VAZİFEYİ İHMAL...




Son bir haftanın en önemli meselesi haline getirilen “TÜRBAN” diğer önemli gelişmeleri gölgesinde bırakarak, ülkemiz insanının üzerinde kurulan duygusal baskıların ne denli artığını su yüzüne çıkarmıştır.

Bir haftada yaşanan olaylara kısaca bir göz atalım,



* Ülkesinde yaptığı darbe ve soykırım nedeni ile, dünya kamu oyunda kabul görmeyen Sudan Başkanı, ülkemize resmi ziyarette bulunuyor, bir dizi protokol rezilliklerinin yanı sıra, amacı belli olmayan bu ziyaret ile safımız sınanmış oluyor. Soykırım ile suçlanan ülkemiz, soykırım ile tanınan bir adamı ülkesinde devlet protokolü ile ağırlıyor. Böylesine manidar bir durumu açıklayabilmek dahi mümkün değildir.

“ Bu arada türban konusu ısıtılmaktadır “



* Aynı günlerde Ermenistan meclisi, sözde soykırımı, akabinde toprak ve maddi tazminat konularının yanı sıra 301. maddenin anayasamızdan çıkarılması çalışmalarını görüşmekte, lobi faaliyetlerini hızlandırmaktadır.

Bizde ise herhangi bir karşı tedbir olmadığı gibi tam tersi iç çatışmalara gebe konular üzerine gidilmektedir.

“ Türban harareti biraz daha arttırılıyor “



* Yine manidar bir zamanlama…49 yıl aradan sonra Yunan Başbakanı ülkemizi ziyarete geliyor, Türk düşmanı bakanı Bakoyanni ile…

Çok kısa bir süre önce Atatürk’ü “yüzyılın katili” ilan eden Yunanistan, karasularımızı tanımayan, hava sahamızı ihlal eden, uçaklarımızı, balıkçı teknelerimizi, sahil güvenlik gemilerimizi taciz eden Yunanistan’ın Başbakanı Karamanlis, ve Türk düşmanı Bakoyanni, Başbakan ve Cumhurbaşkanı tarafından çok dostça karşılanıyorlar.

Esas vahim ziyaret, İstanbul’da başlıyor. ABD başkonsolosu Wilson, Bakoyanni ve Karamanlis, Fener Rum patriği Bartholomeos başkanlığında toplanıyorlar. Ortak konu, Lozan’ı yırtmak, Sevr’i dayatmak.

ABD 1919 işgal yıllarında olduğu gibi, burada da Yunanı desteklemekten kaçınmıyor. Patrikhanenin ekümenik’liği (evrensel) tanınarak ikinci Vatikan’ın kurulması, Ruhban okulunun açılması, Rum vakıf mallarının derhal iadesi konuları AKP tarafından da olumlu karşılanıyor. Nasıl mı ?. Malum heyet, AB üyeliğine destek sözü vermiş. Yalancının feneri olmuş, Balat’ta yanıyor, AKP de bunu halka yutturmaya çalışıyor.

Wilson’un toplantılarda bulunması, Başbakan ve Cumhurbaşkanı sıfatını taşıyanların son ABD ziyaretinin içeriğini az çok ortaya çıkarmıştır sanırım.

“ Bu aradaTürban konusu istenilen kıvama gelmiştir “



* Ergenekon operasyonu ise tam bir garabet. Manidar göz altılar, suçlamalar ve basın yayın yasakları. Amacı belli olmayan gündem saptırmaları. Aynı günlerde DTP eski vekilleri Van’da zehir zemberek atıflarda bulunuyorlar en ufak bir tepki yok, şehitlerimizi savunan milliyetçileri göz altına alarak, uygulamaya soktukları baskının nabzını yokluyorlar.

“ Türban tartışmaları ateşlenerek tırmanıyor “



* TSK’ nın PKK operasyonu unutulmuş gözükse de, devam ediyor. Başbakan da ara sıra, “TSK işini bilen kurumdur” atıfları ile gönül almayı ihmal etmiyor. Maksat orduyu operasyonlara motive ederek, yeni gündemden uzak tutmak.

* Şehirler de kundaklamalar devam ediyor ama halk alıştı. Ortalık cehenneme dönse de “türban” daha ön plana çıktı bir kere…

* İran gazı kesti, doğu illerimiz buzlar altında ama önemi yok “türban” meselesinin ısıttığı ortam, bu konuları da ezdi geçti.



* Bunca hadise yaşanırken, “TÜRBAN” çıkışı ile namertliğini ilan eden MHP, kendisine oy verenleri hüsrana uğratarak, onların deyimi olan çözümsüzlüğe çözüm projesi ile, yepyeni bir kargaşa başlatmayı başarmıştır. Sadece yüksek öğrenimde serbest olacak türbanın, oralarda sınırlı kalmayıp nerelere uzanacağını bilemeyen bence ya çok “saf”, ya da çok “duygusal” dır.

Ülkemiz çok daha önemli meselelerin çözümünü beklerken, bir metre karelik renkli bez parçasına çare aramak gafletine düşen siyasetçilere, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün bir sözünü hatırlatmayı kendime vazife saydım.

“ Vazifeyi ihmale sürükleyen merhamet, vatana ihanettir !.”






