Yaşar Nuri Öztürk tarafından tahrif edilen bazı ayetler
Yaşar Nuri ÖZTÜRK Tarafından tahrif edilen bazı ayetler
Bismillahirrahmanirrahim
Başlangıç ve her şeyin evveli nihayetsiz her şeyin sonu, Kadim, Kerim, Fazilet ve Cömertlik sahibi, varlığı kendinden, alemlerin yegane gerçek hükümdarı, Rabbi olan Allah’a Hamd ve Senalar olsun. Kıyamete dek salat ve selam rahmet Nebisi, Ümmetin şefaatçisi, halkın aynasında Hakkın Kainattaki tecellilerinin en mükemmeli olan Peygamberimiz, Seyidimiz, Rehberimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya (s.a.v) ve onun pak temiz, şerefli Alinin ve Güzide Ashabının, Salihlerin ve onlara uyanlara olsun. Amin.
Rabbimize Hamd Efendimize salat ve selamdan sonra bilinmeli ki Tarih boyunca her dönem de hadisleri ve İslam’ı tahrife yönelik çalışmaların bulunduğunu ve günümüzde bile bu tür faaliyetlerin Kuranda ki İslam bu veya dini hurafeler den, Bidatlar dan temizleme bahanesiyle gücünü ve fikirlerini batılı oryantalistlerden alan bir takım dinde reformistler den biri olan ve Türkiye de bize göre bu akımda başı çeken Yaşar Nuri ÖZTÜRKÜN kuranı ön planda tutayım derken ve kendince sözde islamı tahrifattan uzaklaştırma adına hareket edip ama kuranı hiçbir ilmi dayanağı olmadan nasıl tahrifata uğrattığını bu küçük çalışmada sizlere sunacağız. İnşallah bu çalışmamızın devamı gelecek Tevfik Alemlerin Rabbi olan Allahtandır.
Bilindiği üzere Kur’an’ı yorumlayacak ilmi kudrete sahip olan kişilerin Kur’an ayetleri üzerinde ortaya koydukları tevil ve tefsir ihtilafının sebebi delilden kaynaklanan ihtilaf olmasından dolayı bunu hiç kimse garip karşılamaz. Bir başka ifadeyle Kur’an ayetlerini anlamlandırırken Tefsir ve tercüme ederken, izlenen usul diğer Kur’an ayetlerinden, Hz.Peygamber (s.a.v)’in açıklamalarından, Arap dilinin belağat ve kullanımından ve bilimin verilerinden, bunlardan oluşan delil ve karinelerden hareket etme zorunluluğu vardır ve bu şekilde yapılacak tercüme ve tefsir ancak hevadan uzaktır. Delilsiz ve karinesiz olarak, sırf şahsi görüş,arzu ve heva’ya dayanarak ayetlerde yapılacak tevil ve tefsirler ise netice de Kur’an’ın tahrifine kişiyi götürecektir.
Bu kaideyi çok iyi bilmesine rağmen hiçbir kural ve kaideye dayanmadan sadece hevasına göre ayetlere mana veren sayın ÖZTÜRK’ ÜN bu tutumunun aslında ilmi bir değeri olmadığı heva ve zannına yenik düştüğünü, dini bidatlar dan temizleme bahanesiyle tarih de ki diğer fikirdaşları gibi sünneti devreden çıkarma hareketi sergilediğini ve kuran karşısında sünneti tamamen devre dışı bırakma çabasından başka bir şey değildir. Sizlerinde aşağıda çok net göreceğiniz gibi sayın ÖZTÜRK ayetlere anlam verirken hiçbir delile ve karineye dayanmamakta,sadece ve sadece şahsi görüşünden hareket etmekte ve aslında kendisi kuranı tahrif etmektedir.
