Perikızı....
Hatırlasana, nasıldı ayrılırken ki halimiz...?
Sen sırtını dönüp, birkaç adım atmış....
Bense geride, bir taş misali donup kalmıştım....
Sonra dönüp, sarılmıştın, sel gibiydi yüreğimiz...
Biliyordum, bir adım atsam, herşeyinle benimdin....
Elimi bir uzatsam, boş vermez, tutardın...
Bir ümidimle, ömrünü bana harcardın...
Ki sen, kaybettiğim bedenim, ruhum, herşeyimdin...
Ama, yapamazdık değil mi? Olamazdı...
Ben, uzaklarda bir kavgacı, beş parasız serseri...
Sen, saraylarda yaşayan, bir gül perisi...
Olamazdı perikızı, evet sonumuz ayrılmaktı...
Ellerin çözülmüştü belimden, anlamıştım...
Anlamıştım, ömür boyu çekeceğim yalnızlığı....
Tüm yaşadıklarımın, olmayan bir hayali sardığı...
O günün, o saniyenin çatmasına işte öyle dayanmıştım...
Üzerimden çekildiğinde tenin, ben çoktan ölmüştüm...
Dönüp gidiyordun ve ben öylece bakıyordum ardından...
Dur diyemiyordum, diyemiyordum mezarımdan...
Çünkü ben, kalbinin derinliğine gömülmüştüm...
Yüreğim gidiyordu, herşeyim gidiyordu Allah'ım...
Ardına bile bakmadan ki, biliyordum bir baksa dönecek...
Benimle Bursa'ya, bir cenneti yeşertmeye gelecek...
Bu nasıl bir andı, Nasıl bir kaderdi, içimden sadece yalvardım...
Gözden kaybolmuştun, yüreğimden ruhumdansa asla...
Bense, eliboş, hayatı boş, yarını boş halde Ankaradan...
Başkentten dönecektim, bir aklım, fikrim ve kalbim olmadan...
Ben de gidiyordum, gittiğim, döndüğüm artık bir yer varsa....
Aslında ayrılığın tek nedeni, senin incinmemen, üzülmemendi...
Nedeni, sonu belirsiz hayatım, kayıplar veren yarınımdı, aşkımdı...
Kırık kanatlı, hayata yenik, kaybedişlere teslim olan, bağlanan yazgımdı...
Bu geçmiş ve gelecekle, senin de benim gibi acı çekmemendi....
Öyle doluyum ki şu an perikızı, sızın öyle derin....
Meydan okuyup kazanamadığım yaşam, bana öyle uzak ki...
Korktuğum, mücadele ettiğim hayat, öyle bir cehennem ki...
Buydu işte gülüm, göze alamadığın ayrılığı kabullenen gidişin...
Dönseydin, geriye dönüp baksaydın, kollarım açıktı...
Dua ediyordum, yine dön ve bir daha bırakıp gitme diye...
Yalvarıyordum, herşeyimle herşeyine sarılıyordum öylece...
Ama dönmüyordun, haklıydın, çünkü aşk karın doyurmazdı....
Bense, kendince doğru kararı almış, cahil bir serseriydim....
Evet, asıl hatalı bendim...Korkak, kendine güvensiz biri...
Bendim, artık kaybetmeyi yediremeyen, bu yüzden kaybeden sevgili...
Bendim, aldığın her nefes için, bin can verecek o değerli bildiğindim......
Artık, elim kolum bağlı, dermansız bir dertliyim, kederliyim...
Her yatağa girince, düşlerinde seni arayacak olan...
Seninle bir peri masalında buluşmak için yalvaran yakaran....
Bir divane, bir aşık, bir sanatkar, bir hayalperestim...
Hoşçakal perikızı, ben çok yoruldum, çok yorgunum...
Aşırı düşünceler, bitmeyen bu kaybedişler, çok karanlık ...
Dumanlanmama yeter mi bilmiyorum, alacağım haftalık...
Çok vuruldum, çok yara aldım ve artık söndü tüm umudum...
Hoşçakal, güzeller güzeli, hoşçakal güller perisi...
Dilerim, sen mutlu olur, sen tutunursun, umuduna, yarınına...
Ben çoktan kayboldum, aydınlığı görmediğim bu karanlıkta....
Bir fırtınaydı herşey, herşeyin birbirini yokettiği kasırgada...
Hoşçakal, seni daima sevecek olan ve nefretin olan hayallerinin serserisi....
|