|
Sponsor |
|
||||
Totalitarizm
Totalitarizm
Vikipedi, özgür ansiklopedi Giriş Benito MussoliniTotalitarizm kelimesinin, ona olumlu bir anlam yükleyen Mussolini tarafından icat edildiği sanılmaktadır. Mussolini, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra etkili olan merkezi otoriteye karşı yıkıcı güçler yüzünden savunmasız kalmış bir ulusun birliğini ve ulus aracılığıyla da devlette cisimleşen tarihi bir topluluk kimliğini hedefliyordu. Faşizm, devletin birey üzerindeki üstünlüğünü ve bu devletin gücünün sınırsız biçimde yayılmasını öngörür. Mussolini "faşizme göre, her şey devletin içindedir ve devletin dışında insani veya ruhsal hiçbir şey yoktur, dahası onun dışında hiçbir şeyin değeri yoktur. Bu anlamda faşizm, totaliterdir ve bütün değerlerin sentezi ve birliği olan faşist devlet, bir halkın yaşamının tüm yönlerini ifade eder, geliştirir ve güçlendirir" diye yazıyordu. Totaliter sistemlerin diğer rejimlerle farkı tanımlanmaya çalışılmıştır. Bütün totaliter sistemlerin egemen tarihi ve ideolojik unsuru olabilecek özellikler üzerinde bir anlaşma yoktur. Ama "totalitarizm" terimini, devletin hedef olarak seçtiği şeye ulaşmak için "bütün yollar"ın kullanılması anlamına geldiği de açıktır. Bundan dolayı, istekleri ne olursa olsun bütün totaliter rejimler güncel tekniklerle siyasi despotizmi güvence altına almak, devlet tarafından belirlenen bir ekonominin dışındaki çıkarları kısıtlamak, demokratik bile olsa tek tip ideolojik kuralları dayatmak gibi başka özellikler de taşır. Totalitarizm, toplumsal yaşamın bütün yönlerini içerir. Tanımlama Carl Friedrich ile Zbigniew Brzezinski totaliter rejimlerin 6 ortak özelliğini şöyle vurgular: 1. Ütopyacı gelecek vaadi ve binyılcı egemenlik iddiasıyla gelişmiş bir ideoloji. 2. Tek kişi, tek lider, tek parti. 3. Terör sistemi, fiziksel veya psişik. 4. Medya tekeli. 5. Silah tekeli. 6. Bürokratik koordinasyonla, ekonominin merkezi yönetimi. Totalitarizm faşist, komünist, teokrasist sistemlerin belirgin tanımıdır. Total rejim, halkın beynini yıkama, halkı güdümlemedir. Bireyin özerkliği ve öznelliği yoktur. Birey, yönetimin manipülasyonlarına açıktır. Düşünce ve ifade özgürlüğü bulunmaz. Yönetim aleyhine fikir öne sürenler sürülür, işkence edilir, öldürülür. Lider tek güçtür, tanrısaldır, herşeyi bilir, herşeye hakkı vardır. Liderin ruhunu okşayan lütfuna mazhar olur, eleştiren hiçlikte kaybolur. Herşeye o karar verir, hukuk odur. Total rejimle otoriter rejim arasındaki fark, total rejimin otoriterliği içine almasından başka, yönetici elitin zorla kurgusal bir toplum inşa etmek istemesidir. Bu arzu kaba görünebilir, bilimsel de olabilir. Bu rejimde tehdit, kuşku, korku, ceza, ihbar, taciz, işkence, öldürme, toplama kampları bulunmaktadır. Aile ve gruplar düzen için örgütlenir. Rejim, bir rüyaya bir ütopyaya dayanır veya amaçlar. Özgürlük yoktur, insanların kendi geleceklerini düşünmeleri imkansızdır, her şey toplumun mutluluğu içindir. Totalitarizm, toplumun ve toplumsal gerçekliğin bütününü kavradığını iddia eder. Kendi rejiminin değişmezliğini ayırdedebilmek için bir öteki terimi icat eder ve insanları, benden olanlar ve benden olmayanlar diye ikiye