Crimson odadan çıktıktan sonra Frank biraz düşünmeye başladı.
Elijahın Crimson'u sevdiğini anlamıştı. Frank bu durumdan hoşlanmıştı. Kardeşinin iyi biriyle olmasını onu iyi hissetdirecekti ama önemli bir sorun vardı. Elijah ortalıklarda yoktu. Onu bulmak için Elono dağına gitmesi gerekdi. Bunu Crimson ve Frank tek başına yapamazlardı. Bu yüzden arkadaşı Stefan'ı çağırdı.
Stefan bir leoparadamdı. 15 dk kadar sonra barın kapısından Stefan giriverdi.

Lily işini yapan iyi bir garsondu. Stefanı görünce hemen yanına gidip "Hoşgeldiniz, nasıl yardımcı olurum" gibi klasik bir kelime ile karşıladı.
Stefan karşısında duran güzel bir yemeğe aşık olmuş gibi bakıyordu. Leopar adamlar bütün canlıları bir yemek olarak görürdü. İnsanlar ve vampirlerde buna dahildi.
Lily bir kez daha "Nasıl yardımcı olabilirim." dedi. Stefan kendine gelmiş gibi gözlerini çırpıştırdı ve "Frank'ı görmeye geldim" dedi.

Lily "Hmm bir dakika bekleyebilirmisiniz" dedi.Lily Frank'ın ofisine giderek Frank'a "bir adam sizi görmeye geldi" dedi. Frank ise "Tamam onu buraya çağır, beklediğim kişi geldi" dedi.
Lily Stefan'ın yanına giderek "O da sizi bekliyormuş buyurun" dedi.
Stefan teşekkür ederek ofise girdi.
Stefan ofise girerken Lily kendi kendine "Yakışıklı çocuktu" dedi ve işine devam etti.

Stefan ofise girdi ve koltuğa oturdu.
Frank hemen lafa başladı.
-Bana yardım etmeni istiyorum Stefan. Bir arkadaşım Elono dağında tutsak olduğunu düşünüyorum.
-Hmm Frank seni severim bilirsin. Sana bir borcum var benim hayatımı kurtardın. Seni için bunu yapabilirim fakat Elono dağına gitmek bizim için intihar olabilir.
-Gideceğimiz kişi için değer Stefan. Benimde ona bir borcum var ve seninde bana bir borcun var. Ödeyeceğin borçlar bende ona kendi borcumu ödeyebilceğim. Senin gücünü çok iyi biliyorum.
- Victoria Nimir-ra kraliçemizden neden yardım istemedin Frank.
-Benim için bir işi halletti artık ondan bir şey isteyemem Stefan bu sizin kuralınız.
-Hmm! bundan haberim yoktu. Peki Frank sana borcumu ödeyeceğim.
-Teşekkür ederim Stefan o zaman yarın bara uğrada Elono dağına gidelim.
-Tamam yarın burada olurum.
-Bekliyorum. İstersen bir kaç içki içebilirsin benden der ve Stefan odadan çıkar.

NOT:
Devamını siz getirin.
Lily ile Stefanın arasını yaptım hadi bakalım hayırlı olsun

İyiye gidiyo hikaye

Stefan ofise girerken Lily kendi kendine "Yakışıklı çocuktu" dedi ve işine devam etti.

Biraz sonra Stefan tekrar ofisten çıktı. İçinden
"Yaw şu Frank'a borcum olmasa çoktan yemiştim bu kızı" diye geçirdi.

Tabii Lilly, Stefan'ın bakışlarından hiç hoşlanmamıştı.

Hatta kafasına bira şişesi geçirmek istedi.

Onun yerine uzun, sarı saçlarını narin omzunun üzerinden atıp 'hıh '
yaptı.

Stefan'ın bakışlarından kaçmak için Lilly, lacivert gözlerini masaların üzerinde dolaştırmaya başladı...

O sırada kendi kendine sordu "zam istesem mi?"

O sırada içeri, başında pelerin olan gizemli bir yabancı girdi...

Crimson ordan çıkınca bara doğru yönelmiş içkisini yudumluyordu. O sırada içeri giren pelerinli tipi fark etmemişti...

Pelerinli yabancı crimson'ın oturduğu yere yakın bir yere yerleşti. Gözleri görünüyordu fakat hiç de hoş bir bakış değildi bu...Crimson'a kinin en saf halini ile bakıyordu yabancı. Durumu fark eden Crimson konuşma ihtiyacı hissetti...

"sizi tanıyor muyum bayım?"
"eskiden, belki...o kadar kısa ki...tanımadın belki o zamanlar da"
"neden bahsettiğinizi anlamadım?"


Yabancı cevap vermedi...Tek bir hareketle pelerini yere fırlattı. Hareketlerinin her bir zerresinde öfke vardı. Şimdi kan çanağına dönmüş gözlerinin ötesinde dev gibi vücudunu sergiliyor gibiydi. Crimson, o an yapacak tek şeyin sessizce gitmek olduğunu biliyordu...

*
Peter nasıl bu hale gelmişti? Hangi durumda bir kurtadama dönüşüvermişti? Öfkenini kanlı hançerini ne zamandan beri en yakın dost bellemişti? Bu bir intikam dönüşüydü. Acı ama o gece yaptığı ufak bir hatanın geri ödemesiydi bu...

Tüm bunların sebebi, o Wendy dene ela gözlü afetti.
Her ne yaparsa yapsın, ne kadar güzel olmaya çalışırsa çalışsın;
Crimson kadar güzel olamıyordu işte.

