Atasözleri -A-
Abanın kadri yağmurda bilinir
Her şeyin bir değeri vardır Bir şeyin gerçek değeri (kadri) ise, ona gerçekten ihtiyaç duyulduğu zaman ortaya çıkar
Abdala “kar yağıyor” demişler, “titremeye hazırım” demiş
Yoksulluk ve sıkıntı içinde yaşayıp eziyet çekmekte olan kimseler, karşılaşacakları zor şartlardan endişe duymazlarÇünkü onlar bu şekilde yaşamaya alışıktırlar
Abdal ata binince bey oldum sanır, şalgam aşa girince yağ oldum sanır
Kimi görgüsüz ve eğitimsiz kimseler bir rastlantı sonucu lâyık olmadıkları önemli bir işin başına geçseler ya da bir mevki elde etseler, aptalca davranmaya, o yerin adamı gibi görünmeye ve böbürlenmeye başlarlar Dahası, bunun kendi hakları olduğunu da ileri sürerler
Abdal düğünden, çocuk oyundan usanmaz
Kimi insanlar yaptıkları işten zevk duyarlar ve onu bırakmak istemezler; bu işi sürekli olarak, tekrar tekrar yapmaktan da hiç bıkkınlık duymazlar
Abdalın dostluğu köy görünceye kadar
Çıkarı için yakınlık gösterip dostluk kuran kimse, beklediği yararı elde ettikten, işini yürütecek başka yollar bulduktan sonra sizinle olan ilişkisini keser
Abdal (derviş) tekkede, hacı Mekke`de bulunur
Hemen herkesin ilgi duyduğu bir alanı, kendine özgü bir işi vardır İlgi duyduğu alan ya da iş neredeyse kişi de orada bulunur
Acele bir ağaçtır, meyvesi pişmanlık
Telâşla, sabırsızca ve ivedilikle yapılan işler genellikle kötü sonuçlar doğurur; kişiyi pişmanlığın içine iter
Acele ile menzil alınmaz
Telâşlanıp ivmekle, sabırsız davranmakla daha çabuk sonuç alacağımız, başarı kazanacağımız sanılmamalıdırBilinmelidir ki her işin bir süresi vardır
Acele işe şeytan karışır
Düşünüp taşınmadan, çabuk davranılarak yapılan işten iyi sonuç beklenmemelidir; o iş ya yanlış ya da bozuk olur
Acemi katır kapı önünde yük indirir
Bir işin yabancısı olan, bir işe alışmamış, beceriksiz ya da anlayışsız kişi, kendisinden beklenen işi eksik yapar ve istenildiği gibi yerine getiremez; daha başlangıç anında veya en önemli yerinde işi bırakıverir
Acıkan doymam (sanır), susayan kanmam sanır
Uzun süre bir şeyin yokluğunu çekip ona ihtiyaç duyan kimse, o şeyden ne kadar çok elde ederse etsin tatmin olmaz; kendisine yetmeyeceği duygusu içinde bulunur
Acıkmış kudurmuştan beterdir
Bir şeyden uzun süre yoksun kalan kimse, onu gördüğü anda ele geçirmek ister; kendinden geçercesine ona saldırır, sanki kudurmuş gibidir, gözü hiçbir şeyi görmez, tek düşündüğü uzun süre yokluğunu çektiği o nesnedir
Acındırırsan arsız olur, acıktırırsan hırsız olur
Bir kimsenin acınmasına yol açar, başkalarını ona merhamete getirirseniz, o kimse yerli yersiz yardım dilemeye başlar ve gittikçe arsızlaşır; bunun yanında kimilerinin hakkını kısar, emeklerinin karşılığını vermez ve onları aç-yoksul bırakırsanız, onlar da hırsızlık yapmaya başlarlar
Acı patlıcanı kırağı çalmaz
Kötü durumda olan bir kimseyi, ortaya çıkacak yeni kötü durumlar etkilemez; pek çok zorluğa katlanabilir; çünkü o, böylesi kötü durumlara alışmıştır Ayrıca, işe yaramayacak hâle gelmiş kimseler de, tutar bir yanları olmadığı için felâketlerden çekinmezler
Acı (kötü) söz insanı (adamı) dininden (çıkarır), tatlı söz (dil) yılanı deliğinden (ininden) çıkarır
Onur kırıcı, sert, kötü sözler insanı öfkelendirir; sabrını taşırır, çileden çıkarır, hoş olmayan davranışlara sürüklerBunun aksine yumuşak, tatlı, hoş sözler de öfkeli, geçimsiz, saldırgan insanları yatıştırabilir; zarar vermelerinin önüne geçip onları doğru yola sokabilir
Aç aman bilmez, çocuk zaman bilmez
Aç, yemek yeme ihtiyacı olan, yemesi gereken kimsedir Bu insanın düşüncesi de karnını doyurmaktır Onun bu isteği kimi özürlerle giderilip geçiştirilemez, böyle yapılmak istenirse kimi anlamsız ve aşırı davranışlara kaymasına neden olunur Çocuklar da bir şey istediler mi hemen onun yerine getirilmesini isterler, beklemek nedir bilmezler
Aç (arık) at yol almaz, aç (arık) it av almaz
İş gördürülen kimselerden verim umuluyorsa onlar aç, yoksul ve zaruret içinde bırakılmamalı, her yönden tatmin edilmelidirler
Aç ayı oynamaz
Kendisinden iş beklenilen kimseden emeğinin karşılığı esirgenmemelidir; insan ya da hayvan olsun, çalışan mutlaka doyurulmalıdır
Aç bırakma hırsız edersin, çok söyleme arsız (yüzsüz) edersin
Yönetiminde bulunan, gözetiminde olan kimseleri maddî ve manevî yönden tatmin etmelisin İnsanları bu yönlerden sıkıntıya düşürür, emeklerinin karşılığını vermez, kötü muameleye maruz bırakırsan yanlış yola saparlar; söz dinlemez olurlar, arsızlaşırlar
Aç doymam, tok acıkmam sanır
Uzun süre yokluk içinde olan aç insan elde ettiğinden çoğunu ister, tatmin olmaz, yetmeyeceği duygusunu taşırTok, yani varlıklı insan ise var olanla yetinir gibidir, elindekilerin bir gün gelip tükeneceğini düşünmez, yeni kazanç yollarına başvurmaz, dahası elindekileri bilinçsizce harcamaya devam eder
Aç elini kora sokar
Aç ve yoksul insan, zorunlu ihtiyaçlarını gidermek için canı pahasına bile olsa her türlü tehlikeye atılmaktan çekinmez
Aç gözünü, açarlar gözünü
Uğraşılarında, giriştiğin işlerinde uyanık bulunup dikkatli olman gerekir; yoksa umulmadık, beklenmedik bir anda büyük zararlarla karşı karşıya kalabilirsin Bu belâdan sonra aklın başına gelir ama iş işten geçmiş olur
Açık ağız aç kalmaz
Çalışan, didinen, ne istediğini bilen, bıkmadan usanmadan bunu dile getiren kişi geçim yolunu bulur; muhtaç duruma düşmez, aç kalmaz
Açık yaraya tuz ekilmez
Acısı ve derdi taze olan bir kimsenin üzüntüsünü artıracak söz ve davranışlardan kaçınmak gereklidir
Açık yerde tepecik kendini dağ sanır
Kıymetli, yetenekli kimselerin bulunmadığı veya az bulunduğu bir yerde, kendinde az da olsa bir şey bulunan kimse böbürlenmeye, büyüklük taslamaya başlar
Açılan solar, ağlayan güler
Hayatta hemen her şey bir değişimin içindedir, olduğu gibi kalmayıp tersine dönebilir, güzel çirkinleşebilir; mutsuz mutlu, yoksul da zengin olabilirMsn Öğretmen össkpssGazeteler Sohbethazır mesajlarders izleBelirli Gün ve Haftalar Çanakkale savaşışiir
Açın gözü ekmek teknesindedir (olur)
İnsanın tek amacı, öncelikle kendisi için gerekli, yaşaması için zorunlu olan, yokluğunu çektiği şeyi elde etmektir
Açın karnı doyar, gözü doymaz
