Sosyalleşme
Bu bölümde genel olarak sosyalleşme ele alınmakla birlikte bilgi sosyolojisi açısından bazı yaklaşımlar vurgulanmaktadır. Diğer klâsik analizler sosyalleşmeyi genellikle sosyal değerlerin aktarılması süreci olarak işlemektedirler. Bu süreç zarfında toplum sürekli olarak yeniden şekillenmektedir. Makro tarihi perspektiften bakıldığında toplum yapısında büyük değişikliklerin ortaya çıktığı görülmektedir. Hatta birbirini takip eden iki nesil arasında bile kolaylıkla müşahede edilebilmektedir. Bu değişiklikler klâsik teorilerce yapılan analizlerde vurgulanmamakta, sadece sosyalleşmenin nasıl işlediğini izah etmekle yetinilmektedir. Bilgi sosyolojisi gerek fert gerekse toplum açısından düşünceleri, üretilen yeni bilgi bakımından tüm farklılıkları işleyen bir bakış açısına sahiptir. Toplumsal açıdan, sosyalleşme esnasında yaratılan bilginin toplumsal bilgi haline gelmesi ve sonra da sosyal yapıyı şekillendirmesi bilgi sosyolojisinin yaklaşımıdır. Bu yaklaşımla, farklılıkların nasıl ortaya çıktığı ve yapılandığı incelenebilir. Belli bir sosyal rol mefhumunun veya kimliğin gelişimini yönlendiren faktörlerin neler olduğu da yine bu yaklaşımla tespit edilebilir. Genel bir değerlendirme ile bu farklılıklar her toplumun kendine has özelliklerine dayanmaktadır. Millî karakter, insan unsuru ve bilime atfedilen önem belirleyici faktörlerin başında gelmektedir. Bu gibi faktörler çerçevesinde, toplumlar arasındaki farklılıklar tezahür eder.
Ancak, bilimdeki tüm perspektifler ve açıklamalar bir noktada yetersizliğe düşmektedir. Meselâ gençlik hareketleri hakkındaki mevcut perspektifler, modern toplumlardaki tarihi değişimleri açıklamakta yeterli olamamaktadır. Pek çok sosyolojik araştırma, gençlik hareketlerini ya aile sosyalleştirme modeliyle ya da yapısal fonksiyonel model ile açıklamaktadırlar. Yeni nesillerin yeterince sosyalleşmediğinden dolayı meydana gelen sosyal değerler boşluğunun, bu tür hareketlerin sebebi olduğu ifade edilmektedir. Veya teknoloji gibi endüstri çağının bir takım özelliklerinin sosyal yapıda meydana getirdiği değişmelerin gençlik hareketlerine sebep olduğu öne sürülebilir. Bu değerlendirmeler, eksik yönleri olmakla birlikte doğrudurlar ve realiteyi bir yönüyle açıklamaktadırlar. Sosyal müşahede bu sonucu ortaya koymaktadır.
Ancak, araştırmalar geniş bir çerçevede fenomeni anlama yerine sadece karakterleri tanımlamakta veya sorumlu tutucu ve yahut da sosyal kontrol stratejileri tavsiye etmektedir. Bir örnek olarak verebileceğimiz Mannheim'ın Bilgi Sosyolojisi Teorisi nesil hareketlerinin makro-tarihi karakterini açıklayan bir yaklaşımdır. Mannheim'ın yaklaşımında, herhangi bir tarihi çağın mantalitesi ve fertteki gurup etkisi vurgulanmıştır. Her nesil bir öncekinden farklı düşünce ve ideolojik sistem üretmektedir.[1] Böylece bir sosyal hareket, sadece bir model ile açıklanmakla kalmayıp, tarihi süreç içindeki yerine de oturtulmaktadır. Başka bir deyişle, vakıa sosyalleşmeden alınarak farklı bir düşünce sisteminin üretilmesi seviyesine çıkarılmaktadır. Bu durum, sosyal olayları bir bütün olarak ele almaktaki eksikliklerin bilgi sosyolojisi tarafından kısmen giderilmesidir. [MCB1]
