Dokuz klişeleşmiş muhabbet konusu
Bulunmaktan çekindiğim birkaç ortam vardır. O da uzun zamandır görüşülmeyen akrabalar veya tanıdıkları topluluğunun bulunduğu ortamlar…
Bu ortamlarda muhabbet bir açılır ve kapanmaz ya… İşte o muhabbet konuları sizin de dikkatinizi çeker mi hiç?
Benim fazlasıyla çeker. Neden çünkü konular hep aynıdır insanın hayatında, değişmez bir türlü…
Ortamda genç varsa önce ona ne okuduğu sorulur. sonra oradan başlar muhabbet.. Bana o kadar çok sorarlar ki ben her defasında, neden broşür bastırıp gelmedim diye pişman olurum kendi kendime.. Halbuki kalabalık oldu dimi.. Hemen sorularn cevaplarının basılı olduğu broşürü dağıtıyosun… Bitti işte.. Sürekli aynı şeyi tekrar anlatmak zorunda değilsin…
Şimdi size ben bu ortamlarda klişeleşmiş 9 muhabbet konusunu sıralamak istedim. Hani konuşulurken bir sonraki cümleyi tahmin ettiğiniz, içinizde yankı yapıyormuş hissine kapılmanıza neden olan muhabbetler… Farkında olmadan sürekli kafa salladığınız ya da kafanızı eğdiğiniz… Ya da karşınızdakine duymak istediği sözleri söylemenize ve bir an önce muhabbeti ilerletmenize yardımcı olan tecrübeleriniz…
9. Bizim Zamanımızda…
Genelde 40 yaş üstünde görülen muhabbetlerdir. Ortamda bir genç olmak zorundadır yoksa tepkimeye girmez. Büyük ihtimalle, “bizim zamanımızda” diye başlayan sözleri duymakla yükümlü olan birey, baba parasıyla okuyordur. Hele özel okutuluyorsa burnundan gelecektir.
Bizim zamanımızda böyle imkanlar yoktu… Bizim zamanımızda defter yoktu… Ben hatırlıyorum, ilkokul yıllarında başladı bu muhabbet… “Bizim zamanımızda defter kapları yoktu, gazeteyle kaplıyorduk, naylonla kaplıyorduk” la bir başlardı.. “Bizim zamanımızda kitap yoktu” ile biterdi… Lise döneminde fevrileşmeye ve kusma hissine neden olurken artık şimdilerde takmamaya başladık…
8. Okuyun:
Kaçıncı sınıftasın ya da bitirdin mi ile başlar… sonsuza kadar sürer bu muhabbet. “Oooo bilgisayar.. çok iyi.. yakında onda da açık kalmaz ama.. herkes hemen biliyor bilgisayari (Herkes potansiyel steve jobs çünkü) iyi iyi.. okuyun tabii”
Aha başlıyor…
“Artık zaman çok zor.. para kazanmak iş bulmak.. Okumazsan hamal olursun, erkeğin eline bakarsın.. Okursan ayaklarının üstünde durursun… “
devam ediyor…
“Bugün iki dil bilen zor iş buluyor. Bizim şirkete yurtdışından elemanlar geldi 3 dil biliyorlarmış. Üstelik bu adamları bi de mülakata aldılar bunlarla ilgili.. Alan yeterliliği yetmiyor bir de dil istiyorlar artık… “
Ya.. tamam doğru söylüyorlar da… Elbette her ekstra bilgi bir avantaj.. Mimar Sinan, böceklerin doğasını bilmek zorunda değil ama karıncaların yaptığı binayı basmamasını düşünmek durumunda kalabiliyor çünkü o mükemmel iş yapıyor… Her bilgi bir avantajdır. Ama önemli olan bildiklerini iyi pazarlayabilmen… Farklı ortamlar yaratabilmen… 3 dil bilip kahve alırmısınız diye 3 ayrı dilde soran da var… Gerçi hoşş Herkes fabrikatör olacak die bir kaide yok bence… Düşünsene tuvalet mühendisliği mi olsun yani, o işi kim yapıcak? Amerika gibi tutup afrikadan adam mı getiricez? Saçma.. Herkesin bir misyonu var.. Herkes kendisini gerçekleştirsin. Topluma faydalı olsun.. Açıkları kapatsın…
Açık beyin olmasın ama…
7. Zaman kötü :
Şimdilerde televizyon izleyenler hepten delirdi zaten… Ailesinden uzakta yaşayan kız ve erkek çocukları sürekli bu sözü duymak zorunda… Haklılar tamam birşey demiyorum ama, bu her toplantıda sözkonusu olmak zorunda mı o konu tartışılır.
