|
Teşekkür Edenler: | ||
Sponsor |
|
||||
Cevap: ::: dünyanın yeni 7 harikası adayları :::
08 - Eyfel Kulesi - Paris
Eyfel Kulesi, dünyanın en çok ziyaret edilen turistik yerlerinden birisidir. Paris'in sembolü olan Eyfel Kulesi, 1887 ve 1889 yılları arasında Fransız Devrimi'nin yüzüncü yıl kutlamaları anısına Dünya Fuarı için yapılmıştır. Aslen 1988 Fuarı için Barcelona'ya yapılması planlanan kule, bu fikir reddedilince Paris'te Seine Nehri'nin kıyısında Champ de Mars'da yapılmasına karar verilmiştir. Kule ismini, tasarımını yapan 'den almıştır. Emile Naugier, Maurice Koechlin ve Stephen Sauvestre kulenin yapımında katkısı olan mimarlardır. 31 Mart 1889'da törenle açılışı yapılan Eyfel Kulesi, 6 Mayısta faaliyete geçmiştir. 300 işçinin bir araya getirdiği 18,038 parça demirden oluşturulan kule, Koechlin'in yaptığı dizaynla iki buçuk milyon perçinle birleştirilmiştir. Çalışmalar sırasında alınan güvenlik önlemlerine rağmen yapımı sırasında bir kişi hayatını kaybetmiştir. Eyfel Kulesi, yapımından bu yana kendisini ziyaret eden 200,000,000'den fazla insanla, dünyanın yılda en çok ziyaret edilen paralı anıtıdır. Yılda yaklaşık altı milyon kişi tarafından ziyaret edilmektedir. 24 metre yüksekliğindeki televizyon anteni ile birlikte kulenin yüksekliği 324 metredir. Bu yükseklik yaklaşık olarak 81 katlı bir binaya eş değerdir. 1887'de yapımına başlandığında "dünyanın en uzun anıtı" ünvanını Washington Anıtı'ndan alan kule, bu ünvanı 1930'da New York şehrindeki Chrysler Binası'nın yapımına kadar taşımıştır. Eyfel Kulesi günümüzde ise Fransa'nın en yüksek 5. yapısıdır. 7300 ton ağırlığındaki kule güneşle birlikte tepeden yaklaşık 18 santimetreye kadar genleşmektedir ve rüzgarlı havalarda 6-7 cm kadar yana yatmaktadır. Eyfel Kulesi'nin birinci katı 57 metre, ikinci katı 115 metre ve en tepedeki katı ise 276 metre yüksekliğindedir. Kulenin doğu, batı ve kuzey kanatlarındaki asansörlerle birinci ve ikinci katlara çıkılabilir. Tepedeki kata ulaşmak için ikinci kattan bir diğer asansöre binmek gerekmektedir. Birinci ve ikinci katlara merdivenle de ulaşılabilirken, üçüncü kata sadece asansörle çıkılmaktadır. Bir kere birinci ya da ikinci kata çıktıktan sonra, asansör bileti ya da merdiven bileti hangisini almış olursanız olun merdivenler iniş çıkış için serbesttir. Bilet gişesine kadarki 9 basamağın ardından, kulenin birinci katına 328 basamak, ikinci katına 340 basamak ve asansör alanına ulaşmak için 18 basamak bulunmaktadır. Asansörle üçüncü kata gelindiğinde ise gözlem yapılan alana ulaşabilmek için 15 basamaklık bir merdiveni çıkmak gerekmektedir. Merdiven boşluklarının açık olması sayesinde ziyaretçiler, Paris manzarasıyla her an iç içedir. Paslanmasını önlemek amacıyla kule her yedi yılda bir boyanır. 