|
Sponsor |
|
||||
'S VE "OF"
1. 's yapısının kullanıldığı yerler 1.1. (a/the) + kişi / hayvan ismi + isim - the manager's office - Mr Evan's daughter - the horse's tail - a policeman's hat 1.2. (a/the) + organizasyon ismi + isim - the Government's decision - the company's success Bu yapıyı "the A of B" kullanarak oluşturmak da mümkündür. 1.3. (a/the) + yer ismi + isim - the city's new theatre - Britain's system of government - Turkey's largest dam 1.4. tekil isim + isim - my sister's room - Mr Carter's house Çoğul isim + isim durumunda 's yerine sadece ' kullanılabilir. - my sisters' room - the Carters' house 1.5. zaman belirten isim + isim - Tomorrow's meeting has been canceled. - I've got a week's holiday. three weeks' holiday. Bu cümlede "three weeks' holiday" yerine "a holiday of three weeks", ya da "a three week holiday" demek te mümkün. 1.6. bir hayvan ismi + o hayvandan üretilen şey - cow's milk - lamb's wool - a bird's egg - goat's cheese Bir ürün elde etmek için o hayvan öldürülmüş ise, - calf-skin - chicken soup - a lamb chop - fox fur 1.7. bir hayvan ismi + hayvanın vücudunun bir parçası - a sheep's heart - a frog's leg 1.8. kullanan kişi + kullanılan şey - a girl's blouse - a children's hospital - a bird's nest Kullanan kişinin eylem üzerinde bir denetimi yoksa aşağıdaki yapı da kullanılabilir. - baby clothes - a dog kennel - a birdcage 2. "Of" yapısının kullanıldığı yerler 2.1. (a/the) + isim + nesne ismi - the door of the room - the beginning of the story Bu yapıda 's kullanılabilirse de "A of B" yapısı daha iyidir. 2.2. (a/the) + isim + organizasyon ismi - the decision of the Government - the success of the company Bu yapıyı 's ile oluşturmak da mümkündür. 2.3. (a/the) + isim + uzun tekil isim - I met the wife of the man who lent us the money. 2.4. all, both, each, either, neither, none ile kullanılabilir. a) all (=hepsi de) the all + (of) + my/your/.. + isim/this/that (these/..) - All (of) my friends like riding. - I've all (of) the books. - I've stopped believing all (of) that years ago. İsmin belirleyici yapı (the, my, ..) taşımaması durumunda "of" kullanılmaz. - All whisky is expensive - All children can be naughty sometimes. "you, us, them, .." kullanılması durumunda sadece "all of" yapısı kullanılabilir. - All of them enjoy dancing. - All of you are wrong. - They want to see all of us. "All" yerine "every" kullanılabilir. Ancak, "all of" yerine "every one of" gelir. - He interviewed every one of us. b) both (=ikisi de) the both + (of) my/your/ + isim/this/that (these/..) - Both (of) the cars broke down before the start. both + (of) + these/those + (isim) - Both (of) vases are antique. both of + us/you/them - Both of us were there. both + isim - Both children have been to Rome. c) each (=herbiri de) each + tekil isim - He is getting better each day. the each + (of) my/your/ + isim/this/that (these/..) - Each of his daughters is a university graduate. each of us/you/them - The police will question each of them. d) either (= ya ... ya da/ikisinden biri) either + tekil isim - Either day will do. the either + (of) my/your/ + isim/this/that (these/..) - Either of your friends is welcome. either of + us/you/them - Either of you could do it. e) neither (= ne ... ne de) neither + tekil isim - Neither job will meet his requirements. the neither + (of) my/your/ + isim/this/that (these/..) - He said neither of the books was suitable. neither of + us/you/them - Neither of us knows the correct answer. f) none (= hiçbiri de) the none + (of) my/your/ + isim/this/that (these/..) - None of the books was there. none of us/you/them - None of us knows the correct answer. 3. Of ... , cümle - Of late, I haven't been feeling well. Son zamanlarda, kendimi iyi hissetmiyorum. - Of all the people applied, I was found suitable for the post. (=Out of all the people who applied ...) Tüm başvuranlar içinde, ben işe uygun bulundum. 4. of + nitelik / nicelik belirten kelime + isim - It is of no use to try and solve it. - This is of great importance. Bu yapıda, aslında, Türkçe'ye aktarım esnasında yapılması gereken şey yapıdaki ismi, kendisinden önce gelen ve nitelik/nicelik belirten kelimeyi de gözönünde bulundurarak, sıfat haline getirmektir. Yani, - It is of no use to ... yapısı - It is useless to .. ("of" kelimesini "to bear = ta??mak" ile eşdeğer tutarak) şeklinde, ya da - This is of great importance cümlesi - This is very important şeklinde ele alınmalı ve sonra Türkçe'ye aktarılmalıdır. |
