Sevgili Hz. Muhammet (SAV) Peygamber Efendimizin Hayatı ve Güzel Ahlakı
Cahiliye döneminde kız çocuğunun doğması anne-baba hayatında kapkara bir gün olarak
kabul ediliyordu. Hatta ailenin ve kabilenin hayatında bile bu böyle idi. Toplum bu hali kız
çocuklarını -utanç ya da rezillik korkusuyla- diri diri gömmek noktasına kadar götürmüştü.
Kız çocuklarının diri diri gömülmesi, merhametin hiçbir şekilde yerinin bulunmadığı,
sevginin sözkonusu olmadığı, oldukça katı ve vahşi bir şekilde gerçekleşiyordu. Kız çocuğu
diri diri gömülüyordu. Onlar bu günahı işlemekte çeşitli tekniklere de sahip idiler. Kimisinin
kız çocuğu oldu mu onu altı yaşına basıncaya kadar bırakır, sonra annesine şöyle derdi:
Sen bunu kokulandır ve süsle! Çünkü onu hısımlarına götüreceğim. Bu sırada ise çölde bir çukur
kazmış oluyordu. Bu çukura gelince, ona şuraya bir bak, der. Sonra da onu şiddetlice iter,
arkasından oldukça vahşi ve katı bir surette üzerine toprağı yığardı.
İşte bu cahilî toplum ortamında Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem anne olarak, eş olarak,
kız çocuğu, kızkardeş ve hala ve teyze olarak kadına bu kadar büyük ve şerefli bir yer veren
bu dini getirdi.
Kız çocukları Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'in sevgisine mazhar
olmuşlardı. Kızı Fatıma yanına girdiği vakit onun için ayağa kalkar, elini tutar, onu öper,
oturduğu yere oturturdu. Peygamberin kendisi Fatıma'nın yanına girdiğinde, o da onun
önünde kalkar, elini tutar, onu öper ve oturduğu yere Peygamber efendimizi oturturdu.49[49]
Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem kızlarını çokça sevmesine, onlara oldukça ikramlarda
bulunmasına rağmen kızları Um Külsûm'un ve Rukayye'nin kocaları tarafından
boşanmalarına sabırla ve Allah'tan ecrini bekleyerek tahammül edip katlanmıştı. Kızları Ebu
Leheb'in oğulları Utbe ve Uteybe'nin zevceleri idiler. Allah, Ebu Leheb hakkında: "Ebu
Leheb'in iki eli kurusun" sûresini indirince, onlar da hanımlarını boşamışlardı. Peygamber
Sallallahu aleyhi vesellem ise daveti terketmeyi ya da geri adım atmayı kabul etmedi. Kureyş,
Peygamber efendimize tehdidini Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'in kızlarının
boşanmasını sağlayacak kadar ileri götürdü. Fakat o bu dine davetten hiçbir şekilde
yılmayarak, sebatla ve sabırla davetini sürdürdü.
Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'in kızını güleryüzle ve hoş bir şekilde karşılamasının
tablolarından birisini Âişe Radıyallahu anhâ şu sözleriyle bize anlatmaktadır:
Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'in hanımları onun huzurunda bulunuyordu. Bu sırada
Fâtıma Radıyallahu anhâ yürüyerek geldi. Yürüyüşü tıpkı Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'in
yürüyüşü gibi idi. Onu görünce, onu iltifatla karşılayarak: "Benim kızıma merhaba" dedi,
sonra onu sağına ya da sol tarafına oturttu..."50[50]
Peygamber efendimizin kızlarına iltifatının ve sevgisinin göstergelerinden bir tanesi de onları
ziyaret etmesi, hallerini yakından öğrenmek istemesi, problemlerini çözmeye çalışmasıydı...
Fâtıma Radıyallahu anhâ, Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'e gelerek el değirmeni
kullanmanın ellerine verdiği rahatsızlığı şikayet etti ve ondan bir hizmetçi istedi. Peygamber
efendimizi bulamayınca, bunu Âişe Radıyallahu anhâ'ya söyledi. Rasûlullah Sallallahu aleyhi
vesellem gelince, Âişe ona durumu haber verdi. Ali Radıyallahu anh dedi ki:
Uyumak üzere yattığımız sırada yanımıza geldi. Biz kalkmak istedikse de o: Yerinizde kalınız,
diye buyurdu. Sonra gelip aramızda oturdu, o kadar ki göğsümde ayaklarının serinliğini hissettim.
Şöyle dedi:
"Sizlere sizin için bir hizmetçiden daha hayırlı olacak bir şeyi göstereyim mi? Uyumak üzere
yatağınıza çekildiğiniz yahut yattığınız takdirde otuzdört defa tekbir getirin. Otuzüç defa
subhanallah deyin, otuzüç defa elhamdulillah deyin, bu sizin için bir hizmetçiden daha
hayırlıdır."51[51]
Sabrı ve tahammülkârlığı hususunda Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem, bize güzel bir
örnektir. O hayatta iken Fâtımâ Radıyallahu anhâ dışında bütün oğulları ve kızları vefat etti.
Bununla birlikte kederinden yüzüne vurmadı, elbisesini yırtmadı, taziye yemekleri vermedi,
taziye meclisleri kurmadı. Aksine o yüce Allah'ın kaza ve kaderine karşı sabırlı, ecrini
Allah'tan bekleyen ve Allah'ın kaderini rıza ile karşılayan bir tutum sergiliyordu.
Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem kederlilere teselli ve onları rahatlatan pek büyük
tavsiyelerde bulunmuş ve pek değerli hadisler bırakmıştır. Bunlardan birisi onun şu sözüdür:
"Muhakkak biz Allah'a aitiz ve muhakkak biz O'na döneceğiz. Allah'ım, bu musibetim
dolayısıyla bana ecrimi ver, onun yerine bana ondan hayırlısını bağışla, diyecek olursa
mutlaka Allah da ona, ondan hayırlısını verir."52[52]
Yüce Allah, musibete uğrayan bir kimsenin istircâ'da bulunarak "innâ lillah ve inna ileyhi
râciûn (muhakkak biz Allah'a aitiz ve O'na döneceğiz)" demesini musibetzedeler için bir
sığınak kılmıştır. Sabredenlere; pek büyük mükâfatlar ve müjdeler vermiştir.
"Sabredenlere de ecirleri hiç şüphesiz hesapsız verilir." (ez-Zümer, 39/10)
----
49[49] Ebû Davûd, Tirmizî ve Nesâî.
50[50] Müslim.
52[52] Müslim.
|