KeLBaYKuŞ Forum

Geri git   KeLBaYKuŞ Forum > Kültür & Sanat > Şiirler, Denemeler, Anılar > Kendi Yazdıklarınız


Kendi Yazdıklarınız - Yazdığınız yazıları bizimle paylaşabilirsiniz


Cevapla
 
Seçenekler
  #21 (permalink)  
Alt 29.09.09, 01:21
Crimson Lady - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
My Perfect Circle
 
Kaydolma: 28.08.09
Kadın - 34
Mesajlar: 4.346
Teşekkürler: 379
Üyeye 847 kez teşekkür edildi
Standart Cevap: Zaman Yolcusu'nun Günlüğü| The Time Traveler's Diary (TANITIM)

Chief demiş ki:
- Nihahah aklıma süper bir fikir geldi çok şaşıracaksınız ve de Jamesi sevimiyeceksiniz ama bunu yapamk zorundayım
yapmaaağ litfen
Alıntı ile Cevapla
Sponsor
  #22 (permalink)  
Alt 01.10.09, 23:25
Walter Bishop - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Profesör Baykuş
 
Kaydolma: 21.08.09
Erkek - 31
Mesajlar: 2.158
Teşekkürler: 447
Üyeye 347 kez teşekkür edildi
Standart Cevap: Zaman Yolcusu'nun Günlüğü| The Time Traveler's Diary (TANITIM)

Poster yapımı bana aittir.
UyarıGörmek için lütfen buradan üye olunuz.


2.Bölüm: Join or Die (Katıl veya Öl)


Bölümdeki Karakterler
Micky Symon
Paul Green
Ashley Houston




Paul, günlüğün kopan ilk sayfasını ofisinde okumuş ve elinde tutuyordu. Telefon ile asistanını odasına çağırdı. Asistanı kapıyı çalarak odaya girdi ve Asistanı’na şöyle dedi;
“Hemen bana Micky Symon’ı çağır.”

Aradan 2 saat geçti ve Paul’un ofisinin kapısından içeriye yakışıklı bir adam adımını attı. Kısa kesim siyah saçları, mavi gözleri ve kırmızı yanakları ile harika bir görüntü yaratıyordu. Resim gibiydi adeta, pastel boyalardan yapılmış bir resim gibi. Kendinden emin ve alaycı bir tavırla içeri girdi. Elleri cebinde odanın içinde dolanarak konuşmaya başladı.

“Seni özledim Paul, uzun zamandır görmüyorum seni.”

“Benimle dalga geçmen için çağırmadım seni buraya. Bir iş teklifim var sana Micky. Richard adında bir vampiri bulmanı istiyorum.”

“Vampir olması senin için pahalıya patlar Paul.”

“15 bin dolar veriyorum bu iş için ve hemen harekete geçmeni istiyorum Micky.”

“Bu kadar önemli biri için 15 bin dolar az. En az 25 bin isterim.”

“Tamam Micky. 25 bin senindir, yeter ki onu bana getir.”
“Bana ayrıntılar lazım Paul. Bir ipucu olmadan onu asla bulamam.”

“Tek ipucu bu sayfa Micky. Başka bir şey yok elimizde. Bunu bize gönderen biri olduğunu biliyoruz sadece ama onunda kimliği belirsiz.”

Düşünceli bir tavırla;
“Bu işleri zorlaştıracak ama merak etme ben işimde en iyisiyimdir. Richard’ı bulacağımdan emin olabilirsin.”

***
Üşüyen elleri ceplerinde, parkın yaşlı ağaçları arasında hızlı adımlarla yürüyordu. Yağmur h hafif hafif atıştırmaya başlamıştı. Sanki birisinin onu takip ettiğini hissetti, dönüp arkasını baktığında kimseler yoktu. Parkın karanlık ve sessiz görünümü eşliğinde hızlı adımlarla birlikte ilerliyordu. Yükseklerde yapraklardan şıp şıp damlayan yağmur sularının sesleri sessizliği bozan tek sesti. Yanaklarından yavaşça aşağıya süzülen damlaların serinliği onun korkusunu bir nebzede olsa hafifletiyordu.

