|
|
|
Seçenekler |
Sponsor |
|
||||
ÖLMEK YASAK
daha önce bıçaktan hiç su içmedim hiç kısılmadı kerpetene bıyıklarım gururlu bir gemiyim oldum bittim sabah olur yelkenlerimi saklarım özgürlük dediğim yerde demirledim üstüme varma bulutları tutamam böyle paldır küldür gideceklerdir gelmezsen farketmez kimseyi aramam asıl sevdiklerim en içimdekilerdir onlarla yaşarım eğer yaşarsam olur mu gecemi yeşile çalmak yıldız çivilemek parmakuçlarıma ölüm kadar çabuksa eğer yaşamak hiç doğmamayı isterdim ama bir kere doğmuşum ölmek yasak Attila İlhan |
|
||||
ELDE VAR HÜZÜN
söyleşir evvelce biz bu tenhalarda ziyade gülüşürdük pır pır yaldızlanırdı kanatları kahkaha kuşlarının ne meseller söylenirdi mercan koz nargileler zamanlar değişti ayrılık girdi araya hicrana düştük bugün ah nerde gençliğimiz sahilde savruluşları başıboş dalgaların yeri göğü çınlatan tumturaklı gazeller elde var hüzün o şehrayin fakat çıkar mı akıldan çarkıfeleklerin renk renk geceye dağılması sırılsıklam aşık incesaz kadehlerin mehtaba kaldırılması adeta düğün hayat zamanda iz bırakmaz bir boşluğa düşersin bir boşluktan birikip yeniden sıçramak için elde var hüzün Attila İlhan |
|
||||
34 FN 346
geceyarıları tenhadır buraları ne in ne cin kırmızı lambası sanki kan damlası demiryolu geçidinin dağılmış su dumanı şimşekli bir karanlığa yağmurun altında çınar çınarın altında o karaltı bırakılmış bir araba 34 FN 346 sağ arka lastiği yırtılmış camlarında kurşun delikleri içinde barut kokusu var hala çalışıyor silecekleri bir sola bir sağa bir sola bir sağa geceyarıları tenhadır buraları ne in ne cin kırmızı lambası sanki kan damlası demiryolu geçidinin şimşekler yaladıkça nikelajını tırnak uçlarında çıtır çıtır yoğun bir elektrik sokağa bu araba mutlaka çalınmıştır şüpheli ne zaman bulabilecekleri dışarda unutmuş bir ayağını bir genç direksiyona yıkılmıştır kanı sımsıcak damlıyor dirseklerinden koltuğa roman çoktan bitmiş yol bitmiş bitmiş kavga hala çalışıyor silecekleri bir sola bir sağa bir sola bir sağa bir sola bir sağa geceyarıları tenhadır buraları ne in ne cin kırmızı lambası sanki kan damlası demiryolu geçidinin Attila İlhan |
|
||||
BÜYÜK YOLLARIN HAYDUDU
İşte sımsıcak lejyoner bakalları içinde Margot´nun sigarillosuna ateş tutuyor Tersine dönük gözkapakları uykusuzluktan Kirli sarı bir gök birikmiş kadehinde Hiçbir kibriti bir seferde yakamıyor Asıl bu ödlek flüt onu böyle yıkan Uykusuzluktan çok bu ödlek flüt margot´nun Çıplak gözlerindeki rom lekesi dişlerindeki Tebeşir beyazı açlık paletindeki karanlık Rimelindeki is ve dudak rujundaki kan Je hais les dimanches şarkısı juliette greco´nun İşte dudaklarını konyağa vermiş dinlendiriyor Tersine dönük gözkapakları uykusuzluktan Bir yatak biliyor musunuz ah biliyor musunuz Göğsüne yeşil mürekkeple margot´nun gözleri oyulmuş Her gittiği yere bir tutam sigarillo dumanı götürecek Margot´nun paketinden bir siyah götürecek kusuk siyah Kendine geceler boyamak için izmir´de istanbul´da Nasıl yapıyor bilmiyorum bir türlü aklım almıyor Beyoğlu´ndan st-placide´e çıkıyor basmane´den passy´e İzmir´de 15945´ten soruyorsunuz gitti diyorlar İstanbul´da siyasi polis bile adresini bulmamış Attila İlhan |
|
||||
ELİMDEN GELEN BU
