KeLBaYKuŞ Forum

Geri git   KeLBaYKuŞ Forum > Yaşam & Eğlence > Sağlık


Sağlık - Sağlığımız hakkında bilgileri bulabilirsiniz


Cevapla
 
Seçenekler
  #1 (permalink)  
Alt 20.02.07, 16:22
ZipMaker - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
İlk KeLBaYKuŞ!
 
Kaydolma: 28.08.06
Erkek
Mesajlar: 12.101
Teşekkürler: 516
Üyeye 12.629 kez teşekkür edildi
Standart üremenin kökeni

Evrim süresince insanoğlu bilişsel ve analitik yeteneklerini hayvanların düzeyinin üstüne çıkarmıştır ve diğer nesillere kültürel bilgi aktarımı artarak devam etmektedir. Tabiattaki canlıların başlıca üç içgüdüsü vardır; beslenmek, neslinin devamını sağlamak (üremek) ve barınmak. Canlılarda üremek için, erkeklerin testislerinde bulunan spermin, penis yoluyla dişinin vajinasına aktarılması gerekir.

Üremede Farklı Özellikler

Dişi genelde bir veya birkaç yumurta (ovum) üretirken, erkeğin spermleri yumurtaya ulaşmak için birbirleriyle yarışır. Ovum spermlerden çok daha büyüktür ve böylece spermler tarafından dişi organizmasında kolayca bulunabilir.

Dişilerde amaç, büyük ovum üreterek döllenebilme şansını arttırmakken, erkekler çok sayıda sperm üreterek en azından birini hedefe ulaştırma olasılığını arttırmaya çalışırlar. Eğer erkek yalnızca birkaç sperm üretseydi ve bu spermlerin boyutu dişinin yumurtası büyüklüğünde olsaydı, spermin ovuma rastlama olasılığı çok daha az olacaktı.

Poliandroik (dişinin birden fazla erkekle birleştiği) canlılarda, testis boyutları büyüktür ve sperm üretimi fazladır. Örneğin poliandroik olduğu bilinen balinada testisler 3 m boyutlarına ulaşır ve ağırlığı yaklaşık 500 kg'dır. Dişi, değişik çiftleşmelerden aldığı spermlerle doludur.

Sperm üretimi yalnızca genetik faktörlere bağlı değildir. Aynı zamanda sosyal faktörlere de dayanır. Dişi ile erkek arasında seksüel hayat açısından değişik alternatifler vardır. Monogamide dişi ile erkek arasında çoğunlukla hayat boyu bir ilişki olur. Eğer partnerlerden biri ölürse, genellikle yaşayan hayvan yeni ilişkiye girmez. Poligam hayvanlarda bir erkeğin birden fazla dişiyle ilişkisi vardır. Genç erkekler fertil hale gelince grubu terketmek zorunda kalır.

Bazı bedensel (somatik) özellikler, üreme stratejisine bağlı olarak değişiklik gösterir. Örneğin erkek goriller dişiye oranla çok daha iri ve güçlü vücut yapısına sahiptir. Bu, en iri bedene sahip olana, dişiyle ilişkiye girme yarışında, diğer erkeklere göre avantaj sağlar. Güçlü olan erkek, dişiyle beraber olur. Ancak bunun tersine gorillerin testisleri ufaktır ve deforme sperm oranı yüksektir. Dişi goriller ovulasyon belirtisi göstermezler.

Bu senaryo, poligam olan şempanzelerde tamamen faklıdır. Erkekler, dişiye oranla daha iri olsa da, bu onlara üreme sırasında ilişki girme yarışında avantaj sağlamaz. Çünkü cinsel ilişki ve üreme için esas yarış intra-vajinaldir (vajen içi). Bu nedenle testisleri çok büyük, sperm sayıları yüksek ve deforme sperm oranı düşüktür.

İnsanlar da, seksüel olarak dimorfizm (şekil farklılığı) gösterirler. Erkekler kadınlardan yaklaşık yüzde 10-15 oranında daha uzundur. Testisler ufak, ejakülatta (meninin penisten fışkırır biçimde dışarı atılması) bozuk, sperm oranı yaklaşık %40'dır. Kadınlar ovulasyon (yumurtlama) belirtilerini göstermezler.

