EleŞtİrel DÜŞÜnme ÖĞretİlebİlİr Mİ?
Sekiz yaşında küçük bir kızla oyun oynuyordum. En sevdiği on olguyu söyleyecekti. "Oyuncak kedi, deniz, çiçek, gülmek, lunapark, dondurma, düşünmek". Şaşırarak lafım kestim: "Düşünme mi, düşünmeyle ne kastediyorsun?" "Bayağı düşünmek işte" dedi. "Yani nasıl bir şey?" diye sordum. "Bana ait" dediv "Bana ait bir şey işte." Küçük kız düşünmeyi en sevdiği ölçüler arasına koyuyordu. Çünkü istediği zaman gizleyebileceği, istediği zaman dile getirebileceği kendisine ait bir şey olduğunu, yani özgürce kullanabileceği bir şey olduğunu keşfetmişti. Oyuncağı elinden alınabilirdi ya da lunaparka gitmesi engellenebilirdi, ama düşünmesine kimse karışamazdı. Küçük kızın bilincine vardığı bu özgürlük duygusu eleştirel düşünmede başka bir boyut kazanıyor. Çünkü eleştirel düşünme başıboş bir düşünsel etkinlik değil, sorunların özüne inen, çeşitli açılardan irdeleyen, anlamaya çalışan, gerekirse karşı çıkabilen bir düşünme biçimi. Bu bakımdan eleştirel düşünmede düşünebilme özgürlüğü sadece bana ait bir olgu olmaktan çıkıyor, sosyal bir işlev kazanıyor. Eleştirel düşünebilmek için bugün yaşadığımız dünyadan daha farklı, daha insancıl bir dünyanın olabileceğine inanmamız gerekiyor. Hiçbir şeye inanmıyorsanız, yani nihilistseniz ya da her şeyin olabileceğini düşünüyorsanız, yani postmodernseniz yaşama eleştirel bir açıdan bakamayacaksınız. Eleştirel düşünme düşünmenin en gelişmiş, en ileri biçimi, çünkü saplantısız, nesnel ve derinlemesine düşünme anlamına geliyor. Eleştirel düşünme yoluyla nitelikliyi niteliksizden, doğruyu yanlıştan ayırdedebiliyoruz. Başka deyişle düşünme bu bağlamda özgürce seçmemizi ve değerlendirmemizi sağlayan bir süzgeç işlevini görüyor. Düşünmeyi zevkli kılan sadece bize tattırdığı özgürlük duygusu değil, aynı zamanda bir şeyi yakalama, keşfetme heyecanı. B. Brecht düşünmenin, özellikle de bize yeni ufuklar açabilecek olan eleştirel düşünmenin cinsel haz kadar zevk verici olduğunu söylüyor. Bu benzetinin parmak bastığı önemli nokta düşünmenin sadece akılda olup biten bir olgu olmaması, duyularla bütünleşmesi. Düşünme bu bağlamda yaşamın özü, kaynağı anlamına geliyor. Hiç düşünmeyen, sürekli kendini yineleyen bir insanın yaşamı çok can sıkıcı olmalı. Yaşamama ya da bitkisel yaşam sürdürme gibi bir şey... Eleştirel düşünme etkinliği sürekli bir devinimi ve gelişimi koşulluyor. Ancak toplumumuzda bu devinimi kesintiye uğratan, gelişim yollarını tıkayan engellerle karşılaşıyoruz. Toplum tarafından bize benimsetilen, içselleştirdiğimiz alışkanlıklar, değerler ve gelenekler var. Yani bazı şeyleri bir ayırdına bile varmadan, bilinçsizcene, körükörüne kabul etmek zorunda kalıyoruz. Otoriteye bağımlılık eleştirel düşünme engellerinin başında geliyor. Belli bir otoriteye, inanca, ideolojiye bağlanma ve düşünceleri o doğrultuda kalıplaştırma ve dondurma düşünmeyi kökünden yok ediyor. Otoriter düşünen bir insan ya başkalarına bağımlı oluyor ya da kendisini büyük bir otorite olarak görüp başkalarını eziyor. İşin şaşırtıcı ya da çelişkili yanı bizde çoğu kez eleştirel düşünme ile otoriter düşünmenin bir tutulması ya da birbiriyle karıştırılması. Oysa eleştirel düşünme belli bir konuda bir otorite olma, daha iyiyi bilme, üstün olma anlamına gelmiyor. Bir başka düşünme engeli de retorik geleneğimiz. Düşünmenin dile değil de dilin düşünmeye egemen olması ve düşünmeyi dil kalıplarının içinde boğarak yok etmesi ki, bence biz toplum olarak bu konuda çok ustayız. Düşünme engelleri olarak saptadığımız bu etkenlerle nasıl savaşılabilir, bunlara nasıl karşı çıkılabilir? Başka deyişle eleştirel düşünme nasıl öğretilebilir? Eleştirel düşünmeyi öğretebilmek için bunu amaç edinenlerin örnek oluşturmaları gerekiyor. Yazarsanız yazılarınızla, öğretim üyesiyseniz verdiğiniz dersle, araştırmacıysanız yaptığınız araştırmayla, sanatçıysanız sanatınızla düşünsel etkinliğin ne olduğunu göstereceksiniz. Düşünsel sürekliliğin gelişebileceği bir ortam, bir atmosfer yaratacaksınız. Bu da yaşam karşısında aldığınız tavra bağlı. Okuduğunuz, gördüğünüz, duyduğunuz her şeye her an her dakika bilinçle, sorgulayarak, deşerek bakabilme, bağlantıları görüp değerlendirebilme, başka görüşlere ve düşüncelere açık olma, sürekli olarak kendini yenileme yetilerinin gelişmiş olmasına, keşfetme merakı ve coşkusunu içinizde duymanıza bağlı. Yaşamı sevmenize bağlı.
|