|
||||
YÜKLEM + (PREPOSITION) + YÜKLEM
1. Yüklem + (preposition) + yüklem İngilizce'de çoğu yüklemin kendisine özgü bir ya da birkaç "preposition"u vardır ve çeşitli farklı anlamlar oluşturur. Her bir yüklemin hangi "preposition" ile kullanılıp hangi amacı taşıdığı bilinemeyeceğine göre, tek çare olarak kullanılmakta olan sözlük kalmaktadır. İngilizce cümle oluştururken unutulmaması gereken bir kural, "preposition"u izleyen yüklemin her zaman mutlaka "-ing" formu taşıyacağıdır. Yani, yüklem + preposition + "-ing" - I'm looking forward to meeting him. - They accused her of stealing a diamond necklace. Ancak, örneğin - I want to go cümlesinde "to" kelimesinin ardından "-ing" kullanılmamaktadır. Bunun nedeni "to" kelimesinin "want" yüklemine ait, bu yüklemle her zaman kullanılan bir "preposition" olmamasıdır. 2. except / but + yüklem İstisna belirten kelimeler olan "except" ve "but" kullanıldığı zaman, bunları izleyecek olan yüklem yalın halde, "to" olmadan kullanılır. - What can I do but leave ? 3. Yüklem + Yüklem Bir yüklem diğerine çeşitli yollarla bağlanabilir. 3.1. yüklem + "preposition" + yüklem Yukarıda açıklandığı gibi. 3.2. yüklem + (to) + yüklem Sınırlı sayıda yüklem bir başka yükleme "to" almadan bağlanır. - Can you help me (to) lift this ? 3.3. yüklem + (nesne) + to + yüklem - We hope to complete it soon. - I don't want you to go there. 3.4. yüklem + (so./so's) + "-ing" - I like playing the piano. - I appreciate your helping my son. 3.5. yüklem ( = see/hear/..) + so./stg. + "do"/"doing" - We saw him leaving the house [1] cümlesi ile - We saw him leave the house [2] cümlesi arasında anlam açısından fark bulunmaktadır. [1] numaralı cümlede "leave" yükleminin "-ing" eklenerek kullanılması, konuşan kişinin olayın tümünü ya da bir bölümünü gördüğünü anlatmaktadır. [2] numaralı cümlede ise yüklemin "leave" olarak yalın kullanılması olayın tümünün görüldüğünü anlatır. - I caught them stealing my bicycle. - I smell something burning. - I saw him enter the room, unlock a drawer, take out a document, photograph it and put it back. |
|
||||
INFINITIVE (= [TO] + YÜKLEM)
1. Edilgen (= Passive) yapılarda 1.1. "Present" Bu yapıda "passive + to + yüklem" - He is believed to live in New York. Onun New York'ta yaşamakta olduğuna inanılıyor ya da "yüklem + to + passive" - I didn't expect to be invited Davet edilmeyi beklemiyordum kullanılmaktadır. 1.2. "Continuous" "Progressive infinitive" olarak bilinen yapı "to be + -ing" ile oluşturulur ve etken yapıda da kullanılabilir. - It is nice to be sitting here with you. Burada seninle oturuyor olmak/oturmak güzel. Bu yapıda "passive + to be + "-ing" şeklinde kullanılabilir. - He is known to be writing his autobiography. Hayat hikayesini yazmakta olduğu biliniyor. 1.3. "Past/Perfect" "Perfect Infinitive" olarak bilinen yapı "to have + V3" şeklinde oluşturulur. - It is good to have finished the day's work. Günün çalışmasını Bu günün işlerini bitirmiş olmak güzel. Bu yapıda "passive + to have + V3" - He is known to have visited this city Bu şehri ziyaret etmiş olduğu biliniyor ya da "to have been + V3" - I'd like to have been invited Davet edilmiş olmayı isterdim kullanılabilir. 2. "be" + to 2.1. "be" + the first/last/only/.. + isim + to + yüklem - He was the first man to cross the Channel. Manş Denizi'ni ilk geçen insandı. Bu yapı Türkçe'ye "-En + ilk/son/tek + isim" şeklinde aktarılır. 