Sultan Veled, babasının gece Rabbiyle baş başa kalmaktan çok hoşlandığını kaydeder. Tıpkı Hz. Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- gibi. O yüce Rasul’ün günlük 5 vakit namazı vasatî 1.5-2 saati bulurdu. Kendisine farz, ümmetine müekked sünnet olan Teheccüd namazını da 3-6 saat kadar bir zaman zarfı içinde kılardı. Yani teheccüdü günlük beş vaktin en azından iki misli daha uzundu. Uzun uzun ayakta durur, mübarek ayakları şişerdi. Secdelerde uzun uzun kalırdı. Bir keresinde annemiz Hz. Aişe (r.anha), uzun bir süre alnını secdeye koymuş hareketsiz duran Hz. Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’i vefat mı etti endişesiyle, O’na doğru eğilip eliyle dokunduğunu ve “Ümmetî” duasıyla için için ağladığını ve secde yerinin ıslandığını görür.
O’nun manevi mirasçısı Hz. Mevlânâ da soğuk Konya kışlarından birinde gece Karatay Medresesine gider orada sabah namazına kadar teheccüd namazı kılar. Oğlu Sultan Veled, babasının biraz gecikmesi üzerine endişelenerek hemen medreseye gider. Orada gördüğü manzarayla irkilir. Babası, alnını medresenin taş zeminine koymuş için için ağlamakta derin derin niyazlar etmektedir. Omzundan tutup kaldırmak ister; fakat kaldıramaz; başı yere yapışmış gibidir sanki.
Biraz dikkatli bakınca kandil ışığı altında hayretle, Mevlânâ’nın gözyaşlarının donarak alnını taşa yapıştırdığını görür. Hemen bir ibrikle ılık su getirip secde yerine dökerek buzları çözer ve “Babacığım, sabah namazı vakti geldi” diyerek onu yavaşça ve hürmetle yerden kaldırır. O sırada derin bir vecdle kendinden geçmiş Mevlânâ dalgın gözlerle oğluna, “Yavrum beni Rabbimden ayırdın” anlamında “Yavrum bize kıydın” der. Çünkü Mevlânâ, Mesnevî’de seher vaktinde dökülen ihlaslı gözyaşlarının kalbe hayat veren nisan yağmurları misâli olduğunu belirtir. Daha çok ağlayanların kalplerinin daha diri olacağını ifade eder.
Bugün her üç Amerikalıdan birinin evinde Mevlânâ’nın seçme şiirlerinin bulunduğu kaydedilir. Amerika’da Rûmi Merkezlerinden birinde Mesnevî dersleri veren ama ibadet yönü, dindarlığı hemen hemen sıfır olan Türk asıllı bir Amerikalı derse gelen Amerikalı bir öğrencisine hayretle şu itirafta bulunur:
“Ben Mevlânâ’nın dini yönünü, ibadetini, Kur’an’a ve Peygamber’e olan inancını hiçbir zaman anlatmamama rağmen, derslerime gelenler, nasıl oluyor bir türlü anlamıyorum, Mevlânâ’nın dinine girip Müslüman oluyorlar."
Prof.Dr. Ethem Cebecioğlu,Altınoluk dergisinde aynı adlı yazısından bir bölümdür
Bu mesaj; darkworld tarafından '01.10.10 - 11:09' tarihinde değiştirildi.