1 Bir şeyin uzun süren yokluğu açlık ve doyumsuzluk duygusuna iter insanı; bu insan hiç doymamış, aç kalacakmış gibi davranır; gözü nesnelerde kalır, o nesneleri kaybedecek sanısına kapılır 2 İhtiraslı kişi elindekiyle yetinmez, daha fazlasını ister
Aç kurt bile komşusunu dalamaz
Komşu hakkı çok yücedir Komşuya hangi şartlarda olursa olsun, aç ya da zengin iyi davranılmalıdır Çünkü toplumun dirlik ve düzenliği bir yönüyle buna bağlıdır
Açma sırrını dostuna, o da söyler dostuna
Sır özeldir ve gizli tutulmalıdır Onun gerçekten duyulup yayılması istenmiyorsa, dosta bile açılmamalıdır Açılırsa o da ağzından kaçırabilir ya da yakınına anlatabilir, bunu başkaları duyabilir, saklamaya çalıştığın şey sır olmaktan çıkar, yayılır
Aç ne yemez, tok ne demez
Yoksul kişi ihtiyaç duyduğu şeyin en kötüsüne bile razı olur; iyisini, kötüsünü arayacak durumda değildir Oysa varlıklı kişi için durum farklıdır, o her zaman daha iyisini ister, en güzel şeylerde bile bir kusur bulur, mırın kırın eder
Aç tavuk (düşünde) kendini buğday (arpa, darı) ambarında sanır (görür)
Yoksulluk çeken, varlık yüzü görmeyen kişi sürekli ihtiyaç duyduğu şeylerin hasretini çeker; kendisini onları elde etme hayaline kaptırır, olmayacak düşler kurar
Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü
Hoşuna gitmeyecek sözler söylenmesine, hakkında kötü şeylerin ortaya çıkmasına yol açmak istemiyorsan karşındakini kızdırma
Aç tokun yüzüne bakmakla doymaz
İnsan ihtiyaç duyduğu, sürekli yokluğunu çektiği şeyleri varlıklı kimselerde görmekle onlara sahip olmuş sayılmazTatmin olabilmek için onları gerçekten elde etmelidir
Adalet ile zulüm bir yerde barınmaz
Bu iki şey tamamen bir birinin karşıtıdır Hak, hukuk ve doğruluğun bulunduğu yerde zulüm olamaz, zalimler bulunamaz Zulmün bulunduğu yerde ise hak yeme, sömürü, eğrilik, azgınlık vardır ve orada da ne adalet ne de âdil vardır
Adam adama her daim muhtaç (gerek olur)
Tek başına yaşamak oldukça zor olduğundan insanlar bir arada yaşarlar, dayanışmaya gerek duyarlar İhtiyaçlar bu sayede karşılıklı olarak giderilir Bu bakımdan hiçbir insanı küçümseyip yararsız saymamalı; olur ki bir gün, hiçlenen o insanın yardımına gerek duyulabilir
Adam adama yük değil, can gövdeye mülk değil (Adam adama yük olmaz)
Birileri gelip konuğumuz olabilir, evimizde kalabilir Bu konuk tıpkı can gibidir; can nasıl gövdeye geldiği gibi gidiyorsa, konuk da günün birinde geldiği gibi gidecektir Bu sebeple yanımıza gelen arkadaş, dost, yakın ve konuklarımızdan yaka silkmemeliyiz
Adam adamdan korkmaz, utanır (hatır sayar)
Bir kimse kendisine yapılan kabalık, kötülük karşısında sert tepki göstermiyor, benzer bir şekilde karşılık vermiyorsa, bu korktuğundan değildir; hatır saydığındandır, utandığındandır, duygularına egemen olduğundandır
Adam adam denmekle adam olmaz
Değerleri olmadığı hâlde değer verip saygı duyarak, bazı unvanlar vererek, överek, pohpohlayarak bir kimseyi iyi yetişmiş, değerli bir kimse yapamayız Gerçek şahsiyet, olgunluk, insana yakışacak durum, tutum ve davranış insanın kendinde bulunmalıdır
Adam adamdır, olmasa da pulu; eşek eşektir, olmasa da çulu
Bir kimsenin toplumdaki seçkin yeri ve önemi zengin ya da yoksul hâliyle ölçülemez Kimi insanlar son derece yoksuldurlar ama kendilerinde bir adamlık vardır Kimileri de zengindir ama insanlıktan nasiplerini almamışlardırDolayısıyla yoksul olmak insanın değerini düşürmez, zengin olmak da değerini artırmaz
Adam adamı bir kere (defa) aldatır
Bir kimse, huyunu suyunu bilmediği bir kişiye bir kez aldanır; bir daha aldanmaz Çünkü bir kez aldanmış ve ders almıştır Artık kendini ona göre ayarlar, karşı tarafın düzenbaz olduğunu bildiği için tedbir alır, düzenbaz ne derse desin inanmaz ve tuzağına düşmez
Adama dayanma ölür, duvara (ağaca) dayanma yıkılır (kurur)
İnsanlar hayatları boyunca birbirlerine destek verirler, yardımcı olurlar Ne ki her destek ve yardım sürekli olmaz O hâlde insan, yapacağı işlerde başkalarının yardımına ve desteğine değil, öncelikle kendi gücüne, bilgi ve becerisine dayanmalı ve güvenmelidir
Adam ahbabından bellidir (Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu diyeyim)
İnsan daha çok anlaştığı, huyunu suyunu bildiği, sevdiği, yanında bulunmaktan hoşlandığı kimselerle arkadaşlık kurar; dostluk eder Dolayısıyla bir kimsenin iyi ya da kötü olduğu, arkadaşlık kurduğu kimsenin kişiliğine bakılarak anlaşılabilir
Adamak kolay, ödemek güçtür
Bir işi yerine getireceğim demek, davranışıyla ya da tutumuyla o işi yapacağım duygusu uyandırmak, umut vermek kolaydır Ne var ki yerine getirmek ve yapmak güçtür Çünkü bu, bir çabaya, bir maddeye ya da bir paraya dayanır; bunlar da zor sarf edilir şeylerdir
Adamın (insanın) adı çıkacağına (çıkmaktansa) canı çıksın (çıkması yeğdir)
Toplumun bir insan hakkında verdiği yargı kolay kolay değişmez Eğer bir adamın adı kötüye çıkmış, bu yanıyla şöhret bulup tanınmışsa, bu durum onun için katlanılmazdır Nereye gitse kötü yanı yüzüne vurulacak, itilip kakılacak, aşağılanıp toplum dışına itilecektir Böyle bir hayatı yaşamak, o insan için yaşarken ölmek demektir
Adamın iyisi alış verişte belli olur
Alışveriş bir insanın karakterini, iyi ya da kötü oluşunu belirleyen en önemli ölçütlerden biridir Alışveriş her şeyden önce çıkara dayanır Birçok insan da çıkarı için ahlâk kurallarını çiğnemekten kaçınmaz Bunu anlamanın en iyi yolu da kişiyi alışverişte denemektir Alışveriş sırasında hileye başvurmayan, hakkı gözeten, yalan söylemeyen, ahlâksız yollara sapmayan kimse iyi insandır
Adamın iyisi iş başında belli olur
İnsanı gösteren sözü değil, işidir Bir insanın gerçek değeri; becerikli mi beceriksiz mi, çalışkan mı tembel mi, başarılı mı başarısız mı, iyi mi kötü mü olduğu yaptığı işlerle, çevresindekilere karşı takındığı tutumla ölçülür
Adamını yere bakanından, suyun ağır (sessiz) akanından kork (sakın)
Genellikle sessiz akan sular derin ve tehlikeli olurlar Bir olay karşısında duygu ve düşüncelerini açığa vurmayan, niyetini belli etmeyen, sessiz kalan kimseler de ağır akan suya benzerler Sinsidirler, içlerinde besledikleri kötülükleri hissettirmezler, bu bakımından sakıncalıdırlar
Adam olana bir söz yeter