Sosyoloji, sosyal psikoloji ve antropoloji çerçevesindeki değerlendirmeleri, bilgi sosyolojisi açısından ele almak, bu sahanın yaklaşımını ortaya koyacaktır. Genel olarak, insanların sosyal dünyalarının davranışlar, normlar, kurallar ve değerler standartlarıyla şekillenmesi prosesleri, sosyalleşme olarak terimlendirilir. Sosyalleşme, ferdî tutum ve davranışların, bir veya daha fazla sayıdaki fertlerle bir sosyal çevrede etkileşimi sonucu meydana gelmektedir. Literatürde çoğu kere, sosyal gelişme kavramı ile aynı anlamda da kullanılmaktadır. Sosyalleşme veya toplumsal değerlerin aktarımı ve yaygınlaştırılmasıyla, sosyal hayatın yaşanması ve geleceğe doğru bir devamlılığı sağlanmaktadır. Bu süreçler, ferdin bebeklik çağlarından başlayarak hayatı boyunca devam eder ve çocuğun yetiştirilmesi, eğitim, meslek edinilmesi, propaganda ve beyin yıkama gibi birbirinden çok farklı alanları kapsar. Sosyalleşme ile ilgili değişkenlerden bazıları eğitim, doğum yeri, ve iş tecrübesidir[MCB2] .[2] Eğitim yoluyla sosyalleşme prosesi öğrenci kimliğini etkilemektedir[MCB3] .[3] Bu bakımdan sürecinin incelenmesi gerekir. Bilgi sosyolojisi yaklaşımı eğitimdeki sosyalleşme ile işteki sosyalleşmenin farklarını vurgulamaktadır[MCB4] .[4]
Bir çok disiplinde kullanılan ortak bir kavram olmakla birlikte sosyalleşmeyi tüm boyutlarıyla açıklayan bir genel teori henüz ortaya konamamıştır. Sosyoloji, sosyal antropoloji ve psikoloji disiplinleri kendi görüş açılarını koruyarak, sürecin çok boyutlu ve karmaşık yapısından dolayı, birbirlerinin kavram ve yaklaşımlarını kullanmaktadırlar. Fert ve toplum ilişkisini ifade eden sosyalleşme, bir bakıma bu disiplinler arasındaki köprüyü de kurmaktadır.
Sosyal psikoloji daha ziyade sosyal olarak şahsiyetin gelişmesiyle veya ferdin sosyal gelişmesiyle ilgilenmektedir. Çocukluk döneminden erişkin bir sosyal varlık oluncaya kadarki dönemi kapsayan aslî (primary), ve daha genel anlamda kültürün aktarıldığı tâli (secondary) sosyalleşme, bu sürecin iki değişik formudur.[5] Psikoloji, özellikle aile-çocuk ilişkisinde görülen etkileşim prosesini; antropoloji kültür transferi prosesini; sosyoloji ise birer sosyalleşme ajanları olarak kurumlar ve alt kültürleri incelemektedirler. Bilgi sosyolojisi ise, tüm kültürel bilginin niteliği, üretimi, müessiriyeti ve aktarımı hakkında araştırmalar yapmaktadır.[MCB5] .[6]
Sosyalleşme ferdin sosyal boyutta ortaya çıkmasıyla var olan bir süreçtir. Toplumun bulunduğu her zaman ve mekan biriminde bu süreç de mevcuttur. Böylece toplum kendi varlığını sağlamakta ve sürdürmektedir. Bu yaklaşım bilgi sosyolojisi açısından değerlendirildiğinde, hem fert hem de toplum bakımından ayrı ayrı ele alınabilir. Fert açısından düşünüldüğünde ferdin toplum içinde, topluma göre sosyalleşmesi; toplum açısından bakıldığında ise toplumun ferdi sosyalleştirmesi, onu sosyal değerlerle mücehhez kılması söz konusudur. Bazı yazarlar kendi kendine sosyalleşmeden[7] (self-socialization) bahsetmekte iseler de sosyalleşme esasen kurumlar tarafından yerine getirilmektedir.[MCB6]
Fert açısından sosyalleşme çocukluk çağlarında çok hızlı bir öğrenme, ileri yaşlarda ise -şahsiyet belirginleştikçe- hızını kaybeden bir süreç olarak bütün hayat boyunca devam etmektedir. Ferdin dünyaya gelmesiyle birlikte ileride öğrenmeyi mümkün kılacak ve sosyalleşecek olan biyolojik yapı gelişmeye başlamakta ve bu dönemdeki gelişim çok büyük önem taşımaktadır[MCB7] .[8] Çocukluğundan itibaren fert üzerindeki sosyal etkiler, şahsiyetinin ve sosyal tutum ve davranışlarının gelişmesini sağlar. Bu, aslında, ferdin toplum içinde bir kimlik edinme sürecidir. Sağlıklı, dengeli ve güçlü bir şahsiyet, sosyal veya ferdi kimlik edindiği takdirde psikolojik bozukluklar, tutum ve davranışlarda sosyal sapmalar olmayacaktır. Özellikle rol ilişkilerinde sergilenen sosyal kimlikler, tutum ve davranışlara anlam vermekte ve onları yönlendirmekte, böylece endişeler, depresyon ve düzensiz davranışlar önlenmektedir[9]. Ferdin toplum içinde ne tür sosyalleştiğinin göstergesi, toplum tarafından aktarılmış sosyal değerlerin ve normların, ferdin tutum ve davranışlarında yansıması ve bu davranışların müşahede edilebilirliğidir.