50-60 ton boyanın kullanıldığı işlem sırasında kulenin tek renk görülebilmesi için aşağıdan tepeye doğru koyulaşan üç ayrı tonda boya kullanılır. Yapımına başlandığında Paris halkı tarafından göz zevkini bozduğu gerekçesiyle direnişle karşılaşan yapı, günümüzde değerli mimari eserlerden birisi olarak kabul edilmektedir. Her seferinde Eyfel Kulesinden nefret ettiğini söyleyen yazar Guy de Maupassant, neden öğle yemeklerini kuledeki restoranda yediği sorulduğunda "çünkü burası Paris'te kulenin görünmediği tek yer" cevabını vermiştir. Yapımının ardından yirmi yıl ömür biçilen kulenin, kullanım süresi dolduktan sonra sökülmesi planlandıysa da 1909'da kulenin çektiği ilgi nedeniyle bundan vazgeçilmiştir. Eyfel Kulesi şekli nedeniyle de çeşitli eleştirilere maruz kalmıştır. Gustave Eiffel'in yapının artistik yönünü ön plana alarak mühendislik kısmına gerekli önemi vermediği eleştirileri ortaya atılmıştır. Bunlara rağmen Eiffel ve mühendisleri, kulenin dayanıklılığı için rüzgarın direnci göz önüne alınarak yapılan matematiksel hesaplamalarla gerekli önlemleri almışlardır. 20. yüzyılın başından itibaren Eyfel Kulesi radyo vericisi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu yüksek kuleden atlayarak intihar edenlerin sayısı yaklaşık 400'dür. Bu tür olayların ardından kulenin çeşitli kısımlarına güvenlik nedeniyle tel örgü ağları çekilmiştir. 2003 yılında kulenin en tepesinde çıkan bir yangın ise kısa süre içerisinde söndürülmüş, olayda yaralanan olmamıştır. |
Teşekkür Edenler: | ||
|
||||
Cevap: ::: dünyanın yeni 7 harikası adayları :::
09 - Çin Seddi - Çin
Çin Seddi, 'in kuzeybatısı boyunca uzanan dünyanın en uzun savunma duvardır. Kalıntıları Po Hay körfezinde deniz kıyısında başlar. Pekin'in kuzeyinden geçerek batıya yönelir ve Huang-Ho nehrini ikiye bölerek güneybatıya uzanır. 'nün güneyinden batıya yönelerek devam eder. Yapılış amacı Çin'in [[M.Ö. 403] - ), Çin seddinin temeli 20den fazla ayrı ayrı Krallık tarafından atılmıştı. Chu , Qi, Yan , Wei , Han , Zhao , Qin Krallıkları birbirinden korumak için sınırlarında ilk setler inşa ettiler. Qin, Zhao, Yan krallıkları ise , Dong Hu , Lin Hu , Lou Fan'ın saldırılarını durdurmak ve ülkenin kuzey sınırlarını koruma amacıyla da inşa ettiler. Çin'in ilk İmparatoru , burayı boydan boya aşılmaz bir savunma duvarıyla kapatmaya karar verdi. Bu devasa inşaata girişmekteki amacı konusunda tarihçiler farklı görüşler sürmüşlerdir. Bunlardan bazıları:
Seddin yıkılmış olan kısımlarıyla birlikte uzunluğu 10.000 kilometreyi bulur. Bugün ayakta duran kısım Ming Hanedanı devrinden kalan 3.000 kilometrelik settir. Ancak asıl inşaat, M.Ö.221 ile M.S.608 yılları arasında yapılmıştır. Seddin kalınlık ve yüksekliği yer yer değişir. Sanılanın aksine Çin seddinin tamamı tuğlalardan oluşmaz. Bazı yerleri çok zayıf, kuvvetsiz maddelerden(kum, kerpiç) yapılmıştır ve bu duvarlar çok kısadır. Bu zayıf duvarların amacı devleti saldırılardan korumak değil kaçak düşmanı yavaşlatmaktır. Genellikle duvarın yüksekliği 4-6 metre, taban kalınlığı 7 metre ve üst kalınlığı ise 6 metre civarındadır. Kalın olan yerlerin üzerinde atlar ve arabalar gidebilmektedir. Kalın duvarlar boyunca siperlik ve okçu delikleri vardır. 200 metrede bir gözetleme kulesi veya kale ve 9 kilometrede bir fener kulesi bulunur. Duvar üzerinde yer yer saray ve tapınaklara da rastlanır. Bazı yerlerde setler, kademeli savunmaya imkan verecek şekilde birkaç sıra halinde yapılmıştır. Bu târihî yapı, el kaideye karşı direniş kalesi olarak kullanılmaktadır. Bu yeni bir keşiftir. Uzaydan bakılınca sadece bu görünmüyor, direnişin kalesi olarak görünüyor. |