İyi yetişmiş, kişilikli, anlayışlı, duyarlı kişiler kendilerine söylenen sözü, ilk söylenişinde anlarlar ve sözün gereğini yerine getirirler Bir sözü defalarca söyleten, söyleyeni zorlayan, çıkmaza sokan kimselerde ise, bir kavrayış noksanlığı, bir ahlâk eksikliği var sayılabilir
Âdemoğlu (insanoğlu) çiğ süt emmiştir
Başlangıcından bu yana nankörlük insanoğlunun değişmez bir sıfatı olagelmiştir Yapılan bir iyiliğe karşı, çokluk kötülükle cevap vermek, insanın atamadığı huylarındandır Sanki bu, insanda değişmez bir hâldir Bu bakımdan insanoğlu güvensizdir, ona karşı daima dikkatli olunmalıdır
Ağaca çıkan keçinin dala bakan oğlağı olur
Büyüklerin küçükler üzerinde büyük bir etkisi vardır Çocuklar, çokluk büyüklerini örnek alırlar Onlardan ne görürlerse onu yapmaya çalışırlar Bu sebeple, anne-babanın çocuklar, büyüklerin de küçükler üzerindeki etkisi, eğitim açısından oldukça önemlidir
Ağacı kurt, insanı dert yer
Ağaç kurdu, içine yerleştiği bir ağacı veya tahtayı özünden, içten içe yiyerek çürütür ya da kurutur Dert ve üzüntü de tıpkı ağaç kurdu gibidir İnsanı içten içe yıpratır, perişan eder, dayanıksız kılar, yiyip bitirir
Ağaç kökünden yıkılır
Ağacı ayakta tutan, onu toprağa bağlayan kökleridir Onun bütün dallarını kesebilirsiniz, ancak yıkamazsınızYıkmak için köklerini topraktan çıkarmak zorundasınız Bir aile, toplum ya da düzen de tıpkı ağaç gibidir Onu da ayakta tutan bir temel (kök) vardır Kimi ayrıntılarını (dallarını) yok edebilirsiniz, ancak yıkıp bozamazsınız; yıkmak için temelini sarsmak, ana noktalarını bozmak zorundasınız
Ağaç yaprağı ile güzeldir (gürler)
Bir ağacı güzel gösteren, verimli kılan, canlı tutan yaprakları, çiçekleri ve meyveleridir Varlığını ancak bunlarla kanıtlar İnsanlar da böyledir İnsan ailesi, çocukları, yakınları ve dostları ile bir bütün oluşturup varlık gösterebilirEğer bunlardan mahrum olursa yapraksız, çiçeksiz ve meyvesiz bir ağaç gibi kalır ortada; cansız, kurumuş gibi, güçsüz ve verimsizdir
Ağaç yaş iken eğilir
Çocuklar mutlaka küçük yaşta eğitilmelidirler Bu yaşlarda işlenmeye, her türlü bilgiyle donatılmaya elverişlidirlerZaman geçip de büyüdükçe eğitilmeleri zorlaşır Yaşlı insan kolay kolay eğitilmez Onlar tıpkı kuru bir ağaç gibidirlerEğilmezler, buna zorlanırlarsa kırılırlar Bu sebeple onlara yeni bir davranış kazandırmak imkânsız gibidir
Ağılda oğlak doğsa ovada otu biter
Yüce Allah, her canlıyı yaratırken onunla birlikte rızkını da yaratır Ancak insanlar aç gözlülük edip kimilerinin hakkını gasbederler, rızklarına el koymaya çalışırlar Dolayısıyla kimileri aç ve yoksul kalır İnsanlar bu tavırlarından vazgeçmiş olsalar, herkesin rızkının kendisine yeter olduğu apaçık ortaya çıkacaktır
Ağır giden yol alır, hızlı giden yolda kalır
Gittiğimiz yolda, tuttuğumuz işte ilerlemek istiyorsak acele edip telâşa düşmemeliyiz Yavaş yavaş ama güvenli, gerekli bir tempoda, emin adımlarla yürümeliyiz Böyle hareket etmezsek, aceleciliğimiz yüzünden sürçebilir, yolumuzu şaşırabilir, sonuca da ulaşamayız
Ağır kazan geç kaynar
1 Herkesin anlayış yeteneği bir değildir, öğrenme kabiliyetleri de farklıdır Kimi kalın kafalı kimseler bir meseleyi oldukça geç ve zor kavrarlar 2 Bazı beceriksiz, tembel kişiler işlerini geç yaparlar ve zamanında yetiştiremezler 3Ağırbaşlı, olgun kimseler bir olay karşısında hemen öfkelenip telâşlanmazlar
Ağır ol, batman gelesin
Temkinli, ağırbaşlı, ölçülü ol ve dengeli hareket et ki, itibar göresin; sevilip sayılasın Çünkü hafif meşrep, sulu, çabuk kızıp taşkınlık gösteren, aceleci kimseler toplumda pek sevilip yer edinemezler
Ağır taş batman döver (yerinden oynamaz)
Tutarlı, ölçülü, ağırbaşlı, temkinli kimselerin toplumda etkin bir yerleri, ayrıcalıklı bir kişilikleri vardır Bu ayrıcalıkları sebebiyle onlara kolay kolay kimse ilişmeye cesaret edemez, onları hırpalamaya öyle herkesin gücü yetmez, dolayısıyla ister istemez saygı görür ve yerlerini korurlar
Ağır yongayı yel kaldırmaz
Davranışları ölçülü, sözleri yerinde, temkinli ve ağırbaşlı olan insanlara dış etkenler, niyeti bozuk kimseler kolay kolay zarar veremezler
Ağız yer, yüz utanır
İkram kabul eden, armağan alan kişi, bunları kendisine sunan kimsenin istediğini yerine getirme zorunluluğunu duyar; bir borçluluk duygusuyla bu isteği reddetmeye utanır, istemese de işi yapar
Ağlamayan çocuğa meme vermezler
Hakkımızın yendiği yerde susup sonuca katlanmak doğru değildir Susar, sesimizi çıkarmaz, hakkımızı aramazsak kimse bize yardım elini uzatmaz; hakkımızı vermez Onun için hakkımızı arama yoluna gitmeli ve bu yolda sesimizi duyurmalıyız
Ağlatan gülmez
Başkalarına zulmeden, sıkıntı veren, çile çektiren kimselerin kötülükleri karşılıksız kalmaz; günün birinde bu dünyada ya da öteki dünyada kendisine döner, yaptıklarının cezasını mutlaka çeker, o da ağlar
Ağrısız baş mezarda gerek (olur)
Yaşayan her insan dertten, çileden yakasını kurtarabilmiş değildir Yaşadıkça da kurtaramayacaktır Dolayısıyla dertsiz insan ancak mezarda bulunur Bu demektir ki, insan dertten ancak ölünce kurtulacaktır
Ağustosta gölge kovan, zemheride karnın ovar
Vakit ve fırsat varken (yazın) çalışmayan, tembel tembel oturan, keyfini düşünen kimse, fırsat kaçtıktan sonra, çalışmanın zor olduğu günlerde (kışın) geçim sıkıntısı çeker; perişan olur, aç kalıp yoksul düşer
Ah alan onmaz
Zulmeden, hak yiyen, kötülük yapan ve bu sebeple birilerinin bedduasını alan kimse iflâh olmaz; onun sonu iyi değildir, yaptıklarının cezasını mutlaka görür
Ahlatın (armudun) iyisini ayılar yer
Değerli, güzel ve iyi şeyler çoklukla onlara lâyık olmayan kimselerin eline geçer ve onlarca kullanılırlar Bu da gösteriyor ki, insanlar gelişen olaylara çok kez engel olamazlar
Ahmağa yüz, abdala söz vermeye gelmez
Anlayışı kıt, beceriksiz, yüzsüz ve yılışık, çıkarcı kimselere gereksiz yere yakınlık gösterilmemelidir Yoksa bu yakınlığı kötüye kullanabilir Yerli yersiz karşınıza çıkıp sizi rahatsız ve huzursuz edebilir Bu gibi kimselerle kurulacak ilişkilerde dikkatli olunmalıdır
Ahmak iti yol kocatır
Bazı insanların girişimleri, uğraşıları, didinmeleri, yaptıkları işleri ahmaklıkları yüzünden sonuçsuz kalır; yıpranmalarına yol açar Bunun böyle olmasının sebebi, işe iyi düşünmeden, plân yapmadan girmiş bulunmaları, karşılarına çıkacak aksilikleri hesaplamamış olmalarıdır İşte böylesi bir giriş, onları tekrar tekrar yapmak zorunda bırakmış, zaman kaybettirmiş, yormuş ve yıpratmıştır
