Surtsey
Surtsey (IPA: 'sørtsi), İzlanda'nın güney kıyıları yakınında bulunan volkanik bir ada. Adı, İzlandaca "Surtur'ün adası" anlamına gelir. 63.30° Kuzey, 20.62° Batı koordinatlarında bulunan ada İzlanda'nın en güneydeki toprak parçasıdır.
Ada, 130 metre derinlikte okyanus tabanından başlayarak 14 Kasım 1963 tarihinde yüzeye ulaşan bir volkanik hareketlenme sonucunda oluşmuştur. Hareketliliğin yüzeye yansımasından birkaç gün kadar önce başladığı tahmin edilmektedir. Ada, püskürmenin durduğu 5 Haziran 1967 tarihinde, 2,7 km²'lik yüzölçümü en geniş durumuna ulaşmıştır. O günden bu yana bölgede sık sık görülen dalga ve rüzgâr erozyonu nedeniyle adacığın boyutları hızla küçülmektedir.
2002 itibarıyla adanın yüzölçümünün sadece 1,4 km²'dir. Yeni oluşan adaya, İzlandalılarca İskandinav Mitolojisi'nde bir dev olarak nitelenen Surtur'un adı verildi ve ada hareketlenmenin yaşandığı süre boyunca yanardağ araştırmacıları tarafından ilgiyle izlendi. Yanardağın sönmesinin ardından ise ada, botanikçiler ile biyoloji araştırmacılarının yoğun ilgisiyle karşı karşıya kaldı. Bütünüyle çorak ve boş olan adada, sıfırdan başlayarak yavaş yavaş oluşmaya başlayan doğal yaşamın gelişmesi bilim adamlarınca izlendi. Surtsey'i oluşturan denizaltı yarıkları, Vestmannaeyjar (Vestmann Adaları) denizaltı volkan sisteminin parçalarıdır. Deniz tabanında bulunan bu büyük çatlaklar Orta Atlantik Yükselimi (Mid-Atlantic Ridge) olarak adlandırılır. Vestmannaeyjar'ın oluşturduğu bir başka büyük volkan patlaması ise 1973 yılında Heimaey Adası'ndaki Eldfell'dir.
Surtsey'in oluşmasında etkili olan püskürme, bu volkanik zincir boyunca Jólnir Adası ve adlandırılmamış birçok küçük tepeciğin yanı sıra daha küçük çapta birçok başka adacık daha oluşturmuş, ancak bunların pek çoğu kısa süre içinde aşınarak küçülmüş ve su altında kalmışlardır. 14 Kasım 1963 tarihinde saat 07.15'de (UTC+0), İzlanda'nın güney kıyılarında, Vestmannaeyjar takımadalarının yakınındaki Ísleifur II adlı trol gemisinin aşçısı, teknelerinin güneybatısında, havaya yükselmekte olan siyah dumanları gördü. İlk önce ne olduğu anlaşılamayan nesneleri yakından görmek için yönünü değiştiren geminin kaptanı bunun yanmakta olan bir diğer balıkçı teknesi olabileceğini düşündü, ancak bölgeye vardıklarında, patlamaya hazır volkanın küllerinden yükselen dumanlar ile karşılaştılar. Hareketlenme hiç beklenmedik bir anda gelmesine karşın, püskürmesinin oldukça yakın olduğuna ilişkin pek çok ipucu vermiştir.
Olayın bir hafta öncesinde başkent Reykjavík'de bir araştırmacı küçük yer sarsıntıları kaydetmiş, ancak merkez üslerini saptayamamıştır. Püskürmenin başlamasından iki gün önce bir denizaltı araştırma gemisi, denizsuyu sıcaklığının olağandan daha yüksek olduğunu belirtmiş, aynı zamanda ana kıyıdan 80 kilometre uzaklıkta bulunan bir ada köyü olan Vík'de yaşayanlar havada hidrojen sülfür kokusu duyumsadıklarını bildirmişlerdir. Hareketlenmenin su yüzeyine yansıdığı yerde okyanusun derinliği 130 metre kadardır. Bu derinlikte suyun basıncı, püskürme biçiminde ortaya çıkabilecek bir hareketlenmeye olanak vermeyeceğinden, ilk hareketlenmenin, su yüzeyinde 14 Kasım'da başlayandan bir kaç gün öncesinde başladığı düşünülmektedir.