O da, Elijah'ın yaptığı bir büyü sayesinde korunan Crimson'a zarar veremediği için hıncını Peter'den almaya çalışmıştı.


O sırada Cordy, mutfaktan elinde bardak tepsisiyle çıktı.
Ve Peter'le gözgöze gelince elindeki bardakları düşürdü...
Böyle davranmasında korkmaktan daha duygusal ve derin sebepler vardı...

Cordy, zamanında Peter'in harcadığı kızlardan biriydi, yani Peter açısından bakılacak olursa... Fakat unutamamıştı onu güzel Cordy, ondan sonra kimseyi düşünmemişti...

Evet!
Zamanında Cordelia, Peter'e tutkulu aşk besleyen kızlardan biriydi.
Ve hala daha içinde bir şeyler hissediyordu.
Onu gözlerinden tanımıştı.

Ne yazık ki Peter Crimson'a çaresizce aşıktı...

Peter'ın karşılıksız aşkı, Wendy'nin büyüsüyle beraber karşı konulmaz bir öfkeye bulanmıştı. Nereye saldıracağını bilmez bir haldeydi. ancak hafızasında bir yerlerde crimson'ın varlığı durmaktaydı...hatıralarında hala onun uzun, kırmızı dalga dalga saçlarını anımsıyordu...

Wendy'ye gelince...O yaptıklarından zerre pişmanlık duymuyordu. Fakat büyüler onun üzerinde de tesir ediyordu. bir karanlığa saplanmıştı. Cadılar konseyinden atılmış, doğal büyü yeteneğini kaybetmişti. neyse ki büyü kitabından hala karanlık tılsımları kullanabilmekteydi.

*
Frank üç gün sonra kızkardeşinin bulunduğu barakaya gitti. Kapıyı açan Mackenzie oldu.

Frank içeriye girdi Mackenzie selamını verdikten sonra Mackenzie tam kapıyı kapatıcakken "Dur,kapatma Mackenzie biri daha var benimle birlikte"dedi. Mackenzie kapıyı açtı ve içeri bütün ihtişamı ve görkemi ile Stefan adımını attı. Stefan çok ama çok yakışıklı ve karizmatikdi.
Bütün kızların gözleri bu yeni leoparadam'ın üstündeydi..Frakn Crimson'un yanına gelerek ona şöyle dedi " Biz hazırırz küçük kardeş ama Kenny McCormick bize engel olabilir"

NOT: ya ilk konuyu açtığımdakiler nerdde
Komik Vanessa ve Kenny McCormick nerdesiniz başkalarıda vardı

CRİMSON Remuss Dreadıda Elono dağına çağırda çoğalalım

Lilly, Stefan'dan bahsettiği için Mackenzie Stefan'ı biliyordu.
Bu yüzen onu en güzel gülümsemelerinden biriyle selamladı.

Hepsi odaya toplanıp, yanlarına Vanesse'nin enfes kurabiyelerinden aldılar.
Ve toplantıya başladılar...

Haberler hiçte iç açıcı değildi.
Wendy giderek güçleniyor ve daha da tehlikeli hale geliyordu.
Karanlık güçler artık Wendy'nin arkasındaydı ve Gandal'ın yok olmasına çok az kalmıştı.

Frank, Stefan ve Remus, sırt çantalarıyla tıpkı bir kaşif havasında yola koyuldular...

Onlar için bir mesafeden bir mesafeye gitmek ne kadar basit olsa da, söz konusu Eleno Dağındaki elijah olunca, belki bir tehlike vardır diye normal yollara başvurdular. böylesi iki taraf için de güvenilir olacaktı.

Yol boyunca çok az mola vermeye özen gösterdiler. Tam Hirama Kanyonu civarındalarken, şiddetli bir kasırgaya tutuldular...Buldukları ilk yeri sığınak yaptılar, Crimson sığınakları deşifre etmede oldukça ustaydı, ne de olsa yüzyıllardır avlanıyordu. Fakat bu kasırganın farklı olacağını bilemezlerdi... önce karanlık bir bulut yükseldi sonra gökyüzünde belli belirsiz bir yazı peydah oldu:"Farkında olmadığımızı mı sanıyorsunuz?"

Notu kimin ve bu şekilde nasıl gönderdiğini anlamamışlardı. Fakat not Krator hanedanlığından gelmişti. Tılsımlardan yararlanarak bunu yapabildikleri açıktı. Bu tılsımları bilen sadece bir kişi vardı, o da Crimson'ın kıymetlisi, elijah'tı. Zavallı Elijah, acaba nasıl bir haldeydi orda...

Onlar Eleno'ya varmaya çalışadursun, barda da işler yolunda gitmiyordu. Lilly, bütün tertibi ve istikrarı ile işleri halletmeye çalışıyordu fakat ters giden şeylerin kokusunu uzaktan alabilme yetisi sayesinde olayların iyi gitmediğinden haberdar olabiliyordu. Öyle hislerinin olduğu birgün, tahmin ettiği gibi, birşey oldu. Peter ve Wendy, yıllar sonra ilk kez karşı karışyaydı...Lilly, iri gözlerini açtı, inanmak istemedi bu tabloya, işte orda karşılıklı oturuyorlardı! Peter daha çok öfkeliydi, Wendy ise öfkeden ziyade nefret ve bitkinliğin bir harmanı gibi bakıyordu etrafa..."Acaba ne konuşuyorlar" diye iç geçirdi güzel Lilly...