Akacak kan damarda durmaz
“Takdir, tedbiri bozar” derler Bir zarara uğramak, önemli bir şeyimizi kaybetmek kaderimizde varsa, ne yaparsak yapalım, ne önlem alırsak alalım bunun önüne geçemeyiz Bugün ya da yarın, er veya geç olan olacaktır
Ak akçe kara gün içindir
Emek vererek, alın teri dökerek kazandığımız para, sıkıntılı anlarımız ve zor günlerimiz içindir; bizi darlıktan bu para çekip kurtarır, rahata erdirir Dara düşülen günlerimizde bu parayı harcamaktan da geri durmamalı, çekinmemeliyiz
Akan su yosun (pislik) tutmaz
Bilinen bir şey ki, devamlı akan su kendini ve yatağını temiz tutar; hareketsiz ve birikinti hâlinde olan su da aksine mikrop ve pisliği bünyesinde taşır Denebilir ki hareketlilik, canlılık ve çalışkanlık insanı canlı ve üretken yapar; iyimser kılar, kötülükten uzak tutar, düşkünlüğünü önler; böylece de o insan hem kendine, hem de başkalarına yararlı olur
Akar su çukurunu kendi kazar
Azimli olan, bir şey yapma isteği ve gücünü taşıyan, gayretli ve atak kimseler zorluklara boyun eğmezler; amaçlarını gerçekleştirmek için imkân ararlar, yollarını ne yapıp edip bulurlar
Akan suya inanma, el oğluna güvenme
Kimi akar sular yavaş aktığı için tehlikesiz görünebilir, ancak yine de güvenmemelidir Bir an o suya kapılıp sürüklenebilir, derinlere ve burgaçlara çekilip boğulabiliriz El oğlu da tıpkı bu akar sular gibidir, kimi yanlarına bakarak onlara güven duyamayız Çıkarı için bizi tuzağa düşürebilir, başımıza olmadık işler açabilir, zor durumda bırakıp zarara uğratabilir Bunun için temkinli olmalıyız
Akıl akıldan üstündür
Her insan aynı anlayış, bilgi ve düşünme gücüne sahip değildir Bizim akletmediğimizi, bir başkası akledebilir Biri bizden daha iyi düşünüp karanlık bir noktada bize ışık tutabilir Bu bakımdan önemli işlerimizde güvenli, geniş düşünce sahibi kimselere danışmaktan, onların bilgi ve tecrübesine başvurmaktan kaçınmamalıyız
Akıl için tarik (yol) birdir
Bir mesele ancak akıl yoluyla çözülebilir Bu yol ise tektir Doğru düşünenlerin, mantıklı olanların bu yolu izlediklerinde vardıkları sonuç hep aynı olacaktır
Akıl kişiye (adama) sermayedir
Giriştiğimiz hemen bütün işlerde başarılı ya da başarısız olmamızdaki en büyük etken akıldır O, yapmaya çalıştığımız işte baş aracımızdır Onu gerektiği gibi, yerinde kullanırsak iyi sonuç almamız kolaylaşır Hemen her işte bir sermayeye gerek duyulduğu açıktır Bu sermaye de paradır Ama unutmayalım ki, paranın da işe yarar şekilde kullanılması akılla olur
Akıllı düşman, akılsız dosttan hayırlıdır (Deli dostun olacağına akıllı düşmanın olsun)
Düşüncesiz ve yersiz davranan, gerçeği görmeyen, anlayışı kıt kimseler yaptıkları işlerin, söyledikleri sözlerin ne gibi sonuçlar doğuracağını hesap edemezler Bu yanlarıyla, iyi niyetli de olsalar dostlarına bilmeyerek zarar verebilirler Bunun aksine, akıllı düşmanın neler yapabileceği, hangi yollara başvuracağı önceden tahmin edilip sezilebilir; dolayısıyla kişi tedbirini alır, kendisine gelebilecek zararları önlemeye çalışır
Akıllı hırsız, şaşkın ev sahibini bastırır
Aklını kullanmasını bilen, açık göz, uyanık ve düzenbaz kimseler düşüncesiz, kavrayışı kıt, ahmak ve şaşkın kimseleri aldatmakta bir zorlukla karşılaşmazlar Hatta bu kimseler, karşılarındaki bu aptal insanları, haklı da olsalar haksız çıkarabilirler; kendilerini suç işlememiş gibi gösterebilirler
Akıllı köprü arayıncaya dek deli suyu geçer
Önlem almaya, hazırlıklı olmaya alışmış kimi tedbirli kimse, hemen her şeyde bir sonuca ulaşmak için sağlam bir yol arar Bunun için de düşünüp taşınır, kolay kolay karar veremez Dolayısıyla da epey zaman harcamış ve sonuca ulaşmakta gecikmiş olur Oysa gözü pek atak ve yeterince düşünmeden karar veren kimse, tehlikeyi göze alıp işe girişir ve sonuca daha çabuk ulaşır
Akıllıyı arkada tutma, akılsızı kılavuz etme
Hangi işte, hangi yönetimde olursa olsun sağlıklı bir sonuca gidilmek isteniyorsa, mutlaka iyi ve doğru düşünenlere, işinin ehli ve akıllı kimselere öncelik verilmelidir; onlar takipçi değil, takip edilenler olmalıdır Eğer bunun tersi yapılıp akılsız, ahmak, beceriksiz, anlayışı kıt kimselere öncelik verilir, onlar iş başına getirilirse yapılan işten olumlu bir sonuç elde edilemez; elde kalan yalnızca zarar olur
Akıl para ile satılmaz
İnsanlar akılca eşit değillerdir Kimileri akıllı, kimileri aptaldır Bunu değiştirmek mümkün değildir, böyle de sürüp gidecektir Üstelik akıl, somut bir şey de değildir Sonradan da elde edilemez, parayla da alınıp satılamazEtrafımıza şöyle bir baktığımızda delice işler yapan varlıklı insanlar, akıllıca işler yapan yoksul insanlar görürüz Eğer akıl parayla satın alınmış olsaydı zenginlerin dilece işler yapmadıklarına tanık olabilirdik
Akılsız başın zahmetini (cezasını) ayaklar çeker
1 İyi düşünüp taşınmadan, eni konu hesaplamadan verdiğimiz kararlar, yaptığımız girişimler bizi kötü sonuçlarla karşı karşıya bırakır, çıkmaza sokup oraya buraya koşturur, yorgun düşürür Hemen her şeyi yeni baştan yapmak durumuyla yüz yüze getirir 2 İşin başında olanların akletmeden verdikleri yanlış karar ve ortaya koydukları tutumların doğurduğu kötü sonuçların sıkıntılarını, zahmetini buyruk altında çalışanlar çeker
Akıl yaşta değil baştadır
İnsanın yaşlanması, aklının artması anlamına gelmez İnsan büyüyebilir fakat aklı (kıt) kalabilir Biliriz ki, pek çok genç yaşça büyük olanlardan daha akıllıdırlar İnsanlar yaşlandıkça tecrübe sahibi olabilirler ama tecrübe akıllı olanların işine yarar, akılsızların değil
Ak koyunun kara kuzusu da olur
1 İyi ana-babadan kimi zaman kötü huylu çocuklar da olabilir 2 Çok iyi sandığımız bir işin, girişimin veya tavrın kötü yanları da bulunabilir 3 Arkadaş, dost ve yakınlarımızın kimi kusurlu yanları da bulunabilir
Akla gelmeyen başa gelir
İnsan her şeyi eksiksiz düşünüp, başına gelebilecekleri önceden kestirip tedbir alacak güçte değildir Hiç ummadığı, beklemediği bir anda başına öyle şey gelir ki, bu şeyi daha önce hiç düşünmemiştir bile Bu durumda yapılacak şey endişe ve korkuya kapılmamak, sakin olmaya çalışmaktır
