cinsel tercihler
Birçok alanda yenilikler dönemi olan 1960'ların önemli gelişmelerinden biri de kadınla erkek rolleri arasındaki katı ayırımı yumuşatan "üniseks" veya "tek seks" kavramının ortaya çıkışıydı. Bu gelişmenin en çarpıcı görünümü, giyim alanındaydı. Genç erkek ve kadınlar, cinsel farkı ortadan kaldırırcasına aynı biçimde giyiniyorlardı. Hem erkek hem de kadınlarda blucinin moda oluşu bu döneme rastlar.Ama katı cinsel rol ayrımına karşı bu başkaldırma, gıyimin ve dış görünüşün ötesine geçerek davranışları da etkiliyordu.
Sadece erkekler saçlarını uzatmıyor, kadınlar da yemekte ve yolculukta kendi paralarını veriyorlardı. Birçok genç çift, aralarındaki sevgiden hiçbir şey eksilmeksizin, iki erkek veya iki kadın arkadaş gibi masraflarını ortaklaşa karşılıyor, yaşamın yüklerini birlikte ve eşit ölçüde yükleniyordu.
Buna bağlı olarak jestler de değişiyordu; artık bir kadının erkeğin sigarasını yaktığını görmek şaşırtıcı bir durum değildi. Bu, aynı dönemde gelişen cinsel özgürlük ve eşitlik hareketinin bir parçasıydı.Ama çok kesin cinsel rollerin çerçevesi içinde yetiştirilmiş kişileri de şaşırtmıyor değildi.
O yıllarda birçok psikiyatrist, kadın gibi davranmayı becerememekten üzülen ya da nasıl erkek olacaklarını bilemediklerini söyleyen birçok kadın ve erkeğin kendilerine başvurduklarını belirtmişlerdir.Cinsel birleşme sırasında erkek organının dişi organına girişi, erkekliğin aktiflikle, kadınlığın da pasiflikle özdeşleştirilmesine neden olmuştur. Bu da giderek doğadaki ve dünyadaki bütün aktif unsurların erkeklikle, bütün pasif unsurların da dişilikle bir tutulması sonucuna varmıştır; toprak "ana", toprağı dölleyen "erkek" yağmur, hep bu anlayışın izleridir.
Oysa kadınların pasif oluşu hiç de doğal, doğuştan gelen bir özellik değildir. Örneğin kadının "doğal" işlevi olan doğum, pasif değil tam tersine son derece aktif bir iştir: Kadının aktif bir çaba göstermesini, adalelerini kontrollü biçimde zorlamasını gerektirir. Ama çocukluktan itibaren kadın ve erkekler önceden belirlenmiş cinsel rollere alıştırılırlar. Kız çocuklarına uysal, yumuşak başlı ve kadınca olmaları öğretilir, sokakta oynamaları istenmez; buna karşılık erkek çocukların özellikle aktif, sorumlu, zaman zaman da saldırgan olmaları beklenir.
Oysa kadınların doğal olarak daha güçsüz cins olduğunu gösteren tarihsel kanıtlar bulmak pek mümkün değildir. Geçmişte, Amazonlarda olduğu gibi kadınların da erkeklerle birlikte savaşa katıldığı ve çok da başarılı olduğu toplumlar varolmuştur.
Kadınların fiziksel olarak daha güçsüz ve narin olmaları bile, erkeklerle kadınlar arasındaki çok uzun süreli bir işbölümünün sonucudur, yani kültürel, tarihsel bir gelişmedir. Kadınların evde kalarak çocuklara bakmak zorunda kalmaları, erkeklerin de ava çıkmaları, birincilerin adale ve kemiklerinin gelişmemesine, ikincilerinse gelişmesine neden olmuştur.
Cinslere yakıştırılan "kadınca" ve "erkekçe" roller, herhangi bir doğal düzeni yansıtmaktan çok, bir toplumsal düzeni yansıtır. Gerçekten de, kadınların pasifliği yoksul toplumlarda pek fazla vurgulanmayan bir şeydir, çünkü yoksulluk herkesin, hem erkeğin hem de kadının çalışmasını gerektirir.
Kadınların da çalıştığı işçi ailelerinde kadının çok daha rahat davranabilmesi, cinsel gereksinimlerinden çok daha rahat bir hava ile söz edebilmesinin nedeni, herhangi bir "kabalık" değil, bu kadının da çalışmasıyla sağlanan toplumsal ve ekonomik eşitliktir. Haremlere sadece prensler ve şeyhler sahip olabilirler; "hanımefendilik"de ancak zengin toplulukların kaldırabileceği bir lükstür.
Tamamen erkek ve tamamen kadın olan kimselerin iki normal ucu oluşturdukları düşünülecek olursa, bunlar arasında kalan ve zaman zaman ortaya çıktıkları halde büyük çeşitlilik gösteren fiziksel ya da ruhsal sapmalar demetine İNTERSEKS denmektedir.
1. KADIN: Fiziksel ve ruhsal kimlik tamamen kadın: doğurgan ve dişi gonadları tam: xx kromozomları.
2. ÇİFTCİNSEL KADIN: Fiziksel olarak tamamen dişi; her iki cinsten insanlara karşı cinsel çekim duyuyor; doğurgan: xx kromozomları.
3. KADIN EŞCİNSEL: Fiziksel kimliği kadın; yalnızca başka bir kadına karşı cinsel çekim duyuyor: doğurgan: xx kromozomları.
4. TRANSSEKSÜEL KADIN: Fiziksel olarak tamamen kadın ve dişi gonadlar taşıyor: erkek rolüne özenmekten dolayı irileşmiş bir klitorisi olması olası; ruhsal kimliği erkek veya cinsiyetsiz; doğurgan; xx kromozomları.
5. TURNER SENDROMU: Dış görünüş ve ruhsal kimlik açısından büyük ölçüde kadın olmakla birlikte, iç erbezleri var; doğuştan y-tipik sakatlık (çok kısa boy, ense dokusu, vb.): doğurgan değil: xo kromozomları.
6 KLİNEFELTER SENDROMU: Dış görünüş erkek; penis ve gonadlar ufak, fazla şişmanlama eğilimi, doğurgan değil: xxy kromozomları.
7. TRANSSEKSÜEL ERKEK: Fiziksel olarak erkek; erkek gonadları ve ufak penisi var; kadın rolünü kıskanıyor: doğurgan olması olası; xy kromozomları.
8. KADINSI ERKEK EŞCİNSEL; Fiziksel kimlik erkek; erkek gonadlar ve cinsel organları: ruhsal kimlik kadın: yalnızca başka bir erkeğe karşı cinsel çekim duyuyor: üretken: xy kromozomları.
9. "BUTCH" ERKEK EŞCİNSEL; Fiziksel ve ruhsal kimlik erkek; yalnızca başka bir erkeğe karşı cinsel çekim duyuyor; üretken: xy kromozomları.
10. ÇİFTCİNSEL ERKEK: Fiziksel olarak tamamen erkek: her iki cinsten insana karşı cinsel çekim duyuyor: üretken: xy kromozomları.
11. ERKEK: Fiziksel ve ruhsal kimlik erkek: erkek gonadlar ve cinsel organlar: üretken xy kromozomları.
|