EĞİtİmİn Felsefİ Temellerİ
Genel anlamı ile felsefe, inanç ve değer sistemlerinin oluşmasını sağlayarak, bireylerin hayatları süresince aldığı tüm kararları ve yaptıkları tercihleri belirler.İnsanlar felsefe aracılığıyla kendilerini çevreleyen dünyayı ve neyin kendileri için önemli olduğunu anlamaya çalışırlar.
Felsefe, eğitim üzerinde de önemli etkileri olan uğraş alanlarından biridir.Bu bölümde felsefenin niteliği ve eğitim ile felsefe arasındaki ilişkiler üzerinde durulmaktadır.
FELSEFE NEDİR?
Grekçe philosophia teriminden kaynaklanan felsefe, iki sözcüğün birleşmesinden oluşmuştur.Phillia sevgi; sophia bilgi, bilgelik anlamındadır.
M.Ö. VI. yüzyıla gelinceye kadar Yunanlılar da zamanın diğer toplumları gibi, doğa ve insanların aynı güçler tarafından yönetildiğine inanıyor, toplum ve doğal olayların açıklanmasını ise Tanrıların iradesine bağlayarak mitolojik bir şekilde yapıyorlardı.M.Ö. VI. ve V. yüzyıldan itibaren evreni hangi güçlerin yönettiği değil, olayların nasıl cereyan ettiği üzerinde düşünülmeye başlanınca mitolojiden felsefeye geçişin de temelleri atılmış oldu.Felsefenin doğuşuyla birlikte, doğa, Tanrıların iradesine bağlı olmaktan çıkmakta, doğa ve toplum olayları farklı dünyalar olarak değil, tek bir dünya olarak ele alınmaya başlanmaktadır.
Felsefeyi tanımlamak istediğimizde, her felsefi görüşün, bağlı olduğu değerler ve inanç sistemlerine göre felsefeyi tanımlayışının farklı olduğunu gördük.Kant’ın tanımı genel bir anlayış ve sınırlı bir tanımdır, ve derki : “felsefe kendisini akla dayanan nedenlerle meşru kılmak veya haklı çıkarmak iddiasında bir zihinsel etkinlik biçimidir.” Burada akla dayanan nedenlerden, insanın her türlü deneyimi, gözlemini, bunlara dayanan her türlü akıl yürütmesini ve sezgisini içine alan geniş bir nedenler grubunu anlamak gerekir.Haklı çıkarmak veya meşrulaştırmak iddiasında ise herhangi bir önermeyi, bu önermeyi ileri sürmeyi mümkün kılan kanıtı temel veya gerekçelerle ortaya koymayı anlamak gerekir.
Farklı düşünürlerin ortak tanımı felsefenin bilgi sağlayan bir faaliyet olmasıdır şeklindedir.
Bazı düşünürlere göre ise, felsefenin tanımı yapılamaz; çünkü o üst bir dildir.Nasıl tanımlanırsa tanımlansın,felsefe mitos, din ve şiirden doğdu.Zamanla içinde taşıdığı bu öğelerden arındı; bilimsel ve özgür düşünmenin temellerini atarak gelişti ve gerçeği bütünüyle açıklamaya çalıştı.
Sonuçta, genel olarak felsefeyi, gerçeği tümüyle ele alıp inceleyen ve bunun sonucunda ulaşılan bilgileri yorumlayan ve sistemleştiren bir uğraş alanı olarak tanımlayabiliriz.
İlk zamanlarda tüm bilimleri kapsayan felsefeden zamanla matematik, fizik, antropoloji, biyoloji, kimya, sosyoloji, psikoloji v.b. ayrıldı.Çağımızda bazı düşünürler, felsefenin konusunun yalnız dil ve mantık olduğunu ileri sürüp savunmaktadırlar.Böyle olmakla birlikte felsefe ve bilim birbirinden tümüyle kopuk değildir.tersine çok sıkı bir ilişki içindedirler.Her bilimsel gelişme buluş, icat, geçerli ve güvenilir bilgi felsefeyi etkiler ve değiştirir.Felsefenin ufuklarını açar.Yeni felsefelerin doğmasına neden olur.Artık her bilimin felsefesi olmaya başlamıştır.Bilim felsefesi denen alan büyük bir önem kazanmaya başlamıştır.