Bir ses duydu, hırıldamaya benzeyen bir sesti. Bu sesle ürkündü ve etrafına bakınmaya başladı. Karanlıktan hiçbir şey göremiyordu. Sadece ağaçların ıslak yaprakları parıldıyordu parkın içinde. Tekrar aynı hırıltıyı duydu ve o anda kendisine yaklaşan şeyle beraber yere yığıldı. Gördüğü şey bir insandı ama insan gibi davranmıyordu. Kızıl saçları ve simsiyah gözleri vardı. Bir kadındı bu, evet evet bir kadındı.
***
Ertesi sabah, Micky her zaman olduğu gibi erkenden kalktı. Kapının önünde duran ekmek ve gazeteyi alıp mutfağa yöneldi. Dolaptan sütü çıkardı ve masanın üstünde duran mısır gevreğini aldı. Mısır gevreğini yavaşça bir kâseye boşaldı ve ardından sütünü ilave etti.
Kahvaltısı hazırdı bile, hemen bir sandalye çekip oturdu. Bir yandan gazetesini okurken bir yandan da kahvaltısını yapıyordu.

Gazetede yine doğru güzdün, ilgi çekici bir haber yoktu. Genellikle, kim kiminle yatmış, kim kiminle ayrılmış gibi klasik haberler gazetelerin manşetlerindeydi. Dünya gündeminden birkaç habere baktıktan sonra gözü kenarda kalan küçük bir cinayet haberine ilişti.

Haberde bir adamın vahşi bir şekilde öldürüldüğü ve adamın üstünde ısırık izlerinin bulunduğu yazıyordu. Micky bunu bir vampir işi olduğunu anladı. Hemen gazeteyi bir kenara bırakıp Washington’daki parka doğru yol aldı.

Parka geldiğinde etrafta polisler ve 1–2 tane gazeteci vardı. Micky hemen cesedi görmek için şeritleri aştı ama çok geç olmadan yanına polislerden biri geldi.

“Bu tarafa geçmezsiniz.”diye seslendi Micky’e

Micky cebinden çıkardığı rozeti polise göstererek.“FBI’dan Ajan Micky Symon” diyince adam geçmesine izin verdi.

Rozetin sahte olduğunu anlayamamıştı Polis. Micky bu işte en iyisi olduğunu söylemişti.

Cesedin yanına gelen Micky. Cesedin yüzünü açtı ve direk boynuna baktı. Boynunda diş izleri vardı. Tahmin ettiği gibi bir vampir’in işiydi bu. Adamın ceplerine bakarken bir kağıt gördü. Kâğıdı alıp baktığında Paul’un bahsettiği günlüğün 2.sayfasını gördü. Kâğıdın arkasında şöyle kısa bir not bırakmıştı bunu yapan vampir.

“Join or Die!” A.Houston

UyarıGörmek için lütfen buradan üye olunuz.


Bu mesaj; Walter Bishop tarafından '15.03.10 - 18:39' tarihinde değiştirildi.
Alıntı ile Cevapla
  #23 (permalink)  
Alt 02.10.09, 17:34
Joannie - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Lonely...
 
Kaydolma: 15.07.09
Kadın
Mesajlar: 10.176
Teşekkürler: 1.351
Üyeye 613 kez teşekkür edildi
Standart Cevap: Zaman Yolcusu'nun Günlüğü| The Time Traveler's Diary (TANITIM)

Süper olmuş bu seferki de...
Alıntı ile Cevapla
  #24 (permalink)  
Alt 02.10.09, 19:00
Estergon - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
KeLBaYKuŞ
 
Kaydolma: 07.09.09
Erkek
Mesajlar: 8.586
Teşekkürler: 315
Üyeye 796 kez teşekkür edildi
Standart Cevap: Zaman Yolcusu'nun Günlüğü| The Time Traveler's Diary (TANITIM)

Gerçekten güzel bir hikaye..
Alıntı ile Cevapla
  #25 (permalink)  
Alt 04.10.09, 21:27
yasmin_108 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Profesör Baykuş
 
Kaydolma: 08.08.09
Kadın
Mesajlar: 2.063
Teşekkürler: 296
Üyeye 186 kez teşekkür edildi
Standart Cevap: Zaman Yolcusu'nun Günlüğü| The Time Traveler's Diary (TANITIM)

Evet,güzel gidiyor,tebrik edrim ve devamını isterim
Alıntı ile Cevapla
  #26 (permalink)  
Alt 09.10.09, 00:59
Walter Bishop - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Profesör Baykuş
 
Kaydolma: 21.08.09
Erkek - 31
Mesajlar: 2.158
Teşekkürler: 447
Üyeye 347 kez teşekkür edildi
Standart Cevap: Zaman Yolcusu'nun Günlüğü| The Time Traveler's Diary (TANITIM)

Poster Yapımı: Ayça Tanrıkulu
UyarıGörmek için lütfen buradan üye olunuz.