Teşekkür Edenler: | ||
|
||||
Cevap: ::: dünyanın yeni 7 harikası adayları :::
10 - Ayasofya - İstanbul
Ayasofya (: Αγιά Σοφιά / Hagia Sophia) , İmparatoru tarafından M.S. - yılları arasında 'un eski şehir merkezine katedral olarak inşa ettirilen ve günümüzde müze olarak hizmet veren tarihi yapıdır. 1500 yıllık tarihi olan Ayasofya, sanat tarihi ve mimarlık dünyasının baş yapıtları arasında yer alır. Başlangıçta bir kilise olarak inşa edilen ve döneminde çevrilen Ayasofya, günümüzde bir müze olarak hizmet vermektedir ve bu sebeple Ayasofya Müzesi olarak anılmaktadır. İsmi Yunanca "Kutsal Bilgelik" anlamına gelir. 532-537 yılları arasında, 5 yılda tamamlandı. Dünya’nın en eski ve en hızlı inşa edilen katedralidir. Günümüzde, dünyanın yüzölçümü bakımından dördüncü büyük katedrali olarak kabul edilir. Doğu Roma Dönemi tarihçileri (Theophanes, Nikephoros, Gramerci Leon) ilk Ayasofya'nın İmparator (-) zamanında yapıldığını ileri sürmüşlerdir. Birinci Ayasofya’nın inşasına Konstantinos zamanında başlanmışsa da inşaatin 360 yılında tamamlandığı sanılmaktadır. Bazilika planlı, ahşap çatılı bu yapı, bir ayaklanma sonunda yanmıştır. Bu yapıdan hiçbir kalıntı günümüze gelmemiştir. İmparator , Ayasofya'yı ikinci defa yaptırmış ve 'te ibadete açmıştır. Yine bazilika planlı bu yapı 'de Nika ihtilali sırasında yanmıştır. yılında yapılan kazılarda bununla ilgili bazı kalıntılar ortaya çıkmıştır. Bunlar mabede girişi gösteren basamaklar, sütunlar, başlıklar, çeşitli mimari parçalardır. İmparator Justinianus (-) ilk iki Ayasofya'dan daha büyük bir kilise yaptırmak istemiş, çağın ünlü mimarlarından Miletos'lu İsidoros ve Tralles'li (Aydın) Anthemios'a günümüze ulaşan Ayasofya'yı yaptırmıştır. Yapımına 'de başlanmış, 'de tamamlanmıştır. Miletli Isidore ve Trallesli Anthemius tarafından tasarlanan binanın Aralık depreminden sonra zayıflayan kubbesi 'de çökünce farklılaştırılarak yeniden inşa edilmiştir. Anadolu, Mısır ve Yunan antik şehir kalıntılarından sütunlar, başlıklar, mermerler ve renkli taşlar Ayasofya'da kullanılmak üzere İstanbul'a getirilmiştir. Bu üçüncü Ayasofya’nın inşası tamamlandığı gün, Ayasofya o zamana kadar en büyük yapı olarak kabul edilen Süleyman Tapınağı’ndan daha büyük olduğundan İmparator Justinianus (Jüstinyen) halka yaptığı açılış konuşmasında “Ey Süleyman! Seni yendim” demiştir. Döneminin en geniş kubbesine sahip olan yapı, asırlar boyunca sık sık yenilendi. Ayasofya’nın Bizans döneminde birçok kez çöken kubbesi Mimar Sinan’ın istinat duvarlarını eklemesinden itibaren hiç çökmemiştir. Bu kubbe, katedral kubbeleri içinde çapı bakımından dördüncü büyük kubbedir . Osmanlı dönemi 'in İstanbul'a girişinin ardından ilk iş olarak Ayasofya'nın onarılmış olması dikkat çekicidir. Bazı rivayetlere göre cami tam kıble yönünde olmadığı için Fatih'in eli ile duvarı kıbleye doğru iterek düzelttiği anlatılır. Rivayetin kökeni aslında diğer en eski kiliselerde olduğu gibi absidi Kudüs’e yönelik olarak yapılmış olması gereken Ayasofya’nın absidinin hafifçe kıbleye yönelik