Bilim gerçeği parçalara ayırarak inceler.Örneğin fizik maddenin hareketini, enerjiyi, kimya maddenin yapısını, biyoloji canlılar dünyasını,sosyoloji toplum, kurum ve kişiler arasındaki ilişkileri, psikoloji insan davranışlarını, eğitim istendik davranışları ele alır.Oysa felsefe gerçeği bir bütün olarak ele alıp inceler.
Aynı zamanda hem felsefe hem de bilim bir süreçtir.Bu sürecin sonunda her ikisi de bilgi elde ederler.
Hem bilimde, hem de felsefede doğruya, elde edilen ve kullanılan bilgiye sürekli eleştirisel bir gözle bakılır.Sürekli her yanıttan şüphe ederler.Şüphe soru sormayı gerektirir.Böylece hem felsefe hem de bilimde sorular önemli bir hal alır.
Bütün bunların yanında, bilimsel önermelerin evrende bir karşılıkları vardır.Kanıtlanan türdendirler.Oysa felsefi önermeler genellikle analitik ve bazen de metafiziktir.yani kanıtlanacak türden değildir.
Son olarak felsefe ve bilim zihinsel süreçleri kullanırlar.Bunlar anoloji,tümden gelim,tümevarım, diyalektik, aksiyometik olarak örneklenebilir.
Anoloji: örnek alarak mantık yürütmedir
Tümdengelim:bilinen genel bir kuraldan özel durumlara ilişkin sonuçlar çıkartılır;bu yöntem en çok matematikte kullanılır.
Tümevarım:farklı nesnelerin gözleminden elde edilen verilere dayanarak genel bir kural oluşturulur.Uçan şeylerin kanatları olduğu gözlenir ve uçmak için kanat gereklidir denilir.
Diyalektik:biri olumlu biri olumsuz iki kavramın çatışmasından olumlu bir kavramın elde edilmesi sürecidir.Tez-antitez-sentez üçlemesiyle de ifade edilir.
Aksiyometik:klasik mantık ve matematikte, kanıtlamaya gerek duymaksızın doğru olduğu kabul edilen önermelerle oluşan zihinsel süreçlerdir.
FELSEFENİN ALANLARI
Felsefenin de diğer disiplinler gibi incelediği konuları, soruları sınıflandırdığı alanları vardır.Bunlardan ilki varlık (ontoloji) sorunudur.
Ontoloji (varlık sorunu)
Var olanla ,var olacak olanları inceleyen felsefenin disiplin alanlarından biridir.Sorularının en önemlisi Arkhe nedir? Sorusudur.Yani tüm var olanların başlangıcı, ilk tözü nedir? Sorusuna yanıt aramaktadır.Örneğin Thales “su”, Heraklitos “ateş”, Pythagaros “sayı”, Anaximenes “soluk” , Anaximandros “sınırı olmayan “, Demokritos “atom”, eflatun “idea”,Aristoteles “yetkin varlık”,Descartes “Tanrı”,Hobbes “madde”, Spinoza “Tanrı ya da doğa”,Leibniz “monat”, Hegel “geist”, Marx “madde,maddedeki değişme ve çelişki”,Dewey “değişme”, Satre “insan” olarak yanıtlar.
Ayrıca ontolojide sorulan diğer sorulara örnek olarak gerçek,insan,ruh,varlık nedir?var mıdır,yok mudur?Evren akıllıca bir düzen içinde midir?Olaylar düzen içinde mi meydana geliyor yoksa rastlantısal mı? Şeklinde verilebilir.
Bu sorulara verilen cevaplar önemlidir.Çünkü bu yanıtlar insan anlayışını da etkilemektedir.İnsana bakış açısı eğitimde çok önemlidir;çünkü ona göre hedefler belirleyip eğitim sistemini kurarsınız.
Eğer insanı Tanrısal bir varlık olarak ele alırsanız, eğitim insanı Tanrıya ulaştırma süreci; doğal ve toplumsal bir varlık olarak düşünürseniz, bu kez doğa ve topluma uyum sağlama süreci; sürekli değişen ve gelişen bir varlık olarak düşünürseniz, eğitim değişmeyi ve gelişmeyi denetleme süreci; insanı diyalektik bir varlık olarak düşünürseniz, eğitim üretimde bulunma süreci şeklinde tanımlanabilir.Eğitimi nasıl tanımlarsanız sistemi de ona göre kurarsınız.Her tanım bir temele dayanır;bundan kaçınılmaz.