ayırır. Eleştiriler Faşist, komünist, teokrasist rejimlerde mutlak düşünce hakimdir. İnsanoğlunun doğuşundan beri kültür macerası sonsuza dek yeniden düşünülmeye, yeniden yorumlanmaya açık özelliktedir, ama totalitarizm bu kapıları kapatır, nihai açıklamaları bulduğunu söyler, tartışma hürriyetini baştan kesip atar. Böylece, geçici olmayan hiçbir mutlak olmadığını çelişik bir biçimde açıklar ve çöker. Durmadan değişen bir dünya, değişmez bir hakikatte nasıl dondurulabilir? Jacques Derrida, bu sistemlerin metafizik olduğunu, temellerinin mantıksal olmadığını, şiddet kullanarak ayakta kalabildiğini ideolojilerinin dilinden ortaya çıkarmıştır. Bunların üstünlükleri akıldan değil, kendinden menkul zorbalıktan gelir. Ötekinin insan bile sayılmaması, dışlama ve hoşgörüsüzlük, herkesin çarkın bir parçası olması, özgürlüksüz özgürlük, eşitliksiz eşitlik, dinsiz din, ahlaksız ahlak ve sansür. Herşey önceden belirlenmiştir: Siyaset, hukuk, cinsellik, kültür, ekonomi, bilim. Dünya cennetini amaçlamak. Ancak bunu dünyayı cehenneme çevirerek yapmak. Toplum sistemlerini açık toplum ve kapalı toplum olarak ikiye ayırırsak, kapalı toplumlar açık toplumun düşmanıdır ve er geç açık toplumu yok etmek isterler. Kapalı toplum vahşet ve teröre dayanır, baskı ve zulme dayanır, patolojik ve akıldışıdır. İnsanların zulme başkaldıracak yolları tıkanmıştır. Devlet herşeydir. İnsanlara nasıl yaşayacağını dikte eder. Bireysellik bir puttur. Putları, düşünce polisi izler. Rejim, insanların doğal yapısını öyle bozar ki, insan insanlıktan çıkar, bu insanlar şu an varolmazlar veya gelecekte varolması gereken bir sistemin araçlarıdırlar veya gelecekteki sistemin varolması gerekmeyenleridir. Rejimler totaliterdir ama isimleri cafcaflı olabilir: Halk cumhuriyeti, halk demokrasisi.. Rejimin rüyası uyanıkken gördürülür, bekası devrimci coşkuyla ayakta kalır. Karl Popper bunu şöyle tasvir eder: "Tavizsiz radikallik. Tüm toplumsalın yapısını kökten dönüştürecek kıyametimsi bir devrim rüyası. Taş üstünde taş bırakmadan toplumu bir bütün olarak ele alma." Üstün bir güç, bir parti, bir lider, bir grup, bir komite, bir aygıt bütün insanları yutan bir karadeliktir. Çoğulculuk ve özel alan suçtur. Militarizm rejimin sembolü olmuştur. Bütün bu sıkılığa rağmen bazıları daha eşittir. Totalitarizmin en parlak örnekleri son yüzyılda ortaya çıktı. Hitler, Mussolini, Stalin, Pol Pot isimleriyle toplama kampları, soykırım, ölüm tarlaları birlikte anıldı. Kaynaklar [değiştir]Simon Tormey, Totalitarizm, Çev.Abdullah Yılmaz-Osman Akınhay, Ayrıntı Y., İstanbul 1992. Gordon Marshall, Sosyoloji Sözlüğü, Çev.Osman Akınhay-Derya Kömürcü, Bilim ve Sanat Y., Ankara 1999. |
|
||||
Teokrasi
Teokrasi
Vikipedi, özgür ansiklopedi Teokrasi dine dayalı yönetim biçimini tanımlamak için kullanılan terim. Daha doğru bir anlatımla, dini otorite organlarının siyasi otorite organları yerine devlet idaresini elde tuttuğu devlet biçimidir. Her ne kadar farklı algılanış biçimleri ve yorumları mevcut olsa da, teokrasi en yalın anlamda "devlet işlerinden bir tür ruhban sınıfının sorumlu olduğu ve devlet işlerinin dini temellere dayandırılmaya çalışıldığı sistem" olarak tanımlanabilir. Eski