Orta Çağ Avrupası daima ilgimi çekmiştir. Bugüne kadar da, o dönemi konu alan sayısız film-oyun yapıldı. Aslında işin özüne bakınca, Orta Çağ Avrupası kıtlıklardan, ayaklanmalardan, salgın hastalık ve acılardan ibaret. Gerek oyunlarda, gerek sinemada bize fazlasıyla epik ve mistik şekilde sunulsa da, pek de “özenilecek” bir dönem olmadığı aşikar. Oyun kısmına dönersek, bildiğiniz gibi geçmişi 11 sene evvele dayanan, Will Wright tarafından yaratılan “deneysel” bir projeydi The Sims. SimCity’de bir şehri yönetirken, bu sefer o şehirdeki herhangi bir ev ve aileye sahip oluyorduk. Sıradan, gündelik yaşamı sıra dışı bir şekilde yansıtan Will Wright da adını bu şekilde oyun dünyasına altın harflerle yazdırıyordu. Her ne kadar geçen yıllarda The Sims’e ilgimi kaybetsem de -ki bunda durmadan çıkarılan ek paketlerin de fazlasıyla payı var- bu onun oyun dünyasının kült yapımlarından biri olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Geçtiğimiz günlerde ise yeni oyun The Sims: Medieval nihayet piyasaya çıktı. Konsept ve oynanış yönünden serinin alışılmış yüzünün dışına çıkan yeni yapımda, Orta Çağ’da uzun bir yolculuğa çıkıyoruz.