2.2. "be" + to Bu yapının kullanımı "will" ya da "should" ile aynıdır. 3. isim + to + yüklem = who/which will/would + yüklem - He was to have been the new ambassador but he fell ill. Yeni büyükelçi olacaktı ama rahatsızlandı. 4. Why (not) + yüklem Bu yapıda "to" kullanılmaz - Why pay more ? Neden daha fazla ödeyesin ki ? - Why not leave now ? Neden şimdi ayrılmayacak mışım ? 5. and / or / except / but / than + yüklem Bu yapılarda "to" gereksizdir. - I told him to lie down and rest. - I'd rather stay than go. 6. "do" + (to) + yüklem - All I did was to lend him a hand. Tek/Tüm yaptığım ona yardım etmekti. - What a computer does is (to) process the data for you. Bir bilgisayarın yaptığı iş bilgiyi senin/bizim için işlemektir. 7. To my/his/.. + sıfat / isim, cümle - Their rejection of the offer surprised me, - I was surprised by their rejection of the offer, - What surprised me was their rejection of the offer, cümlelerinden her birinde "teklifin onlar tarafından reddedilmesi" olayı konuşan kişiyi şaşırtmıştır. Kimi zaman, tepkiyi anlatan yapı cümlenin dışına çıkarılabilmektedir. Bu durumda da - To my surprise, they rejected the offer şeklinde bir cümle ortaya çıkmaktadır. Bu yapıda en sık regret, annoyance, relief, surprise, horror, delight isim ve sıfatları ve bunların yakın anlamlarını taşıyan isim ve sıfatlar kullanılır. Çeviri söz konusu olduğunda - Benim hayretime/şaşkınlığıma türü bir çeviri yanlış olur. Bunun yerine, "To" ile başlayan bölümü ayrı bir cümle gibi ele almak daha anlamlı olacaktır. - Şaşırdım kaldım. Teklifi reddettiler. Bu yapı ile ilgili şu örnekler de verilebilir: - To my mind, their rejection of the offer was a surprise. (Benim açımdan, ...) - To a man of his age, such changes are unacceptable. (Onun yaşındaki biri için, ...) 8. "be" + sıfat + to + yüklem - He is hard to satisfy. (=It is hard to satisfy him.) Onu memnun etmek zor. - This violin is excellent to play Mozart on. Bu keman Mozart çalmak için kusursuz. /Bu kemanla Mozart kusursuz çalınır.) |
|
||||
GERUND (= -ING)
1. Instead of + "-ing" - Instead of studying, he spent the night watching TV. Ders çalışacağına, geceyi televizyon izleyerek geçirdi. Bu yapı Türkçe'ye "yüklem + -EcEğIne/-EcEğI yer(d)e ile aktarılır. 2. without + "-ing" - Without saying a word, he left. Tek kelime etmeden gitti. Bu yapı Türkçe'ye "yüklem + - mEdEn / - mEksIzIn" ile aktarılır. 3. by + - "ing" - You can open the lid by turning the handle. Kulpu çevirerek kapağı açabilirsiniz. Bu yapı Türkçe'ye "yüklem + - ErEk" ile aktarılabilir. "INFINITIVE" VE "GERUND": ÖZNE KONUMUNDA 1. Giriş "Infinitive" terimi "yüklem + to" yapısını, "gerund" terimi ise "yüklem + -ing" yapısını anlatmaktadır. 2. Kullanım 2.1. Özne olarak kullanım İngilizce'de, artık pek güncel olmayan bir şekilde, "infinitive" cümlenin öznesi olarak kullanılmakta idi. - To err is human, to forgive is divine. Günümüz İngilizce'sinde, cümleye yüklem ile başlanması gerekiyorsa, "gerund" yapı kullanılması daha ya da en iyisi "It ..." yapısının kullanılması doğru olur. Bu durumda, - To make mistakes is easy yerine - It is easy to make mistakes cümlesi kullanılabilir. 2.2. Belirgin eylemler Belirgin bir eylemden sözedildiğinde "infinitive" özne olarak kullanılabilir. Yine de en iyisi "It ..." kullanmaktır. - To sell my car was difficult. - It was difficult to sell my car. Genel bir eylemden sözedildiğinde de "gerund" özne olarak kullanılabilir. Yine de en iyisi, "infinitive" yapıda da olduğu gibi, "It ..." kullanmaktır. - Selling insurance is a boring job. - It is a boring job to sell insurance. 2.3. Zaman ve Neden belirtmede "Infinitive" ve "gerund" özne olarak kullanılabildikleri gibi zaman ve neden belirtmekte de kullanılabilirler. |
|
||||
PROP "IT"
