekmeğin ekmek, olduğu bir dünyayı yeniden isterken Seni istiyoruz aslında.Bunu söyleyemiyoruz Her yer gece, çok gece Ve biz meleklerini istiyoruz Rabbim Çok yenildik yetmez mi ? Bir bankanın önünde, bir koltuğun altında, bir ziyafetin ortasında, bir günahın tenhasında Büyütüp durduk siyahı Gece gece gece Her yağmur tanesini bir melek indirirken yeryüzüne Her yalanı yüz şeytan taşıyor olabilir mi Bilmiyoruz Çünkü Bilincimiz içerken binlerce yılın karmaşık şurubunu Kameraya bakıp kalabalık şeyler söylemek ve gülümsemekle meşgulüz şuan Sonra oturup düşüneceğiz bütün bu olanları Yusuf’u düşüneceğiz, Yakup’u, Musa’yı İsa’yı düşüneceğiz, Nuh’u ve öbürlerini Ve Efendimizi Efendimizi Kuyular kuyular kuyular kazdık Bir nefes üflemen için yeryüzü bataklığında sazdık Kestik kendimizi deldik yaktık Sonra sana değil dünyaya aktık Dünya ki mescid dir biz onu otel yapmışız Kalktık ki yenilmişiz değişmişiz azmışız Bir sızı kalmış içimizde başka şey yok Bu sızıdan yol bulup kapına dayanmışız Bir çocuk oyuncağını alamamış Bir kız sevdiğini saramamış Bir anne yıllardır kolları açık bekliyor oğlunu Bir adam paramparça bir çift göz için Birisi ekmek götürememiş evine Birisi aşk Birimiz dünyayı kurtaracak Birimiz yarını Birimizin aklı tutuşmuş yanıyor Birimiz bomboş kalbine bakıp birini anıyor Birimiz ayrılığın ilk günü gibi her akşam kanıyor Birimiz kıyametin koptuğuna inanıyor Birimiz çekip gitmiş yeryüzünden ellerini hala açık sanıyor Geldik işte bunlar ellerimiz Açılmış bak bilirsin ne diye Ki bilirsin biz bu ellerle neler işledik Açtık işte bunlar ellerimiz Burası dünya Şu biziz Bunlarda ellerimiz Öyle açık öyle acemi öyle boş Öyle mahcup öyle dalgın öyle boş Öyle boş Senin değil miyiz hepimiz Senin değil mi her şey Alırsın kime ne verirsin kime ne Ve bu açtığımız eller senin değil mi Senin değil miyiz hepimiz Rabbim Bir yıldız bir ağaç bir buğday tanesi kadar Kimsesiziz kime gidelim Yaralarımız var kime Sıcak birşey arıyoruz kime Merhamet istiyoruz kime Bağışlanmak istiyoruz kime gidelim Sorumuz ve cevabımız sen değil misin Yorgunuz kaybetmişiz dalgınız kırgınız küsmüşüz Bu çocuklar birer birer kaybolurken sisler içinde kime gidelim Çok yürüdük yollar kayboldu yol olduk sana geldik Ne getirdim deme bize senden başka neyimiz varsa o bizim yokumuzdur. Geldik işte bunlar ellerimiz Bunlarda ellerimizin büyük boşluğu Beş duygum harap, altı yönüm harap On parmağımda on acı Ya Rab Denize dalan bir desti nasıl tahammül etsin suya Fırlattın beni dünyaya Yeniden al kucağına, çağır beni yeniden Bu saman çöpünü kasırgada bırakma Büyük bir kapının önünde bir karınca vurmuş kapıyı bekliyor Kapı açılacak yoksa niye var Rahmet örtecek günahı Geride kalacak gazabın adımları Duyulacak büyük bahçenin o büyük şarkıları Sunulan şarabı çekinmeden içeceğiz Görüneceksin durmadan kendimizden geçeceğiz Görüneceksin her şeyimizle sana göçeceğiz Ol dedin olduk senden Gel dedin geldik sana Başımız yerde Açtık ellerimizi sevgilinle birlikte Bize bak çekip çıkalım uçurumlardan Bize bak çıkalım dünyanın bütün kulluklarından Parçansak al bizi bir daha ayırma evinde uyuyalım Yabancıysak dost ol bize senden ayrılmayalım Elimiz açık başımız ve ruhumuz secdede durmuş bekliyoruz Sevdiklerin aşkına sevenlerin aşkına İnşirah inşirah inşirah Ayetin değil miyiz senin Ya Allah |
|
||||
Saat
Anne sıcak
Anne kum Oku anne, yoruldum Saatimiz kaç İkindi indi anne Çöl sıcak Bizi akşam haberlerine yetiştirmesinler Söyle onlara Güzel güzel anne Sen ve ben anne Böyle güzel Oku anne Ağrımız dinsin Söyle yanımıza Bir de melekler gelsin Rüzgar anne Beni tut Dün dünde kaldı hadi unut Say ki İkimiz için bu dünya Anne ışığa tut saçlarını Anne nura Anne bir adım daha Bakarsın sonrası Sidretül münteha Anne su Biraz su anne Yanmış bir çocuğum ben Saçları kara Gözleri kömür Bizi bir ömür unuttular anne Al beni koynuna Sen aşktan da sıcaksın Dünya kandırmadı beni Kandırırsan yine Sen kandıracaksın Anne sıcak Anne kum Oku anne, yoruldum Gün düşüyor Yol uzuyor Ellerime masallar konuyor anne Kuşların isimlerini öğreten Sabretmeyi de öğretiyor Ben toğrağı seviyorum anne Gazeteler gibi aldatmıyor Büyük meydanlar kuıleler heykeller gibi Üstüme düşmüyor Ben toğrağı seviyorum anne Bana beni anlatıyor Bir parça çamur anne Bir nufte Sonrası elest Çocuğum işte Aklım bu kadar eriyor Anne ağlama beni koruyan Bütün yıldızları koruyor Ne su karışıyor baldırana Ne baldıran şifa oluyor Her şey yerli yerinde duruyor Saat anne Galiba Anne sıcak Anne kum Oku anne, yoruldum |