Cevapsız Sorular!
Hangimiz hatalar yapmadık ki bu adaleti göreceli dünyada? Hangimiz bir insan için ağlamadık, dışarıya karşı güçlü görünürken?
Hangimiz inanmadık yalanlara, hele ki en sevdiklerimiz söylüyorsa? Kaçınız hayır demeyi becerebildi sevdiklerini kaybetmek pahasına? Kaçınız yanlış bir yoldayken yarıda bırakabildi dostlarını?
Dünyayı sorgulamak anlamsızdır, hayat bir felsefeden ötesidir çünkü...Yaşadıklarımızı ceplerimize doldurup yeni yollara keşfe dalarız, insan olmanın anlamına bir nebze yardımımız dokunsun diye, ama hangimiz tam anlamıyla "insan" olmayı başarabildik?
Hangimiz koskoca dünyada önemsiz bir parazit gibi gördü kendini? Öyle ya, hepimiz önemliyiz değil mi, hepimiz farklı... Hiçkimse yapılanları hak etmez...Hiçkimse yalan söylemez...Aslında herkes yalan söyler herkese göre...Kimse kendine konduramaz kötülükleri...İçten içe ben merkezciyiz..."Ben, ben, ben!!"
Peki, herkes doğruları mı bilir? Doğrularımı savunur? Herkesin doğrusu kendine değil midir? Kime inanmalıyız? Kendimizden başka kim bizim gibi bakabilir ki olaylara. Sen sütün ak olduğuna inanıyorsun diye süt ak değildir... Evrenin genelinde genel-geçerliliği olan hiçbir bilgi yoktur. Senin bildiklerin ve dolayısıyla bilmediklerin vardır. Kimsenin zekası bir diğerinden üstün değildir...
Kaçınız diyebilir ki "Ben kimseyi aşağılamam"...Yaptık, yapıyoruz...Hep birilerini bizden aşağılardan görüyoruz...Belki kendini en yukarıda görmeyen vardır fakat asla en dipteki kişi kendimiz değiliz düşüncelerimizde...En dipteki insan bile daha kötü bir durum düşünür.
Tüm bunların nedeni, doğamızda bulunan, artık varlığından bihaber olduğumuz umutlarımızdır dostlar...Umudun varsa hiçbir zaman en dipteki değilsindir, umudun varsa asla en kötü sen değilsin, umudun varsa en çok yalanı sen söylemezsin, umudun varsa yanlış yollardan dönmeyi de bilirsin...
İşte bu yüzden şairler, yazarlar dillerinden düşürmezler, "umuda yolculuğu"...belki de kaybetmedik biz onu!
Biraz olsun rahatlamaya çalışmaktır kanımca umuda yolculuk, çünkü biz rahatlamayı da unuttuk...
|