1. Tanım Cümlenin öznesi bir "infinitive clause" - To meet you is nice ya da "that-clause" - That she is here at this time of the day is strange olduğunda, bu yapıların yerini Prop "It" yapısı alabilir: - It is nice to meet you. - It is strange that she is here at this time of the day. - It is difficult to guess the meaning. - It is surprising that she is so late. - It was claimed that he was murdered. 2. Kullanım 2.1. Özne durumunda a) Önem belirtmede - It is essential to book in advance. Önceden yer ayırtmak gerek. - It is vital that this plan is followed. Bu planın izlenmesi şart. b) Zorluk belirtmede - It is difficult for him to change his mind. Fikrini değiştirmesi zor. c) Olasılık belirtmede - It is likely that we'll be a bit late. Muhtemelen biraz geç kalacağız. - Is it possible to go by road ? Karayolu üzerinden gitmek mümkün mü ? d) Fayda belirtmede - It is pointless to argue with him. Onunla tartışmak yararsız. e) Normallik ve Geleneksellik belirtmede - It is unusual to see snow in this season. Bu mevsimde kar görmek alışılmadık birşey. - Is it customary to tip the driver here ? Buralarda şoföre bahşiş vermek adetten midir ? f) Süre belirtmede - It takes eight hours to get to Istanbul. İstanbul'a gidiş sekiz saat tutuyor. g) Duygusal tepki belirtmede - It was really surprising to see him. Onu görmek gerçekten şaşırtıcıydı. - It shocked me that he didn't know. Onun bilmemesine hayret ettim. h) Gerçeği belirtmede - Is it true that she is leaving tomorrow ? Yarın gideceği doğru mu ? i) Uygunluk belirtmede - It'll be best to leave early. Erken ayrılmak en iyisi. j) Bir fikrin doğuşunu, akla gelişini belirtmede - It occurred to me that I'd left the keys at home. Anahtarları evde unuttuğumu farkettim. k) Görünümden elde edilen fikri belirtmede - It seems that we are in for a change. Görünüşe bakılırsa bizi bir değişiklik bekliyor. l) Putative "should" ile - It is interesting that you should think this way. Bu şekilde düşünmen ilginç. m) Çeşitli kullanımlar A) It + for + isim + to + yüklem - It is better for you wait here. Burada beklemen daha iyi olur. - It is essential for the pages to be read before the weekend. Sayfaların hafta sonundan önce okunması şart. B) It + "-ing" - It was nice meeting you. Seninle tanıştığımıza evindim. - Is it worth reserving a seat ? Yer ayırtmaya değer mi ? - It is no use trying to argue with him. Onunla tartışmaya çalışmak gereksiz. C) It ... + (as) if / though - It looks as if it will rain. Görünüşe bakılırsa yağmur yağacak. - It will be a pity if we have to leave the project half-completed. Projeyi yarı tamamlanmış halde bırakmak zorunda kalırsak yazık olacak. D) It ... + (preposition) + isim (= Cleft cümle) - It was my mother who threw an egg at the President yesterday. Dün Başkan'a yumurta fırlatan kişi annemdi. E) It + "be" + (not) + until / before - It was before the war that we knew what extravagance was. Bonkörlüğün anlamını savaştan önce bilirdik. 2.2. Nesne durumunda Normalde, nesne ile ilişkili bir sıfat bulunması durumunda kullanılır. - George made it clear that he disagreed. George aynı fikirde olmadığını açıkça belirtti. - I thought it peculiar that she hadn't written. Yazmaması bana çok garip geldi. - I think it important that we should keep calm. Bence sakin durmamız önem taşımakta. "Owe" ve "leave" yüklemleri ile de kullanılabilir. - We owe it to you to save our daughter. Kızımızın kurtulmasını sana borçluyuz. - We leave it to you to choose. Seçimi sana bırakıyoruz. |
|
||||
"PUTATIVE" VE "TENTATIVE" SHOULD
"Should" yardımcı yüklemi "gereklilik" belirtmesinin yanısıra bazı yapılarda bunun dışınnda anlamlar yüklenmektedir. Bu bölümde ele alınan yapıların hiçbirinde, dikkat edileceği gibi, "should" yardımcı yüklemi "gereklilik" anlamını taşımamaktadır. 1. Conditional clause ile Düşük bir olasılık belirtmek için "in case", "lest", ya da "if" ile kullanılır. - I'll go and get some more beer in case Bill should come. - He was cautious lest he should make a mistake. - If you should see him, tell him to see me. "If" ile kullanımında devrik yapı oluşturabilir. - Should you see him, tell him to see me. 2. "So that" ve "in order that" ile - He turned the volume down so that we should hear him. Onu duymamız için sesi kıstı. Bu kullanımda "should" yerine "could/would" gibi yardımcı yüklemler de kullanılabilir. Çeviri açısından, "could" kullanıldığında "-EbIl" takısının eklenmesi dışında, hiçbir değişiklik oluşmaz. 