AMASYADAKİ DOĞAL AFETLER
TAŞKINLAR
Tarih boyunca Amasya ili gerek yerleşim yerlerinde, gerekse tarım arazisinde Yeşilırmak ve yan kollarının taşkınlarına maruz kalmıştır Taşkınların etkisini il merkezindeki tarihi kalıntılar dan da gözlemlemek mümkündür Buna en güzel örnek yöre halkınca Üç Medeniyet Köprüsü olarak adlandırılan Alçak Köprüdür Yeşilırmağın taşkınları ve getirdiği malzeme ile yatak tabanında yükselme olmuş, köprü ayakları zamanla dolmuş ve köprü ayaklarında yükseltme ihtiyacı doğmuştur Perspontus, Selçuklu-Osmanlı ve Cumhuriyet Döneminde ilave yapılar eklenerek köprü tabliyesi yükseltilmiştir Bu üç ayrı yapıyı Alçak Köprü’de izlemek mümkündür
Amasya, tarihinde birçok taşkına maruz kalmış olup yakın dönemde can ve mal kaybına neden olan en büyük taşkın 03-06Haziran 1948 deki taşkındır Özellikle il merkezindeki Lokman Deresinin taşması ve malzeme getirmesi nedeniyle Amasya merkezde 155 kişi hayatını kaybetmiş, 95 ceset bulunmuş, 65 kişinin akibeti ise tesbit edilememiştir Kelkit ve Yeşilırmağın birleşim yerindeki Kale Akım Rasat İstasyonu'ndan geçen debi 410 m3/sn tesbit edilmiştir
Yine 5 Nisan 1952 tarihinde Kale Akım Rasat İstasyonu'nda 1560 m3 /sn tespit edilmiş, bu tarihte 3000 vatandaş evsiz kalmış, Kızılay 350 çadır ve nakdi yardım göndermiştir Ayrıca Ulusu bucağında 14 yaşında bir çocuk boğulmuştur
24 Mart 1954 Amasya Hükümet Köprüsü'nde ölçülen debi 620m3 /sn dir Tarım arazileri su altında kalmış, çevre köylere Kızılay tarafından 250 çadır gönderilmiştir
5 Nisan 1967 ve 14 Mayıs 1967 tarihinde yaşanan taşkında, Hükümet Köprüsü'nden 5 Nisan’da 500 m3 /sn ve 14 Mayıs’ da 461 m3 /sn debi geçmiş, büyük boyutlu maddi zarar tespit edilmiştir
13 Mart 1968 tarihinde ise Hükümet Köprüsü'nde debinin 718 m3/sn olduğu tespit edilmiş, büyük boyutlu maddi zararın yanı sıra, 156 adet büyükbaş hayvan ve 270 adet küçükbaş hayvan ölmüştürAyrıca Maydanoz Köprü yıkılmış, Sultan II Bayezid Külliyesi sular altında kalmıştır
30 Nisan 1975, 27-28 Nisan 1977, 26 Temmuz 1977, 3 Ocak 1979 ve 31 Ocak 1987, 12 Temmuz 1988, 18-19 Mayıs 1990, 26-27 Mayıs 2000 tarihlerin de ilde muhtelif taşkınlar meydana gelmiş ve mal ve can güvenliği tehlikeye düşmüştür Amasya şehir merkezi içindeki Hükümet Köprüsü bugün ki şartlarda 800 m3/sn taşkın debisini geçirebilmektedir Bu debinin yinelenme süresi 36 yıl olarak hesaplanmıştırÇekerek Irmağı üzerinde inşaatı devam etmekte olan Süreyya Bey Barajı'nın tamamlanmasından sonra bu süre 133 yıl olacaktır Zira Barajda 500 yıllık taşkın için hacim ayrılmaktadır
DEPREMLER
Kuzey Anadolu Fayı Hattı, Karlıova’dan başlayarak tüm Anadolu'yu Karadeniz kıyısına neredeyse paralel bir yay çizerek katettikten sonra Saros körfezinden Türkiye’yi terkeder Bu hat boyunca ilk olarak KB-GD olarak izlenen gidişi inceleme bölgesinde B-D doğrultusuna doğru bir dönüş gerçekleştirir Bu dönüş aynı zamanda da Anadolu’nun saat yönünün tersine dönüşünün de nedenini oluşturur Bu dönüşün bir sonucu olarak KAF hattı boyunca ana fay gidişinden ayrılan birçok yan kol oluşmuştur Amasya şehri hem Niksar-Taşova-Ladik-Havza ilçelerini takip eden Kuzey Anadolu Fay hattı hem de bu ana kırık zonundan ayrılan yan kolların etki alanındadır Bu yan kırıkların hareketlerinin Anadolu içlerine ilerledikçe sönümlendiği bilinmektedir ancak ana hatta yakın olduğu yerlerde düşük riskle de olsa yıkıcı deprem üretme potansiyeli vardır Kuzey Anadolu Fayının yan kolları Amasya bölgesinde Ezinepazarı-Sungurlu, Taşova-Çorum, Laçin ve Merzifon fayları olarak gözlenir
