Brian'ın gidişinden bu yana bir aydan fazla olmuştu. Natalie her ne kadar yalnızlığının, Brian'a olan öfkesinin bilincindeyse de, bir gün yine karşısına çıkacağını biliyor ve sırf o zaman sensiz de yapabiliyorumu göstermek için hayatına devam ediyordu. Bu oldukça güçtü tabi, Natalie'yi düzene sokan, koruyup kollayan birisi yoktu artık.
O gece Natalie arkadaşlarıyla dışarıda kutlamayı planlıyordu yılbaşını. Yeni yıla iyi dileklerle girmekti amacı, herşeye tekrardan başlamak istiyordu. Her zamanki gibi Quench'in yolunu tuttular. Oldukça kalabalık bir giruh içeriye yönelince, Dave'in yüzü güldü. Bu gece herkesin o pahalı mekanlara akın edeceğini düşünüyordu. Tek başına işletiyordu bu derme çatma barı, ve müdavimleri de sayılıydı. Natalie içinse buranın yeri bambaşkaydı. Sanki bütün güzel dakikaları burada geçmiş gibiydi. İçeri girince direkt Dave'in yanına koştu, sıkıca sarıldı.
"Bu gece eğlencenin doruklarında olacağınızdan hiç kuşkun olmasın benim küçük Natalie'm."
"Bundan eminim Davey..."
"Brian'dan hala mı haber yok?"
"..."
Natalie birşey diyememişti. Davey haklıydı, hiçbir iz bırakmadan gitmişti. Ama bugün bunları düşünmek manasızdı. Yüzüne yapmacık bir gülümseyiş takıntı.
"Hadi ama Davey, getir içkileri!"
Davey Natalie'ye bir bakış attı, o an Natalie Davey'nin içini okuduğu hissine kapıldı bir anlığına...
Gece hızla başlamıştı. Natalie herkesi olabildiğince eğlendirmeye çalışıyordu. Jason, kolejin hızlı çapkını, kızların favorisi, bu gece ne olduysa Natalie ile ilgileniyordu, Natelie de bu ilgiden rahatsız değildi. Belki de yeni bir ilişkiydi aradığı. Arada kaçamak bakışlar buluşuyordu masada ve bu durum grubun dikkatinden kaçmamıştı. Yeni yıla girdikleri ilk dakikalar oldukça gürültülüydü, sonrasında grup, yeni bir aşkın filizlenmesine imkan tanımak maksedıyla yavaş yavaş dağıldılar...
Jason hesabın büyük bir çoğunluğunu ödedikten sonra Davey'ye göz kırptı ve Natalie'nin belinden kavrayarak eliyle dışarıyı işaret etti. Natalie utanmıştı biraz, başını sallamakla yetindi. Sokak oldukça kalabalıktı. İnsanlar çılgınlar gibi içiyor, dans ediyor ve avazları çıktığınca şarkı söylüyorlardı. Komik şapkalı bir kadın Natalie'ye bir gül uzattı, Jason parasını fazlasıyla ödedi, maddi gücüyle etkilemeye çalışması onun alışılmış bir yöntemiydi.
Nihayet Natalie'nin evinin önündeydiler. Jason içinden dua ediyordu, içeri davet etsin diye. Yüzü öylesine sevimli bir hal almıştı ki bunu yaparken, Natalie kendisini gülmekten alıkoyamadı. Jason, ne oldu der gibi başını eğdi, kaşlarını kaldırdı. Natalie artık kendisini tutmanın saçma olduğunu anladı ve Jason'a küçük bir öpücük verdi.
"Bu gecenin böyle bitmesini istemiyorum..."
"Ben de, neden yukarı gelmiyorsun?"
"Bunu bekliyordum zaten."
Natalie, eve girince Jason'a oturması için kanepeyi işaret etti.
"Birer içkiye daha ne dersin?"
"Bıraksana, sarhoş olup bu geceyi unutmak istemiyorum ben."
Natalie gülümsedi, Jason'ın yanına oturdu. Kalbi heyecandan duracakmış gibiydi. Jason, sıkıca sarıldı incecik beline, olanlar oldu...
Natalie rüya gibi bir gece geçiriyordu. Yanında uzanan erkek belki de sonsuza kadar seveceği kişi olacaktı. Ne ara yatmışlardı, ne ara uyanmışlardı bilemedi, zira saat daha üçtü... Jason Natalie'nin yanağına bir öğücük kondurdu.
"Yarın okula giderken alırım seni."
"Peki, seni özleyeceğim."
"Ben de."
Jason, hızlıca hazırlandı. Evden çıkıp öylece gitti. Natalie yatakta uzanmış, onu düşlüyordu bu sırada. Gözlerini kapatınca karanlıkta o beliriyordu. Gözlerini açtı...
Yatağında irkildi Natalie, birden toparlandı. Karşısındaki...
"Brian!"
Brian hiçbir şey söylemedi. Yavaşça yatağa yaklaştı, Natalie'nin yanıbaşına oturdu.
"Fakat..."
"Şşşşt..."
Brian Natalie'nin boynuna bir çizik attı, genç kızın canı yanıyordu, tam bu sırada bileğine de bir çizik attı Brian, sonra da boynuna bastırdı bileğini. Natalie derin bir uykuya daldı.
Gecenin yerini güne bırakmasına çok az bir zaman kalmıştı Natalie uyandığında. Alışkanlık haline gelmiş bir uykusuzluk üzerine tünemiş, beyninde birikmiş ve eskimeye yüz tutmuş düşüncelerin huzursuzluğu ruhunu ele geçirmişti... Yattığı yerden doğruldu, tanıdık olmayan bir his vardı içinde. Etrafına bakındı, sanki içinde bir yerlerden emir verilmişçesine kitaplığa yöneldi. Beceriksizce karıştırdı tozlu raflardan kurtulmayı bekleyen kitapları. Sonra birden durdu, odaya tekrar baktı...
"Neredeyim ben?"
...
Natalie Brian'dan önce uyanmıştı. Gece tüm görkemiyle sokaklara yorgan misali serilmişti, yıldızlar en güzel motifleri işlemişti geceye. Ay olabildiğince parlaktı. Pencereden bir süre baktı, şimdiki benliğini düşündü. Sonra neden bu durumda olduğunu düşündü... Warden Lock... Kimdi bu adam, neden ailesine böyle bir kıyım yapmıştı?
Brian merdivenden aşağı inerken Natalie'ye seslendi.
"Hey, bu akşam onunla uzaktan tanışacaksın."
Bu mesaj; Crimson Lady tarafından '22.02.10 - 15:09' tarihinde değiştirildi.