Aklına geleni işleme, her ağacı taşlama
Aklına geleni hemen gerçekleştirmeye çalışma; önce iyi düşün, taşın, doğabilecek sonuçları hesapla Bunun aksine hareket edip iş yapmaya kalkar, her önüne gelene çatarsan büyük sıkıntılarla karşılaşır, zarar görürsün
Akraba (dost) ile ye, iç, alışveriş etme
Hemen her alışverişin temelinde çıkar yatar Bu çıkarlar insanları çatışmaya sürükleyip tatsızlıklara yol açabilir; sonuçta ortaya kırıcı, incitici davranışlar çıkar Dolayısıyla alışveriş dostluğu bozucu bir işlev yüklenmiş olur Bu ise devamlı görüşen insanlar için hoş bir durum değildir Bu bakımdan özellikle kendine güvenemeyenler, dostluklarının devamını dileyenler alışveriş konusunda dikkatli olmalı, gerekirse birbirleriyle alışverişten kaçınmalıdırlar
Akşama karşı gitme, tana karşı yatma
Yüce Allah, gündüzü çalışıp rızk kazanma, geceyi de uyku ve dinlenme zamanı olarak yaratmıştır Bu sebeple erken kalkıp çalışmalı ve erken yatmalıdır Yola çıkmak için de en uygun zaman seher vaktidir, her şey görünür olduğundan daha güvenlidir Gece yolculuk yapmaktan mümkünse kaçınmalıdır; gece yolculuğu hem zor, hem de tehlikelidir
Akşamın hayrından sabahın şerri yeğdir (iyidir)
Elden geldiğince işler akşam ya da gece yapılmamalıdır Sabah görülmesi daha uygundur Çünkü gece iş yapmak tehlikelidir İnsanların en yoğun, yorgun ve dalgın oldukları zaman bu zamandır Çalışanların hata yapmaları, işi eksik görmeleri, verimsiz olmaları gündüze oranla daha fazla olur Ayrıca gündüz elde edilebilen imkânlar gece elde edilemez Bu bakımdan sabahleyin yapılacak iş kusurlu da olsa, akşam yapılacak işten daha iyidir
Alacağın olsunda da alakargada olsun
İnsanlar kolay kolay borçlu olmak istemezler Çünkü borç ödemek, özellikle sıkıntıda olanlar için hayli zordur Bu bakımdan borçlu olmaktansa alacaklı olmak daima iyi görülür Alınması zor da olsa, borçlu olan ödememek için karşı da koysa, insanın alacaklı olması yine de iyi bir şeydir
Alacakla verecek (borç) ödenmez
Kimilerine borçlu, kimilerinden de alacaklı olabiliriz Ne var ki, borcumuza karşılık, alacağımıza güvenip onunla borcumuzu ödeyebileceğimizi düşünmemeliyiz Böyle yaparsak tedbirsiz hareket etmiş oluruz Borcumuzun ödenme günü geldiğinde, eğer alacağımız bize ödenmemişse zor durumda kalabiliriz Bu yüzden borcumuzu, alacağımızla öderiz hesabına gitmek doğru değildir; bu bir tedbirsizliktir
Alçak uçan yüce konar, yüce uçan alçak konar
İnsanların toplum içindeki yerlerini tutum ve davranışları belli eder Kimi insan vardır ki alçak gönüllüdür, büyüklük taslamaz, insanların mevkilerine göre tavır takınmaz; işte bu kimseler saygı ve sevgi görür, toplum içinde yükselirKimi insan da vardır ki kibirlidir, herkesi küçük görür, üstünlük taslar; bu insan da hiç sevilip sayılmaz, toplum içinde de iyi bir yer edinemez
Alçak yerde yatma sel alır, yüksek yerde yatma yel alır
İnsan hiçbir işinde aşırılığa kaçmamalı, orta bir yol izlemelidir Gerek maddî, gerekse manevî yönden kendisine en uygun olanı seçmelidir Orta bir yol izlemeye yanaşmayan insana hem çok düşük, hem de çok yüksek hayat biçimi zarar verir
Alçak yer yiğidi hor gösterir
Elindeki imkânları sınırlı olan, basit bir görevde bulunan kimse ne kadar değerli olursa olsun kendini gösteremez; kişiliğini, yeteneğini kanıtlayıp lâyık olduğu yere gelemez Bu durumda onun önemsiz görülmesine, etkisiz kalmasına, yitip gitmesine sebep olur
Al elmaya taş atan çok olur
1 Önemli, parlak mevkileri elde etmeye çalışan çok olur 2 Değerli, güzel ve çekici olan şey herkesin dikkatini çeker Kimileri onu elde etmeye çalışırken, kimileri de kıskançlığa düşüp onun aleyhinde çalışırlar
Alet işler, el övünür
İnsan ne iş yaparsa yapsın, ne kadar usta olursa olsun, o iş için gerekli araç-gereç olmadan başarı elde edemezDurum bu kadar açık olduğu hâlde, araç-gereci bir tarafa atıp kendi ustalığı ile övünmekten geri durmaz insanoğlu
Alışmış kudurmuştan beterdir
Bir şeye alışkanlık tutkuyu, tutku da tutsaklığı peşinden sürükler Bir şeye alışkın olan, bir anlamda onun tutsağı olmuştur Artık onu yöneten alışkanlıklarıdır, kolay kolay bu alışkanlıklardan vazgeçmez Alışkın olduğu şeyden kopmamak için her yola başvurur, delice davranışlar gösterir
Al kaşağıyı gir ahıra, yarası (yağırı) olan gocunsun (gocunur)
Bir meseleyi halletmek, bir yolsuzluğu soruşturmak, bir haksızlığın önüne geçmek için ne gerekirse yapılıp söylenmelidir Bu sırada kabahati olan varsın tedirgin olsun, alınıp telâşa kapılsın
Allah bir kapıyı kapatırsa ötekini açar
İşi büsbütün bozulan, bir çıkmaza düşen insan karamsarlığa kapılıp Yüce Allah`tan umut kesmemelidir Çünkü Allah rahmetini esirgemez, O`nun rahmeti boldur Allah hiç umulmadık bir anda bir sebep yaratır ve çare gösterir, bize iyi imkânlar sunar Yeter ki O`na inanıp güvenelim, O`ndan umut kesmeyelim
Allah dağına göre kar verir (verir kışı)
Yüce Allah, her kuluna kaldırabileceği ölçüde yük, sıkıntı verir Bu kimine az, kimine çoktur Herkesin dayanabileceği kadardır
Allah doğrunun yardımcısıdır
Yüce Allah, insanlara neyin eğri, neyin doğru olduğunu kitapları ve peygamberleri vasıtasıyla göstermiştir Onun yap dediğini yapan, yapma dediğini yapmayan doğru yoldadır Onun istediklerini yerine getiren, haram kıldığı şeylerden kaçınan, onu bunu aldatmayan, yalan söylemeyen, doğruluktan sapmayan kişiye Allah yardım eder; o kişi her işte başarı sağlar, kötülük görmez, zarara da uğramaz O hâlde doğruluktan şaşmamalıdır
Allah gümüş kapıyı kaparsa altın kapıyı açar
İşleri kötü giden kişi Allah`tan umut kesmemelidir Rahmeti bol olan Yüce Allah, kimseyi rızksız koymaz Allah`ın bir sebeple bizi içine düştüğümüz kötü durumdan çıkarıp, daha iyi ve güzel bir duruma kavuşturacağına inancımız tam olmalıdır
Allah`ın bildiği kuldan saklanmaz
Bütün insanlar, yaptıkları her şeyden yaratıcıları olan Allah`a karşı sorumludurlar Allah, kullarının ne yaptıklarını, ne düşündüklerini ve kalplerinden geçenleri bilir İnsan, eğer bir suç işlemişse, bu suçundan dolayı önce Allah`tan korkmalı ve utanmalıdır Çünkü, hiçbir şeyin kendisine gizli olmadığı Allah, onun suç işlediğini biliyordur Bunu gizlemek, o suçu ortadan kaldırmaz Öyle ise onu kuldan niçin saklamalıdır?