olmasıdır. Ayasofya'daki papaz odalarını medrese olarak faaliyete başlatmış, 'nin temeli sayılan bu medreseler yılında Müzeler Müdürlüğü tarafından her nedense yıktırılmıştır. tarafından döneminde camiye çevirilmiş olan Ayasofya, Osmanlılar arasında 500 yıl içinde 'un en önemli camilerinden birisi oldu. Yapıya çeşitli padişahlarca dört minare eklendi. En eski minaresi tuğladan yapılmış olanıdır. Ayasofya ile birlikte başlayan Türk döneminde çeşitli onarımlar görmüştür. Mihrap çevresi, Türk çini sanatı ve Türk yazı sanatının en güzel örneklerini içerir. Bunlardan kubbedeki ünlü Türk Hattatı Kazasker Mustafa İzzet Efendi'nin Kuran'dan alınma bir suresi ile 7.50 m. çapındaki yuvarlak levhalar en ilgi çekici olanıdır. Bu tahta levhalarda, Allah, Muhammed, Ömer, Osman, Ali, Ebu Bekir, Hasan ve Hüseyin'in isimleri yazılıdır. Mihrabın yan duvarlarında ise Osmanlı padişahlarının yazıp buraya hediye ettiği levhalar vardır. Sultan , Sultan , Sultan ve şehzadelerin türbeleri, Sultan 'un şadırvanı, sıbyan mektebi, imareti, kütüphanesi, Sultan 'in hünkar mahfeli, muvakkithanesi, Ayasofya'daki Türk çağı örnekleri olup türbeler, iç donanımı, çinileri ve mimarisiyle klasik türbe geleneğinin en güzel örneklerini oluşturmaktadır. Ayasofya yılında Atatürk'ün emri ile müze haline getirildi. Mimari Özellikleri Bizans dönemi mimarisinin ve sanatının en görkemli örneklerine sahip olan yapı, 'ın yaptığı ve 'nin esin kaynağı oldu. 916 yıl kilise olarak kullanıldıktan sonra yılında 'in İstanbul'u fethi ile birlikte dönüştürüldü ve cumhuriyetin ilanından sonra yılında 'ün emriyle olarak kullanılmaya başlandı. Mozaikleriyle ünlü yapıyı 55.60 m. yüksekliğinde ve içten 30.80.-31.88 m. çapında 40 kaburgalı bir kubbe örtmektedir. Binanın ağırlığını 40'ı aşağıda, 67'si üst katta 107 sütun taşımaktadır. Mimari yönden incelendiğinde büyük bir orta mekân, iki yan mekân (nef), absis, iç ve dış nartekslerden meydana gelmiştir. İç mekân, 100 x 70 m. ölçüsünde olup, üzeri dört büyük ayağın taşıdığı 55 m. yüksekliğinde, 30.31 m. çapında kubbe ile örtülmüştür. Ayasofya'nın mimarisinin yanı sıra mozaikleri de büyük önem taşımaktadır. En eski mozaikler iç narteks ve yan neflerde altın yaldızlı geometrik ve bitkisel motifli olan mozaiklerdir. Figürlü mozaikler - yüzyıllarda yapılmıştır. Bunlar İmparator kapısı üzerinde, absiste, çıkış kapısı üzerinde ve üst kat galeride görülmektedir. Üst galerideki, Meryem Ana’nın ve Vaftizci Yahya’nın da temsil edildiği büyük mozaikte İsa Peygamber’in yüzünün sağ ve sol yarıları birbirinden farklı olarak temsil edilmiştir. Bu özellik Leonardo da Vinci’nin ünlü eserinde de görülmekle birlikte, Ayasofya’daki bu mozaik 12.yy.’da yapılmış olduğundan Vinci’nin eserinden daha eskidir. Ayasofya'da, mevlut okuma balkonunun yanında, zeminde bulunan, çeşitli renklerde dairesel taşlar içeren, Yerin göbeği anlamındaki Omphalion (omphalos) adını taşıyan, kare biçimli alan, Bizanslılar'ca Dünya'nın merkezi olarak kabul edilmiş olduğundan Bizans imparatorlarının taç giyme törenlerine sahne olmuştur. Bu mesaj; kasvet tarafından '22.08.08 - 19:09' tarihinde değiştirildi. |
Teşekkür Edenler: | ||