Sosyalleştirmede, toplumu belli bir tarzda şekillendirme amacı vardır. Sosyal, siyasî veya iktisadî yönlerse bazı niteliklerin yapılandırılması amaç edinilmiş olabilir. Bu aynı zamanda farklılıkların işlenmesi anlamına da gelmektedir. Zira toplum açısından kültürel orijinalliğin korunması esastır. En küçük sosyal birimden milletlerarası birliklere kadar her alandaki sosyal politikalar, tespit edilmiş olan prensipler doğrultusunda sosyalleştirmeyi amaçlamaktadırlar. Böylece bir siyasî tutum ortaya çıkmaktadır. Meselâ, Avrupa topluluğu liderleri, Avrupa'nın başarısını sağlamak için gerekli olan sosyalleştirme prensiplerini belirlemişlerdir. Buna göre Avrupa birliğini homojenlikten, aşırı kuralcılıktan, çok güçlü devlet kontrolünden ve bu yönde sosyalleşmekten korumak amaçlanmaktadır[MCB8] .[10] Siyasi sosyalleşme hakkında bir başka örnek de Deng Xiaoping döneminde Çin komünist partisinin siyasi doktrin ve reformlardaki aksaklıkları gidermek maksadıyla parti örgütünün sosyalleştirici bir gençlik teşkilatına dönüştürülmesidir[MCB9] .[11]
Bazı yazarların ve ekollerin konuya ışık tutacak analizlerine kısaca göz atmakta fayda vardır. Yüzyılımızın ortalarına kadar yapılan çalışmaların pek çoğu psikanalizci teoriden etkilenmiş ve daha ziyade ferdin yetişkinliğe kadarki dönemini kapsamaktadır. Psikanaliz teorisi çerçevesinde yapılan çalışmalar sosyal olayların sebep sonuç ilişkilerini aile çevresiyle sınırlandırmıştır. Yakın dönemlerdeki sosyalleşme araştırmaları ise, ferdin yetişkinlik çağlarını da dahil ederek tüm hayatını kapsayacak şekilde genişleterek, daha az global teoriler ve farklı yaklaşımlar kullanmıştır. Araştırmalar göstermektedir ki, fert hayatının ilk dönemlerindeki sosyalleşmeler ortak özelliklerin, sonraki sosyalleşmeler ise ferdî farklılıkların elde edilmesi olarak değişik proseslerdir.[12]
Newcomb'a göre sosyalleşme, ferdin çocukluğundan itibaren kapasitesi ölçüsünde toplumdaki sosyal ilişkilere girerek elde ettiği tutum ve davranışlardır.[13] Bu proses, temelde bir tür öğrenmedir. Ancak, bu tanım tüm sosyal öğrenmeyle birlikte daha ziyade ferdî sosyalleşmeyi ifade etmektedir. Diğer yazarlara göre ise sosyalleşme daha çok gurup değerlerinin öğrenilmesidir. Çocuk, diğer insanlarla bir araya gelerek kültürlerinin etkisi altına girer; toplumun bir üyesi olur ve insan şahsiyeti elde eder. Sosyalleşme, insanın şahsa doğru bir olgunlaşma prosesini ifade eder.[14] Sosyal niteliği vurgulama açısından bu yaklaşım daha uygundur. Farklılık iki noktada ortaya çıkmıştır: Sosyalleşme, gurup değerlerinin mi, toksa sosyal tutum ve davranışlarının mı öğrenilmesidir? Her iki husus da birbirine bağlıdır. Fert, ancak sosyal değerleri öğrenerek tutum ve davranışlarını serd edebilir. Bu bakımdan sosyalleşmeyi, toplumun mevcut kültürel değerlerinin fert tarafından öğrenilmesi ve özümsenmesi süreciyle birlikte sosyal çerçevede bir benlik edinmesi şeklinde ele almak gerekir. Sosyoloji açısından vurgulanması gereken nokta T. Persons ve R. F. Bales'in de işaret ettiği gibi ferdin üyesi bulunduğu toplumun kültürünü içselleştirmesidir.[15] Bu yazarları da etkilemiş olan Freudcu görüşte ise, çocuğun ebeveyninin normlarını içselleştirmesi ve bir süper ego elde etmesidir.[16]
İçselleştirme (internalization) kavramının sosyal bilimlerde ne anlamlarda kullanıldığını belirtmek sosyalleşme vakıasının daha açık ortaya konmasını sağlayacaktır. Çünkü söz konusu olan malumat edinme şeklinde basit bir bilgi edinme değil, edinilen bilginin sosyal varlığı meydana getirmesidir. Bazı yazarlar bu öğrenmenin niteliğinin bir tür şartlanma olduğunu ileri sürmektedirler.[17] Öğrenme ve içselleştirme, nedensellik bakımından aynı anlamdadır. Çalan zille birlikte verilen elektrik şokunun tezahürleri arasında köpeğin kurduğu ve içselleştirdiği bağlantı bu nitelikte bir öğrenmedir.