yunan θεός, theós - Tanrı ve κρατεiν, Krat(e)ía- iktidar kelimesinden kaynaklanır. Din kurallarının geçerli olduğu sistem olan teokraside, kurallar ya dini kuralların aynısıdır, ya bunlardan büyük ölçüde etkilenmiştir ya da dini kurallarla çelişik olsa dahi dini temellere dayandırılır veya meşruiyet için dayandırılması gerekir. Teokrasi ile yönetilen ülkelerde hukuk sistemi dine dayandırılması gerekir, hukuki kararların en yüksek mercii bir tür ruhban sınıfıdır. Teokratik sistemin dayandırıldığı dine göre ağırlığı ve önemi çeşitli olsa da, bu sistemde dogma mantıki ve akli durum ve unsurlardan önde tutulur; çoğu zaman mantıki, akli ve pratik durumlar kabul edilen dogmalara adapte edilmeye çalışılır. Teorik anlamda, sistemin temeli dogmadır, diğer her türlü bilgi ikincil önem ve plandadır. Toplumsal yapı, hukuki yorumlar, eğitim ve kişisel hak ve özgürlükler dini kurallara göre uygulanır. |
|
||||
Federasyon
Federasyon
Vikipedi, özgür ansiklopedi Birden fazla devletin kendi istekleriyle biraraya gelerek dışarıya karşı tek bir siyasal güç olarak görülmeleri ve bu amaçla kurdukları örgütün oluşturan devletlerin üzerinde olması; iç işlerinde ise, gene aralarındaki anlaşmaya göre geniş veya dar ölçüde özerk olmaları. Bu devlet içinde yaşayan çeşitli uluslar da büyük bir özerklik içinde ama aynı devlet içinde dışarıya karşı birliklerini bozmadan yaşamlarını sürdürebilirler. Buna da konfederasyon adı verilir. |
|
||||
Konfederasyon
Konfederasyon
Vikipedi, özgür ansiklopedi Konfederasyon, bağımsız devletler tarafından, egemenliklerini muhafaza etmek şartıyla, ortak ve sınırlı menfaatlerini sağlamak maksadıyla, bir antlaşma ile kurulan devletler topluluğu. Konfederasyonda, devletler ancak belli ve sınırlı maksatlarla birleşmişlerdir. Konfederasyonu meydana getiren konfedere devletlerin devletlik vasfı, konfederasyon halinde de devam eder. Ortak menfaatlerini gerçekleştirmeye yarıyacak nisbette bir işbirliği yaparlar; bunun dışında müstakil devlet sıfatlarını, hak ve vazifelerini tamamiyle korurlar. Konfederasyona dahil konfeder devletler gerek harici gerekse dahili bakımdan tam manasıyla hakimiyetlerine sahiptirler. Üye devletler diğer devletlerle hertürlü diplomatik münasebetlerde bulunabilirler. Konfeder devletler, konfederasyona dahil devletleri hiçbir taahhüd altına sokmaksızın başka devletlerle savaşa giriştikleri gibi, aynı konfederasyonda üye olan bir devlet ile savaş yaptığı zaman, bu milletlerarası hukuk bakımından bir iç savaş sayılmaz; iki devletin harbi sayılır. Konfederasyonda üye devletlerin temsilcilerinden meydana gelen bir meclisi vardır. Bu meclis tarafından alınan kararları üye devletlerin de tatbik edebilmesi için her devletin ayrı ayrı bizzat yetkili organınca benimsenerek tasdik edilmesi gerekmektedir. Konfederasyon devlet topluluğu bir antlaşma ile meydana geldiği için, üye devletler istedikleri zaman konfeder devletten ayrılabilirler. Konfederasyon tipi devlet topluluğunun asrımızda artık modası geçmiştir. Yalnız, çoğunlukta federasyon devlet tipini hazırladığı için, tarihi bir önemi vardır. Gerçekten bugün federasyon tipi devletler, bir zamanlar konfederasyon şeklinde idiler. Mesela, İsviçre 1848 tarihine kadar konfederasyon halinde idi. Bu tarihte bugünkü federal devlet durumuna geldi. Bugün bir federasyon devlet şekli meydana getiren ABD, 1776'dan 1787 yılına kadar konfederasyon devlet şekli idi. Bugünkü Birleşik Almanya da 1870 yılına kadar konfederasyon devlet durumunda idi. Şu halde tarihi bakımdan konfederasyon, federal devlet şeklini hazırlayan bir merhaledir. |