3.Bölüm: Vampire Diary (Vampir Günlüğü)
Cesedin yanına gelen Micky. Cesedin yüzünü açtı ve direk boynuna baktı. Boynunda diş izleri vardı. Tahmin ettiği gibi bir vampir’in işiydi bu. Adamın ceplerine bakarken bir kağıt gördü. Kâğıdı alıp baktığında Paul’un bahsettiği günlüğün 2.sayfasını gördü. Kâğıdın arkasında şöyle kısa bir not bırakmıştı bunu yapan vampir.
“Join or Die!” A.Houston

Micky günlüğü ceketinin cebindeki en gizli yere yerleştirdikten sonra olay yerinden ayrılmak için şeritlere geldi. Tam geçecekken arkasından bir polis bağırmaya başladı.
“Dur! Hiçbir yere gidemezsin” dedi Micky olduğu yerde yavaşça arkasını dönerek “Neden?” diye sordu.
Polis bir elini silahına götürerek:
“Kimlik sahte sen FBI’dan değilsin.” Der demez, silahı çıkarıp Micky’e doğrultu.

Micky olduğu yerde sabitlenmiş gibi polisin yüzüne bakmaktaydı. Korkusuz bir şekilde dikilmekteydi Polis’in karşısında, polis şaşkın bir yüz ifadesiyle silahının tetiğini yavaşça çekecekti ki Micky hızlı bir şekilde polisin yanına geldi ve silahı alarak polisin kafasına vurdu. Polis o anda yere yığıldı ve Micky hıphızlı bir şekilde parktan çıktı. Micky’nin bu işte neden iyi olduğu şimdi anlaşıldı o özel güçlere sahip bir insandı.
***

Micky hızlı koşma gücünü kullanarak Paul’un şirketinin önünde geldi. Kim bilir Micky’nin daha başka hangi güçleri vardı. Biraz şirketin önünde dinlenerek şirketin dönen kapısından içeri girdi. Verilen kartla güvenlikten hızlıca geçip asansöre yöneldi. Asansör geldi ve bindi. Yanında şirkette çalışan birkaç kişi vardı. Bir tanesi vardı ki çok dikkat çekiciydi. Takım elbiseli ve sert bir görünüme sahipti. Elindeki çantası ile Micky’le aynı katta indi. İkisi de aynı yere doğru gidiyordu Paul’un ofisine…

Micky asistana “acilen Paul’un görmem gerek önemli bir şey söylemem gerek” dedi.
Paul’un asistanı onu hemen içeriye alarak arkadan gelen diğer adama ise biraz beklemesini söyledi.

Micky içeri girdiği anda Paul:
“Bu kadar çabuk bulacağını sanmıyordum” dedi.

Micky “Üzgünüm Paul. Tam tersine başım belaya girdi.”

Paul sert bir bakışla “Ne belası?” diye çıkıştı.

Micky sanki gardını almış gibi “Polislere oynadığım FBI oyununu anladılar. Muhtemelen şu anda beni arıyorlardır. Washington sokaklarında”

“Micky bu iş benim için kolay. Benden sakladığın başka bir şey var bunu sezebiliyorum.”

“Hayır, nerden çıkardın?”

“Günlüğün 2.sayfası sende, onu okumayacak mısın bana?

“Tamam, Paul senden saklamanın bir anlamı yok. İşte, 2.sayfayı getirdim.”

“Teşekkürler Micky, peki bunu nasıl buldun.”

“Olay yerinde bir vampire tarafından ölen adamın cebindeydi. Bu kâğıdı oraya o vampir koydu. Günlüğün diğer sayfaları da onda olabilir.”

“Kim o vampir?”

“Kâğıdın arkasında bak”

Paul hemen kâğıdın arkasına bakar ve sayfanın A.Houston’dan geldiğini anlar. Hemen kâğıdı açarak günlüğü okumaya başlar.

Günlükte şunlar yazmaktadır:

