Ahmet HAKAN


Kurtlar Vadisi için 5 maddelik racon


BİR: Bu zamana kadar sansür hep solu vurdu. Solcu yönetmenlerin çektiği filmler yasaklandı. Solcu romancıların yazdıkları romanlar yasaklandı. Solcuların "Söz söyleme özgürlüğü" kısıtlandı. Sağ ise hep "muhbir" konumunda kaldı.


Sağın ihbarcı geleneğini son zamanlarda Kemal Kerinçsiz ve arkadaşları sürdürüyordu... Ancak... Kurtlar Vadisi dizisiyle birlikte sansür ilk kez sağcıları vurmuştur.

İKİ: Bazıları "Madem Kurtlar Vadisi şiddete yer verdiği için yasaklandı, o halde şiddeti özendiren başka dizilere de yasaklama getirilsin" diyorlar... Bu görüşü savunanlar, Kurtlar Vadisi’nin yayından kaldırılışının gerçek nedenini kavramaktan uzaklar... Çünkü bu dizide mesele "şiddet" değildir. Mesele çok sıcak ve yakıcı bir sorunun, gerginlikleri arttırıcı bir tarzda göstermesidir.

ÜÇ: Sorun şudur: Güneydoğu’da yaşananları sadece "Devletin yanlış politikaları"na bağlayan bir dizi ekranlara yansıtılsaydı, ona da karşı çıkmamız gerekecekti. Çünkü böyle bir dizi de gerçeği tek yanlı yansıtmış olacak ve gerginliği arttıracaktı...

DÖRT: Bu ülkede bir Ermeni gazetecinin öldürülmüştür... Ve bu cinayet, ergen bir cahilin işidir. Bazıları reyting yapacak, para kazanacak diye böyle bir cinayet işlenmemiş gibi yapılamaz. Yani yeni cahil ergenlerin, Polat Alemdar’ı rol model olarak kabul edip ülkeyi yangın yerine çevirmesine izin verilemez.

BEŞ: Kurtlar Vadisi olayı, özgürlük ve sansür gibi konularda bizim ne kadar şabloncu bir yaklaşım içinde olduğumuzu yüzümüze çarpmıştır. Sonuna kadar serbesti fikrini savunanlar da, eskiden solculara yapıldığında "oh olsun" diyenler de kendilerini sorgulamalıdır.

Hoca’ya uyarı

DEVLET Bakanı Mehmet Aydın için, "Cumhurbaşkanı olmak istiyor, bu nedenle risk almıyor" dedik ya...

Bakan Aydın, bir televizyon kanalında isim vermeden bu iddiamıza bir cevap vermiş...

Demiş ki:

"Bazılarının hayal dünyası çok geniş."

Yani...

"Benim Cumhurbaşkanı olmak istediğimi öne sürmek, aslı astarı olmayan bir hayalden ibarettir" demeye getirmiş.

Peki böyle bir açıklama, Hoca’yı kurtarır mı? Yoksa durumunu daha tartışılır bir hale mi getirir?

Bence ikincisi olur...

Çünkü ben, Hoca’nın etkisizliğini, dört yıllık iktidar döneminde ortaya dişe dokunur bir icraat koymamasını ve dini konulardaki onca tartışma karşısındaki derin sessizliğini Cumhurbaşkanı olmak istemesine bağlamıştım.

Eğer Hocamızın böyle bir amacı yok ise...

O zaman Hoca’nın görünür başarısızlığına yeni bir "gerekçe" bulmamız gerekmez mi?

Benim aklıma Hoca’nın derin sessizliğini ve kaçaklığını izah edecek bir şey gelmiyor...

Bilmiyorum, sevgili Hocamız, "hayal olmayan" bir izah yaparak bana yardımcı olabilir mi acaba?

Öne çıkanlar

KOKU: Ve "Adamı afallatan romanlar" sıralamasında ilk sıraları alabilecek bir roman daha beyazperdede... Tamam film, roman kadar ürpertici değil... Tamam film, roman kadar "Bitmesin" diye inletmiyor... Ama yine de hayal dünyamızda canlandırdığımız o eski görüntülerin, yetenekli bir yönetmen eliyle ve hayli para harcanarak sunulması önemli bir fırsat değil mi?

KOCA KAFALAR: Magazin dünyasının alıştığı usluba teslim olmadan nasıl mizah yapılabilir sorusuna en esaslı yanıtı bugünlerde "Koca Kafalar" adlı skeçler veriyor. "Dobra Dobra" adlı magazin programının içinde, tıpkı Brecht’in "yabancılaştırma efekti" gibi yayınlanıyor bu skeçler... Magazin aleminin her türden ürünü ve ünlüsüyle kafa bulan bu ekibi, günümüz mizahına getirdiği yeni açılım için kutlamak gerek.

HÜLYA AVŞAR: Kendisine "Bizi Tuğba Ekinci gibi bir felaketle baş başa bırakıp nerelere gittin ey Avşar kızı" diye seslendim ya... Günaydın aracılığıyla bir yanıt vermiş Hülya Avşar... Demiş ki: "Ahmet Hakan gibiler yüzünden gündemden uzaklaşmak ne mümkün?". Aleyhimde olsa da itiraf etmeliyim ki güzel ve etkili bir yanıt... Eğer bu yanıtı "tek başına" kotardıysa, kendisi için yaptığım "kurnaz" saptamasına "zeki" saptamasını da ekleyebilirim.