|
||||
Monarşi
Monarşi
Vikipedi, özgür ansiklopedi Monarşi (ya da krallık) bir hükümdarın devlet başkanı olduğu bir yönetim biçimidir. Bu hükümdar, Türkçede kral, imparator, şah, padişah, prens, emir gibi çeşitli adlar alabilir. Bir monarşiyi diğer yönetim biçimlerinden ayıran en önemli özellik, devlet başkanının bu yetkiyi yaşamı boyunca elinde bulundurmasıdır. Cumhuriyetlerde ise devlet başkanı seçimle işbaşına gelir.Monarşi,bir sultanın,hükümdarın veya padişahın tek başına egemen olduğu sisteme denir. Sözcük, Yunanca "tek yönetici" anlamına gelen "monos arkein"'den gelir.Ayrıca monarşik bir devlet meşrutiyetle birleşmesi sonucunda kralın yanında meclisi bulunur.Meclis kralı tahtan kaldırma gibi güçlü yetkilere sahiptir.Bu durum monarşiyi daha politik ve demokrasik yapmaktadır |
|
||||
Oligarşi
Oligarşi
Vikipedi, özgür ansiklopedi Oligarşi, sadece belirli bir zümrenin bir ülkeyi yönetmesiyle ortaya çıkan yönetim biçimidir. Yunancadaki 'az' ve 'yönetim' kelimelerinin birleşmesiyle oluşturulmuş bir kelimedir. Genelde yönetimdeki grup, askeri, siyasi veya maddi olarak ülkenin önde gelen gruplarından birisidir. Bazı siyaset bilimciler, yönetim şekli ne olursa olsun, her devletin yönetiminde mutlaka bir oligarşi olduğunu belirtirler. Meritokrasi Plütokrasi Aristokrasi Teknokrasi |
|
||||
Meritokrasi
Meritokrasi
Vikipedi, özgür ansiklopedi Yönetim erkinin,yetenek ve kişilerin bireysel üstünlüğüne dayandığı yönetim biçimidir.Bu yönetim şeklinde idare erki,üstün özellikleri olduğu düşünülen kişiler arasında paylaştırılmaktadır. Osmanlı Devletindeki Devşirme sistemi buna örnek gösterilebilir. |
|
||||
Aristokrasi
Aristokrasi
Vikipedi, özgür ansiklopedi Aristokrasi (Yunanca ἀριστοκρατία - en iyinin hükümdarlığı = ἀριστεύς - en iyi + κρατεῖν - hüküm sürmek), iktidarın imtiyazlı ve genellikle soya bağlı bir toplum sınıfının elinde bulunduğu siyasi hükümet şeklidir. Terim ve Tanımı Antik Yunan terimi olarak aristokrasi "en iyinin (veya iyilerin) yönetimde" olduğu hükümet şeklidir. Bu sebeple birçok sözlükte ilk verilen tanım budur. Terim Türkçe'ye Fransızca aristocratie sözcüğünden geçmiştir. Kökeni ise, belirtildiği gibi, Yunanca'dır; aristokratia - aristos yani "en iyi" ve -kratia yani "güç". Bununla birlikte tarihte aristokrasiler genelde verasete dayanan plütokrasi şeklinde olmuştur. Bir siyasi hükümet terimi olarak, aristokrasi şu terimlerle karşılaştırılabilir: otokrasi - "bir tek bireyin yönetimi" meritokrasi - "yönetmeyi hak edenlerin yönetmesi"; her ne kadar bu terim anlam bakımından yüzeysel olarak aristokrasiye benzer gözükse de, aristokrasiden farklı olarak en iyi tanımlanmasa da liyakatıyla yönetimde kalacak durumda olması gerekir. plütokrasi - "varlıklıların yönetimi"; tarihsel ve pratik anlamda aristokratlar