cinsel ilişkide acı duyma
Cinsel yaşamda tüm duygu ve coşkular türlü roller oynarlar. Bunların, sonuçlan kişiden kişiye ve de cinsel faaliyetin şekline göre değişen etkileri vardır. Acı ve ağrı duyma da bunlardan biridir. Bir çok hekimler, acı duyma ile cinsel coşku arasında çok yakın bir benzerlik ve bağ olduğunu öne sürmüşlerdir Özellikle kadının cinsel yaşantısının her bölümünde acının kesin ve kaçınılmaz bir yeri, bir payı olduğu ileri sürülür. Erginlik çağına girdiği ve ilk adet görmeğe başladığı dönemlerde kasık bölgelerinde zaman zaman ağrılar duyar. Hattâ bunlara gelişme ağrıları gibi adlar verilmiştir. Daha sonra, cinsel ilişkiler kurmaya yeni başladığında, erdenlik zarının yırtılması az ya da çok acı uyandırabilir.
Gebeliğin ve doğumun da ayrı ayrı acılı devreleri vardır. Normal sayılmayan ya da tam bir cinsel doyuru ile sonuçlanmayan birleşmeler de kadına acı çektirebilir. Buna karşılık, bazı kadınlar olağan acıları da, bilgisizlik ya da cinsel eğitimin yetersizliği yüzünden gözlerinde fazla büyütürler. Bu kadınlarda cinsel birleşmeye karşı bir «acı duyma korkusu» yerleşir. Birçok kadınların cinsel birleşmelerden herhangi bir tat duymayıp, tam tersine yalnızca acı duymalarının bir nedeni de işte bu acı duyma korkusudur.
Öte yandan, cinsel coşkuya kendilerini tüm derinliği ile salıveren kadın ve erkeklerde de acı duygusuna çok benzeyen birtakım belirtiler görülür. Cinsel birleşmenin en yüksek coşku noktasında, kadın ve erkeğin yüzleri, büyük acı çekmekte olan kişilerin yüzündeki ifadeleri taşır. Can acıtan bir takım sevişme hareketleri bu cinsel coşku içerisinde hoşa bile gidebilir. Kişinin cinsel yaşantısını ilk olarak bilimsel açıdan ele alan ve bu nedenle de modern cinsellik biliminin babası sayılan Havelock Ellis, bir kitabının «aşk ve ağrı» başlığını taşıyan bölümünde şöyle demektedir: «Erkeğin kadına karşı gücünü göstermek için onun canını acıtmaktan zevk alışı, onun cinsel içgüdüsünün olağan unsurlarından biridir. Normal bir erkek, sevdiği kadını biraz hırpalar ve ona bir dereceye kadar bedenî acı verirse, bunu o kadına zulüm ya da işkence yapmak isteği ile yaptığı söylenemez. O yalnızca, hattâ belki de bilinçsiz olarak, sevdiği kadını hırpalamanın ona karsı duyduğu sevginin bir sonucu olduğunu kabul eder. Zaten bu gibi durumlarda ters tepki gösteren kadınların sayısı çok azdır. Cinsel coşkunun baskısı altında bedenî gücünü böylece açığa vuran ve sevdiği kadını hırpalayan erkek, bu hırpalamadan kadının hoşlanacağına inanır. Bundan başka, unutulmaması gereken, dikkate değer bir nokta daha vardır. Cinsel coşku- içinde bulunan bir kadında görülen belirtiler ve davranışlar, can acısı duymakta olan bir kişide görülen belirtilere son derece benzer. Bir kadın yazarın da pek doğru olarak belirttiği gibi «bir zulüm ya da işkencenin meydana getirdiği acı ve ağrıların dış belirtileri, gözyaşları, çığlıklar, inlemeler, vb., cinsel zevk ve coşku içinde kendini yitirmiş ve erkeğe artık yapmamasını yalvardığı halde, aslında gerçek istediğine kavuşmuş olan bir kadının gösterdiği belirtilerden pek değişik değildir.»
Ancak, acı duyma ya da acı vermenin bu olağan sayılan biçim, ve sınırları dışına çıkıldığı zaman yalnızca ezilmekten tat duyma Algolagni, yalnızca can acısından tat duyma Dulolagni, işkence etme sadizm ya da işkenceye uğramayı mazoizm tek cinsel haz kaynağı haline getirme gibi sapıklıklar meydana çıkar.
|