Yukarı Anzaf Kalesi
Yukarı Anzaf Kalesi Aşağı Anzaf Kalesi’nin 600 m güneyinde ve daha yüksek bir tepe üzerinde bulunan Yukarı Anzaf Kalesi, Aşağı Kale’den 30 kat daha büyük ölçüdedir Deniz seviyesinden 1995 m yüksek olan bu kalenin doğu ve güneybatısı yüksek dağlarla yarım ay şeklinde çevrelenmiştir Bu özelliğinden ötürü de doğu ve batıdan rüzgârlara karşı korunmuştur
Kalede bilimsel kazılar başlamadan önce kaçak kazılarda çok sayıda çivi yazılı büyük taş bloklar, sütun kaideleri ortaya çıkarılmıştır Bunların üzerindeki yazılara göre Yukarı Anzaf Kalesi İşpuini’nin oğlu Menua zamanında MÖ 810–786 yıllarında yapılmıştır Ancak üzeri yazılı bu taş bloklar yurt dışına kaçırılmış olup, biri Rusya’da Tiflis Müzesi’nde, diğeri de Berlin’de Pergamon Müzesi’nde bulunmaktadır Bununla beraber çivi yazılı bazı taş bloklar ile sütun kaideleri de Van Müzesi’nde sergilenmektedir
Yukarı ve Aşağı Anzaf kalelerinde çok sayıda çivi yazılı kitabe bulunmuş ve diğer Urartu yapılarında ele geçen çivi yazılı kitabeler hiçbir zaman nu sayıya erişememiştir
Yukarı Anzaf Kalesi’ni çevreleyen sur duvarları üzerinde kerpiç duvarlar da bulunmaktadır Ancak bu duvarlar yıkılmış ve kale bir höyük görünümünü almıştır Sur duvarları kyklopik ve sandık duvar tekniğinde yapılmıştır Duvar araları yer yer toprak dolgu ile kapatılmıştır Burada kullanılan kalker taşları kalenin 250–300 m güneyindeki kayalıklardan elde edilmiştir
Kale içerisinde büyük bir özenle yapılmış 9,50 m uzunluğunda bir koridor ve bunun bitiminde de bir mabet bulunmaktadır Bu koridor ve çevresinde saraya ait kalıntılar, bronz çiviler, bronz parçaları ile karşılaşılmıştır Kömürleşmiş ahşap direk ve kapı parçaları da kalede ahşap malzemenin kullanıldığını göstermektedir
Yukarı ve Aşağı Anzaf kalelerinde İstanbul Üniversitesi Avrasya Arkeoloji Enstitüsü Müdürü ProfDr Oktay Belli tarafından kazı yapılmıştır Ayrıca dilbilimci ProfDr Ali MDinçol ve Dr Belkıs Dinçol da kitabelerin okunmasında yardımcı olmuştur Kazı çalışmalarının ardından restorasyon çalışmalarına geçilmiş, 1991 yılında başlayan çalışmalar sonucunda mabedin avlusu ve duvarlarının restorasyonu yapılmıştır Restorasyon sırasında duvarlarda eski Urartu taşlarından yararlanılmıştır Böylece özgün Urartu mimarisine sadık kalınmıştır