|
|
||||
Cevap: Bir Damla Kan... 9.Bölüm
9.Bölüm: Gün Batımı Jason’ın ağzından Gün batımına kadar zamanımız var. Saat 12 ve biz hala yoldayız. Nereye gidiyoruz, ne zaman varacağız, daha gelmedik mi gibi sorular sormak istesem de bir türlü soramıyorum. Az önceli neşeli, eğlenceli, mutlu Alex gitmiş, ciddi biri gelmişti yerine. Yinede kendimi tutamadım ve sordum. “Daha ne kadar gideceğiz?” diyerek heyecanla cevabını bekledim. “Az kaldı, şu tepeyi de geçtikten sonra varmış olacağız.” “Acaba, nereye gittiğimizi sorabilir miyim? Saat 12 oldu ve güneş batımına kadar zamanımız var.” “Sabırlı olmayı öğrenmelisin Jason. Her şeyden önce sabırlı olmalısın.” Diyerek beni sinirlendirdiğinin farkında olmadan arabayı sürmeye devam etti. Benim iyice canım sıkılmıştı. Zaten müziği de kapatmıştı. Onun için kendim bir şeyler mırıldanıyordum. “Hey! Kes şu lanet şarkıyı.” Dedi Alex acı çeker gibi söylemişti bunu. “Neden?” “Bu şarkıyı söylemeni istemiyorum.” “Sanırım yanlış şarkıyı seçtim. Özür dilerim” “Elizabeth. Onun adı Elizabeth.” “Kim?” “Elizabeth hep o şarkıyı söylerdi.” “Özür dilerim bilmiyordum.” “Nereden bileceksin ki kimseye bahsetmemiştim.” Dedi ve birkaç dakika sessizliğin ardından. “Bir gün sahil kenarında yürüyorduk, mutluyduk. Belinden tutmuştum. İncecik, kırılgan belinden tutuyordum. Sıkıca sarıyordum elimden kayıp gitmesin diye. Sonra durdurdum onu, bu sefer iki elimle sarıyordum belini. Alnından öpüverdim içimden gelmişti. Sımsıkı sardım onu, korkuyordu. “İçimde kötü bir his var, Alex” dedi bana. Ardından onu sakinleştirmek için “Ben yanındayken hiçbir şey olmaz.” Dedim ona ve tekrar sarıldım. Sahilde sessizce yürüyorduk. Belki de ikimiz de birbirimizi ne kadar çok sevdiğimizi düşünüyorduk. Bir banka oturduk, karşımızda deniz elimi onun omzuna attım. Sarıldım ona ve saçlarından öptüm. Kafasını göğsüme yasladı ve saatlerce denizi izledik. Seviyordum onu Jason. Her şeye rağmen, her şeyi göze almıştım onun için. Banklardan kalkarak arabaya bindik ve bu lanet kasabaya doğru yol aldık. O şarkıyı mırıldanıyordu arabanın içinde, harika bir andı onun sesiyle yankılanıyordu araba. Günbatımıydı, güneş yavaş yavaş batıyordu. Neredeyse battı diyebilirdin. Birden sustu, şarkıyı söylememeye başladı. Gözleri kapanmıştı öylece duruyordu koltukta. Arabayı kenara çektim ve ne olduğuna bakmak için arabadan inerek yanına gittim. Arabanın kapısı açarak onu dışarı çıkardım. Uyandırmaya çalıştım onu, silkeledim, tokat attım yüzüne hafifçe uyanmadı. Başımı göğsüne dayadım kalbi durmuş, nefes almıyordu. Sıkıca sarıldım ona tekrar Jason. Sarıldığım sırada gömleğinin cebinden bir kâğıt düştü. Kâğıtta şunlar yazıyordu. “Günbatımına kadar zamanım var. Bu kâğıdı bulduysan zaten ben ölmüş olacağım. Ölü ama yaşayan birisi, biliyorum şuan o kasabanın dışındayız. Lütfen Alex, beni orada bırak ve kasabaya git. Sana zarar veremeyeceğim tek yer orası. Lütfen beni seviyorsan peşimden gelme. Sevgilin Elizabeth.” Kâğıdı okuyana kadar hiçbir şey anlamadım ama yine de onun dediğini yaptım ve kasabaya gittim. Gittiğimde beni bekleyen birisi karşıladı. Melanie beni bir anda kucakladı ve sımsıkı sardı. Neye uğradığımı şaşırdım. Onu tanımıyordum. Kim olduğunu sordum. “Ben Elizabeth’in arkadaşı Melanie. Elizabeth için üzgünüm. O bana buraya geleceğini söyledi birkaç gündür seni bekliyoruz.” Dedi. Ona Elizabeth’e ne olduğunu sordum ve bana onun bir vampir dönüştüğünü söyledi. Bildiği her şeyi bana anlattı. Onu kimin vampire dönüştürdüğünü, neden dönüştürdüğünü, neden burada güvenli olacağımı ve bunu yapan kişiden intikam alabileceğimi söyledi. Elizabeth’i tekrar insan olarak görebileceğimi. Bunların