Aslına bakarsan vampir olduktan sonra 9 gündür zamanda yolculuk edemedim. Zamana hükmetmek Dünya’da isteyeceğin her şeye erişmeni sağlıyor. Gerçekten böyle bir gücü Tanrı’nın bana bahşetmesi beni gururlandırıyor. Vampirler Tanrı’ya pek inanmazlar ama şeytanlar bile Tanrı’ya inanır. Şeytanlar sadece ona isyan etmişlerdir, insan ırkından geliyor sonuçta vampirler, insanlar gibi kibirliler.
Bu içimdeki insan veya vampir nefreti genetik olsa gerek her şeyden nefret eder oldum. Vampirler gibi olmak istemesem de yavaş yavaş onlar gibi oluyorum.
Yataktan kalktım ve nerede olduğuma bakmak istedim. Bir otel odasıydı burası, dışarıya hiçbir çıkışı olmayan. Kapkaranlık bir odaydı. Hiçbir yerden güneş ışığı girmiyordu. O anda anladım ki bir vampir oteliydi burası. Hiçbir yerden güneş girmeyen, kapıları kilitli bir vampir oteli odasıydı.
Kendimi aç ve yorgun hissediyordum. Biraz uyursam yorgunluğumun geçeceğini sanmıştım ama bu yorgunluk insan kanına ihtiyaç duymamdan kaynaklanıyordu. Birkaç saat uyumuşum uyandığımda kapıların kilidinin açıldığını fark ettim. Odadan dışarıya çıkıp lobiye indiğimde etrafta vahşi, kana susamış vampirleri görüyordum.
Lobideki koltukların üstünde bir erkek vampirin kucağında bir kız muhtemelen o da vampir.
Vahşi bir şekilde seks yapıyorlar hem de herkesin içinde otelin ortasında. Erkek koltukta oturur bir pozisyonda kız onun kucağına oturmuş ve erkek kızdan besleniyor. Kızın çığlıkları bütün otel sakinleri tarafından duyuluyor, çok sert bir şekilde kızın içine giriyor erkek olan vampir. Vampirler kuvvetli yaratıklardır kızın bu acıya dayanması gerçekten çok zor ama kız bunu başarıyor ve bu işten zevk aldığı her halinden belli oluyor.
Bu manzaraya daha fazla bakamayacağımı anladığım zaman lobiden ayrıldım. Otelin barına geldiğim anda ise karşımda gördüğüm manzara az önce lobiden gördüğümden daha beterdi.
Kana susamış binlerce vampir onlara kanlarını vermeye çalışan insanlar. Ne kadar kötü bir manzara ama beni çeken bir tarafı da var. Bardan içeri korkarak adımımı attım, bir insanın kanını emmek istemesem de, buna ihtiyacım vardı. Bunu denemek zorundaydım.
Kendime bir içki almak için gittim ve hem içkimi yudumluyor hem de kendime bir yemek arıyordum. Kısa zamanda yakışıklılığımı fark eden esmer bir kız yanıma yaklaştı. Çok güzel bir kızdı gerçekten, esmer, mavi gözlü ve güzel bir fiziğe sahipti.

Selamlaştıktan sonra bana direk:
“Benimle olur musun? Kanımı sana vermek istiyorum” diye sordu.

Bu kadar çabuk soracağını düşünmemiştim. Ne cevap vereceğimi bilmiyordum ama cevabın belliydi. “Evet” diyecektim başka seçeneğim yoktu.

Der demez benim kaldığım odaya girdik. Odaya giriş şeklimiz Deborah ile girdiğimizinki ile aynıydı. Bu sefer roller değişmişti ben vampir o insandı. Onu hızlıca yatağa fırlattım ve arkasında bende yanına geldim. Kendimi hiç bu kadar vahşi hissetmemiştim. O kızın içinde olmayı istiyorum, şimdi lobideki o çifti daha iyi anlıyordum. Hızlıca kızın içine girip çıkıyorum. Daha da sert olmasını istiyordum, acı çektiğini bilmek, bağırışlarını duymak istiyordum. Her bağrışında isteğim artıyordu. Git gide acımasız vampirler gibi davrandığım farkındaydım ama kendimi engelleyemiyordum. Sanki taşıdığımın bu beden bana ait değildi.
Kız kanını vermek için hazır olduğunu söylediğinde içimi bir korku sardı. İstemiyordum ama mecburdum bunu yapmaya. İlk defa yapmanın korkusu ile önceden tahrik olduğumun için çıkan dişlerimle kızın boynundan emmeye başladım. Ağzımda yayılan o tadı hiçbir şeye değişemeyeceğimi işte o zaman anladım.
Vampir olduktan sonraki hayatımın en güzel anı olarak hafızamda kalacaktı bu an. Kız ile işimiz bittikten sonra kız sarhoş gibi odadan çıktı. Vampir kanı içmek insanları sersemleştiriyordu. Kız gittikten sonra odaya Deborah’ın beni vampir yaptığı sıradaki Eşcinsel adam geldi. Adının Bruno olduğunu biliyordum. Hızlı bir şekilde yanındaki diğer 3 adamı ile karşıma geldi. Sanki yanındaki o 3 adam yanından hiç ayrılmıyordu.
Bruno yanıma yavaşça yaklaşıp bacağını p.nisime sürtmeye başladı. Gerçekten ondan korkuyordum, hem bir eşcinseldi hem de bir vampir, ayrıca neden bilmiyorum ama diğer vampirler ona saygı gösteriyorlardı. Dudaklarımı dudaklarına yaklaştırarak, boğazımı yalamaya başladı. Kulağıma bir şeyler fısıldadığını duyar gibi oldum şöyle diyordu.