Cinsel ilişkinin yalnızca ovulasyon döneminde olması gerekmez. Diğer yandan, göğüsler ve penis gibi son derece belirgin ikincil seks karakterlerine sahiptirler. Bu yönleriyle gorillere benzeyen insanlar "seri monogam" olarak kabul edilebilir. Belki de bu özellikleri, yüksek boşanma oranının bir açıklaması olabilir.

Amerika'da yapılan bir çalışma, son 5 yıl içinde boşanma oranının %49'dan %51'e çıktığını ortaya koymuştur. Evlilik dışı ilişki sıklığı erkekler arasında %80'e kadar çıkmaktadır. Bu oran kadınlar arasında da hemen hemen aynıdır. Bu nedenle insanlar monogam değildir. Ancak sosyal ve kültürel faktörler, tekeşli ilişkilerin tercih edildiği bir toplum düzeni meydana getirmiştir.

Evlilik sırasında erkekle kadın arasında yaş farkı gözlenmesi ve tekrar evlenenler arasında bu yaş farkının daha fazla olması, erkeklerin daha fertil kadınları tercih ettiğini göstermektedir. Bu durum "seri monogami" görüşünü desteklemektedir.

Cinsiyet Oluşumunun Üremeyle İlişkisi

Çocuğun cinsiyeti seks kromozomları dışında bazı istisnai durumlardan da etkilenebilir. Doğumdaki cinsiyet, özellikle gebe kalma zamanı ile ciddi olarak değişebilir. Menstrual siklusun (adet döngüsü) fertilizasyon (döllenme) dönemlerine göre, erken veya geç evrede gebe kalındığında daha çok erkek çocuk doğmaktadır. Bugünlerin ortasında ise, LH pikine yakın günlerde kız çocuk olma olasılığı çok daha yüksektir.

Dünya Savaşlarının doğumdaki cinsiyet oranına büyük etkisi olduğu gözlemlenmiştir. Cephe görevi öncesi veya kısa süreli evde kalma sırasında cinsel ilişki oranının çok yüksek olması, LH pikinin düşük olduğu dönemlerde erken fertilizasyon oranını artırarak, daha çok erkek çocuk doğmasına neden olmuştur.

Memelilerde sperm oluşumu sırasındaki dış ortam sıcaklığı çocuğun cinsiyetini etkileyebilmektedir. Yarasa ve farelerde, ısının yüksek olması daha fazla erkek yavru, ısının düşük olması daha çok dişi yavrunun doğmasına neden olmaktadır. İnsanlarda da buna benzer bir etki gözlenebilir. Bu durum sıcaklığın sperm oluşumu üzerine etkisinin bir kanıtı olabilir.

Mevsimler de dünyadaki pek çok yaşam formu için büyük bir sorundur. Çünkü çocuğun yaşaması ısıya, su ve yiyecek sağlanabilmesine bağlıdır. Evrim sırasında bu sorunu aşabilmek için birtakım adaptasyonlar gelişmiştir. Hayvanların üreyebilme süreleri yıl içinde birkaç hafta veya ay ile sınırlandırılmıştır. Bunda amaç, yavrunun en uygun yaşam şartlarının sağlanabileceği dönemde dünyaya getirilmesidir.

Peki tüm mevsimlerde üreyebilen insanlarda durum nasıldır? Tamamen mevsimlerden bağımsız mıdır? Yapılan çalışmalar aylara ve mevsimlere göre kesin farklılıklar olduğunu ortaya koymuştur. Ancak değişiklikler kalıcı değildir. Bunun nedeni mevsimsel özelliği kazandıran biyolojik etkilerin sosyal etkiler sonucu ortadan kalkmasıdır. İnsanlar çevre iklim koşullarından, ısıtılmış veya soğutulmuş ortamlarda yaşayarak yalıtılmışlardır.

Sonuç

Evrim süresince insanoğlu bilişsel ve analitik yeteneklerini hayvanların düzeyinin üstüne çıkarmıştır ve diğer nesillere kültürel bilgi aktarımı artarak devam etmektedir. Ancak insan tamamen rasyonel değildir, inkâr edilemeyecek genetik kökenleri vardır. Bu genetik köken, insanın sosyal ve içgüdüsel davranışlarında (üreme gibi) etkinliğini göstermektedir.
Alıntı ile Cevapla
Sponsor
Cevapla






© 2013 KeLBaYKuŞ Forum | AtEsH
Telif Hakları vBulletin v3.8.4 - ©2000-2024 - Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.2.0'e Aittir.
Açılış Tarihi: 29.08.2006