|
|
||||||||||||||||||
Cevap: Karanlığa Aşk
Bölüm 5: 11 Kasım 2009
... O gün Brian tüm zamanını evde geçirmeyi planlamıştı. Dağınık bir arkadaşa sahip olmak çok zordu ve evi toparlaması gerektiğini biliyordu. Natalie okula gitmişti. Hamperd ile görüşmesi olduğunu biliyordu ve çıkacak sonucu sabırsızlıkla bekliyordu. Taze sıkılmış portakal suyundan bir yudum aldı, yeni bir güne başlamıştı. Önce biraz etrafa çeki düzen verdi. Epey yorulmuştu, ılık bir duş aldı. Natalie'nin sürekli izleyelim bir ara dediği DVD'lerden birini izlemeye koyuldu. Aklında bir sürü düşünce vardı. Herşeyin ortak noktası Natalie idi. Brian'ın yıllardır kendine itiraf etmeye korktuğu gerçekler zihninde derin oyuklar açıyordu. Natalie'ye aşıktı işin aslı, ama bu Brian için gerçekten çok zor bir tabir olurdu, yani Natalie'ye sadece aşık değildi. Hayrandı ona, saygı duyuyordu içtenlikle. Natalie'nin böyle hislere bir an olsun kapılmadığından o kadar emindi ki, bu sebeple kendisine itiraf etmekten de hep çekinmişti. Ayrıca, Natalie'ye dostluktan başka birşey veremezdi. Bunu da biliyordu ve onunla dost olmak, onun en yakını olmak bile yeterdi Brian için. Açıkçası, nefesinin odanın içinde dolaşması bile mutlu kılıyordu delikanlıyı. Akşam Natalie geç gelince, tekrar ısıttı yemekleri. Masada hep birlikte yerlerdi yemeği. Şimdi biraz sızlamıştı içi. Acaba görüşme nasıl geçmişti? Bunları düşünürken mutfak camından bir ses geldi. Kedidir diye düşündü. Yine yemeğin kokusunu almıştı anlaşılan. Fakat ses bir kez daha çınladı kulağında. Yerinden kalktı, pencereye doğru yöneldi. Pencerede hiçbirşey olmadığına emin olduktan sonra masaya döndüğünde bir süre adım atamadı. ... Natalie hala bir yanıt bekliyordu Brian'dan. "Susacak mısın böyle? Lanet olsun! Bana cevap vermek zorundasın! Ben... ben ..." "Şimdi kendini yormaya değmez, yorgunsun, yürüyecek halin yok baksana..." Brian o kadar şefkatle bakıyordu ki Natalie'nin gözlerinin içine, söyleyecek söz bulamadı genç kız. Sadece başıyla onayladı. Şimdi Brian daha bir sıkı sarılmıştı bedenine, kollarından akan soğukluğu hissediyordu. Fakat bu başkaydı... Bir ara sokağa girdiler. Natalie nereye nasıl geldiğinin bilincinde olamayacak kadar bitkindi. Brian kucakladığında bir kolunu boynuna attı, başı dönmeye başlamıştı bile. Bir apartmana girdiler. Brian'ın evine gidiyorlardı. Daireye girdiklerinde Brian önce Natalie'yi koltuğa bıraktı, bir süre koltukta uzanmış güzelliğe baktı. Sonra yanağına bir öpücük kondurup dışarı çıktı. Natale ancak kendine geldiğinde farkedebildi başka bir yerde olduğunu. Ayağa kalktı, evi incelemeye koyuldu. Zevkle döşenmişti, birçok mobilya antikaydı. Ortamı yalnızca küçük mum ışıkları aydınlatıyordu. Duvarlarda fotoğraflar vardı, ikisinin birlikte geçirdikleri zamanların anısına... Gülümsedi Natalie, bunları anımsamak ne kadar hoştu. Briden kapının kilidinin sesini duyunca irkildi. Ortamı inceliyor gibi görülmemek için koltuğa oturdu. Gelen Brian'dı. Ama yalnız değildi... |
Teşekkür Edenler: | ||
|
||||||||||||||||||
Cevap: Karanlığa Aşk
Bölüm 6: Frenzy Natalie, bir genç adama, bir Brian'a bakıyordu. Bu adamın evde ne işi vardı, en ufak bir fikri yoktu, arkadaşı mı, ortağı mı? Her kimse, oldukça yakışıklıydı. Simsiyah saçlarını özenle ensede toplamış, bir tutamı beyaz, porselen cildine dökülmüştü. Ela gözlerini çevreleyen bir çift pencere vardı, bu da bakışlarına ayrı bir gizem katıyordu. Dudakları dolgundu ve hoş bir kıvrımı vardı. Açıkçası Brian, bu adamın yanında oldukça sönük kalmıştı... Adama şöyle bir bakan Brian, eliyle Natalie'yi işaret etti. " Çekinme, içeri geç. Sana bahsettiğim arkadaşım Natalie de bu." Adam usulca yaklaştı Natalie'ye, elini uzattı. "Memnun oldum, ben Travis..." "M...memnun oldum..." Natalie güç bela konuşabildi. Adama odaklanmıştı resmen. Kapıdan girdiğinden beri kalp atışını, nefes alış verişlerini hissediyordu. Kanının nasıl pompalandığını fark etmişti. Gözleri yine kocaman oldu, bu değişim istemdışı gerçekleşiyordu. Brian bir an için Natalie'ye baktı. Değişimi fark edince zarifçe koluna girdi. "Sen rahatına bak Travis. Biz içkileri hazırlayıp