“İlk beslenmeni gördüm, gerçekten sende bir çekicilik var bunu kabul ediyorum. Bu kadar çabuk yapacağın aklıma gelmezdi. Senin özel olduğunu hissediyorum. Benim haremime gelmeni teklif ediyorum sana. Cevabının “evet” olması için elimden geleni yaparım bunu bilmeni istiyorum”
Bu tekliften sonra gerçekten korkmaya başladım ne cevap vereceğimi şaşırmıştım. Donup kaldım yine her zaman olduğu gibi.
Bu tekliften sonra üstümden hala çekilmedi hatta bana daha çok yaklaşmaya başladı ve beni yatağa attı. Deborah’dan daha kuvvetli olduğuna yemin edebilirim. Sanırım yaşlı olduğu için herkes hürmet duyuyordu. Beni yatağa attıktan sonra adamlarını dışarıya çıkmaları için eliyle işaret etti. Ve diğer 2 adam dışarı çıktı. Kapı kilitlendi ve ikimiz odada tek başımıza kalmıştık. Bir vampir olarak çok korkuyordum.
Bana bir şeyler fısıldıyordu:
“Gerçekten çok sıcaksın” dediğini duyduğum anda. Sivri dişlerini göğsümde hissettim. Dişlerini üstümde yavaşça gezindiriyordu. Dudaklarımın dan öperek bana defalarca aynı şeyi söylüyordu ”gerçekten çok ateşlisin”. Ben hem korkumdan hem de saygımdan sesimi bile çıkarmıyordum ama bende tahrik olmuştum. Aniden sivri dişlerim çıkınca Bruno bunu hissedecek olacak ki bana “sende beni istiyorsun” dedi.
İlk defa bir erkekle beraber oluyordum. Gerçekten hoşlanmadım değildi ama fazla dayanamadım ve onu üstümden duvara fırlattım.
Hemen yere kalktı ve sinirli bir şekilde beni havaya kaldırdı ve aynı duvara beni fırlattı. Ardından “seni haremimde görmek istiyorum, ayrıca Kraliçe’de buna hayır demez.”
Vampirlerin kraliçesini merak etmiştim, kraliçe bir vampir nasıl olabilirdi diye düşünmeye başladım ki tekrar aynı ses
“benimle olacaksın ve ben ne dersem onu yapacaksın” dedi.

Bir vampir bir vampir etkileyebilirimiydi? Bu nasıl olurdu? Bruno beni etkilemişti, artık onun haremindeki önemsiz bir erkektim. Onunla birlikte olduğumdan utanıyorum ama elimden bir şey gelmiyor.
Sadece beni vampir yapan Deborah’dan bunun intikamını almak en büyük gayem oldu”

Kalan günlükte sadece bunlar yazıyordu. Paul günlüğü sesli okuduktan sonra Micky’e

“inanamıyorum, şimdi onu gerçekten bulmanı istiyorum” dedi.


Bu mesaj; Walter Bishop tarafından '17.10.09 - 16:59' tarihinde değiştirildi.
Alıntı ile Cevapla
  #27 (permalink)  
Alt 09.10.09, 06:06
Joannie - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Lonely...
 
Kaydolma: 15.07.09
Kadın
Mesajlar: 10.176
Teşekkürler: 1.351
Üyeye 613 kez teşekkür edildi
Standart Cevap: Zaman Yolcusu'nun Günlüğü| The Time Traveler's Diary (TANITIM)



Ooo adamımız Alemlere akmış.