Allah kulunu kısmeti ile yaratır
Her insan dünyaya rızkı ile gelir Allah, onu mutlaka bir geçim yoluna ulaştırır; bu yol zor ya da kolay olabilir Yeter ki insanlar birbirinin rızkına el uzatmasınlar
Allah sabırlı kulunu sever
Acı, yoksulluk, haksızlık ve hastalık gibi üzücü durumlar karşısında ses çıkarmadan, olacak veya gelecek bir şeyi telâşa kapılmadan bekleme erdemidir sabır Bu, insanın sahip olabileceği en değerli huylardandır Böyle kimseler dayanıklı olur, güçlüklere göğüs gerer, kötülükleri kolay savar, sıkıntıları çabuk atlatır Cenab-ı Hak da böyle kullarını sever Öyleyse bu sevgiye lâyık olmak için sabırlı olmaya gayret etmeli insan
Allah sağ eli sol ele muhtaç etmesin
Birine muhtaç olup ondan bir şey istemek, istediğinin yerine gelmediğini görmek insana çok ağır gelir Bu yüzden bir de hakarete uğramak, hele en yakınından böyle bir tavır görmek insanı kahreder Bu sebeple “Allah`a, bizi en yakınımıza dahi muhtaç etmesin” diye dua etmeyi bir görev bilir insan
Allah`tan umut kesilmez
Allah, kendisine inananları güç durumda bırakmaz En umutsuz anlarında bile bir sebep yaratıp onları sevindirir, işlerini yoluna kor, durumlarını düzeltir Bu bakımdan Müslümanlar en kötü ve umutsuz durumlarında bile karamsarlığa düşüp yalnızlık korkusuna kapılmazlar Yüce Allah`ın onlara lütufta bulunacağına, onları koruyacağına gönülden inanırlar
Allah uçamayan kuşa alçacık dal verir
Kiminin gücü az, kiminin yeteneği sınırlıdır Allah, bu insanlara da durumlarına göre imkânlar verir; kolaylıklar gösterir; onların da bir hayat düzeni kurmalarına, geçim yolu bulup barınmalarına yardım eder
Almadan vermek, Allah`a mahsus (yaraşır)
Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, ama ihtiyaç sahiplerinin muhtaç olduğu tek varlık, şanı yüce olan Allah`tır Karşılık beklemeden yardım yapmak sadece ve sadece Allah`a mahsustur Bu sebeple insanlar yardımlaşırken bir karşılığı gözetirler Bir şey verirken almaya gereklilik duyarlar Öyleyse siz başkasına yardımcı olunuz ki, başkası da size yardımcı olsun
Almadığın hayvanı kuyruğundan tutma
Hiçbir zaman alamayacağın bir mala alacakmış gibi, yapamayacağın bir işe yapacakmış gibi, yanında çalıştıramayacağın bir kişiye çalıştıracakmış gibi yakın ilgi gösterme Bu, karşı tarafa boş yere umut vermek olur ki, doğru bir hareket değildir
Alma mazlumun âhını, çıkar âheste âheste
Zalim olma, kötülük yapıp da can yakma Yoksa mazlumların bedduasını alır, yaptığın kötülüklerin cezasını feci şekilde çekersin
Altın anahtar her kapıyı açar
Para güçlü bir araçtır Paranın halledemeyeceği, ortadan kaldıramayacağı engel ya da mesele yok gibidir Çünkü insanlar çıkarlarına, nefislerine düşkündürler Bu düşkünlük onları zayıf bırakır Para da bu zayıf insanları kolayca elde eder Dolayısıyla karşılığını para ile ödediğinizde, insanlar pek çok engeli önünüzden kaldırır; istediğiniz şeyi kolayca elde edersiniz
Altın eli bıçak kesmez
1 Zengin kişi para ile pek çok meselesini halleder, paranın gücü sebebiyle ona zarar vermek zorlaşır 2 Hünerli, işinin ehli kimseyi hayat zorlukları kolay kolay etkileyemez Bir an zorluklar onu sarssa bile, o yılmadan çalışır; işlerini yoluna kor ve hayatını sürdürür
Altın eşik, gümüş eşiğe muhtaç olur
Ne varlığa, ne makama güvenmemeli; hiç kimseye yukarıdan bakılmamalıdır Gün gelir insan elindeki varlığı yitirip yoksullaşabilir, bir zamanlar kendisinden daha yoksul olan bir kişiye muhtaç olabilir Mevkisini de kaybedebilir ve kendisinden daha önce altta olan insanların emrinde çalışmaya mecbur kalabilir
Altın yere düşmekle pul olmaz
Yetenekli, dürüst ve değerli bir kişi bulunduğu yüksek yeri (makam-mevki) yitirip önemsiz bir yerde bulunmak zorunda kalsa bile değerinden bir şey kaybetmez
Altı olur, yedi olur, hep Allah`ın dediği olur
İnsanoğlu ne tür hesaplar ve plânlar yaparsa yapsın, ne tür ihtimalleri göz önüne alırsa alsın, sonuçta Allah ne dilemişse o olur Bunun için “takdir, tedbiri bozar” demişlerdir
Aman diyene kılıç kalkmaz (Eğilen baş kesilmez)
Yiğitliğinize, mertliğinize güvenerek teslim olan kişi size sığınıyor; canının da sizin tarafınızdan korunmasını istiyor demektir Böyle bir durumda ona kötülük yapmak ya da onu öldürmek doğru değildir Aksi bir tavır insanlık dışı bir hareket olur, meğer ki sığınan kişi düşman bile olsa
Ana evlâdını atmış, yar başında tutmuş
Biliriz ki, çocuğu en fazla seven, ona en fazla emeği geçen, onu en fazla koruyan, onunla en fazla bütünleşen genellikle annedir Bu sebeple ona ne kadar kızarsa kızsın, ondan ne kadar nefret ederse etsin, bu durumunu devamlı sürdürmesi düşünülemez Çocuğun tehlikeye düştüğü bir anda, annelik içgüdüleri harekete geçer ve onu korumaya çalışır
Ana gibi yâr, Bağdat gibi diyar olmaz
Şehirler içinde Bağdat öteden beri güzel, önemli ve gözde şehirlerden biridir İnsanı kendine çeken, pek çok şehirde bulunmayan özelliklere sahiptir Annenin de diğer insanlar içinde ayrıcalıklı bir yeri vardır Onun kadar çocuğunu seven, çocuğuna gönülden bağlı bir yakın, bir dost yoktur insanlar içinde Ne zaman başımız dara düşse hemen o koşar, elimizden tutmaya o çalışır
Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az
Kimi meseleleri üstü kapalı, bazı ipuçları vererek şöyle bir anlatmak zorunluluğu hasıl olur Anlayışlı kimseler bu tür konuşmadan ne denmek istendiğini kolayca anlarlar Ama kavrayışı kıt kimseler ne kadar açık anlatılırsa anlatılsın, ne kadar tekrar edilirse edilsin ne denmek istendiğini bir türlü anlayamazlar
Araba devrilince (teker kırılınca) yol gösteren çok olur
İnsanlar her nedense her şey olup bittikten, işler bozulduktan, ortaya kötü bir sonuç çıktıktan sonra “niçin böyle yaptın, şöyle yapsaydın, bu yolu tutmalıydın” gibi sözler söylemeyi alışkanlık edinmişlerdir Önemli olan yapma biçimindeki yanlışlığı, tutulan yoldaki tehlikeyi önceden görmek ve uyarıda bulunmaktır
Araba ile tavşan avlanmaz
Hemen her iş ayrı bir araç, yol ve yöntemi gerekli kılar Başarıya ulaşılmak isteniyorsa o iş için uygun olanlar seçilmelidir Eğer bunun dışına çıkılırsa başarıdan söz edilemez
Arabanın ön tekeri nereden geçerse arka tekeri de oradan geçer
1 Büyükler nasıl bir davranış veya yaşayış yolu tutmuşlarsa çocuklar da onları taklit eder, onların izinden gider 2Yönetenlerin tavır biçimi, zamanla yönetilenlere geçer
Ar dünyası değil kâr dünyası
1 Yaptığı iş eğer namusuna dokunmuyor, onurunu zedelemiyorsa geçim için şu ya da bu işi yapmalı insan; utanıp sıkılmadan para kazanmalıdır 2 Kimi insanlar vardır ki, namus ve onur denen değerleri bir tarafa fırlatmış, çıkar için her türlü işi yapmaktadırlar
Arı bal alacak çiçeği bilir
Bazı kimseler, açıkgöz insanlar ve işinin uzmanı olanlar, çıkar sağlayabilecekleri, kazanç elde edecekleri yerleri gayet iyi bilirler
Arı, kızdıranı sokar
Hiçbir insan durup dururken çoklukla birinin canını yakmaz Kişi ancak kendisini kızdırıp bunaltana, sataşıp ilişene, kötülük yapana karşı ister istemez eyleme geçer; saldırır ve zarar verir
Arık öküze bıçak çalınmaz
Güçsüz, zayıf, kendisini zor ayakta tutan kimselerden yararlanmaya çalışmak, onlara eziyet edip çile çektirmek doğru değildir; bu yiğitliğin ve insanlığın şaşına yakışmaz
Arpa eken buğday biçmez
