KeLBaYKuŞ Forum

Geri git   KeLBaYKuŞ Forum > Genel Başlıklar > Haberler


Haberler - Tüm haberleri buradan okuyun


Cevapla
 
Seçenekler
  #1 (permalink)  
Alt 04.06.10, 21:57
SomeOne - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Uzman Baykuş
 
Kaydolma: 16.09.09
Erkek
Mesajlar: 992
Teşekkürler: 11
Üyeye 282 kez teşekkür edildi
Standart USS LIVERTY'nin Öyküsü

International Journal of Intelligence and Counterintelligence dergisinin sonbahar 1995 sayısında (cilt 8/sayı 3), Reverdy S. Fishel, bir kitap eleştirisinden hareketle, USS Liberty'ye İsrail saldırısının bir kaza olmadığına ilişkin kanıtlar sunuyor. Fishel'in "The Attack on the Liberty: an 'Accident'?" ("Liberty'ye saldırı: bir 'kaza' mıydı?") başlıklı yazısından da birtakım ayrıntılar öğrenelim. Başka kaynaklardan edindiklerimizi de aralara katalım. (Kaynağımız, USS Liberty'nin sağ kalan elemanlarının web sitesi.)

"Gerçekte," diyor Reverdy S. Fishel, "Japonların Pearl Harbor'daki saldırısı ne kadar kazaysa, İsrail'in Liberty'ye saldırısı da o kadar kazaydı." Sonra anlatmaya koyuluyor:

ABD hükümeti Liberty'yi Gazze açıklarına yollarken amacı, Altı Gün Savaşı'nda olan biteni izlemekti. İsrail uçakları bu geminin üzerinden yedi saatlik bir süre içinde sekiz defa geçtiler. Sabah 06.00 ile öğlen 12.15 arasında. Amerikan telsizcileri, iki ayrı görüşmede, İsrailli pilotların geminin Amerikan gemisi olduğuna ilişkin anonslarını kaydettiler. Hava çok güzel, görüş müthiş açıktı. Gemideki Amerikan bayrağı apaçık seçilebiliyordu.

Ancak saat 14.00'te jetler ve hücumbotlar saldırıya geçti. Jetler görünüşe göre silahsız olan gemiye füzeler ve napalm bombası attılar. Gerçekte geminin baş kısmında makineliler vardı, ama bunlar daha ilk saldırıda devre dışı kaldı.

(Biraz açıklama yapayım, bir sürü ayrıntı öğrendim ya... "Görünüşe göre silahsız" sözünün anlamı şu: USS Liberty dev antenlerle, dinleme cihazlarıyla donatılmış bir istihbarat gemisi. Acil durumda kendini savunabilsin diye birtakım silahları var. Ama asıl işi çatışmaya girmek olmadığından, ilk bakışta toplu tüfekli bir savaş gemisi olarak görünmüyor. Liberty'nin silahları, İsrail saldırısı sırasında ilk anda ya bizzat vurulmuş ya da civarlarına düşen yangın bombalarının yolaçtığı alevler, duman ve aşırı ısı nedeniyle mürettebat bunların yanına bile yaklaşamamış. Dolayısıyla, gemi bütün saldırı boyunca tam anlamıyla savunmasız da kalmış. Liberty'den sağ kalanlar, savunmasızken bir saat onbeş dakika boyunca ateş altında bırakılmalarına ayrıca içerlemişler. -ük.)

Telsiz antenlerinin bir kısmı ilk saldırıyı atlattı. Ama telsize sarılan USS Liberty muhabere görevlileri gördüler ki, gemiden kullanılabilen beş frekanstan dördü bloke edilmişti. Acil durumlar için kullanılan uluslararası frekans da bunlar arasındaydı. İronik, ama Liberty'nin telsiz mesajı yollayabildiği kısacık anlar, jetlerin roketlerini ateşlemesine denk düşüyordu. Böylece Liberty, 400 mil kadar mesafede, Girit açıklarında bulunan 6. Filo'ya yardım çığlığını ulaştırabildi.