Hem eşcinsel hem vampir. e süper bir yaratıcılık
Alıntı ile Cevapla
  #28 (permalink)  
Alt 09.10.09, 22:59
Estergon - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
KeLBaYKuŞ
 
Kaydolma: 07.09.09
Erkek
Mesajlar: 8.586
Teşekkürler: 315
Üyeye 796 kez teşekkür edildi
Standart Cevap: Zaman Yolcusu'nun Günlüğü| The Time Traveler's Diary (TANITIM)

İyi gidiyorsun birader.Devam böyle..
Alıntı ile Cevapla
  #29 (permalink)  
Alt 24.10.09, 09:11
Walter Bishop - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Profesör Baykuş
 
Kaydolma: 21.08.09
Erkek - 31
Mesajlar: 2.158
Teşekkürler: 447
Üyeye 347 kez teşekkür edildi
Standart Cevap: Zaman Yolcusu'nun Günlüğü| The Time Traveler's Diary (TANITIM)

Yeni bir poster Poster yapımı Ayça Tanrıkulu. Hikayeye' özel
Resimdeki sarışın çocuk Richard diğer kız ise Deborah
UyarıGörmek için lütfen buradan üye olunuz.




4.Bölüm: I Know Who You Are!
PART-1


“İnanamıyorum, şimdi onu gerçekten bulmanı istiyorum” dedi Paul.

Micky’nin telefonu çaldı bu arada. Telefonu kulağına götürdü ve bir ses şöyle fısıldadı telefondan: “Join or Die”


Telefon kapandı. Micky’de telefonu eline aldı. Paul Micky’de bir şaşkınlık olduğunu fark ettiğinde sordu.

“Ne oldu? Arayan kimdi?”

Birkaç dakika kadar Micky’den hiçbir ses gelmedi. Sonra ağzından tek bir kelime çıktı.

“o”

“o kim?” dedi Paul.

“Dün gece parktaki adamı öldüren vampir”

“Ne dedi peki?”

“Join or Die (Katıl veya Öl)”


Gözlerinin mavisine rastladı öpüşürken sahilde. Karanlığın arasında tuttu ellerini ve dudaklarını dudağına değdirdi hafif bir şekilde. Kendine doğru çekerek daha sert bir öpücük kondurdu dudaklarına, bütün vücudunu sardı ve tek bir beden oluştu uzaktan bakınca.
Banklardan birine oturdu kızı, kucağına alarak öpmeye başladı yüzünü.

Buluşmaya gelirken bunun olacağını aklından bile geçirmiyordu. Bunun sadece ailece bir konuşma olacağını sanıyordu. Isabel’in kendisini sevdiğini ve onunla olmak istediğini hayatta düşünemezdi ki zaten. Ağabeyinin sevgilisiyle beraber olma düşüncesini kim aklına getirebilirdi. Bunun bir önemi yoktu zaten o saatten sonra kaç aydır haber alınamıyordu ağabeyinden.
Bunu kafaya takmayarak daha istekli bir şekilde öpmeye başladı. Yüzünü, ensesini ve boynunu öpüyordu sürekli.

Kimsenin olmadığı sadece ikisinin olduğu büyük bir sahildi. Yaprakların ağaçlardan ayrılması dışında hiçbir olay olmuyordu.

Isabel kucağından kalktı ve bir şeyler söylemeye başladı.

“Seninle birlikte olmak istiyorum James”

James ne yapacağını bilmiyordu. Kardeşinin sevgilisi ile beraber olmak doğru bir şey miydi? İki dakika içinde bir karar vermesi gerekiyordu. Kendi nefsine yenilerek içindeki kötü sesi dinledi ve ağzından o yanlış kelimeler döküldü.

“Burada ne işimiz var o zaman?”

Dediği anda Isabel James’in elini tutarak arabaya doğru ilerlediler. Isabel arabanın arka koltuğuna geçti ve James’i de yanında çağırdı. James de gelince arabanın kapılarını kilitleyerek soyunmaya başladılar. Arabanın camları siyah olduğundan dışarıdan birinin onları görmesi zordu.

Isabel üzerine giydiği bluzu çıkarmıştı sadece altındaki eteği çıkarmasına gerek bile yoktu ki zaten. James ise pantolonunu çıkardı ve ön koltuğa bıraktı.

Bir an mavi gözleri ile birbirlerine baktılar ardından James Isabel’e yaklaştı. Bankın orada öpüştükleri gibi öpmeye başladı yine Isabel’i. Isabel erkeklere özgü edepsiz yerinin büyüdüğünü gördü James’in. Hemen başlamak istiyordu Isabel. Ellerini James’in kaslı gövdesinde gezdirdikten birden öpüşmeyi bıraktı. Ve arabanın içinde sıcaktan buğulanmış camlarla beraber sevişme sırasında doğal olarak çıkan sesler yükselmeye başladı.

