Antep şiirleri
Antep’li Şahin
Ben , Antepliyim, Şahinim Ağam,
Mavzer omuzuma yük
Ben yumruklarımla dövüşeceğim
Yumruklarım memleket kadar büyük
Hey hey yine de hey hey!
Kaytan bıyıklarım, delişmen çağım
Düşman kurşunlarına inat köprü başında
Memleket türküleri çağıracağım
Bu dağlarda biz yaşarız bu dağlar bizim dağımız
Namusumuz temiz, bayrağımız hür
Analarımız, karımız, kızımız, kısrağımız,
Burada erkekçe döğüşür
Antep kalesi üstünde bir bayrak; dalgalanır,
Alı kanımdaki al, akı alnımdaki ak
Bayraklar içinde en güzel bayrak
Düşüncem senden yanadır
Hep senden yanadır çektiğim kahır,
Bu senin ülkende, senin gölgende,
Düşmesin kara kalpaklar, kirlenmesin duvaklar,
Korkum yok, ölümden kafirden yana
Alacaksa alsın beni şafaklar
Hey hey Yine de hey hey!
Al bayraklar altında kara bir kartal gibi yaşamak ne güzel şey
Bir sır var bu mavzerde attığım gitmez boşa,
Çkmış bir eski savaştan
Türk’ün bir küçük karış toprak parçası için
Destanlar yazacağız yeni baştan
Yıktım toprağın üstüne bir sarı kurşunla birini
Çıktı karşıma biri,
Çıktıkça çektim tetiği "Bismillah"larla beraber,
Vurdum alnından kafiri,
Bu kaçıncı kurşundur bu kaçıncı "Bismillah"
Bu kaçıncı ölüdür,
Bir Türkü söylenir siperlerde her sabah
"Vurun Antepliler Namus günüdür"
Ben Antepliyim Şahinim Ağam,
Mavzer omuzuma yük;
Ben yumruklarımla dövüşeceğim,
Yumruklarım memleket kadar büyük
Yavuz Bülent BAKİLER
__________________
Şehit Kâmil’e
Anasının elinden tutarak yürüyordu,
Düşman askerlerini gezerek görüyordu
Diyordu anacığım evimize varalım,
Diz çöküp ağlayarak Allah’a yalvaralım
Duamızı duyarak yüzümüzü güldürsün,
Mehmetçiğin süngüsü onları yere sersin
Sözünü bitirmeden bir devriye göründü,
Yabancı erkek için kadın biraz büründü
Dedi Kâmil evladım biraz yaklaş yanıma,
Adamın bakışları dokunuyor kanıma
Artık hiç vakti yoktu, birazcık durmak için,
Kısa yol bulmalıydı evine varmak için
Heyhat ki birdenbire, bir süngü parlamıştı,
O köpek soylu düşman, kadına hırlamıştı
Her halinden belliydi "yüzünü aç" diyordu,
Vahşi bir ihtirasla sevinip gülüyordu
Küçük Kâmil ağlayıp bir âh etti derinden,
Bir taş kucaklayarak fırlatmıştı yerinden
O küçük pençesiyle yerden aldığı taş,
Bu namus hırsızının kırılsın diye başı
Bütün iman gücüyle ileriye atmıştır
Fakat düşman süngüsü sağ yanına batmıştı
Kanları fışkırarak düştü upuzun yere,
Anasının feryadından dile geldi dağ, dere
İşte o gün Antep’in ayranı kabarmıştı,
Ve cefa çemberini kanıyla koparmıştı
Bu millet asırlardır namusunu koruyor,
Tarihten daha eski ve daha dik duruyor
Ahmet İhsan GENÇ
Eski Antep'e Özlem
Mavi deniz gök ırmığın yoksa da,
Başı karlı yüce dağın yoksa da,
Kışın soğuk yazın sıcak olsa da,
Baharlarda cennetimsin Antepim
Felek beni azat etse gurbetten,
Kurtulurdum cehennemden cennetten,
Verse bana tek odalı bir mesken,
Sonsuza dek meskenimsin Antepim
Her taşında gençliğimin izi var,
Rüzgarımda çocukluğun sesi var,
Yüreğimde ayrılığın yası var,
Hasretimsin kaynağımsın Antepim:
Kim isterdi bu şehirden göçmeyi,
Hasret kalıp derde duçar olmayı
Mevlam yazsın toprağında ölmeyi
Ak kırmızı toprağımsın Antep'im
Gazi şehrl aşkım sevgim çok benim
Bir ufuktan bir ufuğa tel gerin
Türktepeden kayacıktan ses verin
Kulağımı çınlatasın Antepim
Sana özge ne güzel bir şiven var
"Yorum" sözün tüm ellerde öven var
"Şirin yiyen, şirin söyler" dilin var
Güler yüzlü yar gibisin Antepim
Sancak tutan kalan derki ben dağım
Ebedidir surlarında bayrağım
Titreştikçe anlarımki ben sağım
Türklüğümsün onurumsun Antepim
________________________________--
|