Sosyal psikolojide ise kendiliğinden bir dikkatle ve sübjektif olarak sosyal rollerin bilincinin edinilmesi anlamında kullanılmaktadır.[18] Temel kimlik unsurları özellikle ilk dönem sosyalleşmenin sağlandığı aileden müşahede edilerek alınmakta ve oyun vasıtasıyla da tecrübe edilmektedir[MCB10] .[19] Oyun çocuğun sosyalleşmesinde en önemli araçlardan biridir. Çocuğa değişen çevresini bir dereceye kadar kontrol etme ve yetişkinlerin sosyal düzeninde hareket edebilmesine imkân sağlamaktadır. Çocuk, oyun arkadaşları arasında bir statü kazanmakta ve gurubunu diğerlerinden farklı olarak oluşturmaktadır. Sosyalleşmenin en önemli fonksiyonları olan statü kazanmak ve farklı bir gurup yapısı oluşturmak bu şekilde ortaya çıkmaktadır. Diğer yönden arkadaş gurupları birer sosyalleştirme ajanları olarak tutum ve davranışların belirlenmesinde önemli rol oynamaktadır. Çocuk, kabul edilebilir sınırlardaki ahlakî davranışları, zaman içinde ihtiyaçları doğrultusunda benliği değişirken edinmektedir[MCB11] .[20] Başka bir deyişle her sosyalleşme vakıasında mevcut bilgi özümsenerek orijinal bir bilgiye dönüştürülmektedir. Bilginin güç sağlaması şeklindeki temel güdü bu fonksiyonu yerine getirmektedir. Bazı yazarlara göre insan, güç edinmeye meyillidir ve bu eğilimin kaynağı ise ailedeki ana ve baba rollerindeki gücün özümsenmesidir[MCB12] .[21]
Sembolik-etkileşimci (symbolic-interactionist) yaklaşım sosyalleşme prosesinde ferdin diğer insanlarla ilişkilerini temsil eden sembollerin, özellikle konuşmanın rolüne önem vermektedir. Çocuk iletişim kurmaya başladıktan sonra lisan faktörü vasıtasıyla toplumun diğer fertleri tarafından etkilenmekte ve onları etkilemektedir.[22] Ancak sadece gözlem vasıtasıyla da öğrenme gerçekleşebilir. Bu ekole göre sembollerin anlamlarının kavranması bir sosyalleşme sürecidir. Daha ileriki dönemlerde ise lisan aracılığıyla bu süreç devam etmektedir.
Konumuz itibariyle sembolik ekolün önemi, mefhumların anlamlarına göre sosyalleşmeyi vurgulamasında yatmaktadır. Mefhumlar da ait oldukları kültür sistemi içinde adeta yaşayan canlılara benzemekte ve zaman içinde anlamları nitelik itibariyle değişmektedir. Kültürel yönleriyle kavramları doldurmak uzun sürelere ihtiyaç duymaktadır.
Sembolik ekolün lisan yaklaşımının bazı yönlerden hatalı olduğu açıktır. Farklı lisan sistemleri farklı zihin yapılarına dayanmakla birlikte, her zaman için ayrı lisan sistemleri ayrı kültürlerin olmasını gerektirmemektedir. Nitekim ABD'de yaşayan Avrupalı ve Asyalı etnik guruplar kendi lisanlarını konuşmalarına rağmen aynı kültür sistemi içinde bulunmaktadırlar ve yeni nesiller sosyalleşirken lisan konusunda bir çatışma çıkmamaktadır. Bu yaklaşım açısından kültürü, toplumun tüm farklılıklarıyla birlikte ürettiği uyumlu bir bütün olarak ele almak gerekecektir.
|