Emin Çölaşan - BİR MEDYA REZALETİ DAHA!
HABER dün medyada yer aldı ama bir kez daha irdelemek gerekiyor. Çoğu hukukçu sınıf arkadaşları, birkaç CHP milletvekili ile Ankara da bir restoranda yemek yerken, o sırada Ülke TV isimli şeriatçı kanalda şeriatçı Deniz Feneri vurgunu savunuluyor! Aynı anda altyazı geçmeye başlıyor
“Deniz Feneri soruşturmasının görevden alınan savcısı Nadi Türkaslan şu anda bir restoranda bazı CHP’lilerle birlikte yemek yiyor…”
Ohhh! .. Savcı ile CHP’nin ilişkisi belgelenmiş oluyor!.. Oysa Nadi Bey o ada evinde. Kanalı arayıp canlı yayına bağlanmak istiyor, bağlamıyorlar.
O sırada yandaşlara emir veren meçhul yerden düğmeye basılmış, bunların bütün gazete ve televizyonlarına haber verilmiş durumda.
Nadi Türkaslan şu anda CHP‘lilerle birlikte. Çabuk şu adrese kamera ve muhabir gönderin, çekim yapıp bu durumu belgeleyin!
Restoranın kapısı bunların muhabirleri ¡le oluyor. Fakat durum derhal açığa çıkıyor. Orada bulunan bir başkasını Nadi Bey’ e benzetmişler. İhbar-jurnalcilik mekanizması hemen çalışıp devreye girmiş.
Savcı Nadi Türkaslan dün yazılı bir açıklama yapmak zorunda kaldı
“Gece o restoranda değil, evimde idim. O restoranın yerini bilmem, ömrüm boyunca gitmedim. Yasal haklarımı kullanacağım.”
Şimdi burada bir kez daha soruyorum: Bu nasıl gazeteciliktir? Bu nasıl yozlaşmış bir gazetecilik anlayışıdır? Yapılacak baskını (!) belgelemek için o restoranın kapısına onca muhabir ve kamerayı hangi güç toplamıştır?
Şimdi gelinen şu aşamada Ülke TV’nin Nadi Türkaslan ve kamuoyundan özür dileyip dilemediğini bilmiyorum.
İktidar medyasının marifetlerine tanık oldukça mesleğimiz adına utanıyorum.
SÖZCÜ
|