ÖZTÜRK Kurandaki İslam adlı eserinde 12/ Yusuf, 111.ayetinin
Le kad kane fi kasasihim ibratul li ulil elbab, ma kane hadisey yuftera ve lakin tasdikallezi beyne yedeyhi ve tefsile kulli şey'iv ve hudev ve rahmetel li kavmiy yu'minûn.
mealini ‘‘Bu Kur’an uydurulmuş bir hadis değildir; ancak kendinden önceki vahyin tasdiki, herşeyin detaylı anlatımı, inanan bir topluluk için bir kılavuz ve rahmettir’’ şeklinde verdikten sonra şöyle diyor:
‘‘Görüldüğü gibi Kur’an kendisini uydurma bir hadis olmamakla yüceltmekle ve böylece sonraki zamanlarda getirdiği dine bir yığın problem çıkaracak uydurma hadislere mucize bir biçimde dikkat çekmektedir.(…)
‘‘Kur’an uydurma hadislere imanın kendisine imanla yan yana olmayacağına bir çok ayetinde mucize ifadelerle dikkat çekmiştir.
Bazı örnekler verelim:‘‘Allah hadisin en güzelini indirmiştir.(Zümer,23),‘‘Eğer doğru sözlü iseler o Kur’an’ın benzeri bir hadis getirsinler.’’(Tür,34),‘‘Hadis söyleme bakımından Allah’tan doğru sözlü kim olabilir?’’ (Nisa,87),‘‘O Kur’an’dan sonra hangi hadise inanıyorlar?’’ (A’raf, 185; Mürselat,50),‘‘Allah’tan ve onun ayetlerinden sonra hangi hadise iman ediyorlar?’’ ( Casiye, 6). (…)
‘‘Lokman suresi 6-7. ayetler bu noktaya mucize bir dokunuşla ışık tutmaktadır:‘‘İnsanlardan bazısı vardır ki, Allah yolundan bilgisizce saptırmak ve o yolu eğlenme aracı yapmak için hadis eğlencesi (lehvel hadis) satın alır.İşte böylelerine yere batırıcı bir azap vardır.Ona ayetlerimiz okunduğunda onu işitmemiş,kulaklarında ağırlık varmış gibi burun bükerek yüz çevirir.Böylesini acıklı bir azap ile muştula.’’ (16) Kur’an’daki İslam’’, 214-5 )
52/Tur,34.ayetiyle de yine ÖZTÜRK ‘‘Kur’an bu ayetiyle de bir mucize sergilemiş ve sonraki zamanlarda kendisinin getirdiği aydınlık dinin başına dert açacak olan uydurma hadislere dikkat çekmiştir.Demek istemiştir ki,dini teslim ettiğiniz bu hadislerin Kur’an’ın yerini alabilecek bir tek sözü bile yoktur.Öyle iken Kur’an’ın dinini onun vahiyleri dururken bu uydurma hadislere dayandırmak için neden çırpınıyorsunuz.?’’(17) Kur’an’daki İslam’’,318.) diye belirtmiştir.
Ayetlerde geçen sizinde çok net gördüğünüz gibi hadis ifadesini öztürk sözlük anlamından çıkartarak hadisi kuran karşısında mahkum etme suretiyle ayetleri tahrif etmiştir. Yine (Hadis Eğlencesi ve Bir Kur’an Mucizesi’’ başlıklı makale, ‘ iktibas’ Dergisi, Eylül-1992) bu makalede Lokman suresi 6 ayetinde geçen ‘‘Lehve’l-hadis’’ (laf eğlenci) ifadesini yazısına başlık yapmış ve şöyle demiştir:
‘‘Başlığımızdaki ‘Hadis Eğlencesi’ (Lehve’l-Hadis) deyimi, Kur’an’ın Lokman suresi 6.ayetinden alınmış ve deyimin özünü oluşturduğu için ‘hadis’ kelimesi terim anlamıyla aynen korunmuştur. Anılan surenin 6. ve 7. ayetleri hadis eğlencesi satın alarak insanları hiçbir ilme dayanmaksızın Allah’ın yolundan saptırıp dini alay konusu haline getirenleri korkunç bir sonun beklediğini duyurmaktadır.Ayetlere göre hadis eğlencesi satın alanların bir özelliği de Kur’an’dan rahatsız olmak, onu dinlememek için bahaneler aramaktır. Bu ayetlerin sergilediği ürpertici haberi iyi kavramak için Yusuf suresinin son ayetini de dikkate almak gerekiyor. Kur’an orada, kendisiyle ilgili mucize bir tespit sunar:‘‘Bu Kur’an uydurulmuş bir hadis değildir.’’ (12/Yusuf,111.)Kur’an yine hadis kelimesini kullanarak iki yerde de şunu soruyor: Kur’an’dan sonra hangi hadis’e iman ediyorlar?’’ (7/el-A’raf,185; 45/el-Casiye, 6).