Epistemoloji (bilgi sorunu)
Bilgi sorunuyla ilgilenen bir felsefi disiplin olup, bilginin ne olduğu, kaynağı, doğru, yanlış, bilinemez, mutlak ya da göreceli oluşu, türlerinin neler olduğu gibi sorulara cevaplar aramaktadır.
Bilgi ile doğrudan ilişkili bir diğer kavram da “bilme”dir.Epistemoloji bilme olayının nasıl gerçekleştiği ile de ilgilenir.Bilme, özne ile nesne arasında bir bağ kurma olarak tanımlanabilir.Bu etkinlik sonucu ortaya bilgi konur.Ve sorular genişletilebilinir: gerçek bilinebilir mi?Bilginin niteliği nedir?Mutlak (yüzde yüz kesin) bilgi var mıdır? V.b.
İşte bu sorulara verilen yanıtlar eğitim sistemini etkiler; hedefler içerik, eğitim ve sınama durumları ona göre düzenlenir.Sözgelişi eğer “bilgi doğuştandır ve yüzde yüz doğrudur “ denildiğinde; ya da “sonradan öğrenilir ama yine mutlaktır” savı ileri sürüldüğünde,”hayır bilgi görecelidir,sürekli değişir, yüzde yüz doğru bilgilerimiz yoktur.” Şeklinde bir görüş savunulduğunda öğrenciye kazandırılacak hedef davranışlar, içerik, eğitim ve sınama durumları bu yanıtlara göre planlanıp işe koşulur.Eğer bilgi doğuştan ve yüzde yüz doğrudur denildiğinde, eğitim sisteminde akıl ön plana çıkar.Öğretmen ders anlatmaz, bilgi aktarmaz.Yaptığı etkinliklerle öğrencinin kafasında doğuştan var olan bilgileri ortaya çıkarmaya,ona buldurmaya çalışır.Bilgi sonradan kazanılır savı temele alınırsa, bu kez öğretmen dersi anlatır, öğrenci dinler; çünkü onun kafası boştur.öğretmenin dediklerini ezberler ve aynen söyler.
Aksiyoloji (değerler sorunu)
Bu alan etik ve estetik konularını içerir.İnsanın yapıp etmelerini inceler; bu tür davranışların dayandığı ilkeleri ve değerleri araştırır.bu disiplin ahlaklı, ahlaksız, iyi, kötü, saygılı, özgürlük, tutsaklık, erdem, erdemsizlik, mutsuzluk, güzellik, çirkinlik, vicdanlılık v.b. nedir?Var mıdır, yok mudur?Varsa neden var, nasıl kaynaklanır?Bular değerlendirilirken bir ölçüt kullanılabilinir mi? Sorularını yanıtlamaya çalışır.
Bu sorulara verilen yanıtlar da eğitim sistemini etkiler ve değiştirir.Eğer bu değerler var ve evrenseldir derseniz, bunları öğrencilere kazandırmaya çalışır ve hiç ödün vermezsiniz.Bu değerler var fakat evrensel değildir, zamanla değişir derseniz, hoşgörülü olur, eğitim ortamında esnek davranırsınız.
Mantık
Akıl nedir? Aklın kuralları var mıdır?Varsa nelerdir?Evrensel ve genel geçerli midir?Akıl yürütme yolları var mıdır? V.b. soruları inceleyen felsefenin disiplin alanlarından biridir.
Eğer aklın kuralları doğuştandır derseniz,öğretmen öğrencinin aklını kullanmasını sağlayacak hedef ve davranışları, sınıf ortamına getirir ve dersi ona göre işler.yoktur derseniz bu kez sorunu çözmesi istenir.eğitim ortamında öğretmen yalnız danışılan, yol gösteren kişi görevini yüklenebilir.
FELSEFE VE EĞİTİMİN İLİŞKİSİ
Eğitim felsefesinin konusu eğitim dediğimiz süreçtir.Amaç eğitimin dayandığı ilke ve kavramları aydınlatmak, amaç ve araçları irdelemek, temel sorunları tartışmaktır.Kısaca eğitim felsefesi, eğitim sorununa felsefi bir açıdan bakmaktır.