Uçakların saldırısının hemen ardından hücumbotlar geldi ve saldırıyı sürdürdü. Beş torpil attılar. Bunlardan biri 25 insanı öldürdü. Sonra gemiyi sardılar, 40 dakika boyunca, güvertedeki yaralılara, yangın söndürücülere ateş ettiler. Liberty personeli, geminin batacağını düşünüp kurtarma botlarını suya attığında, bunları da makinelilerle taradılar.

6. Filo çevresinde buna karşılık ne yapılacağına dair telsiz haberleşmesi ("flaş" koduyla geçilen mesajlarla) yoğunlaştığında, İsrailliler birden ABD büyükelçiliğiyle irtibata geçip "kazaya" ilişkin haberi verdiler. S. Fishel şöyle diyor: "Bu, herhalde dünya deniz savaşları tarihinin en uzun 'kaza' saldırısıydı - bir saat onbeş dakika sürmüştü."

America ve Saratoga uçak gemilerinden olay yerine doğru kalkan iki uçak da Savunma Bakanı Robert McNamara tarafından geri çağırıldı. (Dizinin ikinci bölümünde, uçakların geri çağırılışını, "kalk" emrini veren subayın ağzından okuyabilirsiniz. -ük) İlki, muhtemelen Washington henüz saldırganların kimliğinden emin olmadığından ve eğer saldıranlar Ruslarsa bunun onlarla savaşa tutuşmaya yolaçabileceğinden. İkincisiyse, İsrail "kaza" haberini verdikten sonra.

O iki gemi nasıl karıştırılır?

S. Fishel'e göre, dikkatle hazırlanıp ustalıkla gerçekleştirilmiş saldırı, dikkat edilen ayrıntılar, telsizin bloke edilmiş oluşu... bu işin bir kaza olmadığını gösteren yeterli kanıtlar. Ayrıca, İsrail'in Liberty'yi Al Kuseyr adlı Mısır gemisiyle karıştırdığını iddia etmesi de hiç inandırıcı değildi, çünkü El Kuseyr Liberty'nin yarısından daha ufaktı. Biri 4000 grostonluktu, öteki 10.400! Al Kuseyr eski, her tarafı paslanmış bir gemiydi ve Liberty'nin yanında, paslı bir eski vosvos pırıl pırıl Cadillac'ın yanında nasıl durursa öyle kalırdı.

(Başka kaynaklarda, gemiler arasındaki farklılığa ilişkin değişik veriler var. Al Kuseyr'in boyu yaklaşık 90 metre, Liberty'ninki 152 metre olarak geçiyor. Tonajları da, 2.640 groston -Al Kuseyr- ve 10.860 -Liberty- olarak veriliyor. Farka bakın! Ayrıca Al Kuseyr, Liberty'den 6,5 metre kadar daha dar. Zaten, daha sonra, İsrail uçakları ve hücumbotları USS Liberty'yi delik deşik ederken Al Kuseyr'in İskenderiye limanında bağlı olmakla kalmayıp, "hareket edemez halde" olduğu da anlaşılmış! -ük)

Liberty'nin üstünde özel antenler vardı, hele bunlardan biri, sadece bu gemide ve onun kardeşi Belmont'ta bulunan, 1967 yılı için ultramodern sayılabilecek bir özel cihazdı. (Sözkonusu olan, bugün "uydu anteni" dediğimiz antenlere benzeyen ve gözümüzün artık alışmış olduğu, ama o dönem için hayli ilginç ve özgün görünüşlü bir nesne. Liberty'nin kıç tarafında ayrıca yaklaşık 6,5 metre eninde, 11,5 metre yüksekliğinde, 10.000 vatlık bir TRESSCOMM mikrodalga anteni varmış. -ük) Liberty, Amerikan donanmasının bütün standart işaretlerini taşıyordu, numarası, adı yazılıydı üstünde.

