Erdil Yaşaroğlu'nun Futbol Totemi (Kendi ağzından)...
Eskilerden kalan bir proje ama benim hoşuma gitmişti, aklıma gelmişken burda da paylaşmak istedim ... =D
Nike, Art Of Football projesi için 11 ülkeden 11 sanatçı seçti. Türkiye’yi temsilen de ben bu projede yer aldım. Hayatımda ilk defa ülkem adına biyere iş yapıyodum, gerildim…
NE Kİ BU ART OF FOOTBALL?
Art of football, futbolun sanatı demek. Avrupa Kupası için yapılan bi proje bu. 11 sanatçı futbolun sanatını yapıyo ve bunlar Milano‘da sergileniyo. Sonra dünyadaki diğer sanatçılara deniliyo ki, sen de katıl. Katılanlar arasından bir 11 tane daha seçiliyo ve Avrupa Kupası başladıında İsviçre‘nin Basel kentinde 22 işten oluşan esas sergi yapılıyo. Finalinde de sergiye katılanlardan biri seçiliyo ve Nike‘ın limited edition bir ayakkabısının tasarımını yapıyo. Bu da çok eğlenceli bişiy tabii…
Geçen aylarda Nike‘dan Zeynep aradı beni dedi ki, seni seçtiler… 20 günün var yapacağın işi Milano‘daki sergiye yetiştirmek için. Buyur… Dedim ki, Nike‘in CEO’su Türk mü? Niye yumurta döte dayanınca başlıyo proje? Cevap olarak Mhehe diye güldü…
Konu futbolun sanatı. Tamamen serbestsin dediler. İstersen peçeteye bişeyler karala onla katıl dediler… Peçete karalaması ayıp olur diye heykel yapmaya karar verdim.
Projenin başında ünlü ingiliz fotoğrafçı Nick Knight ve Show Studio var. Ne havalı bi ismi var adamın yav. Nik Nayt. Kafiye canavarı gibi… Ben 20 günüm var tutuşmasıyla, birinci günde buldum yapacağım şeyi… 3 gün de internetten yapıldı mı benzer bişey diye araştırmakla geçti. Geriye kaldı 14 gün…
Bu totemin eskizi
Adını Totem koydum. Futbol gibi basit anlaşılır, ilgi çekici ve etkileyici bir heykel yapmak istedim. Biraz karikatür gibi, biraz heykel gibi, renkli ve eğlenceli… O yüzden bu futbol totemini tasarladım. Tabii aynı zamanda taşınabilir, sağlam ve yapımı kolay olması lazımdı.
Tek başıma yapamıyacağım için Cow Parade ineğini de beraber yaptığım Şekil Tasarım‘a gittim. Mimar Sinan Heykel Bölümünden sınıf arkadaşlarımın kurduğu atölye. Bu tarz çalışmalar için süper biyer.
Hemen çalışmalara başladık…
Önce çamurdan yaptık kollarını bacaklarını…
Sonra da polyesterden döktük. Hafif ve sağlam…
Arkadaki tabelaya dikkat ettik.
Oto boyası ile metalik renklere boyadık. Neşeli oldu…
Soldaki dobik benim. Sağdaki ise Totem.
Nike’da bütün bu sürecin filmini çekti:
Bitti sonunda… yaklaşık 4 metrelik bi heykel olmuştu. Biter bitmez paketleyip Milano‘ya yolladık.Bikaç gün sonra ben de gittim.
Milano Nike Art Sdudio‘da sergi açılışı yapıldı. Beleş içkiden mi yoksa sanat sevdiklerinden mi anlamadım, hınca hınç doldu sergi salonu. Hayatında iki karma sergiye katılmış birinin üçüncü sergisinin yurtdışında olması, kıçında küçük ter damlaları oluşturuyo tabii sanatçının. Sonra gelen tebrikler ve abartılı iltifatlarla rahatladım ve kıçım kurudu…
Diğer sanatçılar ülkelerinin en meşhur adamlarıymış meğerse. Hepsiyle kaynaştım ve güzel bi sergi açılışı oldu. Gavur arkadaşlarımla World Of Warcraft oynarken geliştirdiğim İngilizcemle röportajlar bile yaptım… Tam karnım acıkmıştı ki Nike‘ın halkla ilişkilerini yapan Elif yemeğe gideceğimizi söyledi. Heey! dedim. Sonra da Art Of Football partisine gitçekmişiz. Heeeeey! dedim.
Süper İtalyan yemeklerinden sonra koccaman 3 katlı bi klübe gittik. Kapısında emekli maaş kuyruğu gibi upuzun bi kuyruk vardı. Havalı olan, yandan girişi kullandık kuyruğa girmeden. İçeri girdiğimde heryerde plazmalar vardı ve hepsinde Erdil Yasaroglu/Turkey yazıyodu. Nooluyo lan dediğim anda bi sonraki sanatçının ismi geldi. Dominic Wilcox/UK… (Bunu ismi de pek havalı yav… Nooluyo?) Sonra da diğer sanatçıların resimleri… İsimlerimizi döndürüp durdular plazmalarda gece boyunca. Pek havalıydı yav.
Biraz eğlendikten sonra, ertesi gün şehri gezcem diye erkenden kaçtım partiden.
Milano‘ya ilk defa gelmiştim. Pek sevmedim şehri… Erkek çocukları için hiçbişey yok valla… Kızlar için cennet. Hiç elektronik, bilgisayar, ıvır zıvır dükkanı yok. Varsa yoksa kıyafet, çanta, ayakkabı…
Şimdi İsviçre‘deki esas sergiyi bekliyom. 4 Haziran’da Art Bazel‘de açılcak. 6 Haziran’da da Türkiye‘nin maçı varmış orda. Duyar duymaz “bilet bulun bana” diye pıçırdım Nike‘a.
Bu arada sen de olaya katılmak ve Art Of Football projesi hakkında bilgi almak istersen, Nike1/1 sitesine bakabilirsin. Sevgiler…