Eğitimle felsefe arasındaki ilişkiler şu maddeler altında toplanabilir:
1) Eğitim sistemi kurulurken öncelik hedeflere verilmelidir.Hedef davranışlar hangi ölçütlere dayandırılırsa, istendik olacağı konusunda bir karara varmada felsefe ölçüt alınmalıdır.Bu düşünülmezse sistem kendi içinde çelişkiye düşebilir.
2) Hedef davranışlar, içerik, eğitim ve sınama durumları temele alınan felsefenin ölçütlerine uyuyorsa, iç tutarlılık vardır.Yoksa çelişkiler bulunacaktır.
3) Eğitimin nesnesi insandır.İnsan aynı zamanda felsefenin de konusudur.İnsana bakış açısı eğitim sisteminin tüm öğelerini etkileyebilir.
4) Her ekonomik, toplumsal ve politik sistem en azından bir felsefeye dayanır.örneğin kapitalist sistem genellikle idealist ve pragmatik, kominist sistem ise materyalist felsefenin ölçülerine göre kurulmuştur.Eğitim, ekonomik, politik, ve toplumsal sistemlerin bir alt sistemidir.Bu bağlamda eğitimdeki felsefe, ekonomik, politik ve toplumsal sistemlerin felsefesiyle aynı olmalıdır; çünkü eğitim, politik, ekonomik, toplumsal sistemlerin istediği insanları yetiştirmek üzere işe koşulmuştur.Bu yapılmazsa hedefler gerçekleşmeye bilir.
5) Felsefe bir açıdan insanın yaşama bakış açısını belirler.İnsanoğlu bu nedenden dolayı felsefeden kaçamaz.
6) Eğitim disiplinler arası bir bilimdir.Bu bağlamda her bilim dalının ve konu alanının ve eğitimle doğrudan ilişkili olan psikoloji, ekonomi, hukuk, sosyoloji, antropoloji, biyoloji, genetik v.b. disiplinlerin bilgi ve yöntemleri arasındaki bütünlüğün sağlanması gereklidir.Bunu ancak felsefe yapabilir.
7) Eğitim sistemini denetlemede felsefeden yararlanılmalıdır.Sözgelişi eğer temele idealist felsefe alınmışsa, sistem elit insan yetiştirmelidir.Eğer pragmatik felsefe kullanılıyorsa her insan yetenek ve ilgisine göre eğitilmelidir.
8) Felsefenin eğitime katkısı olduğu gibi, eğitimin de felsefeye katkısı vardır.Eğitim yoluyla insanlara bilimsel, sanatsal, felsefi alanlarda istendik davranışlar kazandırabilir.Bunlar hem insanın kendi felsefesini, hem de toplumsal felsefeleri geliştirmede katkıda bulunabilir.Eğitim yeni felsefelerin doğmasına neden olabilir.
9) Eğitim sisteminin işlemler bölümünün şimdilik en etkili öğelerinden biri de öğretmen, yönetici ve hizmetlilerdir.Kurulan eğitim sisteminin dayandığı felsefeye inanan, onu bilen uygulayan ve savunan öğretmen,yönetici ve hizmetli yetiştirip görevlendirmek, sistemin etkili ve verimli işlemesi için kaçınılmazdır.Yani sistemin savunduğu felsefeyle öğretmen, yönetici ve hizmetlilerin felsefeleri birbirlerine ters düşmemelidir.Eğer ters düşerse sistem entropiye kayar ve bozulur .
10) Felsefe zaman zaman eğitim kurumlarından dışlanmaya çalışılmaktadır.oysa, bilinmesi gerekir ki; felsefeyi dışlamaya çalışmak da aslında bir tür (!) felsefedir.
Felsefenin eğitim üzerindeki bu etkilerini yakından tanıyan ve değerlendirebilen bir öğretmenin,daha başarılı olacağı da açıktır.Bu amaca hizmet etmek üzere aşağıda üç önemli felsefi akımın eğitim programları üzerindeki etkilerinden bahsedilmiştir.