hepsinin olması için ise sana doğru yolu gösteren kişi olacağım söylendi Jason. Sen vampirleri yok edebilecek güce sahipsin ve onları golkondaya ulaştırabilecek kişisin Jason.” “Ne gerekiyorsa yapmaya hazırım Alex. Yeter ki bana ne yapacağımı söyle.” Dedim. Yine sessizlik kapladı arabayı, Alex’in gözlerinden yaşlar akıyordu. Mavi gözlerinde bir su birikintisi vardı. “Geldik işte burası Jason.” “Ne! Sanırım burası bir bar.” “Evet! Yanlış görmüyorsun burası bir bar.” “Burada ne işimiz var diye sorabilir miyim?” “Eski bir arkadaşı ziyaret edeceğiz.” “Kim o?” “Yakında öğreneceksin.” Bunun bir şaka olduğunu düşündüm. Onca yolu bir bara girmek için mi gelmiştik. Burada ne olabilirdi ki? Gerçekten çok saçma geliyor. Desem de bardan içeri girdik. İçeri girdiğimde herkes içkisini içiyor ve aralarında konuşuyorlardı. Issız bir yerde olmasına rağmen bar kalabalıktı. Alex içki almak için barmenin yanına gitti. Bende onu takip ediyordum. Barmenlerin bulunduğu büyük bir masa olur ya hani. Herkes gider onun önünde oturur içkisini alır ve etrafı seyreder. İşte oraya oturduk. Alex bir içki söyledi bana da teklif etti ama ben almak istemedim. Alex içkisini yudumluyor ve etrafı izliyordu. Birkaç dakika sonra yanımıza bir kız geldi. Sarı düz saçlı ve mini etekli bir kızdı. Bacak bacak üstüne attığı zaman bacakları iyice ortaya çıktı. İkimizin de gözleri aynı yere bakıyordu, kızın bacaklarına. Kız bunu fark etmiş olacak ki söze girdi. “Merhaba, yakışıklılar” diyerek göz kırptı ve Alex’in yanına yaklaştı. Sanırım bildiğimiz bar fahişelerinden biriydi. Kızın Alex’le ilgilendiğini görünce sinirlenirim bozulmuştu. İkisi arasında koyu bir sohbet oluşmaya başladı. Ben size salak gibi onları dinliyordum ve kıskanarak Alex’i izliyordum. Ne olursa olsun her kadının ilgisini çekiyordu. Bir ara kızın elinin Alex’in bacak arasında olduğunu gördüm. Tabi oraya bakmamak için gözlerimin devirdim ve zaten birkaç dakika sonra ikisi de ayaklandı. Alex bana dönerek; “Sen burada bekle evlat. Ben birazdan geleceğim diyerek” barın arka taraflarına doğru gittiler. İnanamıyordum az önce bebek gibi ağlayan adam, şimdi bir kızı barın arkasına götürmüştü. Bu nasıl olabilirdi. Bu bir şaka olmalıydı sanırım. Ayrıca beni burada bekletiyorlardı. Şaka olmasını çok istiyordum. Saat neredeyse 2’ye geliyordu ve ben daha hiçbir şey öğrenemedim. Ayrıca kasaba dışındaydık ve günbatımına çok az bir süre kalmıştı. Barda sessizce oturup bekleyemedim. Dayanamayarak bir içki aldım ve barın içinde dolanarak içmeye başladım. Alex’in ne yaptığını merak ediyordum ki kızla beraber gittikleri yöne doğru ilerledim. Garipti çünkü gittikleri yer barın deposuymuş. Yiyeceklerin saklandığı yer. Alex’i rahatsız etmek istemezdim ama sabrım taşmıştı. İçeri girecektim. Öyle de yaptım kapıyı açarak içeri girdim. İçeri girdiğimde Alex kızı kutuların üstüne çıkarmış ve onun içine girip çıkıyordu. Gerçekten tiksindirici bir şeydi. Bunu görmemiş gibi yaparak; “Buraya eğlenmeye geldiğimizi sanmıyorum Alexandre.” “Jason şu kapıyı kapatır mısın? Gördüğün gibi iş üzerindeyim.” “İş mi? Dalga geçiyor olmalısın.” “Hayır, dalga geçmiyorum Alex. Sende eğlenmene bak bugün burada kalacağız ve öğreteceğim şeyi ise yarın öğreteceğim sana.” “Kasabanın dışındayız Alex, yani burası tehlikeli bir yer.” “Güvendeyiz Jason. Merak etme eğlencene bak. Ve artık şu lanet kapıyı kapat.” Diyerek kapıyı eliyle kapattı. Kapı kapanır kapanmaz kızın bağrışlarını duydum. Tiksinerek oradan uzaklaştım. Akşama kadar burada ne yapacaktık ki? Bu lanet yerde ne yapılır onu bile bilmiyorum. Gerçekten anlamıyordum ne yapmaya çalışıyordu bu adam. |
Teşekkür Edenler: | ||