Kuzey Anadolu Fay hattı Niksar dolaylarında en önemli çatallanmasını yaparak Ezinepazarı-Sungurlu fayını oluşturur Bu fay, Aydınca havzasını ve Deliçay vadisini güneyden sınırlıyarak batıya doğru devam eder Fay üzerinde bilinen en önemli hareket 1939 Erzincan depreminde olmuş ve bu hat Ezinepazar köyüne kadar kırılarak bölgede büyük hasara neden olmuştur Fayın genç kırıkları bölgedeki alüvyal yelpazelerde gözlenmektedir Ezinepazarı fayı, Deliçay vadisini terkettikten sonra güneyde Sungurlu’ya (Sungurlu Fayı) ve kuzeyde Mecitözü’ne (Gökhöyük Fayı) doğru devam eden iki kola ayrılır Bu kolların varlığı nedeniyle Geldingen Ovası çek-ayır havza olarak açılmıştır Bölgedeki sismik aktiviteye bakıldığında fay üzerindeki kayda değer aktivitenin daha çok Mecitözü-Doğantepe hattında yoğunlaştığı gözlenmektedir Havza içerisinde yeralan termal su kaynakları da (Beke Kaplıcası) bu hattın halen aktif olduğunu desteklemektedir
Benzer bir durum Taşova-Laçin-Çorum fayı için de geçerlidir Bu segment de KAF’dan Esençay segmenti olarak ayrılır Taşova-Eraslan arasında yatay ve tek parça olarak izlenen fay, Sarıbuğday batısından sonra ilki batıya devam eden (Laçin Fayı) ve diğeri ise güneye kavislenen (Sarıbuğday Fayı) iki kola ayrılır Bu kolların ikisi de sismik olarak aktiftir ve son yüzyılda kayda değer büyüklükte depremler üretmişlerdir Laçin Fayı 2 Aralık 1942 yılında kırılmış ve 59 büyüklüğünde (en çok 8 şiddetinde) bir deprem üretmiştir Aynı şekilde Sarıbuğday fayı da 14 Ağustos 1996 yılında kırılmış ve 56 büyüklüğünde (en çok 8 şiddetinde) deprem üretmiştir Suluova Havzasını kuzeyden sınırlayarak Gümüşhacıköy üzerinden devam eden Merzifon-Gümüşhacıköy fayı morfolojik olarak çok belirgindir Bu hat üzerinde Osmancık bölgesindeki ardaşık 1942 depremlerinden 2 Aralık (büyüklüğü:59) depremi meydana gelmiştir
Anadolu’daki en eski yerleşimlerden biri olan Amasya, coğrafi konumu ve genç tektonizma içerisinde aldığı yer nedeniyle tarih boyunca kaydı tutulmuş bir çok depreme şahit olmuştur Bu depremlerin yıkıcı etkileri Amasya kalesi ve özellikle Selçuklu-Osmanlı dönemi eserlerinde izlenmektedir Bu yapılar üzerinde çeşitli dönemlerde yapıldığı belli olan birden çok ve büyük tamir izleri vardır
Tarihsel kayıtlarda geçen ilk yıkıcı depremin tarihi MS 236 olarak geçmektedir Kuzey Anadolu Fay hattı üzerinde oluşan bu depremin izine Roma kayıtlarında rastlanmıştır Bölgede kayıtlı bir başka deprem de MS 509 yılına aittir Bu iki depremin yarattığı hasarlar hakkında günümüze çok az bilgi ulaşmıştır
Bölge hakkında detaylı bilgi edinilen ilk deprem 1579 yılına aittir Bu depremin kaydı Osmanlı Mühimme Defterlerinde tutulmuştur Buna göre deprem özellikle Çorum’da etkisi olmuş, Amasya’da da Hızır Paşa Camii, İmaret ve Medresesinde hasar oluşturmuştur Bu depremin kesin olmamakla birlikte Laçin-Çorum Fayında oluştuğu söylenebilir
1647-1648 tarihleri arasında ki depremlerde Amasya’da Hacı Hamza Mescidi, Fethiye Camii ve Hilafet Gazi Medresesi depremde hasar görmüştür