‘‘Görülüyor ki Kur’an, kendisinin başına dert açacak, üstelik de Allah elçisine isnad edilecek hadislerin yıkımına dikkat çekerek bağlılarını mucize bir ihtarla uyarmıştır. Gerçekten de Kur’an’ın berrak ve erdirici yaratılış dininin başına en büyük sıkıntılar ilk günden itibaren hep bu uydurulmuş hadisler yüzünden gelmiştir.(…)
Evet kuran gerçekten Öztürk’ün iddia ettiği gibi hadislere karşı bizi uyarmış mıdır? Rasulullahın s.a.v kuranı insanların doğru anlamaları için tebliğ ve beyan vasfı olmasına rağmen. Bunu anlaya bilmek için Öztürk’ün verdiği ayetleri tahlil etmemiz gerekir verdiği ilk ayetten başlayalım.
İlk ayet Yusuf, 111.ayetidir. Bu ayetten itibaren geriye doğru gidildikçe, birbirini izleyen ayetler de,daha önce gönderilen Peygamberlerden bahsedilmekte ve 109.ayetten itibaren mealen şöyle denmektedir. ‘‘Senden önce de şehirler halkından yalnız kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başka (elçi) göndermedik.Yeryüzünde hiç gezmezler mi ki, kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görsünler! (Günahlardan) korunanlar için ahiret yurdu daha iyidir. Aklınızı kullanmıyor musunuz?’’
‘‘(Bir süre serbest bırakılmalarına aldanmasınlar. Kendilerinden önce gelenlere de öyle fırsat verilmiştir. Fakat) ne zaman ki elçiler umutlarını kestiler ve kendilerinin yalana çıkarıldıklarını (kafirlere karşı kendilerine yapılacağı va’dedilen yardımın yapılmayacağını) sandılar, işte o zaman onlara yardımımız geldi de, dilediğimiz kimseler kurtarıldı. Azabımız suçlular topluluğundan asla geri çevrilmez.’’
‘‘Elbette onların hikayelerinde akıl sahipleri için ibret vardır. Bu (Kur’an) uydurulacak bir söz değildir ; ancak kendinden önceki ( ilahi kitab ) ların doğrulanması, herşeyin açıklanması ; inananlar için bir kılavuz ve rahmettir.’’
Bu ayetlerde detaya girilmeden okumak suretiyle bile hadislere karşı bir şey denmediği geçmiş peygamberlerin kıssalarından ibretler alınması gerektiği ve bu kıssalarında uydurma sözler olmadığı açıkça anlaşılır.
Verdiği ikinci ayetin Zümer,23) buradaki ‘hadis’ kelimesini ıstılahı anlamda alacak, olursak, bu, ÖZTÜRK’ün lehine değil, aleyhine delil olur. Çünkü eğer bu kelimeyi ıstılahı anlamda alırsak ‘hadis’i Allah’ın indirdiğini söylememiz gerekecektir ayet şöyle: ‘‘Allah sözün en güzelini ( Kur’an’ın ayetlerini güzellikte ) birbirine benzer ikişerli bir Kitab halinde indirdi…’’
Verdiği üçüncü ayete Tur 34. biraz geriden 30 ncu ayetten itibaren bakıldığında iddiasının yersiz olduğu çok aşikar görülür.
‘‘Yoksa onlar ( senin hakkında ) :‘‘Bir şairdir. Zamanın felaketlerine çarpılmasını gözetliyoruz’’ mu diyorlar?’’
‘‘De ki: ‘‘Gözetleyin, ben de sizlerle beraber gözetleyenlerdenim ( bakalım hangimiz felaketlere çarpılacağız)?’’
‘‘Akılları mı bunu kendilerine emrediyor, yoksa onlar azgın bir topluluk mudur?’’
‘‘Yoksa ‘‘Onu uydurdu’’ mu diyorlar? Hayır, onlar inanmıyorlar.’’
‘‘Doğru iseler haydi onun gibi bir söz getirsinler.’’
‘‘Yoksa kendileri hiçbir şey olmadan (yani bir yaratıcı olmadan, yahut boşu boşuna) mı yaratıldılar? Yoksa yaratanlar kendileri midir?’’