“Aman arkadaşlarınızı iyi tanıyın. Arkadaşın sana elma veriyorsa önce bu insan beni zehirler mi diye düşünün. Sonra bana zarar verir mi.. Sonra beni üzer mi.. diye diye güven sorgulamanızı geliştirin…”
Bir kere, kimse insan sarrafı yetiştirmeyi bilmiyor. Bugün Eğitim diyoruz, öğretimden daha geneldir ve yaşam boyuncadır diyoruz ama 12 yıldan fazlamızın geçtiği okullarda, insanları tanıma, iletişim becerilerini geliştirmeyle ilgili hiçbir rehberlik hizmeti almıyoruz. Sonra yaş gelince 30′a ben neden böyleyim diyip psikologlara saldırıyoruz. 30 yaşından sonra alışkanlıklarımızı değiştirmeye çalışıyoruz..
Elbette böyle nasihatler dinleniyor ama böyle şeyler tecrübeyle öğreniliyor. HAyatın anlamını keşfedip 5 yaşındaki ya da 20 yaşındaki insana anlatsanız hala sorgulamaya devam edecektir bu doğanın kanunu. İnsan doğasının kanunu.. mutlaka ötesini sorgular, bakar.. Bilim bu yüzden var… O yüzden bence boşuna çabalıyorlar… Yöntem farklı olmalı… yöntem üzerinde de kafa yorulmalı…
6. Yönetim:
Bu muhabbet hiç bitmez… Siyaset.. politika… asla değişmez.. laf laf laf… tartışırsın gene aynı.. Sanki ordakilere gördüklerini anlatsan (muhtemelen o da bir önceki oturumdan edindiğin fikirlerdir) sanki “haa abi biz senin hakkını yemişiz. doğru diyosun valla. Sabaha kalmadan bu sorunlara tez çözüm getirilem.” dicekler… Öyle hararetle küfredersin, kullanıyolar dersin… Ulan bi de herkes aynı şeyi söyler ama birileri gene o küfrettikleri adama oy verir.. Ajanlar mı var bilmyorum. Herkes aynı şeyi düşünüyosa.. neden o zaman bunlar kazanıyo ben hiç anlamıyorum.
5. ABD oyunları:
Siyasetten sorna konu buraya bağlanır zaten.. “Abi adamlar 50 yıllık plan yapıyorlar. Hepsi bir bir gerçekleştiriliyor. “
duymayan var mı bu sözleri.. sanmıyorum… Bir gezin çıkın.. mutlaka biri söyleyecektir..
Yüzyıllardır kimse bu gerçeği kabul edemez. Muhabbetini eder de eder… Farklı birşey konuşulmaz… Obama alkışlanır.. Neden sonra herkes ona “vay herif meğer bunun için gelmiş..” demeye başlamıştır. Dedikodu böyle birşeydir… Dikkat edilmelidir.