3. Zorunluluk ya da önem belirtmede Zorunluluk, önem ve tercih belirten agree, demand, marvel, regret, advise, desire, move, rejoice, allow, determine, ordain, request, arrange, enjoin, order, require, ask, ensure, pledge, resolve, beg, entreat, play, rule, command, grant, prefer, stipulate, concede, insist, pronounce, suggest, decide, instruct, propose, urge, decree, intend, recommend, vote, wonder yüklemleri ve absurd, better, just, ridiculous, advisable, concerned, ludicrous, right, amazing, eager, natural, strange, annoying, essential, necessary, surprising, anxious, important, odd, vital sıfatları ile kullanılır. Kimi zaman, aşağıda verilen üçüncü örnek cümlede olduğu gibi, "should" atılır ve yüklem yalın kalır. Çeviri açısından "should" kelimesinin olması ya da olmaması bir değişiklik getirmez. - He insisted that the contract should be read aloud. - We recommend that you wait until the rain stops. should leave - People are demanding that she leave (AmE) the company. leaves(BrE) - It is amazing that she should confess the murder. |
|
||||
DEVRİK YAPI (= INVERSION)
1. Tanım Cümle içindeki normal yapının (S+V+O) vurgu sağlamak amacı değiştirilmesidir. Bu yapıda ya yardımcı yüklem [1] (asıl yüklemin "be" olması durumunda yüklemin kendisi [2]) ya da özneyi niteleyen sıfat [3] öznenin önünde yer almaktadır. - We came late, and so did he. [1] - We are here, and so is he. [2] - Tired as he was, he went on walking. [3] 2. Kullanım Aşağıdaki kullanım örneklerinde gösterilen kelime ve yapılar, cümle içinde bu örneklerde verilen konumlarında (cümle başında vs.) olmaları durumunda sadece devrik yapıda kullanılabilmektedir. Örneğin, - You can nowhere find a better friend cümlesinde "never" kelimesi cümlede ortalarda yer almaktadır ve cümlede devrik yapı söz konusu değildir. Oysa "never" kelimesi 9.2.1 maddesinde de ele alındığı gibi, cümlenin başına alındığında, daima devrik yapı ile kullanılır. - Nowhere can you find a better friend. Devrik yapıların Türkçe'ye aktarımı esnasında, mümkünse, devrik yapının sağladığı vurgunun verilmesine çaba göstermek gerekir. 2.1. Zaman ve yer belirten yapılar ile Zaman ve yer belirten at no time, hardly ... when, never, no sooner ... than, not till, nowhere, only, only after, only then/when, rarely, scarcely, scarcely ... when, seldom yapıları ile kullanılır. - At no time was he aware of the facts. Hiç bir zaman, gerçeklerin farkında değildi. - Hardly/Scarcely had I said hello when he punched me. Daha yeni merhaba demiştim ki beni yumrukladı. - Never before have I received such a nice present. Daha önce hiç bu kadar güzel bir hediye almam??tım. - No sooner had I said hello than he punched me. Daha yeni merhaba demiştim ki beni yumrukladı. - Not till he got home did he understand what the joke was. Ne zamanki eve vardı, ancak o zaman espriyi anlayabildi. /Eve varana kadar espriyi anlayamadı. - Nowhere can you find a better servant. Hiçbiryerde (bundan) daha iyi bir hizmetçi bulamazsın. - Only here do they sell octopus meat. Ahtapot eti sadece burada satılır. - Only after a year did she start to talk to me again. Ancak bir yıl sonra benimle yeniden konuşmaya başladı. - Only then did I see that the plan was faulty. Planın hatalı olduğunu ancak o zaman anladım. - Rarely could we get fresh bread. Taze ekmek bulmak bir mucizeydi. - Scarcely / Seldom had he been late. Hemen hiç geç kalmamıştı. 