Eski Bir Tarihin Tanıkları | Bursa Hanları
Eski Bir Tarihin Tanıkları | Bursa Hanları
Eski Bir Tarihin Tanıkları | Bursa Hanları
Günümüze sadece altı tanesi ayakta kalabilmiş olan Bursa hanları, zamanın adeta durduğu dönemleri yansıtıyor ve eski bir tarihin tanıklığını yapıyor
Uzayıp giden ucu bucağı belirsiz bir çarşı Çarşı boyunca sıralanmış, birbirinin içine girmiş, nerden girilip nerden çıkılacağı asla kestirilemeyen labirent gibi pazarlar Zamanın akrep ve yelkovanlarının bilinmeyen bir tarihte donup kaldığı, durduğu, adeta akmadığı Koza Han’da dolaşırken, size bir fincan yorgunluk kahvesi sunulur Yakından baktığınızda, bu firuze işlemeli, bir zamanlar bembeyazken, şimdi asil bir kehribar rengine dönmüş fincanın sizden daha yaşlı olduğunu hayretle anlarsınız Mısır çöllerini hatırlatan kokusuyla başınızı döndüren kahvenizi yudumlarken, çağlar, zamanlar iyice birbirine karışır Deve kervanlarından yükselen çıngırak sesleri, uzak, çok uzak ülkelerden buralara gelmiş tüccarların her dilden bağrışmaları, Hindistan’dan getirdikleri tarçın, karanfil, safran, zencefil ve misk-i amberden yükselen buğulu bir koku İpek kozası ile Afgan, Acem halısı ve Türkmen kiliminin buna eşlik eden gizemli kokuları
Bursa hanları, zamanın adeta havada asılı kalıp durduğu dönemleri yansıtır ve bir anlamda tarihin tanıklığını yapar
BURSA’DA ALTI HAN
Bursa’da tarihin deli dalgalarına asırlardır direnerek ayakta kalmayı başarmış, büyüklük, mimari şekil ve işlevleri bakımından birbirinden farklı altı tarihi han bulunuyor Kayıtlara göre, bu hanların sayısı bir zamanlar yirminin üzerindeymiş Kentin büyümesi, yolların genişlemesi, bakımsızlık ve yılların karşı konulamayan hoyratlığı gibi bildik nedenler, bu sayıyı altıya kadar düşürmüş Bugün hanların birçoğu Osmangazi Belediyesi'nin restorasyon çalışmaları ile yenileniyor
Roma ve Bizans uygarlıklarını gören Bursa, 1335 yılında Osmanlı’ya başkent olunca, önemli bir ticaret ve kültür merkezi haline gelmiş Başlangıçta kentte Roma ve Bizans uygarlıklarının etkisi biraz daha sürmüş, ama İstanbul’un fethinden sonra tam bir Osmanlı şehri olmuş ve ince, zarif bir Bursa üslubu doğmuş
Tarihten süzülüp gelen bir kültür zenginliği ile başta ipek olmak üzere ticaretten kaynaklanan maddi zenginliğin yarattığı bu üslubun ilk örnekleri, Bursa’nın cami ve hanlarında görülüyor işte
Bu hanların en tanınmışı, aynı zamanda ilk yapılan han olma özelliğini de taşıyan ve zamanın bütün yıpratıcılığına inatla karşı koyarak günümüzde de canlılığını koruyan Emir Han 14 yüzyılda Orhan Bey’in yaptırdığı bu eser, bir avlu çevresinde dizilmiş, önü revaklı odalardan oluşuyor ve iki katlı planıyla, asırlar boyunca kentlerde uygulanan hanların öncüsü durumunda Han, özellikle şehir içi ticaretine uygun olarak yaptırılmış Çeşit zenginliğini hâlâ koruyan handaki dükkânlarda kuyumculuk, porselen, ipek ve çeşitli dokuma işleri yapılıyor
Emir Han’ın güney kapısı Ulu Cami’nin avlusuna açılan bir kapı gibi ve bu kapıdan geçince karşımıza bu kez Koza Han çıkıyor Adı üstünde bu han geçmişte de, günümüzde de bir ipekçilik merkezi olmuş Gökkuşağının, baharın, bildik ve bilmedik tekmil çiçeklerin renkleriyle bezenmiş ipekler, Koza Han’daki duvar ve tezgâhları süslüyor Bu han Ulu Cami ile Orhan Camii arasındaki geniş sahaya 1491’de Sultan II Bayezid tarafından İstanbul’daki cami ve medreselere gelir sağlamak için yapılmış Koza Han’ın Emir Han’dan tek farkı, avlusunda sekiz yüzlü ve sekiz ayaklı bir mescit bulunması
Diğer Osmanlı eserleri gibi ilk bakışta sakin bir görünüşte olan hana girildiğinde, dışarıdan fark edilmeyen tatlı bir telaşın hüküm sürdüğü anlaşılıyor İpek satılan dükkânlarda kadınlar elleriyle ve daha sonra da yüzleriyle ipeğin kalitesini ölçüyorlar Dünyanın en değerli kumaşı olan ipek, sadece elle değil, yüze sürülerek de seçiliyor
ANDRé GIDE VE BURSA HANLARI
Koza Han’ın kuzeyinde kalan bölgede önce Geyve Han görülüyor Yola devam edilince, küçük bir kapıdan Mahmut Paşa Hanı olarak da bilinen Fidan Han’a giriliyor Burada ticari açıdan fazla bir canlılık yok Ulu Cami’den aşağı doğru uzanan çarşı üzerinde iki han daha boy gösteriyor İlki İpek Han Bir zamanlar Bursa hanlarının en büyüğü olan bu binanın ne yazık ki günümüzde sadece batı bölümü ayakta kalabilmiş Burada giyim eşyası satan mağazalar var İpek Han’ın hemen yanında ise onarımdan geçirilerek eski haline kavuşturulan Pirinç Han bulunuyor Burası da yine Sultan II Bayezid tarafından yaptırılmış
Ulu Cami’nin batısından başlayarak İnönü Caddesi’ne kadar uzanan bu bölgeye Hanlar Bölgesi de deniyor Buradaki çarşılar adeta birbirlerinin içine geçmiş durumdalar Ünlü Bursa Kapalı Çarşısı, yüzlerce çeşit tarım ürününün satıldığı köylü pazarları, kuru yemişçiler, her derde şifa olduğu söylenen bin bir çeşit otun bulunduğu aktarlar, fabrikasyona inat hâlâ elle yapılan güzelim ayakkabıların satıldığı kunduracı dükkânları ve daha birçok esnaf, işte bu bölgede faaliyet gösteriyor
Bursa’nın bu canlılığı eskiden de varmış ve bu yönüyle birçok ünlü gezgin ve yazarın ilgisini çekmiş Örneğin ünlü Fransız yazarı André Gide, 1914 yılında çıktığı Doğu gezisinde Bursa’ya da uğramış ve bu hanlardan alışveriş yapmış Gide, hep üzerinde taşıdığı günlüğe Bursa anılarıyla ilgili olarak “İlk gün daha uzak bir doğudan geldiği sanılabilecek, eski, küçük bir porselen kase satın aldım İkinci gün üç elbise aldım Sonra da Türk pabuçları Aldığım her şey, yeni bir şey daha almamı mecburi kılıyordu sanki” diye yazmış
|