Altını çizdiğim ayette görüldüğü gibi hiçte onun dediği ‘‘Kur’an bu ayetiyle de bir mucize sergilemiş ve sonraki zamanlarda kendisinin getirdiği aydınlık dinin başına dert açacak olan uydurma hadislere dikkat çekmiştir.Demek istemiştir ki,dini teslim ettiğiniz bu hadislerin Kur’an’ın yerini alabilecek bir tek sözü bile yoktur.Öyle iken Kur’an’ın dinini onun vahiyleri dururken bu uydurma hadislere dayandırmak için neden çırpınıyorsunuz.?
Gibi bir mana çıkmıyor Allah c.c inkarcılara karşı iddianızda doğruysanız onun (kuran) gibi bir söz (Hadis) getirsinler buyuruyor dediği çok net görülüyor.
Verdiği dördüncü ayete A’raf, 185 bakıldığında yine 182 den itibaren: ‘‘Ayetlerimizi yalanlayanları, hiç bilmeyecekleri yerden yavaş yavaş helake yaklaştıracağız.’’
‘‘Onlara mühlet veriyorum,çünkü benim tuzağım sağlamdır.’’
‘‘Düşünmediler mi ki, arkadaşları ( Muhammed ) hiçbir delilik yoktur, apaçık bir uyarıcıdır?’’
‘‘Göklerin, yerin melekutuna ve Allah’ın yarattığı şeylere ve ecellerinin yaklaşmış olabileceğine bak(ıp ibret al)madılar mı? Peki bun(a inanmadık)dan sonra hangi söze inanacaklar?’’
Öztürkün iddiasıyla hiçbir alakası olmadığı açıkça görülür.
Verdiği beşinci Mürselat,50 ayetinde de: ‘‘(Hakk’ı) yalanlayanların vay haline o gün!’’
‘‘Yeyin azıcık sefa sürün,siz suçlularsınız.’’
‘‘(Hakk’ı) yalanlayanların vay haline o gün!’’
‘‘Onlar bun(a inanmadık)dan sonra hangi söze inanacaklar?’’
İddiasının yersiz olduğu görülür.
Verdiği altıncı Lokman,6-7 ayette de: ‘‘İnsanlarda kimi var ki, bilgisizce ( insanları ) Allah’ın yolundan saptırmak ve onunla alay etmek için eğlence ( türünden, boş ) sözleri satın alır.işte onlara küçük düşürücü bir azap vardır.’’
‘‘Ona ayetimiz okunduğu zaman sanki onları hiç işitmemiş, sanki kulaklarında ağırlık varmış gibi büyüklük taslayarak ( arkasını ) döner. Onu acı bir azap ile müjdele.’’
Görüldüğü gibi ayetlerde bilgisizce Allah yolundan saptırmak ve saptırmak için boş sözlere başvurduğu ve ayetler okununca da duymamış gibi kibirli bir şekilde arkasını dönüp giden bir şahıs tipi çizilmiştir. Bu tiple peygamberinin mesajını ve o mesajı getirenin yolunda en iyi şekilde gitmek için çaba sarf eden alimlerin bir birine benzeyip benzemediğini size bırakıyorum bu mümkün mü?
Evet öztürk’ün hadis diye bir ilmi kıritere ölçüye dayanmadan tamamen heva ve nefsiyle tevil ettiği, tahrif ettiği ve hadisleri kuran karşısında mahkum ettiği ayetlerin gerçek şekli budur. Sayın Öztürk’e Rabbimizin: Huvellezi enzele aleykel kitabe minhu ayatum muhkematun hunne ummul kitabi ve uharu muteşabihat, fe emmellezine fi kulubihim zeyğun fe yettebiune ma teşabehe minhubtiğael fitneti vebtiğae te'vilih, ve ma ya'lemu te'vilehu illellah, ver rasihune fil ilmi yekulune amenna bihi kullum min indi rabbina, ve ma yezzekkeru illa ulul elbâb.
O, sana Kitab’ı indirendir. Onun (Kur’an’ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar, “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır” derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar. Ali imran 7 ayetini kendisine hatırlatır tövbeye ve insafa çağırırız.