1 Kötü bir davranışta bulunan insan iyilik göremez 2 Yapmaya çalıştığı işin üzerinde lâyıkıyla durmayan ondan iyi sonuç alamaz
Arsızın yüzüne tükürmüşler, “yağmur yağıyor” demiş
Arsız insan kişiliğini, saygınlığını, utanma duygusunu yitirmiş insandır Dolayısıyla o ne kadar ağır hareket görse, söz işitse yine de aldırış etmez; pişkinliğe vurup iyi bile karşılar
Arslan yatağından (yattığı yerden) bellidir (belli olur)
İnsanların kişilikleri ile sürekli bulundukları yerler arasında bir özdeşlik kurmak mümkündür Bir kimsenin kişiliği çalıştığı iş yerinin niteliğinden; yatıp kalktığı evin temizliğinden, düzeninden anlaşılır
Asil azmaz, bal kokmaz (kokarsa yağ kokar, çünkü aslı ayrandır)
Kendine has özellikleri bulunan bir nesne ne denli biçim değiştirirse değiştirsin, aslî özelliğini yitirmez Bu durum insan için de söz konusudur Soylu bir aileden gelen insanlar ne denli büyük bir sarsıntı geçirirlerse geçirsinler, bayağı bir duruma düşüp yozlaşmazlar; soyluluklarını yitirmezler Ama mayalarında kötülük, noksanlık bulunan kimseler için böyle bir şeyden söz edilemez; onlar eninde sonunda bir açık verirler, olumsuz yanlarını dışa vururlar
Aslını inkâr eden (saklayan) haramzadedir
Bir insan çarpık bir ailenin üyesi olabilir; yoksul, eğitim görmemiş kaba bir aileden gelebilir Bu durumunu birilerinden saklamak ve onlara karşı bir utanç kaynağı olarak görmek son derece yanlıştır Çünkü insan, böyle bir aileden gelmekle değersiz olamaz Kendisini değerli ya da değersiz kılmak kendi elindedir Böyle bir tavrı da ancak zayıf karakterli insanlar gösterebilir ya da bu tavır ancak piçlere yaraşır
Âşığa Bağdat sorulmaz (ırak değildir)
Kim ki bir şeyi elde etmek ister, ona taşkın bir kavuşma isteğiyle yanıp tutuşur, o kimseye zor şartlar ağır gelmez; o, her türlü çabayı gösterir; her türlü fedakârlığa katlanır
Âşık âlemi kör, dört yanını duvar sanır
Aşk duygusuyla dolup taşan kişi, bu derin sevginin etkisiyle ne yaptığını bilemez; hoşa gitmeyecek davranışlarda bulunur, sanki bilincini kaybetmiş gibidir; yapıp ettiklerini kimse bilmez, görmez ve söylediklerini kimse işitmez sanır
Aşını, eşini, işini bil
Doğru, düzgün, sağlıklı, mutlu ve verimli bir hayat mı yaşamak istiyorsun? O hâlde yiyeceğine dikkat et, temiz ve helâl ye Eşini ve arkadaşını iyi seç, kötülerden uzak dur Bir iş edin, edindiğin işe sahip çık, onu lâyıkıyla yap
Aş taşınca kepçeye paha olmaz
Kimi değersiz görülen, bir kenara atılmış bulunan araçlar bir zaman gelir gerekli olurlar; bir zararı önlemeye yararlarİşte o zaman değerleri birden bire artar, kıymet biçilemez olurlar
At, adımına göre değil, adamına göre yürür
Bir atın yürümesi ya da koşması, doğrudan sırtındaki binicisinin yönetimine bağlıdır; binici ne isterse onu yapar; koşar, durur ya da yavaş gider Bir işin akışı da böyledir İşin sonucu, verimli yahut verimsiz oluşu, o işi yapanın bilgi, beceri çaba ve tutumuna bağlıdır
Ata eyer gerek, eyere er gerek
Çıplak ata binmek oldukça zordur Ata binmeyi kolaylaştıran eyerdir Ancak bu yeterli değildir Atın üzerinde oturacak kimse eyerin hakkını vermeli ve başarılı olmalıdır Bunu da ancak yiğit olan yapar Bir iş için de durum bundan farklı değildir Yapılan işten verim alınmak isteniyorsa, önce işte kullanılacak araçlar sağlanmalı; sonra da iş ve araçlar işini iyi bilen, bunları kullanabilecek birine teslim edilmelidir
Atanın (babanın) sanatı oğula mirastır
Çocuklar küçük yaşlarda öncelikle babalarının yaptıkları işlerle ilgilenirler Babanın oğulla yakın ilişkisi, çocuğun giderek babasının yaptığı işi öğrenmesine yol açar Baba da bunun için özel bir çaba sarf etmişse, çocukta, bu işi öğrenme yolu kalıcı olur Büyüyünce kendisi de bu sanatla uğraşır, geçimini bu yolla sağlamaya çalışır
Atasını tanımayan Allah`ını tanımaz
Ana-babaya değer vermek, onlara saygı-sevgi göstermek, onlara dar günlerinde yardımcı olmak, onlara “öf” bile dememek Yüce Allah`ın buyruklarındandır Bu buyruklara itaat etmeyen, ana-babaya gerekli ilgiyi göstermeyen, onlara karşı gelen bir kimse Allah`a da karşı geliyor demektir
At binenin (iş bilenin), kılıç kuşananın
1 Kim ki bir işi beceriyor, bir şeyi kullanıyor, bir şeyden gerektiği gibi faydalanıyor, o şeye sahip olmalıdır; en uygunu, yakışanı da budur 2 Kim ki başkasının yararlanmadığı, yararlanmasını bilmediği bir şeyi elinde tutuyor ve ondan yararlanıyorsa, o şey, mal sahibinden çok onun sayılır
At binicisini tanır (bilir)
Emir altında çalışan kişi, kendisini yönetenin işten anlayıp anlamadığını, ne isteyip istemediğini, hangi olay karşısında nasıl tavır takındığını bilir; işini de ona göre yapar ve yürütür
Ateş düştüğü yeri yakar
Bir felâket ya da üzücü olay gerçek anlamda ona uğrayana, yalnızca ilgili kimselere acı verir; onların yüreklerini yakar Başkalarının, uzak kimselerin duydukları acı, gösterdikleri üzüntü ise yüzeyseldir; kalıcı değil, gelip geçicidir
Ateşle barut bir yerde durmaz
Bir arada bulunmaları çok tehlikeli görülen şeyler birbirinden uzak bir yerde tutulmalıdırlar
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz
Bir olay ya da durumun varlığı, gerçekten ortada olup olmadığı, belirtisinin görülmesiyle anlaşılacak bir şeydir Eğer meydanda bir belirti varsa, olay veya durum da var demektir
Atılan ok geri dönmez
Kimi zaman iyi düşünüp taşınmadan, olacakları hesaplamadan bazı eylemlere girişir ve sonuçta pişman olur insan O anda ilk durumuna dönmek ister ama bu mümkün değildir Çünkü olan olmuş, iş işten geçmiştir çoktan
Atın bahtsızı arabaya düşer
Kimi değerli, yetenekli ama talihsiz kimseler, kişiliklerine uymayan kötü ve bayağı işlerde çalıştırılır; görevlere itilir
Atın ölümü arpadan olsun
Bir şeye tutkun olan, bir şeyin uzun süre yokluğunu çeken kimi kişiler, kendilerine zarar vereceğini bile bile o şeyi kullanmaktan çekinmezler ve şöyle düşünürler: “Sevdiğim şeye özlem duyarak yaşamaktansa, onu çokça (aşırı ölçüde) kullanıp (yiyip) hasta olayım; hatta öleyim”
Atın ürkeği, yiğidin korkağı
1 Yiğit de, at da doğacak bir tehlikeye karşı hep tetikte bulunmalı; uyanık davranıp duyarlı olmalıdır 2 Atın da, yiğidin de korkağından kaçınmalı; onlardan hayır gelmez
Atlar nallanırken kurbağa ayağını uzatmaz
Meydanda olan şu ki, insana değer, nitelik ve kişiliğine göre davranılır; iş verilir Bu bakımdan kişi başkalarını ilgilendiren konularda ortaya atılmamalıdır Ayrıca, değersiz bir kimse de kıymetli ve nitelikli kişilere gösterilen ilgiyi ne beklemeli, ne de ummalıdır
Atlasa kıl yapışmaz
Dürüst, temiz, kötülükten uzak, işinde başarılı kimseler hakkında söylenen karalayıcı sözler, yapılan iftiralar havada kalır; boşuna söylenmiş olur, onlara bu sözlerin mazarratı bulaşmaz
At ölür, itlere bayram olur
Kimi yararlı, kıymetli, şahsiyet sahibi kimselerin ölmesi; bulunduğu görevden ayrılması ya da alınması kimi çıkarcı, kıskanç ve aşağılık kimselerin işine gelir; onların sevinmesine yol açar
At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır
Dünyadaki her canlı gibi at da ölümlüdür Günü gelince o da bu dünyadan ayrılır Ama onun koştuğu, gezdiği meydan onunla gitmez; kendisinden sonrakilere kalır ve onu hatırlatır İnsan için de durum atınkinden farklı değildirO da ölümlüdür Doğacak, yaşayacak ve ölecektir Ne var ki, bu dünyadan ayrılırken bıraktığı izler sürüp gidecektirİnsanlar bu dünyada bu izleriyle anılacaklardır Önemli olan dünya hayatında iyi bir iz (nam) bırakmak ve rahmetle anılmaktır Bu bakımdan kişi daha yaşarken adını yaşatacak iyi işler yapmalıdır Unutulmamalıdır ki, yaşarken iyi işler yapan, iyi eserler bırakan kişiler öldükten sonra da unutulmazlar; onları tanıtan eserleriyle de gelecek kuşaklara taşınırlar
At sahibine (biniciye) göre eşer (kişner)
Yönetilen veya buyruk altında çalışan kişi, tutumunu ya da çalışmasını yöneticisinin tavrına göre ayarlar Bu sebeple yönetilen değil yöneten, çalışan değil çalıştırıcı daha önemlidir
At yiğidin yoldaşıdır
Çok açık olarak bilinen bir şey ki, göçebe bir millet olan Türkler için at, savaşta ya da barışta candan bir dostturHemen her saati onunla geçer At, Türkler için soyluluğun, yiğitliğin, vefakârlığın, yararlılığın ve inceliğin bir sembolüdür Silâhsız er düşünülemediği gibi, atsız er de düşünülmemiştir Dolayısıyla at, Türk`ün edebiyatına girmiş ve önemli bir motif oluşturmuştur At hakkında şiir, menkıbe, masal, atasözü söylenmiş; risaleler kaleme alınmış, âdeta ona insan gibi muamele edilmiştir
Ava gelmez kuş olmaz, başa gelmez iş olmaz
Uçsuz bucaksız gökyüzünde uçan, istediği yere ulaşabilen kuşlar bile avlanmak tehlikesinden kurtulamazlar Hele usta avcılar da varsa tehlike daha da artar İnsanlar da benzer biçimde tehlikelerden uzak değillerdir Hiç ummadıkları çeşitli felâketlerle karşılaşabilir, dert ve sıkıntılara düşebilirler İnsan kendini ne kadar güvenlik alanına çekmeye çalışırsa çalışsın dert, sıkıntı, tehlike, kaza ve türlü işlerden yakasını kurtaramaz
Ava giden avlanır
Bir çıkar sağlamak için birilerine tuzak kuran, onları aldatan, onlara zarar vermeye çalışan kimse, yapmaya çalıştığı kötülüğe kendisi düşer; zarara uğrar
Av avlayanın, kemer bağlayanın
Bir uğraş vererek bir şeyi ele geçiren kimse, onu hak eder; o, onundur Doğrusu ve yakışık alanı da budur Aksini düşünmek yanlıştır Bunun yanında, bir şey, onu kullanmasını becerip faydalanmasını bilenindir
Avrat var ev yapar, avrat var ev yıkar
Kimi becerikli, iyi huylu kadınlar vardır ki, yoksulluk içinde bile olsa onlar eve bir çeki düzen verir; temiz tutar, evi yaşanacak hâle getirirler; içten, samimî davranışlarıyla yuvalarını mutlulukla doldururlar Kimi kadınlar da vardır ki, huysuzlukları, beceriksizlikleri, kötü davranışlarıyla ailenin düzenini ve mutluluğunu bozarlar Bolluk içinde bile olsalar, onların tertipsizlikleri, düzensizlikleri, beceriksizlikleri yüzünden ailede huzur kalmaz; onların bu tabiatları yüzünden aile kötüye gider, perişan olur ve sonunda yıkılır
Ayağa değmedik taş olmaz, başa gelmedik iş olmaz
Hayat öyle pürüzsüz, gailesiz değildir İnsanoğlu yaşadığı hayat süresince çeşitli engeller, güçlükler ve olaylarla karşılaşır Sıkıntılara, çeşitli felâketlere uğrar Kimi zaman tersi de olmaz değildir, rahata ve mutluluğa da kavuşur
Ayağını sıcak tut, başını serin; gönlünü ferah tut, düşünme derin
Sağlıklı olmak, türlü hastalıklardan korunmak için ayağı sıcak, başı da serin tutmak oldukça faydalıdır Beden sağlığımızı düşündüğümüz gibi ruh sağlığımızı da düşünmek zorundayız Bunun için de her sorunu dert etmemeli, olur olmaz şeylere üzülmemeliyiz; sabırlı ve geniş gönüllü olmalı, rahat hareket etmeliyiz
Ayağını yorganına göre uzat
Dengeli yaşamak isteyen insan mutlaka gelirini, giderine göre ayarlamalıdır Harcamalar geliri aşmamalı, imkânlar zorlanmamalıdır Aksine bir hareket bütçeyi sarsar, dengeyi bozar, insanı sıkıntıya sokup rahatsız eder
Ayağı yürüten baştır
Bedensel hareketlerimizin tümü beynin bulunduğu kafaya bağlıdır, kafaya göre bir yön tutar ve gelişir Bunun gibi bir işçinin verimli iş yapmasını, bir toplumun dirlik düzenlik içinde yol tutmasını da başta bulunan yöneticiler sağlar
Ayı görmeden bayram etme
Müslümanlar Ramazan orucuna gökte hilâli (ay`ı) görünce başlarlar; oruç bitince, yani bir ay sonra yine gökte hilâli görünce bayram ederler Ayı görme işi de son derece dikkat isteyen bir iştir İnsanlar ayı görmeden nasıl bayram yapamıyorlarsa, sen de bir iş gerçekleşmeden ona oldu gözü ile bakıp de sevinme; dikkatli ol, ola ki bir sebep yüzünden iş gerçekleşmeyebilir, üzülebilirsin
Ayıpsız yâr (dost) arayan, yârsız (dostsuz) kalır
Hemen her şeyin, her insanın bir kusuru, bir eksiği vardır Hatasız kul olmaz Dolayısıyla insanın mükemmel bir dost, arkadaş ve sevgili aramaya çalışması boşunadır Böyle bir dost bulamayacağı gibi, dostsuz kalması da mümkündürBu bakımdan insan bir şey elde etmek, bir dost bulmak istiyorsa onları kusurları ile kabul etmeye hazır olmalıdır
Ay ışığında ceviz silkilmez
Bir işten iyi, verimli bir sonuç alınmak isteniyorsa, o işin şartları da, araçları da yeterli ve uygun olmalıdır Aksi takdirde kötü bir sonuçla karşı karşıya kalması mukadder olur
Aza demişler: “Nereye?”, “Çoğun yanına” demiş
Çok, her zaman azdan daha baskın çıkar Bu bakımdan genellikle her şeyin azı, çoğa boyun eğer; yahut az, çoğa uyar Büyük sermaye, küçük sermayeye fırsat vermez; onu idare eder Bir toplumda çoğun oyu, azın oyunu geçersiz kılar; dolayısıyla az oy sahipleri, çok oy sahiplerine uymak zorunda kalırlar
Aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz
Kim ki elindekinden hoşnut olmuyor, onu yeter bulmuyor, onunla yetinmiyor, daha fazlasını istiyor ve onu hor görüp geri çeviriyorsa büyük bir hata işliyor demektir Çünkü çoklar, azların (küçük şeylerin) birikmesiyle meydana gelir Küçük şeylere sahip çıkmayan, onların birikmesiyle olmuş olan çoğu da kaybetmiş sayılır
Azıcık aşım, kaygısız (ağrısız) başım
Aralıksız çalışarak, çeşitli sıkıntılara katlanarak, amansız zorluklara göğüs gererek zenginlere özgü bir hayat yaşamaktansa, didişmelerden ve çekişmelerden uzak, gösterişsiz ve sakin bir hayat sürmek daha yeğdir
Az söyle, çok dinle
Dinlemek, öğrenmenin güzel bir yoludur Kulak vererek dinleyen insan pek çok şey öğrenebilir Oysa çok konuşan insanda yanılma payı (özellikle bilmediği konularda) çok olur, hata yapma ihtimalî de artar Ayrıca kişi yanlış ve çok konuşmalarıyla çevresindekileri rahatsız da edebilir
Az tamah çok ziyan getirir
Elindekiyle yetinmeyen, daha fazlasını isteyen, isteklerine kavuşmak için çeşitli yollara başvuran insan, bu tutumundan ötürü zarara uğrar Çünkü aç gözlülüğün sebebiyle ihtiyatsız davranmış ve tehlikenin içine düşmüştürBu gibi kişiler kimi zaman ellerindekileri de kaybederler
Az veren candan, çok veren maldan
Varolalı beri insan, insanın yardımına ihtiyaç duymuştur Bu bakımdan ihtiyaç sahibine yardımda bulunmak bir insanlık görevi hâline gelmiştir Kimi yoksul kimseler birilerine yardım ya da armağan olarak bir şey verirlerse (küçük de olsa) bu onlar için bir fedakârlıktır Çünkü verdikleri şeyden kendilerinde de yok denecek kadar az bulunmaktadır Dolayısıyla yardımları ya da armağanları yürekten, içten ve candandır Bunun yanında zengin olanın yapacağı yardım, fakirin yaptığı yardımdan daha fazla olabilir Ancak bu onun için fedakârlık sayılmaz Çünkü ihtiyacından fazla olan malından vermiştir Dolayısıyla verdiği malın yoksulluğunu çekmiyordur o
|