İdealizm
İdealizm, evreni açıklamada temele ruh, ahlak, zihin ve düşünce gibi kavramları alan bir felsefedir.Gerçek ve değerler mutlak, zamanla değişmeyen ve evrensel olarak düşünülür ve insan zihninde idea denilen bu gerçekliklerin doğuştan geldiği varsayılır.İnsanın temel görevi, aklını kullanarak bu idealara ulaşmaktır.İdealar aynı zamanda mükemmel bir düzen içerisinde bulunan evreni yaratan Tanrı’yı da simgelemektedir.
İdealistler bilme eylemini, insanın aklında doğuştan var olan gizil fikirleri –ideaları- yeniden düşünme olarak anlarlar.Buna göre her bir öğretmenin temel görevi, öğrencilerindeki bu gizil bilgileri bilinç düzeyine çıkarmaktır.
İdealist eğitimde merkezde konular,dersler,evrensel doğrular ve bunları aktaracak öğretmen vardır.Bu nedenle idealistler, konu alanı veya bilgi merkezli eğitim programı geliştirme yaklaşımlarını benimsemiştir.
Konu alanı merkezli program yaklaşımlarının ortak özellikleri arasında; evrensel doğruları yansıtan bilgi ve içeriği programın ayrılmaz parçaları olarak kabul etme, içeriği ders kitaplarının içeriği ile sınırlama, öğretmenlerin her birinin bir konu alanının uzmanı olması gibi özellikler sayılabilir.Ancak bu tür programlar, içeriği birbirinden kesin olarak ayrılmış konu alanlarına göre düzenlenmesi ile, bilginin gerçek hayattan kopmasına neden olması ve öğrenci ilgi ve ihtiyaçlarını göz ardı etmesiyle de eleştirilmişlerdir.
Konu alanını örgütleyişlerine göre kendi içinde de çeşitleri olan bu yaklaşımlarda genellikle düz anlatım, soru-cevap, ezberleme gibi öğretim yöntem ve teknikleri kullanılır.Değerlendirmede ise, öğrencilerin başarısını birbirleriyle kıyaslayan norm dayanaklı değerlendirme tercih edilmektedir.Değerlendirme konuları, öğrencilerin genel zihin yeteneklerini kullanmalarını gerektiren konular arasından seçilmektedir.Bunun için dönem ya da yıl sonunda düzey belirleme sınavları yapılmaktadır.
Realizm
Realizm evreni, madde ve somut olarak var olanlarla açıklayan bir felsefi akımdır.İnsanlar, akıl ve muhakeme güçleriyle dünyayı bilirler.Var olan her şey, doğadan gelir ve doğanın kanunlarınca idare edilir.İnsan davranışları bu doğa kanunlarına uygunluğu ölçüsünde akılcıdır.(Ornstein & Hunkins,1988:29-30)Realizmde, maddeden gelen gerçeklik, değişmez ve mutlak kabul edildiği için, insanların bu mutlak doğrulara ulaşmasında aklını kullanması gerektiğine inanılır.Bu sayede insanlar, yaşadıkları toplumun bilgi birikimini de edinirler.Zaten realistlere göre eğitimin amacı, toplumun kültürel birikimini genç nesillere aktararak, onların akıllarını kullanma yollarını geliştirmek ve bu sayede insanları mutlak doğrulara ulaştırarak onları mutlu etmektir.
Realist eğitimciler insan aklını merkeze aldıklarından,konu alanının sistematik olarak disiplinlere ayrılarak organize edilmesinin düşünmeyi kolaylaştırdığını kabul ederler.Bu nedenle, tıpkı idealizmde olduğu gibi realizmde de konu alanını merkeze alan eğitim programları benimsenir.Aradaki en önemli fark, realist programlarda konuların mantıklı bir düzen içerisinde sınıflanarak, örgütlenmiş disiplinlerle ifade edilmesidir.Günümüzdeki okul programlarının matematik, fizik, biyoloji gibi disiplinler ve bunların kendi içinde alt disiplinlere ayrılarak düzenlenmesinin temelinde realist filozofların bu görüşleri yer almaktadır.Ayrıca öğretilecek konu alanının özelliklerine göre öğretim yöntemlerinin değişmesi gerektiği fikri de realistlere aittir.
Kısaca realistlerin eğitim görüşlerinin temelinde disiplinler ve kültürel birikimi aktaran öğretmenlerin var olduğu söylenebilir.Realist eğitim anlayışında kullanılan yöntem ve teknikler ile değerlendirme teknikleri idealist görüşlerle benzerlik göstermektedir.Ancak realist eğitimciler, bu yöntemlere ek olarak, öğrencinin bizzat kendisinin yaptığı deney, gözlem gibi yollarla yeni bilgiyi edinmesini de önemserler.
