KeLBaYKuŞ Forum

Geri git   KeLBaYKuŞ Forum > Eğitim > Dersler > Biyoloji


Biyoloji


Cevapla
 
Seçenekler
  #1 (permalink)  
Alt 19.12.10, 16:54
ezqqi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Acemi Baykuş
 
Kaydolma: 19.12.10
Kadın
Mesajlar: 107
Teşekkürler: 1
Üyeye 1 kez teşekkür edildi
Standart Dünyanın Sonu mu?

Nasıl ki insan, doğar, büyür ve ölür. Dünya da öyle.. Dünya da doğdu. O da ölecek. Dünyanın ölümü çeşitli şekillerde ele alınabilir. Dünyanın insanların yaşaması için elverişsiz hale gelmesi çeşitli dış faktörlerle dünyanın can çekişmesi kainatın bir mensubu olduğu için kainat öldüğünde dünyanın da beraberinde ölümü yaşama için elverişsiz durum ele alınacak olunursa sanayi artıkları denizlere gitmektedir. Bu maddelerin denizde ki canlılara menfi tesiri vardır. Deniz bitkilerinin yaşaması için kıyılardan gelen minarellere ihtiyacı vardır. Bu yüzden denizlerdeki hayatın % 90 ı kıyılara yakın sığ bölgelerdir. Bu bölgelere kıta sahanlığı adı veriliyor.