4. Zaman çabuk geçiyor.
Bak okul nasıl bitti anlamayacaksın. Zamanını iyi değerlendir felsefesi savunucularının oluşturduğu akımdır. 9 meşalecilerdir bunlar.. böyle geceleri ortaya çıkıverirler.. Messenger gibidir onlar… Zamandan sorumlu devlet bakanı gibi etrafa uyarıda bulunurlar…
Yahuu zaman geçiyor biliyoruz. BEn liseye dönmek istiytorumn olmuyor. Liseden önce bir sürü insan zaman hızla geçiyor ne zaman bitti anlamıyoruz diyorlardı ben az çok anlıyordum ama okul dönemi de bitiversin gidiversin istiyordum. İnsan okurken bıkıyor bi yerde…
Bu yaşanılırken görülecek birşey.Hiç siz duydunuz mu. Ya dedem iyi ki zamanı iyi kullan dedi bak. Şuan 10 yıl kardayım valla… Yoksa halim haraptı yani…
Gördünüz duydunuz mu böyle birşey… yok… Kimse ölümün ve zamanın farkında olmadan yaşar…
3. Alkol/Sigara:
Sigara bırakma muhabbetleri beni akciğer kanseri yapar… “Bırakıcam artık yaa..” ve “Günde iki paketten ayda 600 tl” hesaplamaları yaparken içilen sigara ve dumanı etraftakileri kanser eder. Eder yani kaçarı yok…
Bırakan zaten bırakmıştır. Ben hiç bırakma aşamasında biri görmedim. Azaltan biri de görmedim. Azaltmak da ne demekse.. 3 tane eksik içiyordur o da kabız olduysa zaten…
Gerçi kimileri de “bu benim lüksüm bırakın içeyim” der hiç anlamam.. yani 600 tl ile bir otelde kalınabilir dimi.. nası bi lüks anlayışı ya.. millet parayı ömür uzatmak için kullanır,bunlar kısaltmak için…
Aman siz başlamayın derler bi de suratına üflerler.. ya da rüzgar nedense hep size doğru eser.. hep…
2. Evlilik
Bak.. evleneceğin kadını/erkeği iyi seç… Hem gençsin önce oku sonra evlen acelesi yok… Eş bulunur.. o sorun değil (Sanki yanıyoruz evlenmedik daha diye) Sevgilin oluuuuur, arkadşın oluuuur ama önce derslerin okulun işin…
Eğer bittiyse okul..
Tabii hayırlısı… Melahat de ayrılıyomuş bak kocasından.. içip içip dağıtıyomuş ortalığı.. zor bu zamanda adam gibi birini bulmak…
İyi örnek zor verilir… Kötü referans olarak alınır.. öyle temkinli davranılır..
Herkes kendini mükemmel sanır, herkes ruh hastası olur… Adam gibi biirini seçemez. Kanuna sırtını yaslar, boşar gider… Kimse mücadele etmez… TAtlı canını sıkmaz..
Etraftakiler de evlenmem ben olsam der.. Ama bizim aileden(Tüm aile) böyle bir söz çıkmış değildir. Yaşasın bizim aile...
1. Televizyon Programları
En sevdiğim… Cem yılmaz gerçekten boşa konuşmuyor bak… Geçen bi top 10 listesi yapmışlar.. En çok izlenen program National Geographic miş.. Seda Sayanda gösterdi Kurtlar Vadisi dir bilmemnedir sürekli eleştirilir… ama o gün akşam 8 de kimse ne misafir kabul eder ne de misafirliğe gidilir. Herkes çok sever… Benim de sevdiğim diziler var ama delirmiyorum onları izlerken. Bazen özet dinliyorum hii mii yapıyorum tamam..
Televizyon programları yetmezmiş gibi muhabbeti 5 saat sürer. Program 1 saat… Yaw kim izliyo hakketen bu programları…
Ben Yemekteyiz i izlerken çok yakaladım kendimi… hakkaten çok iyi bağlıyorlar ekrana, iyi seçiyorlar. Kanalda birileri mecburen işini çok iyi yapıyor, program içeriğini hazırlıyor ona göre iyi çalışıyor. Bu onun başarısı bir yerde… Bir de insan algısının genellenebilecek kadar karmaşık olmadığı gerçeği.. bunu birilerinin iyi biliyorr olması biraz acı…
İnsanlara 5 ayda bir ikramiye çıkarmalılar ve bu ikramiyeleri tatil mekanlarında harcama şartı koşmalılar… İnsanlar farklı yerler görmeli tanımalı.. biraz değişmeli.. farklı macerelar anlatmalı..
|