erkeklerde kısırlık
Doğuştan kısır olan ve mikroenjeksiyon tekniğiyle baba olan erkeklerin çocuklarında, kansere yakalanma olasılığı daha yüksek olabiliyor. Çünkü bu risk kalıtım yoluyla aktarılmakta. Bu konu kısa süre önce, San Francisco'daki California Üniversitesi doktorları tarafından "Human Reproduction" adlı dergideki makalede tartışıldı.
Endüstri ülkelerinde her beş çiftten biri çocuk sahibi olamıyor ve bu durum genelde erkeğin kısır olmasından ileri geliyor. Bazıları çevrede oluşan zehirler veya enfeksiyonlar yüzünden kısırlaşırken diğerleri de kalıtım yoluyla geçen hatalı genler nedeniyle kısır olarak dünyaya gelmekte.
Şimdiye değin pek anlaşılmayan bir kısırlık türü, San Francisco'daki doktorlar tarafından araştırıldı. Sperm üretiminin yetersiz olduğu erkeklerde organizma, kalıtımdaki bozuklukları düzeltemiyor. Benzer iyileştirme bozuklukları ise kötü huylu tümörlerin oluşmasına neden olmakta.
Erkeklerin genetik bozukluklara rastlantısal mutasyonlarla sahip oldukları anlaşılmış. Normalde, üremeye uygun olmayan erkeklerde, kısırlık, bozuk genlerin yayılmasını engelleyen bir araç görevini görmekte. "Belki de erkeklerin kısır olmaları için gerçekten de iyi bir neden vardır" diyor ürolog Paul Turek.
"Intracytoplasmatic sperm enjeksiyonu (ICSI)" ile menilerinde tek bir sperm dahi bulunmayan erkekler baba olabiliyor. Doktorlar, çocuğu olmayan erkeklerin testis dokularından alınan örneklerde, sperm ve bunların öncü hücrelerini ayırmaya çalışıyorlar. Herhangi bir sperm veya hücreye rastladıklarında ise doğrudan doğruya yumurta hücresine enjekte ediyorlar.
ICSI yöntemi, 90'lı yılların başında ilk kez Brüksel'de uygulanmaya başlandığında, %5'lik bir başarı sağlanmıştı ve yöntem hızla yayıldı. ICSI yöntemi, yalnızca Almanya'da yılda 15 000 çiftte uygulanmakta. Dünyada bugün, en az 100 000 ICSI çocuğunun yaşadığı tahmin edilmekte. Bunlardan en büyüğü bugün dokuz yaşında.
Rekabet Bozuluyor
Bazı doktorlar, ICSI yönteminin gelişimini endişeyle izliyorlar. "Spermler arasında yaşanmayan rekabet nedeniyle embriyo oluşumunda daha fazla bozuk spermanın katılma riski vardır" diye açıklamakta biyolog Lee Silver.
California'daki doktorlar, genetik bozuklukların, yapay döllenme teknikleriyle aktarılmayacağını düşünüyorlar: Çünkü ortaya çıkan embriyo yaşayabilecek durumda olmayacağı için normalde dışarı atılması gerekiyor (düşük doğum olarak). Fakat doktorlar yine de kesinlikle emin değiller.
Turek'e göre ICSI yöntemi uygulanırken, ayıklanmadaki doğal engeller ortadan kalkabilir ki, bu normalde doğal döllenme sırasında gerçekleşmekte. Böylece genetik sorunları olan bir çift, normal durumlarda yaşanmadığı halde, genetik bozuklukları herhangi bir biçimde çocuklarına aktarabilir.
ICSI yönteminin bu tür sonuçlar doğurabileceği, David Page ve ekibi (Whitehead Enstitüsü, Cambridge) tarafından geçen yıl kanıtlanmıştı. Çocukları olmayan erkeklerde, embriyonal gelişim sırasında, sperma kordonunun büyümesini harekete geçiren Y kromozomu üzerindeki genlerin kaybolduğu farkedilmiş: Salgılarında sperma bulunmuyordu.
Bilimadamları, üç babayı ve bunların dört erkek çocuklarını muayene ettiklerinde (kız çocuklarında Y kromozomu bulunmaz) ilginç bir sonuçla karşılaşmışlar: Genetik bozukluk dört çocuğa da geçmişti. Araştırmacılar, bu çocukların da büyük bir olasılıkla kısır olacaklarını düşünüyorlar. Eğer bu bulgu kanıtlanabilirse, yalnızca laboratuvar teknikleriyle baba olabilecek erkekler yetişiyor demek.
Almanya'da kalıtım bozukluğu bilinen erkekler bu nedenle, erkek çocuklarına geçebilecek hastalıklar konusunda önceden uyarılıyor. Bazı ICSI çocuklarının kansere yakalanma riski ile doğabilecekleri de açıklanıyor tabii. "Bundan sonraki tercihi anne-baba adaylarına bırakıyoruz" diyor, biyoteknoloji uzmanı Ludger Honnefelder.
ICSI yöntemini uygulayan diğer bir doktor olan Ricardo Felberbaum, çiftlerin böyle bir çocuğa sahip olabilme hakkına sahip olduklarını savunuyor. "Ayrıca, yöntemin toplum sağlığını tehdit ettiği görüşüne de katılmıyorum" diyor.
|