Elimden gelen bu ben iki kişiyim Çoğalmak neyse ne azalmak zor Birisi seni her an bırakıp gittiğim Öbürü kan gibi tutulmuş seviyor Ağzındaki acı alnındaki çizgiyim Gözlerine kirli bir bulut getirdim Hiçbir sevinç aydınlığı onu silemiyor Elimden gelen bu ben iki kişiyim Birisi kapadığın kapılardan gitmiyor Yağmur yağmaksa o güneş açmaksa o Bir yerin üşüse onun sıcaklığı Öbürü en içten çağrını işitmiyor Alıp tutmaksa o basıp gitmekse o Bakışları kıyısız deniz uzaklığı Elimden gelen bu ben iki kişiyim İkisi birden çıkmaya uğraşıyor Bilmem ki hangisinden nasıl vazgeçeyim Birisi yeni baştan serüvene başlamış Öbürü silahında son mermiyi sıkıyor Çoğalmak neyse ne azalmak zor Attila İlhan |
|
||||
AĞUSTOS ÇIKMAZI
Beni koyup koyup gitme, n´olursun Durduğun yerde dur Kendini martılarla bir tutma Senin kanatların yok Düşersin yorulursun Beni koyup koyup gitme, n´olursun Bir deniz kıyısında otur Gemiler sensiz gitsin bırak Herkes gibi yaşasana sen İşine gücüne baksana Evlenirsin, çocuğun olur Beni koyup koyup gitme, n´olursun Attila İlhan |
|
||||
DUVAR
- bu şiir ikinci dünya savaşı içinde kahredilen bütün dünya duvarları için yazılmıştır.- ben bir duvarım hiç güneş görmedim sen hiç güneş görmemiş bir başka duvar yüzümüz benek benek tahta kurusundan ve sinemiz baştan başa ak üstünde karalar - kelepçeden kahroldu kahroldu bileklerim - sıyrılıp çıktım artık ölüm korkusundan - dilim dilim sırtımdaki yaralar ben demirbaşım sığır siniriyle dayak yedim biz de duvarız dinliyen duyan düşünen duvarlar bizim kucağımız terkedilmiş bir yatak gibi kirli soğuk ve bizim kucağımızda kasırgalı insanlar yüzündeki deniz parlaklığıyla durur hatıramızda o çocuk yumruklu dev o dev yumruklu çocuk o zaman mayıs´tı yağmurlar başımızda bir cumartesi akşamı girdi kapımızdan gözlerinde kıpkızıl diken diken öfkesi adeta birden bire aydınlandı zindan onu böyle görünce nasıl da korkmuştuk sapından fırlamış bir balta gibi çehresi ve omuzlarında delikanlı gölgesi o zaman mayıs´tı yağmurlar başımızda o sırt üstü yatağında yatardı sımsıcak gözleri şimdi bile aklımdadır bir sana bakardı bir bana bakardı dışarda tabiat mevsimin en çıngıraklı ayındadır toprak ana bütün zincirlerinden çözülmüş sabahlar akşam üstleri manolya gibi parlak tarlaların yüzü gülmüş işte her akşam geçtiği denize çıkan sokak ah işte annesi annesi sevgilisi işte biz dinliyen duyan düşünen duvarlar işte o çocuk yumruklu dev o dev yumruklu çocuk dışarda tabiat mevsimin en çıngıraklı ayındadır bizim kucağımız terkedilmiş bir yatak gibi kirli soğuk o bir kaç defa kartal gibi gitti kartal gibi döndü çığlıklarını değil kırbaç sesini duyduk biz duvarız neyleyim gözlerimiz ağlamayı bilmez onu bir gece sabaha karşı büsbütün götürdüler kendi gitti ismi kaldı yadigâr bağrımızda o zaman mayıs´tı yağmurlar başımızda ya biz idam duvarıyız karşımızda çok insan öldürdüler onlar hep döküldü biz hep ayakta kaldık temelimiz kanla beslendi ama nedense uzamadık öyle bakmayın bu yaralar şerefli yara değil getirirler vururlar biz öyle dururuz yağmurlar gözyaşı bulutlar mendil elimizden ne geldi de yapmadık ah öyle bakmayın utanırız kahroluruz onlar hep döküldü biz hep ayakta kaldık bir mayıs sabahı toprak rezil gök rezil yıldızlar küfür gibi yüzümüze tükürür gibi şafak sancılarıyla iki büklümdü ufuk ve simsiyah çamur gibi bir manga ortasında siyaset meydanına geldi dev yumruklu çocuk bulutlar eğilip alnının terini sildiler ve mermiler birdenbire ölümü getirdiler o düştü biz yine ayakta kaldık halbuki ne kadar yorgunuz öyle bakmayın bu yaralar şerefli yaralar değil ah öyle bakmayın utanırız kahroluruz Attila İlhan |