2.2. Koşul belirten yapılar ile Koşul belirten in no circumstances, in no way, only by, only this way, only when, on no account, under no circumstances yapıları ile kullanılır. - In / Under no circumstances are we authorised to seal this document. Hiçbir koşulla bu belgeye damga vurmaya yetkili değiliz. - In no way can your money be refunded. Paranız hiçbir koşulla geri ödenemez. - Only in this way were we able to make the car start. Arabayı sadece bu şekilde çalıştırabildik. - Only by pushing were we able to start the car. Arabayı ancak iterek çalıştırabildik. - Only when he became ill did he appreciate the central heating. Ne zamanki hastalandı, merkezi ısıtmanın kıymetini o zaman anladı. - On no account are people allowed to eat in the theatre building. Hiçbir şekilde tiyatro binasında yiyecek yenemez. 2.3. Not only, so, neither, nor ile - Not only did they steal his money, but they also beat him. Sadece parasını çalmakla kalmadılar, bir de dövdüler. - We all like horror films, and so does my father. Hepimiz korku filmlerinden hoşlanıyoruz; babam da. - "I'm not hungry." - "Neither / Nor am I." - He didn't protest, nor did he say a single word. Protesto etmediği gibi tek bir kelime de etmedi. 2.4. so / such ... that ile - So delicious was the meal that we couldn't help wondering whether it was really Jane who had cooked it. Yemek o kadar lezzetliydi ki bir an yemeği yapanın gerçekten de Jane olup olmadığını merak ettik. 2.5. Yer belirten "preposition"lar ile - In came Tom. (Ve) içeri Tom girdi. - Up jumped two large dogs. Yukarı iki iri köpek zıpladı. - Round the corner walked a policeman. Bir polis memuru köşeyi döndü. - Under the table was lying a huge dog. Masanın altında koskoca bir köpek yatıyordu. 2.6. Comparative clause ile - His answer was shameful; equally regrettable was his behaviour. Verdiği yanıt utanç vericiydi - davranışı da bir okadar üzücüydü. - A year ago two crashes occurred at the corner, and more recently has come the news of a third. Bir yıl önce bu köşede iki kaza oldu, ve şu yakınlarda bir üçüncüsünün haberi geldi. 2.7. Condition clause ile - Should there be a delay, call me. Bir gecikme olursa beni ara. - Had we known about your coming, we could have met you at the airport. Gelişinden haberimiz olsaydı seni havaalanında karşılardık. 2.8. Concession clause ile - Hard as you may study, I doubt you'll pass. Ne kadar çok çalışsan da geçeceğinden kuşkuluyum. 2.9. Reason clause ile - Tired as he was, he stopped walking. Yorgun olduğu için yürümeyi kesti. 2.10. Similarity and Comparison clause ile - Tom was a man of power, as had his father been. Eskiden babasının olduğu gibi Tom da kudretli bir adamdı. 2.11. Çeşitli sıfatlarla - Little did we imagine that the whole Soviet Union would collapse. Sovyetler Birliği'nin çökeceği aklımızdan bile geçmezdi. |
|
||||
ANY / EVERY (ONE/BODY/THING/WHERE
1. Any "Any" aşağıdaki anlamlarda kullanılabilir. - I haven't got any brothers. Hiç erkek kardeşim yok. olumsuz yapı/anlam + any = hiç - I can eat anything. Ne olsa yiyebilirim. olumlu yapı/anlam + any = ne olursa olsun/herhangi bir Bundan ötürü, - Nobody can ride this horse. Bu ata hiçkimse binemez. - Anybody can ride this horse. Bu ata isteyen herkes/kim istese binebilir. - In Turkey, anybody can be a taxi driver. 2. Every "Every" kelimesinin, çeviri açısından, bir tek aşağıda değinilen kullanımı önem taşımaktadır. - Not everyone knows this formula. Bu formülü herkes bilmez. Örnek cümlede de görüldüğü gibi, bu yapı olumsuz yüklem ile Türkçe'ye aktarılmaktadır. kaynak: |
|
||||
English Proverbs
A bad excuse is better than none.
A bad workman blames his tools. A barking dog never bites. A bird in the hand is worth two in the bush. A cat in gloves catches no mice. A deaf husband and a blind wife are always a happy couple. A dog is a man's best friend. A man's reach should exceed his grasp. A stumble may prevent a fall. Actions speak louder than words. Affectation is a greater enemy to the face than smallpox. After dinner rest a while, after supper walk a mile. All good things come to those who wait. All good things must come to an end. All that glitters is not gold. All wealth begins in mind. As you make your bed, so you must lie upon it. |