İsrail'in kendini savunurken ileri sürdüğü tezlerden birini daha aktarayım burada. Çünkü bu Al Kuseyr meselesini şimdi aktaracağım konuyla birlikte ele alınca tam da suçlunun kendini ele vermesi durumuyla karşı karşıya bulunduğumuzu anlayacağız.

İsrail, saldırdığı geminin 28 knot süratle seyrettiğini, deniz savaşları kurallarına göre 20 knot'un üstünde seyreden her teknenin düşman sayılmasının meşru olduğunu öne sürmüş. Öncelikle, USS Liberty'nin azami sürati 18 knot, yani 28 knot hızla gitmesi imkânsız. Sağ kalan mürettebat, saldırıya uğradıkları sırada 5 knot hızla seyretmekte olduklarını söylüyor. Bunlar bir yana bırakılsa bile tuhaflık bitmiyor. Al Kuseyr'in azami hızı 14 knot! Yani, normal olarak, 28 knot ile giden bir gemi görüldüğünde otomatikman, bunun Al Kuseyr olamayacağının düşünülmesi gerekiyor. İsrail, bir yandan "Al Kuseyr sanıp vurduk" diyor, öbür yandan da vurduğu geminin, Al Kuseyr'in hiçbir zaman ulaşamayacağı bir hızda seyrettiğini, bu yüzden vurduğunu söylüyor. Aynı anda ikisi birden nasıl olabiliyor? Bu arada, USS Liberty'nin, saldırıya uğradığı sırada uluslararası sularda bulunması da, İsrail'in sığındığı savaş kuralının uygulanmasını zaten imkânsızlaştırıyor!

Telsizin bloke edilmesi

Hele telsizin bloke edilmesi, saldırganların kime saldırdıklarını gayet iyi bildikleri konusunda şüpheye yer bırakmıyordu. Çünkü bunun için, hedefinizin haberleşmesini bir süre izlemiş olmanız şarttı. Blokaj, sadece Liberty'nin frekanslarını iptal edecek şekilde yapılmıştı.

İsrailliler, geminin kimliğini Liberty'nin bir ara verebildiği imdat mesajından öğrendiklerini de söylediler. Ama bu mesajdan sonra saldırı tam 66 dakika daha devam etti. İsraillilerin bu söylediği doğru olsaydı, torpilleri atan hücumbotlarını geri çağırmış olmaları gerekirdi.

Bayrak konusundaki çelişkiler

İsrailliler, rüzgâr olmadığından bayrağın dalgalanmadığını, seçilemediğini iddia ettiler. Ama her şeye rağmen bayrağın apaçık seçilebildiği ortaya konunca, bu sefer de, Liberty'yi Amerikan bayrağı takmış bir düşman gemisi sandıklarını söylediler. Ancak aralarındaki haberleşmede böyle bir lafın geçmemiş olduğu da biliniyor.

İsrailli yetkililerin bir iddiası da, gemi kimliğini bildirmeyi reddettiği için hücumbotların jetleri çağırmış olduğu. Oysa daha Liberty onların radarlarına girebileceği mesafeye gelmeden önce jetler saldırı için harekete geçmişti bile. Zaten İsrailliler de sonradan kendi dediklerini inkâr ederek, jetlerin hücumbotları çağırdığını açıkladılar.

O olduğunu biliyorlardı

İsrailli yetkililer şöyle bir hikâye anlatıyorlar, saldırı öncesine dair: Jane's Fighting Ships kataloğundan Liberty'nin fotoğraflarına bakmışlar. Tel Aviv'deki ABD Deniz Ataşesi'ni iki defa telefonla arayarak o geminin Liberty olup olmadığını sormuşlar. Ama o bölgede Amerikan gemisi bulunmadığı cevabını almışlar. Ve geminin Al Kuseyr olduğuna hükmetmişler. Ama hem Tel Aviv'deki Amerikan elçiliği hem de deniz ataşesi, böyle bir görüşmenin hiç yapılmadığını söyledi. Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, İsrailliler geminin kime ait olduğunu ve cinsini bilmekle kalmıyor, bizzat Liberty olduğunu da biliyorlardı.