Denizlere yollanan bütün zararlı maddeler hep bu kıta sahanlığında denize girer. Bu yüzden çevre kirlenmesi sürekli olarak denizlerdeki hayatı mahvetmektedir. Mesela Baltık denizinde çimento tanklar içinde 50 sene önce batırılmış 7 bin ton arsenik mevcuttur. Bunlardaki zehir dünya nüfusunu 3 kez öldürebilecek güçtedir. Bu tankların çatlayıp sızdırma yapmasından endişe ediliyor. Özel tanklar içinde Atlantik Okyanusunda batırılan nükleer artıkların dip akıntılarıyla sürüklenerek sığ sularda kırılmaları sonucu milyarlarca balık yok olabilmektedir. Aerosol kutularında ileri sürücü madde olarak kullanılan fluoro-karbonlar, süpersonik uçaklar, plastik üretiminde ve başak dezenfeksiyonunda kullanılan bromid?ler, gübre olarak kullanılan nitratlar, sularda bağımlarda kullanılan klorin ozon tabakasını tüketmektedir. Netice olarak da deri kanseri yılda 6000 kadar artacaktır. Fluorokarbonlu aerosollerin kullanılmasına devam edilecek olunursa asrın sonunda ozon tabakası üçte bir kadar azalacak, burada bütün canlıları öldürmeye yetecektir. 500 megatonluk bir hidrojen bombası dünyayı yörüngesinden çıkarabilecek ve netice olarak dünya başka gök cisimlere çarpa- bilecek veya güneşe yaklaşacak ya da uzaklaşarak dünyada hayat için elverişli muhit kalmayacaktır. Nükleer bombalarla çeşitli yerlerde denemeler yapılmaktadır. Bu denemeler sonucu bazı artıklar ortaya çıkıyor. Bunlardan en önemlisi stronsiyum 90 dır. Bu artık insanda kemik dokusuna yerleşir ve çevresine radyasyon yayarak kan kanserine sebep olur. Artık maddelerden biri de plutonyumdur. Kazara az miktarda teneffüs edilse akciğer kanseri yapma ihtimali fazladır. Washington eyaletindeki Hanford?da saklanan bir milyon galonluk artık Hiroşima?da atılan bombadan 250 kat daha tehlikeli stronsiyum 90 taşımaktadır. Bu tip artıkların sızması insanlık için büyük tehlikedir. Mesela 1973 te Hanford?da bir tank sızıntı yaptı. 115 000 galonluk artık toprağa geçti. Görüldüğü üzere bir noktada insanlık kötü geleceğini kendisi şimdiden hazırlıyor. Zararlı ışımada tek dozda alınan 600 rem birçok insanı öldürür. 100 rem, ışıma hastalıklarına sebep olur. 10 rem, lenf düğümlerini, dalağı kemik iliğini tahrip eder. 1954 de Bikini?de patlatılan hidrojen bombası büyük bir radyoaktif serpintiye yol açmıştır. Bu tecrübede Büyük Okyanusun binlerce kilometre karelik bir yüzeyi insan için öldürücü dozda radyoaktif serpintilerin rüzgâr ve akıntıyla daha geniş bir bölgeye yayıldığını ve besinler yoluyla zincirleme olarak deniz bitkilerinden küçük deniz hayvanlarına ve bunlardan da daha büyük deniz hayvanlarına geçtiği gözlenmiştir. Stronsiyum 9O serpintisiyle çeşitli sebzeler bulaşabiliyor. Bu yolla insana geçiş olabiliyor veya stronsiyum 90 otları yiyen inekler verdikleri sütle insanı tehlikeye atabiliyor. Alaskada yapılan bir araştırmada radyoaktif serpintilerdeki cesium, yağmurla likenlere geçer likeni de hayvan yer, hayvanı yiyen eskimonun hayatı da tehlikeye düşer. İnsanların geleceğini tehlikeye sokan hususlardan biri petrol ve kömür yanmasından sonra açığa çıkan karbondioksittir. Atmosferde her yıl % 0,2 nisbetinde karbondioksitte bir artış var. Karbondioksit 2000 yılında mevcut miktarının 2 katına çıkaracak, böylece yerkabuğu 20 derece daha ısınacaktır. Yani istikbalde medeniyet artıkları insanın başına bela olacak. Medeniyetin bir cilvesi olarak havaya çeşitli maddeler, duman, karbondioksit, pas, karbonmonoksit, kükürt dioksit, for ve ozon gibi maddeler karışıyor. Bu hava kirlenmesinin bir cilvesi olarak çeşitli hastalıklar ortaya çıkıyor. Mesela Ankara?da bronşit ve zatürre nisbeti yüksektir. Çeşitli madenlerde teneffüs edilen hava şahısta akciğer fıbrozisi, kalp-akciğer hastalığı (cor pulmonale), kanser yapmaktadır. Asbest?le ilgili iş yerinde kanser nisbeti fazladır. Zonguldak bölgesinde kömür-işçisi pnömokonyozu sık görülmektedir. Demir madenlerinde siderozis, kum işçilerinde silikozis, ampölle ilgili yerde çalışanlarda berylliosis, alüminyumla, ilgili yerlerde Alvminosis gibi hastalıklar sıktır. Hava kirlenmesinin 2 tehlikeli şekli: Kahverengi ve gri havalı şehirlerdir. Kahverengi havalı şehirlerde en çok gözler zarar görür. Gri havalı şehirlerde hava kirliliğini yapan kömür yanma artıklarıdır. Bu kirlilikte en çok solunum yolları zarar görür. Bugün insanlığın başına bela olanlardan biri de tarım ilaçlarıdır, Bunların başında DDT gelir. Bugün DDT?siz insan yoktur. Yüksek sınıftan etoburlarda DDT birikiminden ölüm nisbeti yüksektir. DDT memeliler, kuşlar ve balıklar için tehlikelidir. Bol bol ilaçlanan topraklardan süzülen sularda yeni bir kirlenme problemi ortaya çıkmıştır. Hayvanların tüketemediği bitki toplulukları suların dibine çökmekte ve orandan havasız olarak çürüyerek meydana getirdikleri kükürtlü hidrojen ve benzeri gazlarla çevre için devamlı bir tehlike kaynağı olmaktadır. Topraktan fazla ürün elde etmek için suni gübre kullanılır. Gübre ürünü artırır, fakat toprağın fiziki karakterini bozar, suni gübrelemenin bir neticesi olarak organik kirlenme ortaya çıkmıştır. Mesela Amerika?da İlinosis eyaletindeki bütün nehirlerin, kendi kendini temizleme kabiliyeti gübrelerden akıp gelen azot yüzünden kalmamıştır. Orta Batı ve Kaliforniyada gübrelerin, iç akarsulara karışması yüzünden içme suları içilemeyecek duruma gelmiştir. Denizlere dökülen petrol artıkları tehlikeli bir duruma gelmiştir. Akdeniz ölü bir deniz olma ile karşı karşıyadır. Denize dökülen petrol ince bir tabaka halinde yayılır. Bu tabaka güneş ışınlarını yansıtarak dünyanın enerji muvazenesini bozabilecektir. Ayrıca bu tabaka denizdeki canlıların hayatiyetine menfî bir şekilde tesir altında tutmaktadır. Kısaca insanlık kendi mezarını şimdiden kazıyor. Bütün bunlara karşı, kendi neyine ve bütün canlılara karşı şefkat ve sevgiyle dolup taşan gönüller, yan tesirlerden uzak yeni bir medeniyeti zihinlerinde planlayarak kuracakları dünyanın temelini atacaklardır. İsraftan uzak sade yaşayışları, karıncaya ayak basmaz edaları, dünyaya gelişlerinin esas gayesini idrak hassasiyetleri, yemek için yaşamaya lanet okuyan tavırları, medeniyeti istirahat-ı ammeyi temin ve sulh-u umumiyi tesis etmeyi manası ile kavrayan anlayışları ile dünyadaki fıtri ve umumi ahengi normal akışı içinde muhafaza edecek, önceki arızaların bile telafi ve tamiri cihetine gideceklerdir. çevremizde meydana gelen yaradılışa zıt yozlaşma bütün dünyada hissedilmiş ve fabrikaların kuruluş sisteminde başta İngiltere olarak birçok memleketlerde yeni değişiklikler yapılmıştır.
Alıntı ile Cevapla
Sponsor
Cevapla






© 2013 KeLBaYKuŞ Forum | AtEsH
Telif Hakları vBulletin v3.8.4 - ©2000-2024 - Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.2.0'e Aittir.
Açılış Tarihi: 29.08.2006