Volkan, tabandan başlayarak deniz yüzeyine kadar yavaş yavaş yükselerek konik bir yanardağ oluşturmuş ve yükseltinin su yüzeyine çıktığı andan sonra da suyun püskürme ve patlamaları durdurması olanaksız hâle gelmiştir. Olayın ilk günleri Yeni oluşmaya başlayan adadan kalkan duman ve kül kütleleri 14 Kasım 1963 gününde yüzeyde başlayan ilk hareketlenmenin yaşandığı gün sabah saat 11.00'e kadar püskürmenin oluşturduğu sıcak kül ve dumanlar birkaç kilometre yüksekliğe ulaştı. İlk önce, kuzeydoğu - güneybatı doğrultusunda üç ayrı noktadan yüzeye çıkmaya başlayan püskürmeler, akşama doğru birleşerek tek bir yarıkta toplandı. Bir sonraki hafta içinde patlama ve püskürmeler sürekli bir hâl aldı ve birkaç günde bütünüyle cüruftan oluşmuş olan ada 500 metre genişliğe ve 45 metre yüksekliğe ulaştı. Ortaya çıkan yeni adaya İzlandalılarca İskandinav Mitolojisi'nde ateş devi olan Surtur için, Surtur'ün Adası anlamına gelen Surtsey adı verildi. Patlamalar sürerken, tek bir noktada yoğunlaşarak yüzeye çıkmakta olan lavlar adaya daha yuvarlak bir biçim vermeye başladılar. 24 Kasım'da adanın boyutları 900 x 655 metreyi bulmuştu.
Durmadan akmayı sürdüren sıcak lavlar ile deniz suyunun karşılaşmasından kaynaklanan şiddetli patlamaların oluşturduğu gevşek volkanik arazi, içinde bulunulan kış aylarında Atlas Okyanusu'nda yaşanan fırtına ve büyük dalgalar nedeniyle hızla aşınarak küçüldü. Adada volkanik hareketlilik hâlâ sürmekteyken, 6 Aralık 1963 günü Paris Match adlı dergiyi temsilen adaya üç Fransız gazeteci ayak bastı. Büyük patlamalar yaşanabilir kaygısı ile adadan 15 dakika içinde ayrılan gazeteciler, mizahi bir biçimde adada Fransa egemenliğini ilan ettiler, ancak İzlanda Hükûmeti hemen yanıt vererek adanın kendi karasuları sınırları içinde kaldığını belirterek adanın kendisine ait olduğunu duyurdu.
Yine bir volkanik hareketlenme sonucu oluşan Sicilya yakınlarındaki Ferdinandea, üzerinde Fransa da dahil birçok devletin hak iddia ettiği bir başka ada olmuştur. İlerleyen günlerdeki hareketlilikler Hareketliliğin 16. gününde Surtsey Yeraltından gelen lavların doğrudan deniz suyu ile birleşmesinden kaynaklanan ve şiddetli patlamalar biçiminde oluşan püskürmeler taş ve kaya parçalarını bir kilometre uzaklığa kadar fırlatmış, kül bulutları atmosferde 10 kilometre yüksekliğe ulaşmıştır. Yeraltından çıkan ve henüz katılaşmamış olan malzemelerin dalgalarca hızla taşınmış olması taze magmanın miktarını azaltmış ve adada bunlardan çıkan büyük kül ve duman bulutları volkanik hareketlenmenin sonuna dek sık sık görülmüştür. 1964 başlarında, süregelen püskürmelerden dolayı adanın boyutları iyiden iyiye büyümüştü ve artık deniz suları lavların yeryüzüne çıktığı noktaya ulaşamıyordu; bu nedenle deniz suyu ile lavların buluşmasında ortaya çıkan şiddetli patlamalar büyük ölçüde hız kesti.
Bunların yerine akan lavlar ve diğer püskürükler adanın oluşumunda etkili olmaya başladı. Bu, gevşek volkanik arazinin üzerini büyük ölçüde kaplayarak, kraterin etrafı başta olmak üzere adanın büyük bir bölümünde, aşınmaya dayanıklı sert bir tabaka oluşturarak, adanın rüzgâr ya da dalgalar nedeniyle küçülmesini azalttı. Hız kesmeden süren püskürmeler 1965 yılında sona erdi. Volkanizma hareketlerinin bütünüyle durduğu anda adanın toplam yüzölçümü 2.5 kilometrekareye ulaşmıştı. 28 Aralık 1963 günü Surtsey'in 2.5 kilometre kuzeydoğusunda, denizaltında başlayarak 100 metre yüksekliğinde bir tepe oluşturan bir başka volkanik hareketlenme başladı.