Son bir haftanın en önemli meselesi haline getirilen “TÜRBAN” diğer önemli gelişmeleri gölgesinde bırakarak, ülkemiz insanının üzerinde kurulan duygusal baskıların ne denli artığını su yüzüne çıkarmıştır.

Bir haftada yaşanan olaylara kısaca bir göz atalım,



* Ülkesinde yaptığı darbe ve soykırım nedeni ile, dünya kamu oyunda kabul görmeyen Sudan Başkanı, ülkemize resmi ziyarette bulunuyor, bir dizi protokol rezilliklerinin yanı sıra, amacı belli olmayan bu ziyaret ile safımız sınanmış oluyor. Soykırım ile suçlanan ülkemiz, soykırım ile tanınan bir adamı ülkesinde devlet protokolü ile ağırlıyor. Böylesine manidar bir durumu açıklayabilmek dahi mümkün değildir.

“ Bu arada türban konusu ısıtılmaktadır “



* Aynı günlerde Ermenistan meclisi, sözde soykırımı, akabinde toprak ve maddi tazminat konularının yanı sıra 301. maddenin anayasamızdan çıkarılması çalışmalarını görüşmekte, lobi faaliyetlerini hızlandırmaktadır.

Bizde ise herhangi bir karşı tedbir olmadığı gibi tam tersi iç çatışmalara gebe konular üzerine gidilmektedir.

“ Türban harareti biraz daha arttırılıyor “



* Yine manidar bir zamanlama…49 yıl aradan sonra Yunan Başbakanı ülkemizi ziyarete geliyor, Türk düşmanı bakanı Bakoyanni ile…

Çok kısa bir süre önce Atatürk’ü “yüzyılın katili” ilan eden Yunanistan, karasularımızı tanımayan, hava sahamızı ihlal eden, uçaklarımızı, balıkçı teknelerimizi, sahil güvenlik gemilerimizi taciz eden Yunanistan’ın Başbakanı Karamanlis, ve Türk düşmanı Bakoyanni, Başbakan ve Cumhurbaşkanı tarafından çok dostça karşılanıyorlar.

Esas vahim ziyaret, İstanbul’da başlıyor. ABD başkonsolosu Wilson, Bakoyanni ve Karamanlis, Fener Rum patriği Bartholomeos başkanlığında toplanıyorlar. Ortak konu, Lozan’ı yırtmak, Sevr’i dayatmak.

ABD 1919 işgal yıllarında olduğu gibi, burada da Yunanı desteklemekten kaçınmıyor. Patrikhanenin ekümenik’liği (evrensel) tanınarak ikinci Vatikan’ın kurulması, Ruhban okulunun açılması, Rum vakıf mallarının derhal iadesi konuları AKP tarafından da olumlu karşılanıyor. Nasıl mı ?. Malum heyet, AB üyeliğine destek sözü vermiş. Yalancının feneri olmuş, Balat’ta yanıyor, AKP de bunu halka yutturmaya çalışıyor.

Wilson’un toplantılarda bulunması, Başbakan ve Cumhurbaşkanı sıfatını taşıyanların son ABD ziyaretinin içeriğini az çok ortaya çıkarmıştır sanırım.

“ Bu aradaTürban konusu istenilen kıvama gelmiştir “



* Ergenekon operasyonu ise tam bir garabet. Manidar göz altılar, suçlamalar ve basın yayın yasakları. Amacı belli olmayan gündem saptırmaları. Aynı günlerde DTP eski vekilleri Van’da zehir zemberek atıflarda bulunuyorlar en ufak bir tepki yok, şehitlerimizi savunan milliyetçileri göz altına alarak, uygulamaya soktukları baskının nabzını yokluyorlar.

“ Türban tartışmaları ateşlenerek tırmanıyor “



* TSK’ nın PKK operasyonu unutulmuş gözükse de, devam ediyor. Başbakan da ara sıra, “TSK işini bilen kurumdur” atıfları ile gönül almayı ihmal etmiyor. Maksat orduyu operasyonlara motive ederek, yeni gündemden uzak tutmak.

* Şehirler de kundaklamalar devam ediyor ama halk alıştı. Ortalık cehenneme dönse de “türban” daha ön plana çıktı bir kere…

* İran gazı kesti, doğu illerimiz buzlar altında ama önemi yok “türban” meselesinin ısıttığı ortam, bu konuları da ezdi geçti.



* Bunca hadise yaşanırken, “TÜRBAN” çıkışı ile namertliğini ilan eden MHP, kendisine oy verenleri hüsrana uğratarak, onların deyimi olan çözümsüzlüğe çözüm projesi ile, yepyeni bir kargaşa başlatmayı başarmıştır. Sadece yüksek öğrenimde serbest olacak türbanın, oralarda sınırlı kalmayıp nerelere uzanacağını bilemeyen bence ya çok “saf”, ya da çok “duygusal” dır.

Ülkemiz çok daha önemli meselelerin çözümünü beklerken, bir metre karelik renkli bez parçasına çare aramak gafletine düşen siyasetçilere, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün bir sözünü hatırlatmayı kendime vazife saydım.

“ Vazifeyi ihmale sürükleyen merhamet, vatana ihanettir !.”