İsrailli pilotlardan biri geminin Amerikan gemisi olduğunu merkeze bildirmiş, buna rağmen saldırıya geçmesi emrini almıştı. Bu telsiz görüşmesi, ABD Beyrut Büyükelçiliği tarafından kaydedilmişti. ABD'nin eski Lübnan Büyükelçisi Dwight Porter 1991'de bu kaydın varlığını ortaya çıkardı.

Önce tepki sonra örtbas

Liberty'ye saldırıdan sonra Dışişleri Bakanı Dean Rusk sert tepki gösterdi. Başka yetkililer de, böyle bir şeyi Ruslar veya Araplar yapsa nasıl tepki göstereceksek öyle yapalım, dediler. Fakat Başkan Johnson İsrail'in özürünü kabul etti. Deniz Kuvvetleri'nin kurduğu mahkeme de, saldırının planlı olduğunu reddetti, hattâ bu yönde konuşanları susturmaya çalıştı ve daha çok, Liberty personelinin neleri nasıl yaptığıyla uğraştı. Dışişleri Bakanlığının hukuk danışmanı Carl Salans, İsrail'in resmî açıklaması üzerine tepki gösterdi ve İsrail'in masumane bir yanlışlık yaptığına inanmadığını bildirdi. Mantıken, bir sonraki adımda, elindeki kanıtlarla İsrail'in karşısına dikilmesi gerekirdi, ama böyle olmadı.

Gelelim "niye?"sine...

Reverdy S. Fishel'in International Journal of Intelligence and Counterintelligence'deki yazısından son olarak, İsrail'in bu işi niye yaptığına ilişkin kısmı aktarayım. Bu olayla ilgilenmeye başladığımızda, ilk gün, araştırmacı gazeteci James Bamford'un saldırının nedeni konusundaki açıklamasına yer vermiştim. Fishel'in açıklaması bundan farklı. O, bombalanmış Birleşmiş Milletler Barışgücü birliğinden ve kampından sözetmiyor. İsrail'in ateşkes öncesinde Golan Tepeleri'ni ele geçirme planından sözediyor:

İsrail'in Golan Tepeleri'ne yönelik saldırısı ile Liberty'ye saldırı arasında bir bağlantı bulunduğu belli. Golan'a saldırının 8 Haziran günü saat 11.30'da başlaması öngörülmüştü. Liberty'nin yeri ilk olarak saat 06.00'da tesbit edildi. Son dakika emirleri Golan saldırısını geciktirdi. Liberty devre dışı bırakıldı. Ve bunun ardından Golan saldırısı başladı.

Birleşmiş Milletler bütün gücüyle savaşı durdurmaya çabalıyordu ve 9 Haziran'da ateşkes ilân edilmesi öngörülmüştü. ABD hükümeti de bu yönde baskı yapıyordu. İsrail, ateşkesten önce Golan'ı ele geçirmek istiyordu. Fakat bir an önce Suriye'ye saldırmak için telâşla hazırlık yapan İsrail, Golan saldırısını, başlamasına birkaç saat kala erteledi. Niye? Çünkü muhtemelen, İsrail'in harekâtına dair birtakım telsiz görüşmelerini Liberty'nin yakalayıp kaydettiğinden endişe duydular. Böyle bir durumda, onlar Golan'ı ele geçirmeden önce ateşkes ilân edilebilirdi.

Bu pürüzü giderdikten sonra saldırıya geçtiler...

Fishel, "İsrail Savunma Bakanlığı bu savaşta pek az hata yaptı," diyor.
Alıntı ile Cevapla
Sponsor
Cevapla






© 2013 KeLBaYKuŞ Forum | AtEsH
Telif Hakları vBulletin v3.8.4 - ©2000-2024 - Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.2.0'e Aittir.
Açılış Tarihi: 29.08.2006