kadında pislik duygusu
Birçok ahlakçı, uzun süre cinsel yaşamın günah olduğunu öğretmiştir. Gayretkeşlikle, evlenmemiş kızların bakire olmalarını zorunlu tutmuşlardır. Başka deyimle; cinsel yaşama karşı ilgi göstermeyen genç kadınlar, olumlu karşılanmıştır. Fakat bu ruhsal baskının altında ne kadar da çok kadın ezilmiştir!
Burada bayan Y.'nin durumunu inceleyelim: Bayan Y., sıkı bir disiplinle yetişmiş, bir misyon okulunda eğitilmişti. Dini eğitim onu dindar bir genç kız durumuna getirmişti. Sürekli rahibe olacağını söylüyordu. Anne-babası ne yapacağını şaşırmıştı.
Üzerinde durarak, genç kızın bu düşünceleri aklından silmesini sağlamışlar ve onu evlendirmişlerdi. Kuşkusuz anne-baba, genç kıza cinsel yaşamdan hiç söz açmamıştı. Genç kızın evlenmesini istedikleri için ona: "Kadının görevi evlenmek, çocuk doğurmak ve anne olmaktır", demişlerdi.
"Kadının Tanrıya hizmet etmesi için rahibe olması gerekmez. Eğer iyi birer Hıristiyan olan atalarımız evlenmeselerdi, çocuklar olmazdı. Evlenmekle sen Tanrı buyruğunun dışına çıkmış olmuyorsun. Onun öğretisini unutmadığın sürece sürekli Tanrıya hizmet etmiş olacaksın."
Böylece genç kız, cinsel yaşamla ilgili bilgiden yoksun evlenmişti. Bu konuda bütün bildiği, çocuğun nereden geldiğiydi. Cinsel ilişkinin, organların birleşmesi anlamına geldiğini bilmiyor, yalnızca dokunmanın yeterli olduğunu sanıyordu. Erkek, onun cinsel organlarına dokunduğu zaman tüyleri diken diken olmuştu. Genç kadın buraya "idrarın çıktığı yer," diyordu. Şöyle yakınıyordu bayan Y.: "Ondan sonra aynı pis elleri ile yüzüme ve bütün vücuduma dokunuyordu."
Bu düşünceler içinde zevk almaktan tamamıyla uzaktı. Dolayısıyla kaygan sıvı salgılanması da olmuyordu. Bu nedenle eşi kayganlık sağlasın diye kendi tükrüğünü kullanınca, kadın tiksintiden ürpermişti. İşin en kötüsü kocasının ona birdenbire sahip oluşuydu. Bayan Y. bunu beklemiyordu, gözleri karardı, az daha bayılacaktı.
İlk yaşantıdan sonra bayan Y. kendisini cinsel birleşime hazırlamıştı. Bir çocuk sahibi olabilmek için bütün bunlara katlanması gerektiğini düşünüyordu. Fakat cinsel yaşamın pis ve günah olduğuna inanıyordu. Din kitaplarında bunu böyle okumuştu. Tanrıya yakarıyor, af diliyordu. Gerçekten de bir çocuğu oldu. Bundan sonra sık sık eşi ile ilişkide bulunmayı reddediyordu. Artık bir çocuğu vardı, niçin bu günahkar yaşamı daha fazla sürdürsündü? Üç yıl sonra bay Y. boşanmaya karar verdi. Boşanma nedeni olarak eşinin cinsel soğukluğunu gösterdi.
İyi ki artık çok az sayıda kadın cinsel yaşamı dinsel ve ahlaksal nedenlerden günah olarak görüyor. Bununla birlikte birçok kadın, cinsel yaşamdan bilinçaltı bir suçluluk duygusu duyuyor.
Aynı zamanda dışkı organları olarak da görev yapan cinsel organların pis olduğu düşüncesi, erkeklerde de çekingenlik yaratıyor. Gece yatmadan önce çiftlerin cinsel organlarını temizlemelerini öneren Dr. Van de Velde'ye, hak vermekteyim. Birçok insan bunu, her gece banyo yaptıkları için gerekli bulmamaktadır. Fakat, yatmadan önce, banyo yaptıktan sonra tuvalete giden erkek veya kadın, tekrar temizlenmeyi savsaklamamalıdır.
Organlar hiç bir zaman dışkı ile temas etmemelidir. Gecelik veya pijama giyilmeden organların yıkanması önerilir. Bu arada bazı kadınlar, organlarını yıkamaktan kaçınırlar. Böyleleri sadece fahişelerin cinsel organlarını yıkadıkların düşünür. Erkeğinkilere kıyasla kadının cinsel organları daha karmaşıktır.
Bızırın çevresinde, büyük dudakların içinde, bu organlarla büyük dudakların arasında kolayca smegma toplanır. Smegma idrar ile birleşir, çürür ve kötü bir koku çıkarır. Ne en pahalı parfümler, ne de en iç gıcıklayıcı gecelikler bu kötü kokuyu erkeğe unutturabilir. Hiç kuşku yok ki, erkek en kritik anda bütün arzularını yitirecektir.
Eşini seven bir erkek, onda pis bir şey görmek istemez. Eşini tuvalette otururken gözünün önüne getirmeye yanaşmaz. Sevgi herşeyi güzelleştirir. Bu, evlendikten sonra uzun süre -olanaklıysa, bütün ömür boyunca- böyle kalmalıdır. Kadın, yatakta kocasının vücudunu bütün bölgeleriyle kabul etmelidir. Erkek eşinin her yerini öpmek ister. Ağız-cinsel organlar ilişkisi anormal karşılanmamalıdır.
|