sık sık sadece varlıklı oldukları için erdem ve liyakat açısından en iyi gibi kabul görmüşler ve sonuç olarak aristokrasiler daha çok plütokrasi olmuşturlar. oligarşi - "birkaçın yönetimi" (birkaç kişinin yönetimi); bir aristokrasinin oligarşi olup olmaması "birkaç kişi" fikrinin nasıl yorumlandığına göre değişir. monarşi - "bir tek bireyin yönetimi"; tarihsel anlamda monarkların çoğunluğu aristokrattırlar. Bununla birlikte, rakipleri de aristokratlardan olduğu için, aristokrasi ile zıt kutuplarda olmuşturlar. Yönetimdeki hanedan ile diğer rakip aristokrat hanedanlar arasındaki çatışmalar Orta Çağ'ın merkezi meselelerindendir. demokrasi - "insanların yönetimi" (veya çoğunluğun yönetimi); genellikle aristrokrasinin karşıtı olarak düşünülmüştür. "Tüm insanlar eşittir" fikrinden yola çıkarak, yönetimin tüm insanların seçtiği biçimde oluşu ve böylece herkesin yönetimde olduğu (yönetimde hak sahibi olduğu) hükümet şekli olarak tanımlanabilir. Tarihçe Aristokrasi terimi ilk kez Atina kent devletinde kullanılmıştır. Terim orduların başında dövüşen genç vatandaşlara verilirdi. Zira askeri cesaret ve liyakat o dönemde büyük bir erdem olarak görülürdü; ordular "en iyi"ler tarafından yönetilmekteydi. Terim antik Yunan geleneğinden Avrupa Orta Çağı'na geçmiş ve askeri liderlerden oluşan, verasete dayanan bu sınıf "soylular sınıfı" olmuştur. Antik Yunan'daki gibi bu sınıfın üyelerinin köleleri olan bir tebası vardı ve bu kişiler askeri konumlarından dolayı soylu veya en iyi olarak tanımlanıyorlardı. Aristokrasiye karşı şüphe uyanmasının çeşitli sebepleri olmuştur. Felsefi anlamda Aydınlanma'nın getirdiği "herkes eşittir" söylemi önemliyken, Fransız Devrimi'nin de sebeplerinden sayılabilecek aristokrasinin artık toplumun en iyileri olmadığı fikri de önemlidir. Bu fikrin oluşmasının nedenleri ise çeşitlidir. Her şeyden önce ordu kavramı değişmeye başlamıştı, Kral XIV. Louis orduyu modernize etmişti ve artık aristokratlar at sırtında ordunun başında yer almıyorlar, güvenli bir mesafe uzaktan orduları kumanda ediyor, çoğunlukla kendileri savaşmıyorlardı. Bunun dışında Aydınlanma'nın başlattığı özgürlük fikri halkın aristokratların pratik yaşamda en iyi olmadıklarını görmesine yardımcı olmuştur. Fransız Devrimi'nin odağında bu vardır, onlara göre aristokratlar herhangi bir liyakat veya üstün erdem ile değil de sadece doğarak en iyi yani aristokrat olmayı başarmışlardır. Böylece kazanılmamış, hak edilmemiş bir mevkiyi işgal ettikleri düşünülmüştür. Aristokratlar bir kere en iyi oldukları inancının çöküşü, en iyinin yönetimi olan aristokrasinin de çöküşünü getirmiştir. Bugün Birleşik Krallık dahil çoğu Avrupa ülkesinde aristokratik unvanlar hâlâ varlığını sürdürmektedir. Artık yönetimsel bir fonksiyon taşımasa da bu unvan çoğunlukla kişinin saygın ve belirli bir geçmişe sahip olduğunu veya varlıklı olduğunu, her daim olmasa da sık sık, ifade edebilir. Tarihi planda yönetici görevlere sahip askeri bir sınıf bulundurmamış toplumlara sahip ülkelerde ise aristokrasi daha farklı temellere oturur. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri'nde kişinin atalarının ilk göçmenlerden olması anlamında kullanılabilir. |