Yeni yeni oluşmaya başlayan bu tepeciğe de Surtla adı verildi ama bu tepecik hiçbir zaman yüzeye çıkmadı. Surtla'daki hareketlilik 6 Ocak 1964 günü bitti. Hep denizaltında kalmış olan ada denizin aşındırma gücü ile günden güne küçülmeye başladı. Yanardağın sönmesi Yanardağ ağızlarının (krater) bugünkü durumları 1965 yılında Surtsey'deki hareketlenmeler azaldı ancak aynı yılın Mayıs ayında adanın 600 metre kuzeyinde başka bir yarıkta yeni bir hareketlilik başladı. Deniz tabanından bir tepecik oluşturmaya başlayarak yükselmeyi sürdüren bu yarık 28 Mayıs günü yüzeye çıktı. Bu adaya da Syrtlingur adı verildi. Buradaki püskürmeler 1965 Ekim başlarına dek sürdü. Tüm hareketlenme durduğunda bu adanın boyutları 150 metrekareye ulaşmıştı ancak püskürmelerin durduğu günden sonra erozyon nedeni ile bu ada da hızla küçülerek 24 Ekim günü su altında kaldı. Çok geçmeden Aralık 1965'de, Surtsey'in yaklaşık 900 metre güneybatısında bir başka hareketlenme başladı ve bunun sonucunda da yeni bir ada oluştu. Bu ada Jólnir olarak adlandırıldı ve sonraki 8 ay içerisinde ada yükseklikte 70 metreye, yüzölçümünde de 300 metrekareye ulaştı.
Syrtlingur örneğinde olduğu gibi, bu ada da hareketliliğin sona erdiği 8 Ağustos 1966 gününden sonra hızla aşınarak küçüldü ve Ekim 1966'da tümüyle su altında kaldı. 19 Ağustos 1966 günü Surtsey üzerindeki püskürmeler yeniden başladı ve bu adanın aşınarak küçülmesini bir kez daha büyük ölçüde azalttı. Ancak bu hareketlenme kısa süre içinde yavaşlayıp, 5 Haziran 1967 tarihinde tümüyle durdu. Yanardağ o günden bu yana sönük durumdadır. Püskürmelerin başladığı günden başlayarak 3.5 yıl boyunca yanardağın çıkarttığı malzemelerin toplamı 1 kilometreküpü bulmaktadır. Yanardağ söndüğü anda adanın en yüksek noktası deniz seviyesinden tam 174 metre yükseklikteydi. Püskürmelerin durması ile birlikte dalga ve rüzgâr erozyonu adanın boyutlarında büyük azalmalara neden oldu. Güneydoğu bölümünde oldukça geniş bir alan tümüyle aşınarak yok olurken, kuzeyde, Norurtangi (Kuzey noktası) adı verilen bir kum tepeciği oluştu.
Erozyon nedeni ile taşınan madde miktarının yaklaşık 0.024 km³ olduğu sanılmaktadır. Ada üzerindeki doğal yaşam Biyoloji ve doğa araştırmaları için oldukça elverişli bir ortam olan Surtsey pek çok bilim adamının ilgisini çekti, daha volkanik hareketlilik sürmekteyken, 1965 yılında, doğal koruma alanı ilan edildi. Dışarıdan gelen kurucu ögeler ile doğal yaşamın başlaması gözlemlenerek kayıt altına alındı. Bugün sadece birkaç bilim adamının Surtsey'e girme izni vardır. Başka kişiler için adayı yakından görmenin tek yolu bir hava taşıdı kullanmaktır. Bitki oluşumları Bütünüyle boş bir volkanik arazi olan Surtsey'de ilk yaşam belirtileri 1965 yılının başlarında yosun ve likenlerin görülmesi ile başlamıştır. Bugün bu yosun ve likenler adanın büyük bir bölümünü kaplamış durumdadır. Adanın oluşmasını izleyen 20 yıl içinde, yirmi bitki türü saptanmış ancak bunlardan sadece onu adanın verimi düşük, kumlu toprağında kalıcı olabilmiştir. Adayı yavaş yavaş kuşların yuva edinmeye başlamasıyla toprak koşullarında iyileşme gözlenmiş ve daha gelişmiş bitki türleri adada yaşamaya başlamıştır. 1998 yılında adada 4 metreye kadar büyüyebilen çay yapraklı söğüt (Salix phylicifolia) adlı ilk çalı türü bitki bulunmuştur. Toplamda Surtsey üzerinde bulunan bitki türlerinin sayısı altmışı bulmuş, bunlardan yaklaşık otuzu adanın ekosisteminde kalıcı olabilmiştir. Adaya her yıl ortalama 2 - 5 yeni tür giriş yapmaktadır. Kuşlar Adaya kuşların gelişi bitki örtüsünün var oluşuyla alakalıdır ve bitki örtüsünün daha da genişlemesine olanak sağlamıştır. Kuşlar bitkileri yuvalarını hazırlamada kullandıkları gibi tohumların da taşınmasına yardımcı olmuş, dışkıları adanın verimsiz toprağına gübre olmuştur. Kuşların adaya ilk uğrayışları oluşumundan 3 yıl sonra görülmüştür. İlk gelen kuşlar, fulmar ve dalıcımartılar olmuştur. Bugün ise ada üzerinde tam sekiz tür kalıcı olarak bulunabilir.