geliyoruz." Travis'e bir göz kırptı. Natalie'yi hafifçe mutfağa doğru sürükledi. "Ne yapıyorsun Brian? Bu adam kim?" "Herşeyden önce sakin ol. Sendeki değişimi farketmemiş olamazsın. Bu yüzünden o kadar kolay anlaşılıyor ki... Travis'i korkutup kaçıracaksın... Halbuki ben güzel bir akşam yemeği yeriz birlikte diye düşünmüştüm. Gerçi, eskisine oranla tuhaf olacak ama..." "Söylediklerinden hiçbir şey anlamıyorum!" "Anlamak istemiyorsun." Brian, elini Natalie'nin kalbine koydu. "Hiç mi fark etmedin?" "Neyi? Sen neden bahsediyorsun?" "Natalie, kalbin artık çarpmıyor! Beni deli etme! Bu kadar saf değilsin sen..." Natalie bunu elbette fark etmişti. Fakat durumu kabullenmek de o kadar kolay değildi. Kalbi atmıyordu, bedeni soğuktu... Ama bunun fazla dağıtılmış bir günden kalan bir bilim kurgu kokulu kabus olmasını o kadar çok istiyordu ki... "Bu adam kim?" "Tanıştınız ya Travis... Senin onunla ilgilenebileceğini söyledim. O da hemen atladı tabi..." "Sen... Ne yaptım dedin?" "Merak etme, sorun yok. Hem, ona 'Hey! Gel bu akşam bize de senin damarlanırını kurutalım." deseydim geleceğini mi düşünüyordun yoksa..." "Nasıl yani, sen bana akşam yemeğinden kastım buydu mu diyorsun yani?" "İstersen kül de yiyebilirsin, ama inan bana tadı berbat!" Brian bunları gülerek söylemişti, ama Natalie ona öyle büyük bir öfkeyle bakıyordu ki, ciddileşmesi gerektiğini anladı. "Bak, ister kabul et, ister etme ama artık sen bir kan emicisin. Bir Kindred... Şu an farkında değilsin ama bir frenzy yaşıyorsun. Doğal olarak Travis içeri girdiğinde onu yemeyi o kadar çok istedin... Yalan mı? Kanını son damlasına kadar içmek istedin. Buna frenzy denir. Natalie, eğer bu akşam Travis'in işini bitirmezsen, yakında evde tutamam seni. Çünkü sen kaçarsın ve bir sürü masum insanı öldürürsün hayvanca. Evet, içimizde bir hayvan var. Ama diyetimize uyarsak, bu hayvanı uyandırmadan da yaşayabiliriz. Şimdi onu odana çağır, bir şekilde kandırmanın yoluna bak. Merak etme, o iyi biri değil. Bundan emin olmasam, onu sana yemek olarak sunmazdım. Ben kötü birisi değilim Natalie, böyle olmayı ben seçmedim ayrıca. Ama senin de içindeki acıyı yok etmenin tek yolu buydu." "Brian, kafam karmakarışık oldu." "Şimdi fazla oyalanma... Sana söz veriyorum, yarın bunları uzun uzun konuşacağız... Ve unutma, hiçbir zaman ilk seferki kadar tadına varamayacaksın az sonra yapacağın şeyin. Git, ve dediğimi yap. Bana güven." Natalie başıyla onayladı, salona yöneldi. Travis büyülenmiş gibi bakıyordu Natalie'ye. Baştan aşağı süzdü genç kızı. "Brian'ın dediği kadar varmışsın. Otursana yanıma. Sohbet ederiz diye düşünüyorum." Natalie, arkasına bir bakış attı, Brian desteklercesine göz kırptı. "Bence odama geçelim. Brian güzel ortamları bozma konusunda bir numaradır. Orda daha rahat oluruz, inan bana." Travis de tam bunu bekliyordu zaten. Yüzüne kocaman, çarpık bir gülücük yerleştirdi, tamam anlamında başını salladı. Çevik bir biçimde ayağa kalktı. Natalie odasına doğru yürüyor, aynı zamanda Travis'e dönüp gülümsüyordu. Aklından ise bir sürü şey geçiyordu aynı zamanda. En önemlisi de korkuyordu. Odaya girdiklerinde Travis önce Natalie'nin pürüzsüz yüzüne dokundu, küçük bir öpücük kondurdu dudaklarına. Tam kapıyı kapatıyordu ki Natalie boynuna hamle yaptı. Ufak hareketlerle ısırmaya başladı. Travis önce irkildi. Sonra bu acı hoşuna gitmeye başladı. Natalie ilk damlayı içine çektiğinde iş işten geçmişti bile, deliriyordu. Olanca gücüyle boynuna kenetledi dişlerini. Travis şimdi acının büyüklüğünü kavrıyordu. Bir kaç çırpınış denemesi başarısız oldu. Natalie adeta sömürüyordu bütün kanını. Bir müddet sonra kendinden geçti Travis. Natalie son damlasına kadar içine çekti bütün kanı, genç adamın cansız bedenini yere bıraktı. Artık ne olduğunu, nasıl bir şey olduğunu daha kolay kavrıyordu. Ağzındaki kanı sildi. Tadı o kadar başkaydı ki, bunu tarif etmesi imkansızdı. Aşağıya, Brian'ın yanına gitti. Brian kanepede oturuyordu. Yanına oturdu. "Şimdi anlatmaya başlamaya ne dersin?" Bu arada dün yazacaktım bölümü fakat derslerim çok yoğundu. Kusura bakmayın |
Teşekkür Edenler: | ||