Bölgede en büyük deprem ise 16 Ağustos 1668 tarihinde gerçekleşmiştir Bu depremde, etki alanı değerlendirmelerine göre Niksar-Bolu arasındaki Kuzey Anadolu Fay hattı tamamen kırılmıştır Amasya’da Sultan Bayezid Camii’nin kubbeleri, minareleri, Amasya Kalesi’nin duvarları, kargirhaneler, camilerin çoğunun kubbeleri ve Bedesten’in çok yerleri yıkılmıştır
14 Ekim 1684 de ki depremde kagir binaların çoğunda hasar oluşmuş, Sultan Beyazıt Camii'nde de hasar meydana gelmiştir Depremin etkileri Niksar’da da görülmüştür
1734 yılında olan bu deprem hakkındaki tek bilgimiz önceki depremlerde yıkılan ve tekrar yapılan Beyler Sarayı hasar görmüş olduğudur Saray depremden sonra tekrar tamir edilmemiştir (HH)
29 Ekim 1776 tarihinde Vezirköprü ve Merzifon’u etkileyen bir deprem gerçekleşmiştir Kadı Sicillerinde bu depremde önceden beri viran olan Ayşe Hatun türbesininin yıkıldığı belirtilmiştir
18 Temmuz 1794 tarihinde Çorum bölgesinde büyük bir deprem meydana gelmiştir Depremden Amasya’da etkilenmiştir
Tarihsel depremlerden tespit edilen durum Amasya ve çevresinin yakın dönemde (1500 sonrası) birçok kere büyük ve yıkıcı depremlere maruz kaldığı gerçeğidir Bununla birlikte antik dönemde nispeten az hasar yapan ve kayıtlara geçirilmemiş depremlerin varlığı da gözönünde bulundurulmalıdır Eski Amasya kentinin dayanıklı kireçtaşlarının üzerine yerleştiği hesaba katıldığında, bahsedilen dönemde hasar yapmayan depremlerin dahi günümüzde tekarlanması halinde, Yeşilırmak alüvyonları üzerine genişlemekte olan modern Amasya şehri üzerindeki yıkıcı etkilerinin çok daha büyük olacağı açıktır Bu tespit Taşova, Merzifon, Suluova, Gümüşhacıköy ve Hamamözü ilçeleri için de geçerlidir
Aletsel Dönem (1900-günümüz) Depremleri
Kuzey Anadolu Fay hattı boyunca son yüzyılda itibaren olan büyük depremlerde batıya doğru düzenli bir göç sözkonusudur 1939 Erzincan depremi ile başlayan ve en son 17 Ağustos 1999 İzmit depremi ile Kuzey Anadolu Fay hattının tamamı kırılmıştır Can ve mal kaybına neden olan önemli depremler;
26 Aralık 1939 Erzincan Depremi ve Bölgeye Etkisi :
78 büyüklüğündedir 26-27 Aralık gecesi saat 0200’da Kuzeydoğu Anadolu’yu sarsan bu deprem birçok şehir ve köyde ağır hasar yaratmıştır Depremde 360 km uzunluğunda bir fay hattı kırılmıştır Depremin etki alanı içerisinde toplam 32962 kişi hayatını kaybetmiştir
Kasım-Aralık 1942 Laçin-Osmancık Depremleri ve Bölgeye Etkisi :
1942 yılının sonuna doğru Laçin-Hamamözü-Osmancık ile Çorum’u etkileyen ve yaklaşık birer hafta arayla gerçekleşen 3 deprem olmuştur Bu depremler hasar dağılımı göz önünde bulundurularak Kızılırmak Vadisi depremleri olarak adlandırılmaktadır
Bu depremlerden ikincisi 2 Aralık günü Osmancık’ın kuzeyinde Merzifon-Gümüşhacıköy fay hattı üzerinde meydana gelmiştir ve büyüklüğü 59’dur Depremde vadi içerisinde ve yamaçlarında bulunan yerleşimlerde ağır hasar oluşmuş, toplam 5 kişi hayatını kaybetmiştir
14 Ağustos 1996 Mecitözü Depremi (56 büyüklüğünde) ve Bölgeye Etkisi :
56 büyüklüğündedir Özellikle Mecitözü ve Merzifon’a bağlı köylerde ağır hasara neden olan bu depremde, 1 kişi ölmüş, 9 kişi yaralanmış ve toplam 2606 konutta hasar meydana gelmiştir Hasarın yoğun olarak gözlendiği yerleşim birimleri Akpınar, Oymaağaç, Mahmutlu, Balgöze, Diphacı ve Karasar köyleridir Depremin merkezi Mecitözü-Merzifon arasında olup, ilişkili fay hattı Sarıbuğday-Çorum fayıdır