Oluşumundan sadece birkaç hafta sonra adanın kıyılarına kısa süreliğine uğramalarına karşın, ilk kalıcı dalıcımartı grubu 1986 yılında görüldü. Bu dalıcımartı kolonisi adada bulunan diğer türler ile karşılaştırıldığında, sayılarının bolluğu nedeniyle Surtsey'in bitki örtüsünün gelişim ve biçimlenmesine çok daha büyük katkılar sağlamıştır. 2004 yılında adada kuluçkaya yatan ilk bayağı deniz papağanı türü bulundu. Bu deniz papağanları takımadaların kalan bölümlerinde de oldukça yaygındır. Pek çok kuş türüne yuva olmasının yanında Surtsey, İzlanda ile İngiltere adaları arasında yer değiştiren göçmen kuşlar için de bir durak yeri olmuştur. Bugüne dek adanın kıyılarında görülen diğer kuş türleri, kuğular ile kaz ve kargalardır. İngiltere'deki adalardan İzlanda'ya doğru yola çıkan kuşların rotasına göre biraz daha doğuda kalan ada bitki örtüsü hızla geliştiği için giderek daha yaygın bir duraklama noktası olmaktadır. Surtsey adasında üreyen kuş türleri 2004 yılında Surtsey'de görülen ilk Bayağı deniz papağanı yuvası Bölgedeki deniz yaşamı Adanın oluşumunun hemen sonrasında bölgede foklar görüldü. Volkanik hareketliliğin tümüyle durduğu zamanlardan sonra çevrede görülen foklar adanın kıyılarında, özellikle de kuzeydeki kum tepeciğinin yakınlarında güneşlenmeye de başladılar.
1983 yılında ilk kez fokların adada yavruladığı gözlemlendi. 70 bireyden oluşan bir fok balığı grubu adayı yavrulama noktaları hâline getirmişti. Gri foklar bayağı foklardan sayıca daha fazla olmasına karşın bugün her iki tür de ada ekosistemine kalıcı olarak yerleşmişlerdir. Adadaki fokların varlığı genelde Vestmannaeyjar takımadaları dolaylarında görülen katil balinaların ilgisini çekmektedir. Bu nedenle son yıllarda adanın çevresinde bu balinalara sık sık rastlanmaktadır. Ada çevresindeki denizaltı yaşamında da birçok deniz bitkisi bulunmuştur. Denizkestanesi, denizminaresi ve denizyıldızı en çok görülen canlılardır. Birçok kayaç, algler ile kaplıdır ve yosunlar volkanın deniz yüzeyinden deniz tabanına kadar olan eğimli bölümlerini sarmıştır. Yosunların en yoğun yetiştiği bölümler denizin 10 - 20 metre derinlikteki yerleridir. Başka türler Böcekler Surtsey'e, oluşmasının hemen ardından varmışlardır. Adada ilk böcek 1964 yılında bulunmuştur.