Sabah olduğunda James yataktan mutlu bir şekilde kalktı ve ellerini yüzünü yıkadıktan sonra günlük rutin olarak yaptığı işleri tekrarlamaya başladı. Kapının önünde duran gazeteyi almak için dışarı çıktı. Ayrıca posta kutusunda bulunan postalara bakmak için ise de posta kutusunun yanına geldi. Bir tane mektup gelmişti. Onu da alarak içeri girdi ve dolabın yanına gelerek kahvaltısını hazırladı. Bittikten sonra masaya oturup yemeye başladı. Kahvaltısını tamamladıktan sonra ilk olarak gelen isimsiz mektubu eline aldı ve açtı. İçindeki kâğıdı çıkardı, kâğıdı açtı ve okumaya başladı.
Aslında okunacak fazla bir şey yoktu. Tek bir cümle vardı.

“Kim olduğunu biliyorum.” (I know who you are!)




The Time Traveler's Diary

~4.Bölüm:I Know Who You Are~
Part-2


Micky kapıdan çıkarken içeriye asansörde karşılaştığı sert görünümlü adam girdi. Elindeki çantasını yere bırakarak Paul’un masasına paralel olan koltukların birine oturdu.

“Hoş geldiniz, nasıl yardımcı olabilirim?” dedi Paul.

Sert görünümlü, gizemli adam:

“Richard’ın nerede olduğunu biliyorum?” diyince Paul irkildi bir anda ve

“Ne dediniz duyamadım” gibi klasik bir cümle kurdu.

“Hayır, yanlış duymadınız nerede olduğunu biliyorum.”

“Bruno’nun hareminde demeyin lütfen!”

“Hayır, oradan ayrılalı aylar geçti. Elinizdeki günlüğün sayfalarını 3 ay önce yazmıştı. Günlüklerde belli bir tarih yok dikkat ederseniz, tarihleri bilerek atmamış.”

“Peki, şuan nerede o?”

“Bunu hemen söyleyeceğimi mi sandın? Bunu size söylerim ama bu karşılıksız olmaz.”

“Ne istiyorsun?”

“Micky Symon’ı istiyorum. Onu bana kendi ellerinle getireceksin ve böylece onun nerede olduğunu sana söyleyeceğim.”

“Buna inanmamı beklemiyorsun herhalde.”

“İnanmayacağını biliyordum ve bu yüzden bu fotoğrafı getirdim, bir göz at istersen.”

Paul fotoğrafı incelerken bir yandan da karar veriyordu. Micky’i onlara teslim etmelimiydi? Bu adamlar kimdi? Ve Micky’i neden istiyorlardı? Bütün bu soruları merak etmesine rağmen yapacağı pek fazla bir şey yoktu. Kendi hayatını kurtarmak için Richard’ı bulmak zorundaydı.

“Tamam, yarın Micky’i vereceğin bir adrese göndereceğim, onu orada sıkıştırıp yakalayabilirsiniz.”

“Hayır, biliyorsun ki Micky bir vampir avcısı, bizleri avlamakta üstüne yoktur. Onun için onu bayıltacak ve vereceğim adrese getireceksiniz. Yoksa Richard’ı asla bulamazsın.”

Paul karşısındaki kişinin bir vampir olduğundan habersiz onunla konuşmuştu. Şimdi ise onun bir vampir olduğunu öğrendi. Bu onu epey bir şaşırmıştı ve biraz da korkutmuştu. Yine de teklifini kabul etmekten başka bir seçeneği yoktu.


***

Isabel sevgilisini öz kardeşi ile birlikte dün gece sahilde bir arabanın içinde aldatmıştı. Bunu hiç takmıyor gibiydi kafasına, her zaman ki gibi yine işe gitmek için evden çıktığında çok rahattı. Dün gece James ile birlikte olduğu arabaya binerek işe doğru yol aldı. Paul’un şirketinde mimar olarak çalışıyordu Isabel.
Ofisine girer girmez, bilgisayarını açtı ve gelen maillerine bakmaya başladı. Mesajlara tek tek bakarken “isimsiz” adlı bir mesajı açtı. James’e gelen mesajın aynısıydı.

“Kim olduğunu biliyorum.” (I know who you are!)

Isabel mesajı fazla önemsedi, hemen sildi ve mesajlara bakmaya devam etti. Ertesi gün aynı mesaj yine geldi, sonraki gün yine geldi, daha sonraki gün yine geldi. Bu sefer dayanamayan Isabel James’e bir mesajın 3 gündür sürekli geldiğinden bahsetti.

“James 3 gündür e-mailime gelen bir mesaj var. Mesajda “Kim olduğunu biliyorum.” (I know who you are!)” diyor.”

