Mitomani yalan söyleme hastalığı olarak tanımlanmıştır. Hastalık ciddi boyutlarda yalanlar uydurma, bu yalanlara inanma ve çevresindekileri olabildiğince inandırma ile karakterizedir.
Mitomani çoğunlukla hastanın dikkat çekip odak noktası haline gelmek adına yapmaya başladığı yalan söyleme alışkanlığının giderek hiçbir nedene gerek duyulmadan devam etmesi ve dozunun artmasıdır. Hastalık bazen diğer ruhsal hastalıklar ya da kişilik bozuklukları ile beraber geldiğinden ilk bakışta ayırdına varılamayabilir. Mitomaninin en çok eşlik ettiği hastalık histrionik kişilik bozukluğudur. Bu hastaların tek amacı vardır odak noktası olmak. Dikkatleri üzerine çekmek için yoğun bir istek ve arzu duyan kişi bunu başarabilmek adına olayları inanaılmayacak derecede büyütmeye, abartmaya, dramatize etmeye başlar. Bunu sağlamak için de mecburen yalan söyler.
Mitomaniye yakalanmış kişi ile yaşamak zordur. Sürekli ve nedensiz üstelik aşikar yalanlarına inanmamanız onu üzüntüye, isyana sevk eder. Zaten uzunca bir süre ona inanır hatta yalanlarına katılırsınız istemeden de olsa. Evlilik hayatları yalan üzerine kuruludur. Çoğu zaman eşlerinin de yalan söylemeye başladığı görülür. Zaten o uyum süreci olmadan bu hastalarla birliktelik imkansız olduğundan yalan söylemeyi öğrenemeyen eş hastayla boşanma aşamasına gelir. Bu tip hastaların yetiştirdiği çocuklarda yalan söyleyerek büyümeye alışabilirler.
Yalan söyleyen kişi göz temasından kaçınır, göz göze gelmemek için elinden geleni yapar.
*Yalan söyleyen ya da bir gerçeği saklayan kişi, ellerini ve kollarını daha az kullanır.
*Kendisine soru sorulduğunda elleri sımsıkı kapanıyorsa ya da avuçları aşağı dönükse bu yalanın sinyalidir.
*Ellerini yüzüne ya da boynuna doğru götürür ama bedeniyle teması sadece bu kısımlarla sınırlı kalır.
*Belli belirsiz , kaçamak şekilde omzunu silker.
*El kol hareketleriyle söyledikleri arasında zamanlama hatası vardır,baş hareketleri mekaniktir.
*Şaşırmış korkmuş ya da mutluymuş rolü yapıyorsa yüzünde beliren ifade ağız bölgesiyle sınırlı kalacaktır.
*Ayakta dururken ya da otururken konuşma sırasında sırtını dik tutmaz.
*Kendisini itham eden kişiden uzaklaşmak isteğiyle muhtemelen bakışlarını kapıya doğru çevirir.
*Konuştuğu insanla ya çok az fiziksel temas kurar ya da hiç kurmaz.
*İşaret parmağını ikna etmek istediği kişiye yöneltmez.
*Kendisini itham eden kişiyle arasına bir takım nesneler koyar.
*Bilinçaltından sızan gerçek duygular,düşünceler ve niyetler dil sürçmesi şeklinde ortaya çıkar.
*Karşısındaki kişi anlattığı hikayeye inanana kadar fazladan bilgi vermeye devam eder.
*Sorulara asla doğrudan cevap vermez,dolaylı olarak ima eder.
*”ben,biz ve bizim “ gibi zamirleri ya çok az kullanır ya da hiç kullanmaz.
*Kullandığı kelimeler açık ve net değildir.
*Sorulan soruya oranla aşırı tepki gösterir.
*Bütün sorularınıza cevap verir ama size soru sormaz.
*Konu değiştirildiğinde rahatlar ve gerginliği azalır.
*Haksız yere suçlandığına sinirlenmez.
*Gerçeği söylemek gerekirse,dürüst olmak gerekirse , neden yalan söyleyebilirim ki?” gibi cümleler kullanır.
*Soruyu önceden düşünmüş ve cevabı hazırlamıştır.
*Sorunuzu tekrar etmenizi ister ya da soruya soruyla karşılık verir.
*Konuşmasına “yanlış anlamanı istemem ama...” gibi bir cümleyle başlar.
*İlginizi dağıtmak için şaka yapar ya da dalga geçer.
*Daha ayrıntılı açıklama gerektiren konuları sıradan bir şeymiş gibi aktarır.
*Hikayesi o kadar inanılmazdır ki ,sırf bu yüzden inanırsınız
(Alıntı)
aynen bende okan ı izlerken neden olmasın çok ii bir konu dedim....ve benim üni yıllarında bir arkım vardı.hem yalan söyleme hemde çalma hastalığı vardı.başım çok ağrıdı onun yüzünden.
e tabi onun yalan söylediğini anlayana kadar başımızdan çok olaylar geçti.
en aklıma gelen şu:ünideyken bazı köylere gidip ben doktorum vb gibi insanları tedavi etmeye çalışmış sonradan öğrendik tabi.daha buna benzer bir sürü şey.
ve çalıyordu.aklına gelebilecek herşeyi. bebek eşyasından adam pantoluna kadar herşey çıktı öğretmenler evinin sığınağından.biz arkadaşlarla baya bir olayın içine dirdikte.