Adaya ilk uğrayan türler, rüzgârın sürüklediği ya da bilinçli olarak buraya gelen uçan böcekler olmuştur. Adaya Avrupa anakarasından bile böceklerin geldiği sanılmaktadır. Yürüyen böcekler de adaya deniz yoluyla yüzerek gelen tahta parçalarıyla ulaşmıştır. 1974 yılında ada kıyılarına, adadaki araştırmacıların inceleme amacıyla yarısını aldığı büyük bir ot öbeği vurmuştur. Yapılan incelemeler sonucunda bu yığın içinde, çoğunluğu kene ve yaykuyruklular olan toplam 663 kara omurgasızı bulunmuş ve geri kalan bölümde bulunan canlıların birçoğu adada tutunabilmiştir. Surtsey'de böcek yaşamının yerleşmesi kuşlar için de başlıca besin kaynaklarından birini oluşturmuştur. Ölen kuşların bedenleri etçil böcekler için besin kaynağı olurken, toprak için de gübre olmuş ve bitki örtüsünün gelişimine katkıda bulunarak otçul böceklerin de dengeli biçimde çoğalmasına elverişli ortam sağlamıştır. Ada topraklarında artık daha gelişmiş canlı oluşumlarına rastlanmaktadır. Adadaki ilk solucan, 1993 yılında, incelemek için alınmış bir toprak örneği içinde tesadüfen bulunmuştur.
Heimaey Adası'ndan gelen bir kuşun gagasından düştüğü sanılan solucanın yanı sıra adada 1998 yılında İzlanda'daki türlerle benzerlik gösteren bir de sümüklü böcek görülmüştür. Bunlarla birlikte adada yerleşmiş olan birçok örümcek ve kın kanatlı türü vardır. Surtsey'in geleceği Surtsey Adası'nın 1999'daki hâli Püskürmelerin durmasının sonrasında araştırmacılar adanın boyutlarında oluşacak değişmeleri gözlemleyebilmek için bir işaretleme sistemi oluşturdular. Belirli yerlere konulan sabit noktalardan oluşan bu sistem, daha sonra yanardağdaki hareketliliğin durduğu zamandan başlayarak, dağın dikey olarak hızla toprak yitirdiğini ortaya çıkardı. Verilere göre 20 yıl içinde dağın yüksekliğinin 1 metre kadar alçaldığı anlaşıldı. Başlangıçtaki aşınma yılda 20 cm olarak ölçülmüşse de bu sayı 90'lı yıllara gelindiğinde yıllık 1 - 2 cm'ye kadar gerilemiştir. Bunun birkaç nedeni vardır: yerin derinliklerinden gelen gevşek malzemenin zamanla sıkılaşıp, iyice oturması; adanın altında, deniz tabanındaki tortuların sıkışması ve adanın ağırlığından dolayı litosferin aşağı doğru eğilmesi.
Vestmannaeyjar takımadasında gerçekleşen volkanik hareketliliklerin ortak özelliği, her bir yarıkta sadece bir püskürme olmasıdır. Bu da, ortaya çıkan adaların gelecekte yeni patlamalarla daha da genişlemesine olanak vermez. Bu nedenle, oluşan adalar daha ilk aşamada bile okyanusun güçlü dalgalarıyla hızla aşınmaya başlar ve püskürmelerin durduğu zamana dek sahip olduğu toprağın yarısına yakınını yitirir. Surtsey de ölçümlere göre her yıl 10.000 metrekare toprağını yitirmektedir.
Aşınmanın iyice küçülttüğü, takımadanın diğer üyeleri Adanın gidişatına bakıldığında yakın gelecekte yok olmayacağı anlaşılabilir. İlk dönemlerde hızla güçlü dalga ve rüzgârlarla aşınarak ortadan kaybolan bölümler adanın gevşek bölümleridir. Bugün adayı oluşturan toprak oldukça sertleşmiştir ve ada, aşınmaya karşı büyük direnç gösteren taşlaşmış lavlar ile kaplanmıştır. Bununla birlikte çeşitli kimyasal tepkimeler sonucunda yeraltından gelen püskürükler aşınmaya karşı koyabilen sert yapılar oluşturmuştur.
Bu tepkime süreci Surtsey üzerinde, yeraltındaki ısı yüksekliğinden dolayı olağandan biraz daha hızlı gelişmiştir. Adanın boyutlarının giderek ufaldığı kesinken, bütünüyle kaybolmasının büyük olasılıkla birkaç yüzyıl alacağı sanılmaktadır. Bu süreç boyunca adanın, Vestmannaeyjar takımadasının Surtsey'den yüzyıllar hatta binyıllar önce oluşan diğer üyelerinin geçtiği evrelerden geçeceği düşünülmektedir. 2001 yılında İzlanda Hükûmeti adanın UNESCO'nun Dünya Kültür Mirası listesine girmesi için öneri vermiştir. Dünya Miras Listesi İzlanda Komitesi, 2007 yılında Surtsey adasının UNESCO Dünya Miras Listesine girebilmesi için tekrar resmi başvuruda bulunmuştur.
|