“Bu olamaz, posta kutuma 3 gündür sürekli bir mektup geliyor. Her seferinde içinde aynı sana gelen mesajdaki gibi “Kim olduğunu biliyorum.” (I know who you are!) yazıyor. Birisi bize oyun oynuyor olmalı.”

“İkimize de aynı mesajı neden gönderiyor olabilirler ki, ne istiyorlar bizden.”

“Bilmiyorum, birlikte olmamızı istemiyor olabilirler.”

“Sanmıyorum sadece 3 gün oldu. Hem bu mesaj seninle beraber olduktan sonraki gün geldi. Bu kadar hızlı olacağını sanmam.”

“Ne olursa olsun ben hep senin yanında olacağım Isabel. Seni daima kollayacağım. Seni bırakmayacağım asla ve asla.”

Isabel ve James kısa zamanda birbirlerine besledikleri sevgiyle birbirlerine âşık olmuşlardı. Fakat bilmiyorlardı ki bu mesajları gönderenin James’in ağabeyi Richard Steen olduğunu.

***


Her zaman olduğu gibi James iş çıkışından sonra kendi evinde Isabel ile sabaha kadar sevişiyordu. Beraber olduklarının 9.günüydü, mesajlar konuştukları günden beridir gelmiyordu. Yine bir gün James işten çıktıktan sonra eve gelip Isabel’le sevişebilmek için banyosunu yapıyordu. Banyosu bittikten sonra bornozunu giyip saçını kurulayarak salondan içeri girdi. Isabel’i bornoz ile karşılayacaktı. Koltuğa oturarak televizyon izlemeye başladı. Isabel birkaç dakika sonra geldiğinde o da direk banyoya girdi. Banyodan çıktıktan sonra James’in yaptığı gibi üstünde bornozu saçlarını bir havluyla kurulayarak salona geldi. James’in yanına uzandı ve yarım saat kadar televizyon izlediler.

Yarım saat sonra James “artık yatalım mı?” dedi. Isabel onaylar gibi kafasını salladı. Yatak odasına doğru ilerlediler. Yatak odasına girdikten sonra Isabel üstümü değiştirmeye başladı. Isabel üstünü yavaş yavaş değiştirirken James arkasından yavaşça sokuldu ve Isabel’in kulağına fısıldadı.

“Üstünü değiştirmene gerek yok zaten soyunacaksın” diyince Isabel tahrik olmuş bir biçimde James’i bir vampir kuvveti ile yatağa fırlattı. Vahşi bir şekilde kucağına atladı ve hızlıca sevişmeye başladılar. Erkeğinin dudaklarını, boynunu, yüzünü öpüyordu. Sevişirken James hala kardeşi Richard’ı düşünüyordu. Şuan da bile ona ihanet ediyordu ama artık sevişmede James bir şey yapmıyordu. Isabel bütün kontrolü ele almış. Adeta James’le oynuyordu. Isabel yavaşça James’in boxerını aşağıya indirdi ve sadece erkeklere ait olan edepsiz yerini eline alarak oynamaya başladı.

İşte tam o sırada yatak odasının kapısı hızlı bir şekilde açıldı ve içeriye ışık hızıyla biri girdi. Isabel James’in aletini bırakarak kucağından kalktı ve gelenin kim olduğuna bakmak için arkasını döndü. İşte o anda karşısında fokur fokur kaynayan mavi gözleri gördü. Mavi gözleri bir anda kırmızıya dönüştü. Isabel’in karşısında Richard vardı. Masmavi gözleri yerinden çıkacakmış gibiydi ve sanki burnundan dumanlar çıkıyordu.


Bu mesaj; Walter Bishop tarafından '24.10.09 - 09:14' tarihinde değiştirildi. Sebep: Üst üste birden fazla mesaj yazamazsınız.
Alıntı ile Cevapla
  #30 (permalink)  
Alt 24.10.09, 10:31
Estergon - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
KeLBaYKuŞ
 
Kaydolma: 07.09.09
Erkek
Mesajlar: 8.586
Teşekkürler: 315
Üyeye 796 kez teşekkür edildi
Standart Cevap: Zaman Yolcusu'nun Günlüğü| The Time Traveler's Diary (TANITIM)

Bu da güzel olmuş ancak biraz ahlaki kurallara uygunsuz
Teşekkürler..Elişne sağlık gerçekten güzel gidiyor hikaye.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla






© 2013 KeLBaYKuŞ Forum | AtEsH
Telif Hakları vBulletin v3.8.4 - ©2000-2024 - Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.2.0'e Aittir.
Açılış Tarihi: 29.08.2006