Birazdan.....
Birazdan, yok olacak belki tüm sevdiklerim...
Koca bir ordu, benim olan ne varsa yağmalayacak...
Birazdan kaçacak, tüm mert bildiğim güvendiklerim....
Ve birazdan ölüm ve korku her yanımı saracak...
Kaçmalı mıyım? Korkuyorum da, canım yanacak diye...
Heyecandan ölecek gibiyim, herşey öyle karışık ki...
Saklanmalı mıyım? peki ne olacak, inandığım mertliğe...?
Düşünmeden edemiyorum, beynimde öyle çok çıkmaz var ki...
Herkes gidiyor, bırakıyorlar anılarını, acılarını ve beni.....
Yanlız kalıyorum, bir er meydanında, tam ortada....
Bir kılıç ve bir kalkan serinletiyor, ateş gibi yanan yüreğimi....
Ve düşman sarıyor, ölüm sarıyor, korku her yanımda...
O kadar çok yüz var ki, meydana çıkmışlar tanımıyorum...
Tek istedikleri ben, benim ölümümü izlemek ve zevk almak...
Artık herşey yerine oturuyor, ne yaptığımı anlıyorum...,
Öleceğim, faydasız olan, bugün veya yıllar sonraya bırakmak....
Hiçbirşey hissetmiyorum, elim dahi titremiyor, inanamıyorum...
Sanırım korkudan hissizleştim, ya da ölümü kabullendim...
Belki de gerçekten cesurum, yine de kendime inanamıyorum...
Çünkü daha dün bebektim, çaresizdim, ne çabuk otuzuma geldim...
Tüm anılarım gözümde birer birer canlanıyor, hayal gibi sanki....
Hiç yaşamamış olmayı diliyorum, hiç doğmamış olmayı...
Barbarları saymaktan vazgeçtim, tek düşüncem, hangisi ki?
Hangisi istemez ki, düşüşümü görmek için sağ kalmayı...
İşte başlıyoruz, geliyorlar ve birazdan istediğimi bulacağım...
Sonunda başardım, mertçe can vereceğim ve verdireceğim....
Yok oluşun soğukluğuyla, kanımın sıcaklığıyla yıkanacağım...
Ne olursa olsun, kıyasıya mücadele etmeden mutlu etmeyeceğim...
Sırtımı yaslayacak hiçbirşey yok, sıkıca tuttuğum kılıçtan gayrı...
Oluk oluk akıyorlar üzerime sel gibi, koca bir yılan gibi....
Gelenlerin gözlerindeki cesaret, coşku ve sevinç hep aynı...
Akrebin etrafını saran, o muazzam ateşten bir çember misali
Öyle kasıyorum ki bedenimi, çelikten bir kale halt etmiş yanımda...
Kendime güvenim tazeleniyor, vurduğum bedenleri kana boyarken...
Aldığım her kesik, her darbe ise, alıyor içimdeki son dermanıda...
Ve sağ dizim çöküyor yere, tüm bunlar gerçek ve yaşanırken....
Ama ölümü bilmeyen, acıyı hissetmeyen bir yaratık gibiyim...
O halde dahi, kılıcımı sallamaya çalışıyorum, kolum kopana dek...
Sonra kalkanımı göğsüme siper ediyorum, Allah'ım şimdi ölecek miyim..?
Kumarda gelen zar, yine gelmişti herşeyiyle ve ben ve bana yine yek...
İnanamıyorum, ne kadar kısa sürdü, ne kadar da güçsüzmüşüm...
Sanki bir başına değilmişim gibi sinirden aklım karışıyor, gülümsüyorum...
Üzerimde öyle bir baskı var ki, ayaklanamıyorum, kalkamıyorum...
Bu siniri atamıyorum, bedenim parçalanırken, karanlığa düşüyorum...
Kararıyor her yer, titreme var üzerimde ve beynimde karıncalanma...
Anlıyorum ki, son anlarım ve aklımdan geçenler, son yaşadıklarım...
Soluğum kesilmek üzere, bedenimdeyse tatmadığım bir rahatlama...
Elveda, yalan dediğim dünya da, gerçekten yaşayacak olan yaptıklarım...
Elveda, ölmeyek gibi yaşayan, hesap zamanı karşılarına çıkacaklarım...
|