Pragmatizm
Deneycilik de denilen pragmatik felsefe, gerçeğin değişken ve göreceli olduğu görüşüne dayanır.Gerçeğin bu yapısı nedeniyle mutlak ya da evrensel doğru da bulunmaz.Gerçeği olgu, yaşantı veya davranışlarla ilişkisini kanıtlayarak aramak gerekir.Pragmatizme göre değişmeyen tek şey, doğanın kanunlarıdır; bu kanunlar önünde herkes eşit olduğu için, yönetimde de tüm insanların katılımı esas alınır.Buradan hareketle pragmatistler, demokratik bir toplum düzenini savunurlar.Mutlak doğrunun var olmamasıyla beraber, diğerlerine göre doğruluk değeri daha fazla olan gerçeklikler de vardır.Bilimsel yöntem, bize bu tür doğrular sunduğu için, özellikle çağdaş pragmatistler tarafından çok önemsenir.
Konu alanı, disiplinler ve düşünceleri vurgulayan idealist ve realistlere karşılık, pragmatistler bilgiyi sürekli değişim içinde olan bir süreç olarak kabul ederler.Öğrenme ise problem çözme esnasında gerçekleşir.Bilme eylemi pragmatizme göre, öğrenen ve çevre arasındaki etkileşim sonucunda gerçekleştiğinden, öğrenenin aktif katılımını gerektirir.Bu etkileşimin temelinde ise değişme kavramı bulunmaktadır.Hem öğrenen hem de çevre sürekli etkileşim içerisindedir.
Pragmatist eğitimcilere göre, öğrencilere öncelikle nasıl eleştirel düşünebileceklerini öğretmek gerekmektedir.Ayrıca sürekli değişen dünyanın problemleri de değişeceğinden, problem çözme becerilerini geliştirmek de önemlidir.Bir durumun problem olarak algılanması ise eleştirel bir bakış açısına sahip olmakla ilişkilidir.Tüm bunlar, konu alanlarını vurgulayarak değil, öğretim yöntemlerini vurgulayarak mümkün olabilir.Çünkü aslolan değişimle baş etme yöntemlerini ve bilimsel araştırmayı bilmektir.Bu nedenle pragmatist felsefenin gelişimi, bilimsel gelişmelerle paralel gitmiştir.
Pragmatist görüşleri eğitim alanına uygulayan en ünlü filozof, John Dewey’dir.Dewey, eğitimi insanı geliştirmeye yarayan bir süreç olarak, okulu ise toplum hayatının küçük bir örneği olarak görür.Ona göre ideal bir eğitim programı, öğrencilerin yaşantı ve ilgilerine dayalıdır.Ayrıca pragmatist programların önemli bir farkı, derslerin birden fazla disiplini içerecek şekilde disiplinler arası örgütlenmesidir.
Pragmatik felsefede, merkeze öğrenenin ilgi ve ihtiyaçları alınarak, öğretim yöntem ve süreçleri vurgulanmaktadır.Bu özelliğiyle pragmatik eğitim programlarında öğrenen merkezli program geliştirme yaklaşımları benimsenmektedir.Bu yaklaşımların ortak özellikleri arasında, okul içerisinde düzenlenen tüm öğrenme etkinliklerinin öğrenci ilgi ve ihtiyaçlarına dayandırılması, öğrenme yaşantılarının görüşlerin özgürce paylaşıldığı demokratik bir sınıf ortamında oluşturulması, öğrencinin her türlü etkinliğe aktif olarak katılımının ve bireysel gelişiminin amaç edinilmesi sayılabilir.
Pragmatik eğitim programlarında hedefler esnek olup, süreç içerisinde değişmeye açıktır.Öğrencilerin yorumlama, ifade etme ve tartışmalarını sağlayacak problem çözme etkinliklerine uygun öğretim yöntem ve teknikleri kullanılır.Bu tür programlarda, geleneksel yöntemlere ek olarak,bireyin kendi başarısını ölçtüğü, bireysel değerlendirme teknikleri de kullanılmaktadır.
|