Şimdi bizde Kur’an’da bir çok yerde geçen ‘hadis’ kelimesini, tıpkı ÖZTÜRK’ün yaptığı gibi ıstılahı anlamda alacak ve de ayetleri, bağlamlarına ve diğer ayetlerin açıklamasına peygamberimizin beyanına başvurmadan anlamaya kalkacak olursak, nasıl bir dalalete düşeceğimizi size göstermek için birkaç örnek vereceğiz.
1-‘‘Nerede olursanız olun ölüm sizi yakalayacaktır.Titizlikle korunan muhteşem kulelerde olsanız bile,Onlara bir iyilik isabet ettiğinde,‘‘bu,Allah katındandır’’ derler. Ama kendilerine bir kötülük dokunduğunda,‘‘bu senin yüzündendir’’ derler. De ki :‘‘Hepsi , Allah katındandır.’’Şu topluluğa ne oluyor ki, neredeyse hiçbir hadisi anlamıyorlar.’’ Nisa,78.
2- ‘‘Şimdi sen, bu hadise inanmazlarsa, belki de arkalarından kendini eritircesine üzüleceksin.’’ Kehf, 6
3- ‘‘Şimdi siz bu hadisten mi hayrete düşüyorsunuz?Gülüyorsunuz, ağlamıyorsunuz? Ve siz, kibirlenip kafa tutarak sersemce somurtuyorsunuz.’ Necm, 59,-61.
4- ‘‘Alemlerin Rabbinden indirilmiştir. Şimdi siz bu hadisi mi kirletip küçümseyeceksiniz?’’ Vakı’a, 81.
5- ‘‘Bu hadisi yalanlayanla beni baş başa Bırak; Onları bilmedikleri yerden yakalıyacağız.’’ Kalem, 44.
Bu örnekleri bize Kur’an ayetlerini keyfi olarak yorumlamanın nasıl kabul edilemez bir tutum olduğunu ve bunun apaçık bir tahrif anlamına geldiğini bütün çıplaklığıyla göstermektedir. Eğer zikrettiğimiz bu ayetlerde geçen ‘‘hadis’’ kelimesini , ÖZTÜRK’ün yaptığı gibi ‘‘Hz.Peygamber (s.a.v)‘e izafe edilen sözler’’anlamında alacak olursak, hadisleri kirletip küçümsemeye çalışan kimselerin Yüce Allah (c.c)’ın gazabına müstahak olduklarını ve bizzat Yüce Allah (c.c) tarafından ‘‘sersemce somurtan’’kimseler olarak tavsif edildiği söylemek gerektiği gerçeği bir yana Kur‘an ayetleri arasında korkunç çelişki bulunduğunu söylemek kaçınılmaz olacaktır. Zira ÖZTÜRK‘ün zikrettiği ayetlerde ‘‘hadis’’ yerilmekteyken, bizim burada zikrettiğimiz ayetlerde ‘‘hadis’’i küçümseyenler ve yalanlayanlar –az önce de belirttiğimiz gibi en ağır şekilde – yerilmektedir. Demek ki çelişki kuranda değil Öztürkün mantığında ve keyfi tutumundadır.
Yukarıdan beri örneklerini gördüğümüz üzere ÖZTÜRKÜN,Allah’ın dinine Allah’ın Kitabı’ndan başka bir şeyin karışmaması adına yüzyıllar boyunca makbul görülerek kendisiyle amel edilmiş pek çok sahih hadisin hatta mütevatir rivayetlerin karşısında yaygara çıkarırcasına dikilirken kendisi daha büyük tahrife kapı açıp ayetleri tahrif etmiştir.Acaba Yüce Allah (c.c) Kur’an’ı koruyacağına dair va’dini (Hicr, 9) 1400 sene boyunca yerine getirmemiş midir bu zamanda yaşayan Yaşar Nuri ÖZTÜRK gelene kadar Kur’an ayetleri tahrif edilmiş olarak kalmıştır da ÖZTÜRK düzeltmiştir. Hangi aklı başında insandan böyle bir şeye inanması beklenebilir? Vesselam veddua
NOT: Bu yazının hazırlanmasında Ebubekir SİFİL hocamızın Modern İslam düşüncesinin tenkidi adlı eserinden de faydalandık Allah kendisinden razı olsun.
Haydar Kerrar
alıntı
|